
'Hürmetle konuşarak problemler aşılabilir'
Dünyaca ünlü Kıbrıslı Türk psikiyatrist Prof. Dr. Vamık Volkan, karşılıklı, hürmetle konuşulduğu zaman kimsenin kimliğini değiştirmeye ihtiyaç olmadığının görüleceğini söyledi
“Hürmetle konuşarak problemler aşılabilir”
· “
Dünyaca ünlü Kıbrıslı Türk psikiyatrist Prof. Dr. Vamık Volkan, karşılıklı, hürmetle konuşulduğu zaman kimsenin kimliğini değiştirmeye ihtiyaç olmadığının görüleceğini söyledi
“Hürmetle konuşarak problemler aşılabilir”
· “Karşılıklı, hürmetle konuşulduğu zaman kimsenin kimliğini değiştirmeye ihtiyaç olmadığı, herkesi olduğu gibi kabul ederek, saygı duyarak bazı şeylerin aşılabilineceği görülür”
· “Din meselesi olunca işin içine mutlaklık girer. Kıbrıs Türkleri için bunun yapılmaması gerekir, bu tür birşeyin yapılması stratejik olarak çok yanlış bir şey, gerek yok. Bu lüzumsuz yere problem yaratmak demek”
· “Dini bu şekilde kullanmak sonunda başa bela olur ve güzel dine aykırıdır. Bu sonunda yaptırmak isteyene bela olur, tarih bunu göstermiştir. Boşu boşuna ‘Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs Sorunu’ gibi bir sorununun ortaya çıkmasına hiç gerek yoktur”
· “Önce kendi içimizde ne yapabileceğimizi düşünmeliyiz. Kendi aramızdaki problemlerimiz çözülme imkanı olan problemlerdir. Dialog ve hürmetle konuşarak problemler aşılabilir”
American College of Psychoanalysts’in eski Başkanı, Kıbrıslı Türk psikiyatrist Prof. Dr. Vamık Volkan, hürmetle konuşulduğu zaman kimsenin kimliğini değiştirmeye ihtiyaç olmadığının, herkesi olduğu gibi kabul ederek bazı şeylerin aşılabilineceğinin görüleceğini söyledi.
EKOPOLİTİK grubuyla Kuzey Kıbrıs’la ilgili “Gizli Kuşatılmışlık” adlı bir çalışma yapan Prof. Dr. Vamık Volkan, 28 Haziran’da Girne’de yapılan toplantı hakkında Face to Face’e konuştu. Prof. Dr. Volkan, toplantıda yapılan konuşmaların Türkiye, Kıbrıs Türkleri ve Türkiye'den gelip Kıbrıs’a yerleşenler arasındaki polarizasyon ve aidiyet problemleri üzerine odaklanmasını amaçladıklarını belirtti. Prof. Dr. Volkan, “Kendi aramızdaki problemlerimiz çözülme imkanı olan problemlerdir. Dialog ve hürmetle konuşarak problemler aşılabilir” dedi.
International Society of Political Psychology’nin kurucularından ve eski başkanlarından Prof. Dr. Volkan, Tüm İlahiyat ve Yüksek İslam Enstitüleri Mezunları Derneği’nin (TİYEMDER) Kıbrıslı Türkler’in din eğitimine ihtiyacı olduğuna dair hazırladığı raporla ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Volkan, “Din meselesi olunca işin içine mutlaklık girer. Kıbrıs Türkleri için bunun yapılmaması gerekir, bu tür birşeyin yapılması stratejik olarak çok yanlış birşey, gerek yok. Bu lüzumsuz yere problem yaratmak demek” diye konuştu.
POLARİZASYON VE AİDİYET PROBLEMLERİ ÜZERİNE...
· Soru: Bir sivil toplum kurumu olan EKOPOLİTİK grubuyla Kuzey Kıbrıs’la ilgili “Gizli Kuşatılmışlık” adlı bir çalışmanız var. Geçtiğimiz günlerde de bu konuda bir toplantı yapıldı. Bu toplantı hakkında bilgi verir misiniz?
· Prof. Dr. Volkan: EKOPOLİTİK’le 28 Haziran 2011 Salı günü Girne’de bir toplantı düzenledik. Benim danışmanlığımda ve yönetimimde gerçekleşen toplantı iki sene önce gerçekleştirilen ilk Kıbrıs çalıştayının bir devamı olma özelliğini taşıyordu. Ben bu toplantıları sadece yönetiyorum ve sonuçta sorunlarla ilgili ortaya çıkan reçeteler katılımcıların görüş birliğine vardıkları şeylerdir. EKOPOLİTİK çekirdek ekip toplantıları Türkiye ve Irak'ta olduğu gibi Kıbrıs'ta da sorunlara bir süreç dahilinde çözüm yolları geliştirmeyi ve geniş toplum kesimlerine yaymayı planlıyor. Toplantıya Kıbrıs'taki aydınlar ve sendika liderleri, farklı gruplardan temsilciler ve Kıbrıs'a yerleşmiş Türkiye kökenli insanlar ve Türkiye'den gelen aydınlar katıldı. Konuşmaların daha çok Türkiye, Kıbrıs Türkleri ve Türkiye'den yerleşenler arasındaki polarizasyon ve aidiyet problemleri üzerine odaklanması amacımızdı. Bu toplantıların ilkini 2009 yılında yapmıştık.
Bu sene Kıbrıs’a geldiğim zaman gördüm ki konuşulan pek çok sorun var ama Rumlarla ilgili değil, herkes Türklerle Türklerin sorunlarını konuşuyor. Geçen hafta yaptığımız toplantıda Kenan Atakol, Sibel Siber, Ergün Olgun, Din İşleri Başkanı Doç. Dr. Talip Atalay gibi farklı görüşlerden kişiler yanında Prof. Dr. Zeliha Khashman, Hasan Kahvecioğlu, Fevzi Tanpınar, Şener Elcil, Birikim Özgür, Emine Sütçü, Hasan Hastürer ve gözlemciler vardı. 1974 sonrasında buraya yerleşen üçüncü nesil Türkiye kökenli kişilerden Bekir Cura ve Neriman Cakın da toplantıya katıldı. Amacımız herkesin yaşadığı sorunları konuşup onlara reçeteler bulmak ve bunları yetkililere bildirmek ancak henüz yetkililere bildirme noktasında değiliz. EKOPOLİTİK’in daha önceki toplantılarında olduğu gibi bu toplantıların da sonuçlarını tüm karar vericilerle paylaşmaya hazırız.
Bu bir süreçtir. Bir süre sonra bu toplantılar yenilenecek ve daha sonra sorunlarla ilgili reçeteler ortaya çıkacak ve bunlar yetkililere verilecek.
· Soru: Bu toplantıda sizin için en dikkat çekici konular nelerdi?
· Prof. Dr. Volkan: Bu gruplar içinde benim en az bildiğim Kıbrıs’a uzun zaman önce yerleşen Türkiye kökenlilerin sorunlarıydı. Kıbrıslı Türkler, tahmin edeceğiniz gibi, genel olarak Kıbrıs’a seneler önce yerleşmiş kişilerle ilgili değil de daha sonra gelenler veya gümrükte parasız gelen kişilerle ilgili endişeleri olduğunu söylediler. Onlar hakkında büyük endişe var, çünkü evler soyuluyor, ırza geçliyor, cinayetler artıyor. Bunların önünü kesmek için nasıl önlem alınır? Otorite kimde? Bu konu tartışılacak ve ortaya bir reçete çıkacak.
İkinci önemli konu, Kıbrıslı Türkler arasında “sen kimliğini değiştirmezsen ben sana iyi bakmayacağım”. “Türkiyeliler ‘sen tembelsin’, ‘manevi inancın yoktur, bu nedenle ben her köşeye cami yapacağım ve bu olduğu zaman sen de müslüman ve doğru insan olacaksın’” gibi bir yaklaşım olduğuna dair bir algı var. Bu çok aşağılayıcı birşey. Böyle birşey yapılmaması gerekir. Bunun üzerine Din İşleri Başkanı Doç. Dr. Talip Atalay bunun olmayacağını söyledi.
TÜRKİYE’DE “KIBRISLI”, KIBRIS’TA “TÜRKİYELİ”...
Bunun yanında “beslenen kişi misin, değil misin” meselesi de konuşuldu. Kıbrıslı Türkler’in yaptığı istatistiklere göre “besleme değiliz”. Türkiye’den gelen kişilerin istatistiklerine göre “Türkiye’den gelen yardım olmadan ayakta durulamaz”. Bazı Kıbrıslı Türkler de gelişmek için bu yardıma ihtiyaç olduğunu ifade etti.
Yıllar önce Türkiye’den gelip Kıbrıs’a yerleşenlerin en büyük sorunlarından biri Türkiye’ye gittikleri zaman “Kıbrıslı”, Kıbrıs’a geldikleri zaman “Türkiyeli” görülmeleri. Bir de poliste, askerde iş bulabildiklerini ancak doktor veya avukat oldukları zaman onlara kapıların açılmadığını söylediler. Bu noktada Sibel Siber “bana da iş vermediler” dedi. Aslında bunu duymaları, birbirlerini dinlemeleri lazım. Belki de onlar ilk defa bu tür bir toplantıya geldiler.
Ayrıca ders kitaplarında Kıbrıslı Türkler’in başına gelenlerin yazılması gerektiği de toplantıda konuşulanlar arasındaydı. Türkiye kökenli çocuklar Kıbrıslı Türkler’in yaşadıklarını bilmiyorlar, olaylara “biz ne kadar kahramanız, nasıl kurtarmışız” gibi görüyorlar, sanki Kıbrıslı Türkler zorluk çekmemiş, aniden Türkiye gelip bizi kurtarmış da beraber yapmamışız gibi algılıyorlar. Tarih kitaplarında bunların yazılması talebi de gündeme geldi. Kıbrıs kökenli çocuklar bile geçen neslin başına gelenleri bilmiyor.
Bu bir süreç, olursa ve eğer yetkililer de böyle bir süreçin gelişmesini isterlerse buna devam edeceğiz.
“HÜRMETLE KONUŞULUNCA KİMSENİN KİMLİĞİNİ DEĞİŞTİRMEYE İHTİYAÇ OLMADIĞI GÖRÜLÜR”
· Soru: Bu paylaşılan aşağılanma, itilmişlik algısı nasıl aşılacak?
· Prof. Dr. Volkan: Bu işler acele olmaz, yavaş yavaş yapmamız lazım. Önce çekirdek bir grup geliştiriyoruz, onlar hürmetle konuşmayı öğreniyor, sonra yetkilileri de dahil ediyoruz. Biz bu konuda Estonya’da da çalışma yaptık, 5 sene sürdü. Buradaki daha kolay çünkü etnik köken sorunu yok, “sen bana işkence yaptın, sürgüne götürdün” falan gibi konular yok. Eğer yetkililer bunun ne kadar önemli olduğunu gerçekten anlarsa, bizde 5 ay bile sürmeyebilir. Mesela Türkiye’den en büyük yetkililerden birisi gelip, “Lefkoşa’da kardeş kardeş dolaşalım” derse herşey kolaylaşır ama öyle yapacaklarını tahmin etmiyorum çünkü bunlar büyük insanların yapacağı şeyler değil ama yapılabilir. Karşılıklı, hürmetle konuşulduğu zaman kimsenin kimliğini değiştirmeye ihtiyaç olmadığı, herkesi olduğu gibi kabul ederek, saygı duyarak bazı şeylerin aşılabilineceği görülür.
“ARAP ÜLKESİNDE TÜRKİYE’DEKİ MÜSLÜMANLIĞA GÜLÜYORLAR”
· Soru: Tüm İlahiyat ve Yüksek İslam Enstitüleri Mezunları Derneği (TİYEMDER) başkanı hazırladığı raporda Kıbrıslı Türkler’in din eğitimine ihtiyacı olduğundan bahsetti. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
· Prof. Dr. Volkan: Bunu bilmiyordum. Şimdi sizden duydum. Biz bu tür şeyleri önlemek için toplantı yaparken birileri bu tür işler yapıyor. Bu gibi şeylerin yapılması çok ayıp.
Geçenlerde birileriyle görüştüm, Türkiye’de müslümanlığın artışından konuştuk. Arap ülkelerinden bir aydın kadın vardı aralarında, bana “sen benim memleketime gelirsen herkes Türkiye’deki dine güler. Onların ki yapma” dedi. O Arap ülkesinde onlar Türkiye’deki müslümanlığa gülüyorlar, söylediğinize göre TİYEMDER Başkanı benim 500 senelik dinime laf söylüyor. Din meselesi olunca işin içine mutlaklık girer. Kıbrıs Türkleri için bunun yapılmaması gerekir, bu tür birşeyin yapılması stratejik olarak çok yanlış bir şey, gerek yok. Bu lüzumsuz yere problem yaratmak demek. Kimse kimseye “senin dinin benimkinden daha kötüdür, benimki daha iyidir” diyemez. Bunun yapılmaması gerekir. Genel olarak şunu söyleyebilirim ki dini bu şekilde kullanmak sonunda başa bela olur ve güzel dine aykırıdır. Bu sonunda yaptırmak isteyene bela olur, tarih bunu göstermiştir. Boşu boşuna “Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs Sorunu” gibi bir sorununun ortaya çıkmasına hiç gerek yoktur.
“BİR YERDEN BAŞLAMAK LAZIM”
· Soru: Biz Kıbrıslı Türkler bütün sorunlarımızı Kıbrıs sorununun çözümüne endeksledik. Bu konuda düşünceniz nedir?
· Prof. Dr. Volkan: Önce kendi içimizde ne yapabileceğimizi düşünmeliyiz. Kendi aramızdaki problemlerimiz çözülme imkanı olan problemlerdir. Dialog ve hürmetle konuşarak problemler aşılabilir.
· Soru: Son olarak ne söylemek istersiniz?
· Prof. Dr. Volkan: 28 Haziran’da EKOPOLİTİK’in düzenlediği toplatıda herkes birbirini hürmetle dinlediği zaman herşey ortaya çıkıyor. Keşke böyle şeyler çok önceden yapılmış olsaydı, ama bir yerden başlamak lazım.