1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. İki Toplumlu Koro’nun ortak çağrısı; “BARIŞA BİR ŞANS VER”
İki Toplumlu Koro’nun ortak çağrısı; “BARIŞA BİR ŞANS VER”

İki Toplumlu Koro’nun ortak çağrısı; “BARIŞA BİR ŞANS VER”

İki Toplumlu Koro’nun ortak çağrısı; “BARIŞA BİR ŞANS VER”

A+A-

Simge Çerkezoğlu

Bu hikâye sadece barışa inananların değil, barışa gerçekten gönül verenlerin hikâyesi. Kostas Hristodulidis iki toplumlu koronun kuruluşunu ve bugünlere nasıl geldiğini gözleri dolarak anlattı. Yusuf Toz ise on yedi yıldan bu yana yaşanan zorluklara rağmen nasıl bir arada durduklarını. Onlar anlattıkça hikâye iki toplumlu koro olmaktan çıktı. Bu topraklarda var olma ve özgürce yaşama mücadelesine dönüştü…

HİKÂYE 1997 YILINDA BAŞLIYOR

Kostas Hristodulidis’in mesleği inşaat mühendisliği ancak 1996 yılında katıldığı bazı iki toplumlu toplantılarla kendini biranda iki toplumlu koro fikrinin içinde bulmuş. O günleri ve koronun nasıl hayat bulduğunu Hristodulidis’den dinleyelim.
“Sevgili dostum Salih Öztoprak’ın inisiyatif üstlenmesi ile 1997 yılında hayat bulan koro fikri ilk çalışmalarına Ledra Palace’da başladı. Ne üzücüdür ki o dönemki yönetim, Denktaş ve onun gibi düşünenler, vakit kaybetmeden Kıbrıslı Türklere geçişlerde engel çıkarmaya başladı. Hele de amaçlarını öğrenince tamamen engellendi. Böylece çalışmalarımız kısa sürede sekteye uğradı. Elbette yılmadık bunu bekliyorduk ve yeni çözüm ürettik. Provaları ayda iki kez Pile’de bir gönüllünün evinde yapmaya başladık. ”

İLK PERFORMANS 2000 YILINDA LONDRA’DA

Ortada çalışan bir koro varsa elbette o koronun konseri de olacak diye düşünüyor insan. Koro o dönemlerde kuzeyde ve güneyde iki dilde fakat ayrı konserler verebiliyordu. Birbirlerinin mesajlarını okumakla yetiniyor. Bahsi geçen dönem 2000 yılı… Hristodulidis’in bakışları uzaklara dalarken ben tüm konser çabalarının nasıl hezimetle sonuçlandığını dinliyorum. “Zaman içinde Birleşmiş Milletler’den ortak konser yapabilmek için destek istedik. Ancak mümkün olmadı. Çok zorluk yaşadık. Karar verdik sivil toplumun da desteği ile ilk konserimizi Londra’da düzenleyeceğiz ve düzenledik de” Anlayacağınız geçmişte İngiltere’ye göçmek zorunda kalan Kıbrıslıların makus kaderi bu kez Londrada’ki bir konserle coşkuya dönüşüyor. Konser tüm Kıbrıslıları bir araya getiriyor. Hristodulidis anlatmaya devam ediyor, “Şartlar gereği biz Londra’ya daha erken vardık. Erken giden Kıbrıslı Rumlar, Türkleri coşku ve heyecan içinde havaalanında karşıladı. Bunları anlatırken çok zor o kadar derin duygular içindeydik ki, düşünsenize kendi ülkemizde yapamadığımız bir konser için iki bin mil yol kat ettik. Buna karşı gurbette yaşayan Kıbrıslılar etkileyici ve coşkulu bir konser izledi. Birlikte olmaya ve barışa destek verdi.”

PİLE KAPISI 74’DEN SONRA İLK KEZ KAPANIYOR  

Hristodulidis adaya döndükten sonra yaşadıkları deneyimin ardından bu kez çok daha büyük hevesle kendi topraklarında konser verme çabasına girdiklerini anlatıyor. Bunun için de çalışmaların yapıldığı ortak bölge Pile seçiliyor. “Tarihe karar vermiştik. Konser 1 Temmuz 2001’de yapılacaktı. Davetiyeler ve çalışmalar yaptık.” Sohbetimiz yine gözyaşları ile bölünüyor. O günkü heyecan sohbetimiz sırasında yeniden yaşanıyor. Hristodulidis’e kulak veriyoruz. “Tüm hazırlık ve heyecanımıza rağmen Birleşmiş Milletler’den gelen haber bir kez daha barışa dair hayat kırıklığı yaşattı. Kuzeyden geçecek sağcı bir kesimin provokasyona hazırlandığı yönünde uyarı alan BM ‘işimiz barış yapmak değil barışı korumak’ diyerek konserin iptalini istedi. Ancak bir konser için binlerce yol kat eden her engele karşı duran bu insanları bu sözler ikna etmedi. Burada da Salih Öztoprak devreye girdi. Onlara kimsenin korkmadığını ve planlanan gün ve saate konserin olacağını söyledi. Bir şey olmayacak sizden koruma istemiyoruz dedi.” Planlanan gün ve saate konser için Pile’ye giden Kıbrıslı Türkler bu kez kapının 74’den sonra ilk kez iktidar tarafından kapatıldığı gerçeği ile yüzleşti. Uzun kuyruklar Pile kapısına yığılan insanlar ve yine nafile bir çaba… Hayat bulamayan bir konser daha.

GÜNEYDEKİ ENGEL LER TOPLUMSAL 

Adanın kuzeyinde yaşanan siyasi zorluklardan farklı olarak Hristodulidis’a göre güneydeki zorluklar tamamen toplumsal. Burada aşılması en zor engelin zihinlerde olduğu kuşku götürmüyor. Türkler bu tip etkinlikleri her daim çoksu ile karşılarken Rumlar hep tereddütle bakıyor. Öte yandan güney hükümetleri hiçbir zaman onlara engel koymuyor ama etkinliklere katılmak isteyen Rumlar bile toplumdan dışlanmaktan çekiniyor. Bu ikilem sürerken kapıların açılması onlar için de yeni bir dönemin başlangıcı anlamına geliyor.  Hristodulidis “Bugün birçok insan Kıbrıslı Türklerle temas kuruyor.  Kapıların açılmasıyla sosyalleşme ve yakınlaşma başladı. Böylece iki toplumlu etkinlikler arttı. Koromuz da çok iyi şartlarda çalışmaya başladı. Konserlerimizi rahatlıkla yapıyoruz. Kuşkusuz hala aşılacak çok engel, yürünecek çok yol var. Hala kuzeye geçmek istemeyen ya da bu konuda zorlanan insanlar da var. Özellikle kendi ülkelerinde bir yerden bir yere geçmek için evrak göstermek ve vize almak Kıbrıslı Rumların zoruna gidiyor.

İLK ORTAK KONSERDE İZDİHAM

Kapıların açılmasının ardından tam anlamı ile iki toplumlu ilk konser Strologolo’da 2003 yılında yapıldı. Hikâyemizde bu noktada yeni bir dönem başlıyor. Koronun hem en büyük hayali gerçek oluyor hem de salonda adeta izdiham yaşanıyor. Hristodulidis’in anlattığına göre Kıbrıs’ta barışa gönül verenler salona sığmıyor. Giriş, koltuk aralıkları ve geçişlerde bile insanlar oturuyor. Onlar anlattıkça yaşananlar benim de gözümde canlanıyor. 

BARIŞ’A BİR ŞANS

Elbette onlar Ada’da bir gün barışın olacağına inanan insanlar. Kendi adlarına gösterdikleri çabadan dolayı içleri rahat ve huzurlu. Özellikle sahneye çıkıp da “Barışa Bir Şans Verin” şarkısını söyledikten ve bizler de onları dinledikten sonra zaten buna inanmamak da imkânsız. Bu insanlar her şartta çabalarına devam edecek. Onlar birgün barışın gerçek olacağı inancı ile çalışmaya devam ederken biz de zevkle onları dinlemeye devam edeceğiz…   

YUSUF TOZ KORONUN İKİ DİLLİ ÜYESİ

Koronun Kıbrıslı Türk üyesi Yusuf Toz ise koroya nasıl katıldığını ve aslında koronun birlikte yaşama kültürüne nasıl katkı koyduğunu inançla anlatıyor.
“2003 yılında gittiğim ilk iki toplumlu konser sonucunda kendimi bu grubun içinde buldum. Larnaka’da yapılan konserden çok etkilendim. Adeta büyülendim. Sonra orada Rumca konuşmaya başlayınca koro şefimiz neden sen de aramıza katılmıyorsun dedi. O gün bugündür birlikteyiz.” Her iki dili de konuşabilen Toz için koro, koro için de o bulunmaz fırsat. “Arkadaşlarımın şarkıların içeriğini yeterince bilmediğini gözlemledikten sonra kendime koroda bir görev edindim. Koroda olmak, şarkı söylemek ve barışa gönül vermek yanında koronun ortak dili olmaya karar verdim. Artık tüm şarkı sözlerini her iki dile çeviriyorum. Böylece söylediğimiz şarkıları artık daha bir hissederek ve anlayarak söylüyoruz. Bu da daha iyi performans ortaya koymamızı sağlıyor. İlk başta barış misyonu için kurulan koro şimdi müzikal anlamda da çok iyi performanslar sergiliyor. Müzikalitemiz de çalışmakla ve koro şeflerimiz sayesinde çok iyi noktaya geldi. ”

KORONUN YAPISI TAM BİR FEDERASYON

Koronun yapısını sorduğumda çok demokratik bir yapıyla karşılaşıyorum. Şefler Kürşat Tilki ve Lena Melanidu bıkmadan, usanmadan gönüllü çalışmaya devam ediyor. İki sayfalık tüzük, dört Türk ve dört Rum’dan oluşan yönetim kurulu üyeleri tam bir denge unsuru… Şimdi biraz da Toz’u dinleyelim “Koromuz yönetim anlamında tam anlamı ile bir federasyon modeli. Federasyonlarda sorunlar çıkıyor mu elbette çıkıyor. Bizim de sorunlarımız yaşıyor. Bazen konser vereceğimiz gruplar noktasında sıkıntı yaşıyoruz. Bazılarımız itiraz ediyor. Çekince duyuyor. Ama sorarsanız bugüne kadar toplantılarda tüm kararlar oy birliği ile alındı. Üstelik farklı meslek gruplarından ve eğitim düzeyinden insanlar koro sayesinde bir çatı altında toplandı. Aramızda Türkiyeli ve Yunanlı üyeler de var. Elbette geçiş engeli bulunmayanlardan. Biz insanları geldikleri yere göre değil düşünce ve kalplerine göre değerlendiriyoruz. Barışa katkı koymaya hazır olan herkese kucak açıyoruz. Bu üyelerimiz de en az bizim kadar Ada’da barışın olmasını isteyen insanlar.”

BİR GÜN

Şu anda koroda 28 Kıbrıslı Türk ve 27 Kıbrıslı Rum var. Şarkılarda eşitlik çok önemli, denge korunuyor. Hiçbir toplumun aleyhine de bu denge bozulmuyor. Ama inanıyorlar. Bir gün bundan da kurtulacaklar. Herkes kendini bir Kıbrıslı olarak görecek ve böylece siyasi sorunlar da kendiliğinden çözülecek. Bunun için ise her şeyden önce bizim bize güvenmemiz gerektiği kanısındalar. O şekilde dünyayı da buna inandırıp adayı da huzura kavuşturabiliriz diyorlar.

Fotoğraf: Burçin Aybars

Bu haber toplam 2202 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 166. Sayısı

Adres Kıbrıs 166. Sayısı