1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. 1 yılda kadına yönelik ‘bilinen’ 280 şiddet olayı
1 yılda kadına yönelik ‘bilinen’  280 şiddet olayı

1 yılda kadına yönelik ‘bilinen’ 280 şiddet olayı

Kıbrıs’ın kuzeyinde resmi olarak bilinen kadına yönelik şiddet rakamları korkutuyor…

A+A-

Dila ŞİMŞEK

Kıbrıs’ın kuzeyinde, 2018 yılından bu yana kadına şiddetin sadece resmi kayıtlara geçen verileri bile korkutucu boyutlara ulaştı…

Yetkililer, ortaya çıkan sonucun kadına şiddetin sadece ‘bilinen’ verileri olduğunu belirtti, asıl tablonun bundan kat kat fazla olduğuna vurgu yaptı…

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, Sosyal Hizmetler Dairesi resmi verilerine göre; 2018 yılında 280 kadının şiddet gördüğü kayıtlara geçti, Alo 183 Sosyal Hizmetler İhbar Hattına, başlıca darp, psikolojik şiddet ve ev içi şiddet olmak üzere 28 ihbar yapıldı.

Son bir yılda ise, 9 kadın erkek eli ile öldürüldü. Kıbrıs’ın kuzeyinde tek olarak bulunan Lefkoşa Türk Belediyesi Kadın Sığınma Evi’nde ise an itibari ile 5 kadın, 5 çocuk bulunuyor. LTB Kadın Sığınma Evi Sorumlusu Bilgen Anayasa, bu sayının her an değişebileceğinin altını çizdi. SOS Çocukköyü’nden verilen bilgiye göre, Kıbrıs’ın kuzeyine ülkelerindeki savaştan kaçarak gelen, Kıbrıs’ta Sığınmayı Güçlendirme ekibinin müdahale ettiği sığınmacıların %52’si kadın ve kız çocuklarından oluşuyor. 6 Ocak’ta Ercan Havaalanı yakınlarında bir çöp poşeti içinde bulunan kadın ceseti, hâlâ DNA testi bekliyor… Polis, cesetin 2017 yılında kaybolan Vietnamlı kadın Dam Thı Hop’a ait olabileceği üzerine yoğunlaşmış durumda.

 


LTB Kadın Sığınma Evi Sorumlusu Bilgen Anayasa:

“Kadınlarımız korkmadan, affetmeden, her türlü şiddeti ihbar etmeli”

Lefkoşa Türk Belediyesi Kadın Sığınma Evi Sorumlusu Bilgen Anayasa, Kadın Sığınma Evi’nin 2016’nın Kasım ayında kurulduğunu, o zamandan bu yana 66 kadına hizmet verdiklerini kaydetti. Anayasa, Sığınma Evi’nin kapasitesinin 7 kadın, 14 çocuk olarak belirlendiğini, ancak ideal sayının 5 kadın olduğunu söyleyerek, Sığınma Evi’ne başvuran çoğu kadına mecburen dış destek verildiğini anlattı. Şu an itibari ile Sığınma Evi’nde ikamet eden 5 kadın ve 5 çocuğun bulunduğunu bildiren Anayasa, bu sayının her an değişebileceğini vurgulayarak “Bizlere başvuran kadınlara, Sığınma Evi’nde ikamet, güvenlik, korunma, iş bulma, psikolojik destek, maddi destek, dış destek ve hukuki hakları konusunda bilinçlendirme gibi birçok konuda destek veriyoruz” dedi. Anayasa, 7500 kişinin ikamet ettiği her bölgede bir Sığınma Evi bulunması gerektiğini, ‘tek’ Kadın Sığınma Evi olmasının yeterli olmadığını ve hizmet kalitesini etkilediğini kaydetti. Anayasa, kadına şiddetin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden doğduğunu, bunu azaltmada en büyük etkenin ise okullarda küçük yaştan itibaren verilecek eğitimin olduğunu belirtti. Anayasa, Polis Genel Müdürlüğünün Kadına Karşı Şiddetle Müdahale biriminin açılmasını çok takdir ettiğini, insanların önceki yıllara göre çok daha duyarlı ve ‘farkında’ olduğunu söyledi.

“Kadına yönelik şiddetin bildirilmesini istiyoruz”

Anayasa, SOS Çocukköyü ve Polis Genel Müdürlüğü ile ortak bir çalışma hazırladıklarını, amaçlarının ise “Kadına yönelik şiddet fark edildiğinde yetkililere bildirilmesi” olduğunu duyurdu. Anayasa, “Bir öğretmen, öğrencisinin ailesinde ev içi şiddet olduğunu fark ederse bunu bildirmeli. Bir komşu, bir yakın, kadına yönelik şiddeti çekinmeden, nasılsa bir şey değişmez demeden ihbar edebilmeli” şeklinde konuştu. Anayasa, yetkililerin bu konuda artık çok hassas ve duyarlı davrandıklarını, gerek polise, gerek Sığınma Evi’ne, gerek ise Sosyal Hizmetler Dairesi’ne gelen bir ihbarda anında harekete geçilerek gereğinin yapıldığını, kadınların ise korunduğunu ifade etti. Anaysa, “Kadınlarımız korkmadan, affetmeden, bir daha olmaz demeden her türlü şiddeti ihbar etmeli” dedi.

“Kadın artık şikayetini geri çekemiyor”

Anayasa, “Kadınlar artık ‘pişman olup’, korkup şikayetini geri çekemiyor çünkü fail mahkemeye çıkarılıyor. Bu aslında çok önemli bir adımdır. Kadınların hiçbir zaman geri adım atmaması gerekir” diye açıklamaya devam etti. Bunun da failin geri adım atmasını sağlayan bir faktör olduğunu ekledi. Eskiden polisin ‘barıştırma’, ‘uyarma’ gibi yöntemlerle şiddeti uygulayan eş veya babanın affedilmesinin sağlandığını söyleyen Anayasa, artık polisin kadına verdiği destek ile bunun aşıldığını belirtti.

 

“Son raddeye gelmemeli”

Anayasa, kadınların yetkililere ihbarda bulunmak için ‘neredeyse can tehlikesi’ içinde kalmayı beklememesi gerektiğini, her türlü şiddetin suç olduğunu ve ihbar edilmesi gerektiğini kaydetti. Anayasa, “Psikolojik şiddet, istenmediği halde durmadan mesaj göndermek, fotoğraf göndermek, zorla mesaj, fotoğraf veya buluşma talebinde bulunmak, EŞİ DAHİ OLSA KADININ ‘HAYIR’ DEDİĞİ NOKTADA İLİŞKİYE ZORLAMAK, çalışmasına izin vermemek de ŞİDDETTİR. Bunların hepsi suçtur ve hukuki cezası vardır. Bu tarz tutuma maruz kalan kadınlar Alo 183, Alo 155 ve Alo 185’i arayacak ihbarda bulunmalıdır” şeklinde konuştu.

 

“Kadınlar sadece ihbar değil, sosyal ve hukuki haklarını bilmek için de arayabilir”

Anayasa, kadınların sadece şiddete maruz kaldıklarında değil, kalma riskini en aza indirmek ve bilinçlenmek için de yetkililere ulaşabileceğini bildirdi. Anayasa, kadınlara hukuki haklarını, şiddet durumunda yapılması gerekenleri ve psikolojik destek gibi birçok destekte bulunduklarını söyledi.


SOS Çocukköyü’nün Proje Koordinatörü Burcu Mahmutoğlu:

“Kadınlar ve kız çocukları, her gün ayrımcılığa ve şiddete maruz kalmaktadır”

 

“Dünya çapındaki rakamlara baktığımızda mülteciler, ülkelerine geri dönenler, vatansız kişiler, kendi ülkeleri içinde yerinden edilmiş olanlar ve sığınmacıların içinde kadın ve kız çocuklarının oranı %50’ye ulaşmaktadır. Bazı toplumlarda, kadınlar ve kız çocukları, cinsiyetleri nedeniyle her gün ayrımcılığa ve şiddete maruz kalmaktadır. Su toplama veya tuvalete gitme gibi sıradan bir görev onları tecavüz veya suistimal riski altında bırakabilir. Yer değiştirme zamanlarında, bu sorun katlanarak artar. Kadınlar ve kız çocukları, mültecilerin, vatansızların ve ülke içinde yer değiştirmek zorunda kalan nüfusun yaklaşık yüzde 50'sini oluşturuyor. Refakatsiz kız çocukları, hamile kadınlar,  engelli veya yaşlılar özellikle risk altındadır. Ülkemiz için de bu oranlar farklılık göstermiyor. Geçtiğimiz yıl içinde, yani 2018 yılında Kıbrıs’ta Sığınmayı Güçlendirme ekibinin müdahale ettiği sığınmacıların %52’isi gibi bir rakam kadın ve kız çocuklarından oluşmaktadır. Iltica dönemlerinde kadınların ve çocukların güvenliklerini artırmak ve mücadelelerini kolaylaştırabilmek için, kadınlara ve ailelere özel güvenli barınakların arttırılması gerekir. Ayrıca adil gıda dağıtım sistemleri, kadınlara özel temizlik tesisleri de ihtiyaçtır. Bununla birlikte, kadınların liderlik becerilerini geliştirmelerine, eğitim engellerini aşmalarına ve fırsatlara erişmelerine yardımcı olan programların da hem Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği gibi devletlerüstü kurumlar, hem de devletlerin kendileri tarafından ücretsiz olarak sunulması ve bu tür fırsatların arttırılması gerekliliğine de inanıyorum. SOS Çocukköyü Derneği, Kıbrıs’ta Sığınmayı Güçlendirme Projesi olarak çalışmalarımızda hedef odaklarımızdan biri de kadınlardır. Biz kadınların kendi dayanıklılık ve güçlerine inanıyoruz ve her gün çocuklarının, ailelerinin ve topluluklarının yanı sıra hayatlarını iyileştirmelerine yardımcı olabileceklerini gözlemliyoruz. Bu nedenle projemizin hedefleri içinde mülteci kadınlarımızın toplum yaşamına sağlıklı entegrasyonları için gerekli dil araçları, beceri geliştirme ve istihdam ile fırsatlar sağlamak var. Biz dünyadaki başarılı örneklerden de biliyoruz ki bu fırsatlar verildiğinde, mülteciler sadece kendi işleri için sorumluluk üstlenebilecekleri kadar değil, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak ev sahibi toplumlarına katkıda bulunmak için de becerilerini kullanmakta ve bu sayede ev sahibi toplumların gelişmesinde büyük rol oynamaktadırlar.”


Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Yetin Arslan:

 “Medya bir kadının başarısını da haber yapmalı”

“8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, toplumsal cinsiyet eşitliğini düşünüp konuşabileceğimiz günlerden biri haline geldi. Aslında, sadece bugünde değil, yılın diğer günlerinde de kadınların toplumdaki yerini konuşup, farkındalık ve bilinçlendirme adına adımlar atmalıyız. Son zamanlarda medyanın, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda daha duyarlı olduğunu söyleyebilirim. Ancak bu duyarlılık, feminist aktivistlerin yıllardır verdiği mücadelenin bir sonucudur. Artık eşitsizliği, şiddeti rakamlarla konuşmaya başladık. Polis Genel Müdürlüğünde Kadına Karşı Şiddetle Müdahale Şubesi olarak yeni bir birim kurulması da yeni hükümetin yaptığı iyi işlerden biri. Sadece 8 Mart değil, diğer günlerde de kadına şiddetin konuşulması, konuşuldukça çözüm odaklı sonuçlar üretilmesi çok önemlidir. Medyaya da tam bu konuda büyük bir görev düşüyor. Medya, işçi kadınların, göçmen kadınların, şiddet mağduru kadınların sesi olmalı, sadece kötü bir şey yaşandığında değil, bir kadının başarısını da haber yapmalı. 8 Mart, artık sadece anma veya kutlama günü değil, olumlu bir şeye dönüştü. Çünkü artık bugünde erkliği eleştirebiliyor, mücadelemizi anlatabiliyoruz.”

///

2018’de 9 kadın erkek eli ile katledildi

 

  • 27 Temmuz 2018’de, yurtdışından ailesi ile birlikte Kıbrıs’a tatile gelen İbrahim Erhalk, tasarrufundaki av tüfeği ile eşi Nigar Tevfik Erhalk’ı öldürdü.
  • 31 Ekim 2018 günü bıçaklanarak öldürülen Gülbahar Ulutan'ın katil zanlısı Fatih Çıkrıkçı, 2 gün sonrasında Alayköy Sanayi Bölgesi’nde tespit edilerek göz altına alındı. Çıkrıkçı, Gülbahar Ulutan'ı, temizliğe gittiği evde darp edip bıçaklayarak öldürdü. 
  • 19 Kasım 2018’de, Hasan Yılmaz Karasalih, önce eşi Sevinç Karasalih'i boğarak öldürdü, ardından da kendi yaşamına son verdi.
  • 6 Ocak’ta Ercan Havaalanı yakınlarında bir çöp poşeti içinde bulunan kadın ceseti, hâlâ DNA testi bekliyor
Bu haber toplam 2005 defa okunmuştur
Etiketler :
İlgili Haberler