1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Yeni yeni krize giriyoruz”
“Yeni yeni krize giriyoruz”

“Yeni yeni krize giriyoruz”

YENİDÜZEN’e konuşan Kıbrıs Vakıflar Bankası Genel Müdürü Cengiz Erçağ, iç borçlanmaya gidilmesi gerektiğini söyledi

A+A-

Fayka ARSEVEN KİŞİ

 

Kıbrıs Vakıflar Bankası Genel Müdürü Cengiz Erçağ, “krize yeni yeni giriyoruz” diyerek biran önce sıcak para için iç borçlanmanın yapılması gerektiğini vurguladı.

Erçağ, “Müthiş bir belirsizliğin içerisine girdik. Birçok işletmenin sıkıntı içerisindedir. Sürecin hangi noktada duracağı, nasıl gideceği, nasıl şekil alacağı noktasında tabi ki endişe ve sıkıntılar var” dedi.

Erçağ, dövizdeki tırmanış için de “Oturulup faiz yükseltilmesi noktasında bir takım tedbirler alınmalıdır. Piyasalar bu beklenti içerisindedir. Aksi takdirde dövizin yukarıya doğru seyrinin önü başka türlü alınamaz” dedi.

“Dövizde 11’leri görürken, 6’lıları da gördük. Yani şuan karar verme süreci değildir” diyen Erçağ, “TL’den dövize, dövizden TL’ye kaçma noktası şuan değildir. Çünkü büyük kayıplar olabilir” uyarısında bulundu.

Bankaların her dönem  ve bu dönem suçlandığına da değinen Erçağ, “Birçok banka maliyetinden çalıştı, kar etmeyi 2020 için hedef koymadık. Bu yılı hep birlikte atlatmak üzere bir yapılanma içerisine girdik” açıklamasında bulundu.

 “Müthiş bir belirsizliğin içerisine girdik. Birçok işletmenin sıkıntı içerisindedir. Sürecin hangi noktada duracağı, nasıl gideceği, nasıl şekil alacağı noktasında tabi ki endişe ve sıkıntılar var.”

 

  • YENİDÜZEN: Genel bir ekonomik durumu değerlendirecek olursak ilk ne söylersiniz?
  • Cengiz ERÇAĞ: Müthiş bir belirsizliğin içerisine girdik. Gerek ekonomi gerekse piyasalar olarak hem pandemi süreci hem de ülkemizin bağlı ekonomisinden ötürü durum daha da zor hale geldi. Birçok işletmenin sıkıntı içerisinde olduğunu gözlemlemekteyiz. Sıcak paranın piyasada dönmediği ve gelecek kaygısının yaşandığı bir süreç başlamıştır. Pandemi dolayısıyla ve COVİD’in bütün dünyada yarattığı korku maksatlı bir korku olduğuna da inanıyorum, evet ciddi bir hastalık ama yeni bir dünya düzeni kurma aşamasına gelinmiştir.
    Bizi ilgilendiren en önemli konu tamamen ekonomik boyutlarıdır. Ekonominin özellikle lokomotif olarak saydığımız turizmin, eğitim sektörünün durması ve bunun yan etkileri ve bütün paydaşlarıyla yaşanan etkileşim tabi ki bizi de derin sıkıntılar içerisine sokmuştur. Evet, bankalar dimdik ayaktadır. Yaşanılacak olası krizlere karşı da önlemini almıştır. Sürekli bu süre içerisinde de ekonomiye para pompalamaya devam ediyor. Kendi misyonu gereği yapması gerektiği noktada bütün bankalar şu anda kredi paketleriyle, devletin açıklamış olduğu kredi paketleri, Merkez Bankası’nın açıklamış olduğu düşük faizli kredilerle ekonominin canlanmasına ilişkin krediler verilmekte. Ancak sürecin hangi noktada duracağı, nasıl gideceği, nasıl şekil alacağı noktasında endişe ve sıkıntılar var.

 “Oturulup faiz yükseltilmesi noktasında bir takım tedbirler alınmalıdır. Piyasalar bu beklenti içerisindedir. Aksi takdirde dövizin yukarıya doğru seyrinin önü başka türlü alınamaz.”

 

  • YENİDÜZEN: Bankaların bu kriz sürmesi halinde ayakta kalma süreci ne kadardır? Güçlü yapıları var mı?
  • Cengiz ERÇAĞ:  Bankaların likit noktasında bir sıkıntısı yok. Vermiş olduğu kredileri de ekonomide yaşanan daralma ve durağanlık sebebiyle öteleme yoluna gitmiştir. Faizler düşmüştür, taksitler ötelenmiştir. Ancak ekonomide yaşanan sıkıntılar ve TL’deki değer kaybı da beraberinde düşük faizleri getirdi. Oturulup faiz yükseltilmesi noktasında bir takım tedbirler alınmalıdır. Piyasalar bu beklenti içerisindedir. Aksi takdirde dövizin yukarıya doğru seyrinin, hararetinin önü başka türlü alınamaz.
    Bu da tabii ki beraberinde başka başka şeyler getirecek.
    Zaten ekonomi durağan, pandemi sürecinde de yaşanan bir takım işlerin, çarkların dönmemesi noktasında faizlerin yukarıya doğru seyri başka yönde negatif etkileşim sağlayacak ama en azından dövizin hararetini bir nebze alacaktır. Çünkü dövizle ev, araba, kredi alıyoruz. Bunların belki yeniden düzenlenmesi gerekebilir. Buraya yapılan ithalat, buraya gönderilen mal, dövizle gönderildiği için doğal olarak dövizin yükselmesi günlük rakamların artmasına neden olmaktadır. İvedilikle dövizin hararetinin düşürülmesi belki de gündemde olması gereken konudur. Bu sebeple de TL için cazibe merkezi oluşturulmalıdır. Çünkü kullandığımız ve kullanmak zorunda olduğumuz para TL olması nedeniyle de bizim bunu daha cazip hale getirmemiz gerekmektedir.

 “Kanallar açılmazsa, eğitim kanalı, turizm kanalı açılmazsa ve yerel iş gücünün de ülkeyi terk ettiği düşünülürse birçok konuda durağanlık yaşanacaktır. Biz aslında yeni yeni krize giriyoruz. Krizin etkilerini yeni yeni hissedeceğiz.”

 

  • YENİDÜZEN: TL’nin faizi yüksek neredeyse döviz borçlanmalara karşılık 2 katı ve döviz  borçlanmak insanlara daha cazip geliyor. İnsanların dövize yönelmesi normal değil mi?
  • Cengiz ERÇAĞ: Döviz faiz oranlarıyla TL faiz oranları arasında yüzde yüzlük bir fark vardır. Dövizin daha stabil gittiği dönemlerde döviz borçlanmak her zaman daha caziptir. Ama kur riskini alarak. Genelde insanlar risk iştahına göre borçlanmaktadır. Biz bankacılar hep söylüyoruz; ne para birimi kazanıyorsan o para biriminden borçlanman gerekir. Ama döviz insanlara daha cazip geliyor. Özellikle kısa vade borçlanmalarda halen daha caziptir, neden? Faiz oranlarından. Mevduata dayalı politikanın dışında sendikasyon adı altında bir krediye ulaşımın kanalların açılması gerekir.
    Bankaların daha düşük paraya ulaşımı sağlanmalıdır. Siz farklı bir fona ulaşım sağlayabilirseniz daha düşük imkanlarla krediyi kullandırabilirsiniz. Belki de TL’yi çok daha cazip hale getirebilirsiniz. Bizim şansızlığımız tanınmış olmamamız, uluslararası fonlardaki kredilere ulaşamamamızdır. Bu tip kredilere Türkiye ulaşıyor. O nedenle buradaki Türkiye şube bankaları çok düşük faizlerle kredi kullandırma yoluna gidiyor. Bunun yerel bankalara da uygulanacak pozisyonun yaratılması gerekmektedir.
    Bizim de bu tip fonlara ulaşabilmemiz ve halkın alım gücünün düştüğü bu dönemde daha düşük daha uygun kredi sağlanması hedeflenmektedir. Elbette ki faiz farkı fonu ve Merkez Bankası’nın yapmış olduğu çok ciddi çalışmalar vardır.  Yani yüzde 9 gibi çok düşük borçlanma imkanı sağlanmıştır. Bankalar, sıcak paranın teması için uğraşıyor ama işletmelerdeki durağanlık ve ne zaman açılıp eski günlerine dönmesi belli olmadığı için işletmelerin kredi iştahı şu anda çok yüksek oranda değildir.
     
  • YENİDÜZEN: Çıkarılan kredi paketlere beklentinin alında mı talep oldu?
  • Cengiz ERÇAĞ: Talep noktasında evet, beklentinin altında talep oldu. Çünkü bir turizm sektörü; turizm ne zaman açılır? sorgusundadır. Kapılar açıldı, tekrar kapanır mı? Kapanması ekonomik olarak mümkün değildir. Çünkü ülkeye turist gelmezse ülkenin dıştan gelebilecek her türlü gelirinin düşmüş olması tabi ki çok ciddi oranda ekonomiyi etkilemektedir.

 

“Bankalar bu süreçte ne yaptı peki? Bankalar kendi imkanları ile fonlar yarattı. Daha çok bir takım vergi ve prim ödeyerek bir fon oluşturdu. Bu fonun kredi destek paketlerinde kullanılmasını sağladı. Bunu Merkez Bankası ile bankalar yaptı.”

 

  • YENİDÜZEN: Bankalar bu süreç içerisinde finansal kriz yaşar mı?
  • Cengiz ERÇAĞ: Bankalar çok krizler atlattı.

“Bankalar, hep suçlandı. İşte ‘sırtımızdan para kazanan, çok faiz alıp kar ediyorlar’ gibi söylemler var. Ama bunlar tamamen şehir efsanesidir. Çünkü finansal okuryazarlıkta çok sıkıntılıyız.”

 

  • YENİDÜZEN: Bankalara aslında ‘bu dönemin kazananı bankalar oldu’ eleştirisi yapılıyor. Bu eleştirileri nasıl yorumlarsınız?
  • Cengiz ERÇAĞ: Bankalar 2000’li yıllardan başlayan ve daha sonra gerek global gerekse ülke olarak çok krizler yaşadı. Bankalar, kriz yönetimi konusunda gerçekten uzmandır. Merkez Bankası’nın da bu yönde bankalar üzerinde yapmış olduğu çok ciddi yaptırımlar vardır. Bankalar bu süreçlerde elini taşın altına çok koydu. Evet, bankalara karşı bir kamuoyu oluşumunda bir kamuoyu oluşturmadı bugüne kadar, hep suçlandı. İşte ‘sırtımızdan para kazanan, çok faiz alıp kar ediyorlar’ gibi söylemler var. Ama bunlar tamamen şehir efsanesidir. Çünkü finansal okuryazarlıkta çok sıkıntılıyız. Finansal okuryazarlığın dahi ne olduğunu bilmiyoruz.

 

 “Birçok banka maliyetinden çalıştı, kar etmeyi 2020 için hedef koymadık. Bu yılı hep birlikte atlatmak üzere bir yapılanma içerisine girdik. Kimsenin malının satışını yapmadık. Bütün borçların taksitleri ötelendi.”

 

Bankalar bu süreçte ne yaptı peki? Bankalar kendi imkanları ile fonlar yarattı. Daha çok bir takım vergi ve prim ödeyerek bir fon oluşturdu. Bu fonun kredi destek paketlerinde kullanılmasını sağladı. Bunu Merkez Bankası ile bankalar yaptı. Yine bankalar bu süreçte taksit oranlarını düştü. Birçok banka maliyetinden çalıştı, kar etmeyi 2020 için hedef koymadık. Bu yılı hep birlikte atlatmak üzere bir yapılanma içerisine girdik. Kimsenin malının satışını yapmadık. Bütün borçların taksitleri ötelendi. Bunları yaptık ki vatandaşların, finansal ihtiyaçlarını minimum seviyeye indirdik. Ancak bunun yükünü bankalar tek başına çekemez. Bu seferberlik gerektiren konudur. Kaynakla alakalıdır, kaynak bulunmalıdır.

 

“Har vurup, harman savurma değil tasarruf”

 

 “Bir seferberlik olmalıdır. Har vurup, harman savurma sürecinden çıkılıp daha tasarruflu koşullarda yaşamayı hedeflemeliyiz.”

 

  • YENİDÜZEN: Ne yapılmalıdır bu sürecin atlatılması için?
  • Cengiz ERÇAĞ: Şahsi önerim; devlet iç borçlanmaya gitmelidir. Toplum olarak kolay bir süreçten geçmiyoruz.  Herkesin bir takım şeyleri ötelemesi gerekir. Daha farklı bir periyota geçilmelidir. Yeni bir dönem başlatılmadır. Bu bir seferberlik olmalıdır. Har vurup, harman savurma sürecinden çıkılıp daha tasarruflu koşullarda yaşamayı hedeflemeliyiz. İnşallah bu günler geçecek. Ekonomi yeniden düzelecek ama kötü günleri de yaşarken biraz daha dikkatli, özverili yaşamalıyız. Birçok şeyi ötelemek durumundayız. Hiç kimse ölmemek için uğraşmalıdır. Bankalar üzerine düşeni yapıyor. Vatandaşı rahat bıraktı. Bu aşamada giderlerinizi düşünmeyin dedik. Merkez Bankası da elini taşın altına koydu. Merkez Bankası da bunları yapabilmek için birçok mevzuatını kontrollü esnetti.
    Bu yıl evet bankalar kar etmeyecektir. Bankalar kar etmeyi gözden çıkardı. Ama zarar da etmemelidir. Çünkü halen daha biz kullandırdığımız kredilerden taksit almıyoruz ama mevduatlara faiz ödüyoruz.
    Bu rakam yaklaşık mevduat 35 milyar TL’dedir. 21 milyar da bunun krediye dönüşüm sürecidir. Bunlar çok ciddi rakamlardır.

“Karar verme zamanı değil”

“Dövizde 11’leri görürken, 6’lıları da gördük. Yani şuan karar verme süreci değildir. TL’den dövize, dövizden TL’ye kaçma noktası şuan değildir. Çünkü büyük kayıplar olabilir.”

 

  • YENİDÜZEN: Vatandaş borcuna ne kadar sadıktır?
  • Cengiz ERÇAĞ: Birçok insan kredisinin ötelenmesini istedi. Ama ötelemeyen ve düzenli ödeyenler de vardır. İnsanlarla birebir görüştük. Sektörel bazda durumlarını inceledik. Taksitini ödemek isteyen, rahatlıkla ödemeye devam etti. Biz ödemeyenlerle ilgili ceza faizi uygulamadık. Faizin faizi alınmadı. Bu süreçte faizler bir noktaya geldi. O saatten sonra ötelemede normal faiz işlendi. Faiz kapitalizasyonu yapılmadı. En azından biz bunu yapmadık. Diğer bankaların da yapmadığını biliyorum. Çünkü bu konuda tavsiye kararlarımız çıktı. Yasa gücünde kararnamelerle birçok şey yapıldı. Eksikler var mı? Mutlaka vardır. Mesele kaynak meselesidir. Bu ülkenin yerel kaynaklarının çok ciddi rakamları kamu finansmanına yöneliktir. Özel sektörde çok ciddi sıkıntılar yaşandı. Bu dönemde yerel gelirler düştü ve maaşlarda kesintiler yaşandı. Bunlar bankamızda da yaşandı. Gelinen noktada insanların finansman noktasında şimdi bir sıkıntıları yok. Bu sürecin ne kadar devam edeceği ve beraberinde yaşanan döviz yükselmesi, ekonomiyi hangi boyuta getireceği çok önemlidir.
    Bu iyi günümüzdür. Acil ve ivedi olarak TC Merkez Bankası’nın ki 20 Ağustos’ta Para Politikası Kurulu’nun oturup faiz oranlarıyla ilgili açıklama yapacağını düşünüyoruz. TC Merkez Bankası’nın faizleri yeniden gözden geçirmelidir. Çünkü faiz, enflasyonun altında olamaz. Bu hiçbir ekonomik mantık ve akla sığmaz. Faiz oranları yeniden düzenlenmelidir ki dövizin harareti ancak bu şekilde alınabilir. Çünkü dış yatırımcıyı siz kendi para birimizin kalitesi ve değeri ile çekebilirsiniz. Bugün birçok insan Türkiye ve burada TL’den kaçıp, mevduatlarını dövize çevirmek için uğraşıyor. Ama biz dövizde 11’leri görürken, 6’lıları da gördük. Yani şuan karar verme süreci değildir. Hangi noktada TL’den dövize, dövizden TL’ye kaçma noktası şuan değildir. Çünkü büyük kayıplar olabilir.
     
  • YENİDÜZEN: Dövizdeki tırmanma devam edecek mi? Yoksa bu kadarla kalıp düşüşe geçecek mi?
  • Cengiz ERÇAĞ: Döviz rezervleri Türkiye’de tüketilmiştir. Bunlar tüketildiği için de müdahale noktasında sıkıntı vardır. Çok müdahale yapıldı döviz yükselmesin diye ama artık bu noktadan sonra da yapabilecek bir şey yok. Haliyle elimizde tek argüman faizin yükseltilmesidir. Faiz yükselirse, başka sıkıntılar doğuracak ama dövizin belki düşmesi bizim gibi ada ekonomilerinde her şeyin dövize dayalı olduğu bir ülkede tabi ki rahat nefes alınmasına neden olacaktır.
     
  • YENİDÜZEN: Dövizle borçlanma yasaklansın yorumları da zaman zaman oluyor. Bu mümkün mü?
  • Cengiz ERÇAĞ: Bu doğru yaklaşım değildir. Vatandaş, kazancım ve ödeme gücüm nedir etüt etmelidir. Döviz mi, TL mi borçlanayım gibi yaklaşımlar var. Ben çok katı kurallara karşıyım. Örneğin; döviz borçlanmayı durdurdun, peki döviz mevduatını ne yapacaksınız? Mevduatı da mı yasaklayacaksınız? Olmaz böyle bir şey. Serbest piyasa ekonomisindeyiz. İnsanlar istediği rakamdan mevduat yatırabilir. ‘Ben Euro yatırmak isterim, Euro borçlanmak isterim’, ‘hayır yapamazsın’ diyemezsin. Bunu yapmanız halinde bu daha büyük sıkıntıları beraberinde getirir. Keşke daha stabil para birimine geçebilseydik. TL kullandığımız için TL’nin her türlü etkileşiminden burası da çok ciddi etkilenmektedir. Belki imkan olsaydı başka para birimine geçilirdi. Ama çok zor bir ihtimaldir kalıcı bir anlaşma olmadan farklı para birimine geçmek, şuan hayalciliktir. Çünkü emisyon noktasında sıkıntı vardır. Özellikle bu süreç içerisinde gerek Amerika, AB sıcak para basarak piyasalara, ekonomilerini bir nebze rahatlatmaya çalıştı. Bu enflasyonu büyük oranda tetiklemedi. Enflasyon bir kenara bırakıldı. Ama sıcak para ile temas kuruldu. Bizim öyle bir imkanımız yok. Bizim kaynağa ulaşmamız için koridorların açılması gerekir.

“İç borçlanma yapılmalı”

 “Birkaç ufak iç borçlanmaya gidildi. Daha yüksek daha uzun vadeli bir iç borçlanma yapılabilirdi. Yapılmadı o da hükümetin takdiridir. Onlar da belki daha fazla borçlanma daha fazla yük istememiş olabilirler ancak bu tip durumlarda sıcak para gerekir.”

 

  • YENİDÜZEN: Hükümet bu süreçte ekonominin ayakta kalması için yeterince çabaladı mı? Yapılabilirdi ama yapılmadı dediğiniz ne var?
  • Cengiz ERÇAĞ: Hem Bankalar Birliği olarak hem de kamu bankası olması nedeniyle biz de sürece dahil olduk. Birçok konuda öneri ve isteklerimiz oldu.  Yüzde 90’nı bunlar karşılandı. Ama yüzde 10’luk elde olmayan imkanlarla bunlar yapılamadı. Kaynak noktasında hükümetin sıkıntısı oldu. Çünkü tamamen yerel gelirlerle bu süreci atlatmaya çalıştı. Birkaç ufak iç borçlanmaya gidildi. Daha yüksek daha uzun vadeli bir iç borçlanma yapılabilirdi. Yapılmadı o da hükümetin takdiridir. Onlar da belki daha fazla borçlanma daha fazla yük istememiş olabilirler ancak bu tip durumlarda sıcak para gerekir. Kanallar açılmazsa, eğitim kanalı, turizm kanalı açılmazsa ve yerel iş gücünün de ülkeyi terk ettiği düşünülürse birçok konuda durağanlık yaşanacaktır. Biz aslında yeni yeni krize giriyoruz. Krizin etkilerini yeni yeni hissedeceğiz. Temennim odur ki biran önce bu hastalık biter ülkeler, dünya normale döner. Çünkü gerektiğinden fazla abartılmış bir hastalıkla karşılaştık. Çünkü baktığımızda kanserden, trafik kazasında ölen sayısı çok çok daha fazladır. Ama ulusal güçler ve dış kaynaklar bu hastalığın çok güzel reklamını yaptı. Bütün dünya korkutularak eve sokuldu. İşyerleri kepenk kapattı. Bu sürecin daha farklı atlatılabilmesi güçlü ekonomilerle olur.

 

Bu haber toplam 5034 defa okunmuştur