1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. TRAFİK GÜVENLİĞİ ve KKTC
TRAFİK GÜVENLİĞİ ve KKTC

TRAFİK GÜVENLİĞİ ve KKTC

Her gün duymaya alıştırıldığımız kayıpları önlememiz ve trafikte bir "barış" ortamı yaratmamız mümkün müdür?

A+A-

 

Hüseyin Sevay

"Trafik" dendiğinde aklımıza ilk gelen nedir? Hiç şüphe yok ki, aşırı hızda ilerleyen araçlar, bozuk yollar, kötü sürücüler, ölümler, ve yaralanmalar ilk akla gelenler arasındadır. Trafikte saygı ve anlayış ise aklımıza ilk getirmek istediklerimiz ama sadece hayalini kurmak zorunda kaldıklarımız arasındadır.

Trafikte bir zamanlar birbirimize gösterdiğimiz saygıyı ve anlayışı bu denli nasıl kaybettik? Her gün duymaya alıştırıldığımız kayıpları önlememiz ve trafikte bir "barış" ortamı yaratmamız mümkün müdür? "Bu memlekette hiçbir şey olmaz!" düşüncesi neden zihinlerde baş köşeyi işgali altına almıştır?  Neden hepimizin en çok paylaştığı ortam olan trafikte güvenlikten bahsetmek neredeyse imkansız hale gelmiştir?

Trafikte güvenli bir ortam yaratmanın yollarını yıllardır dünya bize altın tepsi içerisinde sunmakta iken, KKTC'de trafik güvenliği için inatla yanlışları yapmaya devam etmek yönetici ve sorumlular için neden bu kadar kolay, doğruları yapmak ise neden bu kadar zordur?

Bu soruları ve benzerlerini cevaplayabilmek için toplum olarak 8000 yıllık bir icadı kullanmaya karar vermemiz lazımdır. O icat aynadır, ve yerine getirmemiz gereken fiil ise (o aynaya) bakmaktır. Yalnız, bakarken sırf bakmak için değil, görmek için bakmamız şarttır. Çünkü değişebilmenin gereği olan farkındalığı kendimize kazandırmak için de o aynayı hep yakınımızda tutmamız gerekecektir.

1975-2017: Trafiğe verilen 1891 can

Acı gerçek: 1975 yılı başından bu güne kadar trafiğe 1891 can verdik. Sadece 2007-2016 yılları arasındaki on yıllık dönemde KKTC trafiğinin aldığı canların sayısı 389, 2012-2016 yılları arasındaki beş yıllık dönemde ise 166'dır. Demek ki, son on yılda her yıl ortalama 39, son beş yılda ise her yıl ortalama 33 insanımızı trafikte kaybetmekteyiz.

Son beş yıllık ortalamanın son on yıllık ortalamadan biraz düşük olması ise hiç ümit verici değildir, çünkü bu düşüşü var olan sistemin başarısına dayandırmak neredeyse imkansızdır. Eğer trafikte yüksek hızlarda meydana gelen çarpışmalarda insanlarımız hayatlarını kaybetmiyorsa, bu sonucu emniyet kemeri kullanımının--her ne kadar yetersiz olsa da--artmasına ve araç teknolojilerindeki ilerlemeye bağlamak daha akılcıdır. Çünkü bugün hala KKTC'de adından dahi bahsedebileceğimiz bir Trafik Güvenliği Sistemi yoktur. Hiç de olmamıştır.

Sayılarını tam olarak bilmesek de trafikte ciddi yaralanan insanlarımızın sayısını Avrupa Birliği ortalamasını kullanarak hesaplayabiliriz. Avrupa Birliğine üye on altı ülkenin verilerine göre, trafikte meydana gelen her ölüme en az beş ciddi yaralanma düşmektedir [1]. Ciddi şekilde yaralananların bir kısmı da sakat kalmaktadır. Dolayısı ile, bu orandan hareketle, son on yılda KKTC'de yaklaşık 2000 kişinin trafiğimizde ciddi şekilde yaralandığı tahmininde bulunabiliriz. Yaralananlar arasında kaç kişinin sakat kaldığını ise kayıt tutulmadığı ve takip yapılmadığı için tam olarak bilmemiz oldukça güçtür. Ancak trafik tablomuzun vehameti ortadadır.

KKTC'nin nüfusunu 300 bin kişi olarak kabul edersek, son on yılda trafiğimizde her yıl ortalama 39 ölüm meydana geldiğine göre, her 100 bin nüfusa düşen ölüm oranı 13 kişi olur. AB genelinde ise 2015 yılında her 100 bin nüfusa düşen ölüm oranı 5.1, İsveç’te 2.6, Birleşik Krallık’ta 2.7, ve Kıbrıs’ın güneyinde ise 6.7 kişi idi. Özetle, KKTC trafiğinde meydana gelen ölümler Avrupa Birliği'nin 2015 ortalamasının 2.5 katıdır. İsveç ile kıyaslandığında ise KKTC'nin 5 katı daha kötü olduğu gerçeği ortaya çıkar! Bu oranları değişik yıllarda meydana gelen ölümlerin sayıları ile direkt olarak kıyaslamak veya son beş yıllık ortalamaya göre hesaplamak da mümkün, ancak burada önemli olan KKTC'nin trafik güvenliği ile çok ciddi bir sorunu olduğudur. Zaten trafiğimizde Malta'da veya İzlanda’da olduğu gibi çok daha düşük sayılarda insan kaybediyor olsak dahi, bu ölümleri ve ciddi yaralanmaları sıfıra indirmek için büyük bir çaba içerisinde olmamız yine gerekli olacaktı.

Çözüm Vizyonu

Tabii ki KKTC'nin trafik güvenliği sorunlarını çözmesi teorik olarak mümkündür. Pratik olarak çözmek ise toplumsal bir hareket gerektirecektir. Çünkü kalıcı çözümler için hepimizin bir zihniyet devrimi başlatması gerekmektedir. Böylesi bir zihniyet devrimi, tüm dünyaya örnek olduğu gibi, bize de örnek olacak şekilde İsveç'te 1997 yılında başlatılmıştı.

Yıllar içerisinde trafikle ilgili--1967 yılında trafiğin akışını soldan sağa değiştirmek gibi-- büyük atılımlar yapmış olan İsveç, 1997 yılında alınan bir parlamento kararı ile "Vizyon Sıfır" olarak adlandırılan trafik güvenliği felsefesini yarattı [2]. Trafik güvenliği denildiğinde trafikte artık amaç belirgin bir biçimde sıfır ölüm ve sıfır ciddi yaralanma olacaktı--"Sıfır" sözcüğü aslında hepimizin kalbinde olan sihirli sayıdır.

Ancak KKTC hükümetleri ve meclisi bunca yıldır trafik güvenliği için kalıcı bir politika oluşturmadı, ve temel bir vizyon belirlemedi. Trafikte hayat kurtarmayı ve ciddi yaralanmaları önlemeyi, yani "Vizyon Sıfır"ı kendine amaç edinmedi. Oysa, İsveç Parlamentosundan 1997 yılında çıkan "Vizyon Sıfır" kararı bugün 20 yaşındadır. Bizim ise "Vizyon Sıfır"ı benimseyebilmemiz için yerine getirmemiz gereken birçok ön şart hala önümüzde durmaktadır.

Çözümün Temelleri ve Sorunlar

Trafik yollar, araçlar, ve insanlardan oluşur. Trafikte güvenlikten bahsedebilmek için bu üç unsurun tümünün güvenli kılınması gereklidir. Bu güvenliğin sağlanabilmesi için de eğitime, denetime, ve mühendisliğe dayalı bir Trafik Güvenliği Sistemine ihtiyaç vardır. Ayrıca, acil medikal hizmetlerin de sistemin bu üç çözüm ayağı ile en etkin biçimde çalışır hale getirilmesi gereklidir.

KKTC'de trafik güvenliği ile ilgili eğitimden bahsetmek oldukça güçtür. Öncelikle örgün eğitim sistemimiz içerisinde anasınıftan başlayarak lise son sınıfa kadar devam eden sürekli, interaktif, ve yaşa uygun bir trafik güvenliği eğitimi yoktur. Trafik doğumdan itibaren hayatımızın bir parçası olduğundan, çocuklarımıza temel hayat becerileri kazandırırken, onlara gelişmiş ülkelerde olduğu gibi trafikte güvenli olmayı da öğretmemiz gereklidir. Benzer şekilde, toplumumuzun trafik güvenliği farkındalığını artırmamız gereklidir. Tüm kurum ve kuruluşlarda özellikle trafik güvenliği ile ilgili olarak çalışan her düzeyden görevlinin trafik güvenliği farkındalığının yüksek bir seviyeye getirilmesi gereklidir.

Ne yazık ki polis denetimleri sadece cezaya dayalı, caydırıcı ve koruyucu olmayan bir yaklaşım ile yapılmaktadır. KKTC'de karayolu devriye sistemi uzun yıllar önce geliştirilmesi gerekirken tamamen ortadan kaldırılarak yok edilmiştir. Dolayısı ile, hareketli trafik içerisinde etkin denetimden söz etmek imkansızdır. Ama çağdaş karayolu devriye sistemi yerine KKTC yönetimleri bize trafik hız tespit kameralarını sunmuşlardır.

Bilimsel hiçbir dayanağı olmadan 2006 yılında devreye konulan trafik hız tespit kameraları uygulaması birçok yerde yanlış kullanılmış ve en iyi şekilde sadece noktasal "çözümler" sunmaktan bir adım öteye gidememiştir. Yıllar içerisinde büyük bir fiyaskoya dönüşen bu uygulama trafikteki davranış biçimlerinin iyileştirilmesine ise hiçbir katkıda bulunmamıştır. Aksine, sürücüleri yollara konulan "teneke polislere" yakalanmamak için çok kısa mesafelerde yavaşlayıp ardından "kaybedilen" zamanı "telafi" için hızlanmaya teşvik etmiştir.

KKTC'deki ehliyet sistemi ise çağ dışıdır ve denetleme mekanizmasının bir parçası olmaktan çok uzaktır. Diğer yandan, yapısal denetimlerin ise son derece yetersiz olduğu ortadadır, çünkü yeni yapılan yollarımızın dahi tasarım ve inşaat kaliteleri birçok açıdan şüphelidir.

Mühendislik alanında en büyük eksiğimiz ise KKTC sistemi içerisinde çalışan herhangi bir trafik mühendisimizin olmayışı, ve bu mühendislik dalının topluma hizmet verecek bir trafik güvenliği sistemi için kaçınılmaz olduğunun farkında olunmamasıdır. Adı bile yanlış olan "Trafik Dairesi"nin oluşturulması için hazırlanan yasada KKTC tarihinde ilk kez "trafik mühendisliğinden" bahsedilse de, ne daire ve ilgili bakanlık bu özellikte bir mühendis bulmuştur, ne de gönüllü çalışan trafik mühendislerinin sesini dinlemiştir.

Ancak, KKTC'nin dünyaca meşhur ben-her-şeyi-bilirim siyasetçileri mühendislik etiğine ters birçok uygulamayı bizlere "armağan" etmekten de geri durmamışlardır. Bu uygulamaların en başında daha önce de bahsi geçen trafik hız tespit kameraları programı yanında ortasına toprak doldurulmuş çift sıra beton bariyerler, ve şehirler arası yolların aydınlatılması vardır. Örneğin, Lefkoşa-Güzelyurt anayolu üzerine beton bariyer inşa etmenin ne kadar doğru (!) bir seçenek olduğunu doğa bize zorla öğretmişti. Yılmazköy civarında dört yıl önce yağmurdan dolayı meydana gelen sel sırasında beton bariyerler baraj görevi görmüş ve Güzelyurt'a giden yol yükselen su seviyesinden dolayı trafiğe kapanmıştı. Biriken suyun tahliyesini sağlamak ve yolu trafiğe açabilmek için de Karayolları Dairesi beton bariyerlerin bir kısmını yıkmak zorunda kalmıştı--bugün o yıkık kısım hale tamir edilmemiştir. Örneğin, ölüm saçmış sığınmalı kavşakları güvenli hale getirmek için onları yeniden tasarlamak yerine bu kavşaklara trafik hız tespit kameraları yerleştirmek, yıllarca hız cezalarından para toplamak, ama bu paranın tek bir kuruşunu bile bu yanlış kavşakları güvenli hale getirmek için harcamamak herhalde sadece ve sadece etik dışılığın tavan yaptığı KKTC'de mümkündür.

Son 43 yılda gelmiş geçmiş yönetimler toplumu öğrenilmiş çaresizliğe iterek parası olanı "bireysel çözümler" bulmaya yönlendirmiştir. Toplu taşıma sisteminin çöküşü ve bireysel araçlara artan talep ile bugün geldiğimiz noktada kentlerimizin yaşanacak yerler olmaktan çıktığını göstermektedir.

Artık doğruları gerçekleştirmenin ve zoru başarmanın zamanıdır. Çünkü sınırsız büyümenin ve sınırsız "hürriyetin" sonu bugün de görmemiz gerektiği gibi hüsrandır.

Yeni ve Son Bir Ümit: Trafik Güvenliği Komitesi

Trafikte yaşanmakta olan sorunları sadece trafikle ilgili sorunlar olarak görmek ve trafikteki her temel sorunu yapısal sorunlara indirgemek--örneğin, bariyer yok, kasis yok, aydınlatma yok, trafik kamerası yok, vb--esas sorunu basitleştirmek demek olur. Ayrıca, insanlarımızın trafikte güvenli davranmayı bilmemesini eğitime, yollarımızın bozuk ve yanlış kavşaklarla dolu olmasını mühendisliğe—trafik mühendisliğine, ve herkesin her şeyi dilediği gibi yapma "özgürlüğüne" sahip olduğunu sanmasını ise denetim sistemine dayandırmayacaksak, topluma hizmet edecek gerçek bir Trafik Güvenliği Sistemi yaratmamızın da mümkün olmayacağını herkesin artık bilmesi gerekir. Trafik sorunlarımız bir yana, neden hiçbir toplumsal sorunumuzu çözemediğimizi de yine aynaya bakarak cevaplamanın da çoktan zamanı gelmiştir.

Neredeyse 30 yıldır süren uğraşlar ve yaşanan büyük acılar ne yazık ki KKTC yönetimlerini bilimsel ve etik temellerde çözümler üretmeye, dünyadan örnek almaya itmedi. Çünkü yönetimler bilimi inkar etti ve bilim insanlarını dışladı. Ancak, son zamanlarda Girne milletvekili Zeki Çeler'in KKTC Meclisinin "trafik güvenliği" gündemi ile olağanüstü bir toplantı düzenlemesine öncülük etmesi ve bu toplantının ardından Meclis bünyesinde bir "Trafik Güvenliği Komitesi" kurulması yeni bir ümidin doğmasını sağladı.

Trafikte Kazasız Yaşam Derneği (TRAKAYAD) 3.5 yıl önce dört genç eğitimci kadınımızın Güzelyurt yolunda hayatını kaybetmesinin hemen ertesinde meclisteki tüm vekillere gönderdiği "ACİL!  ACİL! ACİL!" başlıklı mektubunda böylesi bir komitenin kurulmasını toplum adına talep etmişti. Eğer bu yeni komite TRAKAYAD'ın hep öngörmüş olduğu ve mantığın gerektirdiği gibi trafik mühendisliği konusunda uzman olan kişilerden oluşacak bir bilimsel danışma kurulu ile birlikte çalışır ve gerçek uzmanları dinlerse, trafikte hayat kurtaracak ve ciddi yaralanmaları önleyecek bir Trafik Güvenliği Sistemi  kurmamız mümkün olacaktır.

Komite hem basına, hem de topluma karşı tamamen şeffaf bir şekilde çalışır ve toplumun hak ettiği bir trafik güvenliği sisteminin yaratılması için lokomotif ve sorgulayıcı bir güç olursa yönetimlerin kendilerine düşen sorumluluklarını yerine getirmeleri mümkün olabilecektir.

Trafik sorunları hepimizin ortak sorunları olduğuna göre, toplum çözümlerin aktif parçası olmaya yönetimlerce davet edilmelidir. Eğer var olan trafik güvensizliğini aşmak için toplumun birlik olması sağlanamazsa, bugün karşımızda duran karanlık trafik tablomuzun değişmesini kimse beklememelidir. Bugün her yetişkin birey için daha çok beklemenin son ve "Ben ne yapmalıyım?" sorusuna cevap aramanın ilk günü olması gerekir. Trafikte barış içinde olabilmek için gereken değişimi hep birlikte yaratmak ümidiyle ...


Referanslar:

[1] http://europa.eu/rapid/press-release_MEMO-17-675_en.htm

[2] http://www.trafik.gov.tr/SiteAssets/Yayinlar/Kitaplar/EGM_Tamm_04_sifir_vizyon.pdf

Editörün Notu: Kullanılan görsel sayın Ertaç Cüneyt’e aittir

 

Bu haber toplam 7701 defa okunmuştur
Etiketler :
Gaile 422. Sayısı

Gaile 422. Sayısı