1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Tarım Bakanı ‘ARA FORMÜL’ü açıkladı
Tarım Bakanı ‘ARA FORMÜL’ü açıkladı

Tarım Bakanı ‘ARA FORMÜL’ü açıkladı

Tarım, Doğal Kaynaklar ve Gıda Bakanı Erkut Şahali, ‘Su Yönetimi’ne yönelik en son gelişmeleri YENİDÜZEN’e değerlendirdi

A+A-

------------------------------------------

“Nihai karara üretilene kadar TC Devlet Su İşleri suyu belediye sınırlarına kadar ulaştırsın, sonrasında operasyon belediyelerimiz tarafından oluşturulan BESKİ tarafından yönetilsin”
------------------------------------------


Bakan Şahali, TC Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun ziyareti ile birlikte Türkiye açısından yeni bir yaklaşımın ortaya çıktığını belirtti, “Türkiye’nin temel yaklaşımı; sistemin bütünüyle özelleştirilmesi üzerine kuruluydu. Şimdi yaklaşım farklılaştı” dedi.

“Mülkün sahibi tarafından işletiyor olmasında yadırganacak bir durum yoktur” diyen Şahali, “Bu nedenle belediyelerin sınırlarına kadar suyu ulaştıran DSİ, orada belediyelere teslim ederek, belediyelerin yürüteceği operasyon sonrasında bunun bedelini belediyelerden tahsil etmesi bir ara formül olabilir” şeklinde konuştu.

Şahali, bu durumu ‘ara formül’ olarak nitelendirdiğini ancak belki de ‘formül’ olarak da konuşulabileceğini söyledi.

Türkiye’nin veya Türkiye Devlet Su İşleri (DSİ)’nin muhatabının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti olmasının esas önemli nokta olduğunu vurgulayan Şahali, “Bu kurumlar Su Kurumu, Su İşleri Dairesi olabilir. Esas olan TC’nin ve KKTC Devleti’nin karşılıklı muhatap olmasıdır. Ayrıca yerel yönetimlerin yapması gereken görevleri sorumlulukla yerine getirmesidir” şeklinde konuştu.


Meltem SONAY

 

Tarım, Doğal Kaynaklar ve Gıda Bakanı Erkut Şahali, Türkiye’ye önerilecek ‘ara formül’ü YENİDÜZEN’e açıkladı: “Nihai karara üretilene kadar TC Devlet Su İşleri suyu belediye sınırlarına kadar ulaştırsın, sonrasında operasyon belediyelerimiz tarafından oluşturulan BESKİ tarafından yönetilsin”

Şahali, Türkiye’den gelen suyun yönetimine, tarımda yaşanan sıkıntılardan, reform hedefine, gıda güvenliğinden bütçeye YENİDÜZEN’in sorularını yanıtladı.
Türkiye’nin veya Türkiye Devlet Su İşleri (DSİ)’nin muhatabının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti olmasının esas önemli nokta olduğunu vurgulayan Şahali, “Bu kurumlar Su Kurumu, Su İşleri Dairesi olabilir. Esas olan TC’nin ve KKTC Devleti’nin karşılıklı muhatap olmasıdır. Ayrıca yerel yönetimlerin yapması gereken görevleri sorumlulukla yerine getirmesidir” şeklinde konuştu.

“Yönetimi konusunda anlaşılamadı diye şebekeye verilemiyor gibi bir sonuç çıkarmak spekülatif…”

Türkiye’den gelen suyun yönetimi konusunda bir belirsizlik var diye suyun sarf edilmesinin söz konusu olmadığını ifade eden Tarım, Doğal Kaynaklar ve Gıda Bakanı Erkut Şahali, gerek terfi istasyonları, gerek Geçitköy Barajı, gerekse de Arıtma Tesisi’nin yapım işlerinin devam ettiğini kaydetti.
“Su geldi ama kullanıma verilebilecek alt yapı inşaatı bitti ama onların çalışabilir hale getirilmesi ile ilgili çalışmalar halen devam ediyor” diyen Bakan Şahali, yönetimi konusunda anlaşılamadı diye şebekeye verilemiyor gibi bir sonuç çıkarmanın spekülatif olduğunu belirtti.
Sunun zaman zaman baraja alındığını, yeterli seviye alındığında baraja girişinin durdurulup denize verildiğini aktaran Şahali, Türkiye Orman ve Su İşleri Bakanı’nın ‘denize değil ovaya verin’ gibi bir yönlendirmesi olduğunu, teknik olarak mümkün olan noktada da bunun yapılabildiğini ifade etti.
Su yönetiminin netleştiği noktada bugün karar verilse bile halen bu işlerin yapılmaya devam edeceğine işaret eden Şahali, dolayısıyla yönetimle suyun şu andaki akış yönü arasında bir bağ olmadığını belirtti.
Yönetim konusunda karar verildiğinde de bu çalışmaların bitmesiyle suyun şebekeye verileceğinin altını çizen Bakan Erkut Şahali, bu konunun net olduğunu kaydetti.

Suyun yönetimi…
“Dağıtım ve tahsilat noktasında mevzuatımız belediyeleri yetkili ve görevli kılıyor”

Suyun yönetimi ile ilgili Türkiye’nin yaklaşımının, bu konuyu birden çok firmanın üstlenmesi ve sonuçlandırması yönünde olduğunu belirten Şahali, “Hem merkezi hükümetin görevleri, yani suyun sevki, idaresi, hem de yerel yönetimlerin görevleri, halka arzını özel iki firmanın alması yönünde bir teklifi vardır” dedi.
“Biz de suyun bölgelere ulaştırılması işini devlet veya devletle birlikte özel işletmeler ki özellikle yatırım ihtiyacını hesaba kattığımız zaman özel işletmelerin varlığına mutlak ihtiyaç var. Hem yatırım kapasitenin genişletilmesi, hem de işletme unsurunun da devreye girmesiyle daha uzun vadede bu yatırımların ödemesinin yapılabilmesi açısından bu işbirliği söz konusu olabilir” diyen Şahali, dağıtım ve tahsilat noktasında ise mevzuatımızın belediyeleri yetkili ve görevli kıldığına işaret etti.
“Suyun dağıtımı ve dağıtılan suyun bedelinin tahsil edilmesi konusunda bizim yaklaşımımız belediyelerimizin devrede olması yönündedir” diyen Bakan Şahali, bunun da belediyelerin oluşturduğu BESKİ ile olabileceği gibi, belediyelerin her birinin teker teker bu sorumluluğu şu anda yürüttüğü gibi yürütmesi şeklinde de olabileceğini belirtti.

“Şebeke sorunu olan belediyeler de var…”

Bu noktada da iki konunun öne çıktığına işaret eden Şahali’nin ifadeleri devamla şöyle:
“Bir şu anda bu kaliteli suyu dağıtmaya elverişli şebeke yapısı var mıdır… Yani kayıp-kaçağın minimize edildiği bir şebeke yapısı belediyelerimizin kimisinde vardır, kimisinde yoktur. Belli başlı belediyelerimizde şebeke yatırımını minimize olmuştur, kayıp-kaçak oranları en aza indirgenebilmiştir. Dolayısıyla bu belediyelerimiz açısından şebeke konusu bir sorun değildir ama sorun olanlar da vardır. Bunun bir an önce projelendirilerek giderilmesi lazım”.


Belediyelerin yatırım kapasitesinin bunu karşılamaya yetecek düzeyde olmadığı noktada da diğer finansman kaynaklarından yardım alınması gerektiğini kaydeden Bakan Şahali, bugüne kadar belediyelerin şebeke yatırım ihtiyaçlarının ya öz kaynakları ya da, TC Yardım Heyeti’nin finansmanı ile karşılandığına işaret etti.
Bu şekliyle olamayacağı noktada devletin karşılayacağı ve belli bir vadede tahsil edeceği finansmanın da söz konusu olabileceğini kaydeden Bakan Erkut Şahali, belediyelerin özel işletmelerden kendilerinin yararlanmasının da söz konusu olabileceğine işaret etti.
BESKİ’nin zaten bu ihtiyacı karşılamak üzere oluşturulmuş bir yapı olduğunun altını çizen Bakan Şahali, belediyelerin ortak olduğu BESKİ’nin bir ticari işletme olarak, yerel düzeyde yapılması gereken yatırımların yapılması ve şebekenin idamesinin sağlanması amacıyla oluşturulmuş bir yapı olduğuna işaret etti.

“Suyun bedelinin tahsil edilmesi, bir sıkıntı olarak önümüzde duruyor…”

Bir diğer unsurunda tahsilat meselesi olduğuna vurgu yapan Bakan Erkut Şahali, halka arz edilen suyun bedelinin tahsil edilmesi konusunun bir sıkıntı olarak önümüzde durduğunun altını çizdi.
Belli başlı belediyelerin suyun bedelinin tahsilatı konusunda son derece disiplinli bir yaklaşım içindeyken, önemli sayıda belediyenin de arz ettiği suyun bedelini karşılama konusunda isteksiz olduğuna vurgu yapan Şahali, ciddi anlamda ‘görev zararları’ oluştuğuna işaret etti.
Ülkedeki su rezervinin kısıtlı olduğu hesaba katıldığında suyun son derece değerli bir yaşam kaynağı olduğunu bilerek hareket etmek gerektiğine değinen Şahali, bu kadar zamandır bu konuda disiplinsiz bir yaklaşımda olunduğunu belirtti.


Belediyelerin dağıttıkları suyun bedelini mutlaka tahsil etmek durumunda olduğuna vurgu yapan Bakan Erkut Şahali, tahsil edilmezse, Türkiye’den gelen suyun halka arz edildiği noktada devreye ‘Devlet Katkısı’ndan kesintinin gündeme gelebileceğini kaydetti.
“Belediyeler gerek devletten aldıkları, gerek yerel kaynaklardan elde ettikleri suyu halka satarken parasını tahsil etme heyecanıyla hareket etmemiş olabilirler ama bundan sonra bunun böyle devam etmeyeceği aşikardır” diyen Bakan Şahali, önerilerinin özellikle ön ödemeli sayaç sisteminin ülke geneline yayılması olduğunu belirtti.

 

Tarım Bakanı Şahali: “Kamu yönetiminde popülizm felakettir”

“Net olmak lazım, kamu yönetiminde popülizm felakettir” diyen Bakan Şahali, ne merkezi hükümetin, ne de yerel yönetimlerin kamu yönetimi yaptığını unutmaması ve popülizmden uzak durması gerektiğini ifade etti.
Su konusunda hem yerel yönetimlerin, hem de merkezi hükümetin popülist bir tavır içinde olduğunu belirten Bakan Erkut Şahali, “Bizim su kaynaklarımız yıllardır akılcı bir şekilde yönetilmedi, popülist bir şekilde yönetildi. Belediyelere su çok düşük bedellerle sağlandı, tarımsal amaçlı kullanımlarda da su değerinin çok çok altında tutuldu. Biz su varlığımızı vahşice yok ettik. Su kaynaklarımızın yok olması veya niteliğinin bozulması, bu vahşetin sonucudur” şeklinde konuştu.

“Günümüz dünyasında karşılıksız bir varlık söz konusu değil”

Türkiye’den üstün mühendislikle getirilen yüksek nitelikli suya, sahip olduğumuz rezervleri tüketirken içinde bulunduğumuz popülist ruh hali ile yaklaşamayacağımızı bilmek durumunda olduğumuza vurgu yapan Şahali, “Günümüz dünyasında karşılıksız bir varlık söz konusu değil. Türkiye’den gelen suyun da değerinde satılması ve satılan suyun her bir damlasının da paraya dönüşmesi gibi bir zorunluluk söz konusudur. Popülizmden uzak durmanın anlamı da budur” şeklinde konuştu.

Tarım Bakanı Erkut Şahali:
“Türkiye’nin temel yaklaşımı; sistemin bütünüyle özelleştirilmesi üzerine kuruluydu…”

Tarım Bakanı Erkut Şahali, TC Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun ziyareti ile birlikte Türkiye açısından yeni bir yaklaşımın ortaya çıktığını söyledi, “Türkiye’nin temel yaklaşımı; sistemin bütünüyle özelleştirilmesi üzerine kuruluydu. Hem mevcudun işletilmesi, hem de yeni yatırımların gerçekleştirilmesi konusunda özel sektörün devreye girmesiydi” şeklinde konuştu
Buna rağmen Davutoğlu’nun ziyareti sonrasında Türkiye Devlet Su İşleri İdaresi’nin (DSİ) nihai karar sağlanıncaya kadar  sistemi üstlenerek işletmesi yaklaşımının söz konusu olduğunu açıklayan Şahali, Güzelyalı Terfi İstasyonu’ndan itibaren en ücra noktadaki kullanıcıya kadar DSİ’nin muhatap alınmasının önerildiğini dile getirdi.

“Tüm bunların DSİ tarafından işletilmesi yadırganacak bir durum değil”

Şahali, 19 Temmuz 2010 tarihinde imzalanan çerçeve anlaşmada şu andaki yer üstü yapıların (Güzelyalı, terfi istasyonları, Geçitköy Barajı,  arıtma tesisi) ve ana ishale taşıyıcı hatlarının da Türkiye’nin mülkiyetinde olduğunun görüldüğünü söyleyerek, tüm bunların DSİ tarafından işletilmesinin yadırganacak bir durum olmadığını kaydetti.


“Mülkün sahibi tarafından işletiyor olmasında yadırganacak bir durum yoktur” diyen Şahali, “Bu nedenle belediyelerin sınırlarına kadar suyu ulaştıran DSİ, orada belediyelere teslim ederek, belediyelerin yürüteceği operasyon sonrasında bunun bedelini belediyelerden tahsil etmesi bir ara formül olabilir” şeklinde konuştu.

“Kayıp kaçakları önlemek için projelendirme gerekiyor”

Şahali, belediyelerin bu noktada sahip olduğu alt yapının, örneğin kayıp kaçaklardan ötürü oluşacak bedeli tahsil etmelerini imkansız hale getirebileceğini ancak bu noktada kayıp kaçağın bir an önce giderilmesine yönelik projelendirmeye ihtiyaç olduğunu dile getirdi.
Söz konusu projelendirme için belediyelerin kendi imkanları ile bu noktaya eğilebilecekleri gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin geçmişten gelen yardım politikasının yürürlükte kalabileceğine işaret eden Şahali, bunların hiçbirinin mümkün olmaması halinde ise ya kredilendirme ya da devletin sağlayacağı teknik destekle kayıp kaçak oranlarının makul seviyelere indirilerek sistemin entegre bir şekilde ele alınabileceğini ifade etti.

Suyun tarımsal kullanım noktası…

Şahali, suyun tarımsal kullanım noktası hakkında da bilgi vererek, ana taşıyıcı hatlardan tarımsal alanlara kontrollü bir şekilde sevk edilerek, bedelinin tahsilatının yapılabileceğini söyledi.
Bu noktada devletin oluşturacağı yapının önem kazanacağını vurgulayan Şahali, bunun da özerk Su Kurumu olacağını, onunla ilgili de yasal çalışmanın tamamlandığını hatırlattı.
Şahali, özerk Su Kurumu’nun belirleyeceği esaslar çerçevesinde hem DSİ, hem yerel yönetimler hem de tarımsal amaçlı kullanımın planlanarak yürütülebileceğini kaydetti.

“Atık sularının değerlendirilmesi ve yağmur sularının geri kazanılmasında özel sektöre büyük iş düşüyor”

Öte yandan Şahali, suyun entegre yönetim anlamında atık sularının değerlendirilmesi ve yağmur sularının geri kazanılması olduğunu dile getirdi.


Bu noktada özel sektöre çok daha büyük iş düştüğünü söyleyen Şahali, “Hem atık suların arıtılarak yeniden kullanılmasına elverişli bir durumun oluşturulması hem de yağmur sularının toplanarak sahip olunan su kapasitesinin artırılması konusunda özel sektörden yararlanılması kaçınılmazdır. Çünkü onların finansman kabiliyeti bizim kamusal kaynaklardan çok daha üst düzeydedir” dedi.


Şahali, söz konusu yönetimin ise belirli bir zaman vadesi içerisinde  ‘yap işlet devret’, ‘yap işlet’ veya mevcut arıtma tesisleri hesaba katıldığında ‘işlet devret’ şeklinde özel sektöre teslim etmenin söz konusu olabileceğini söyledi.


Bu noktada esas olanın belirlenecek süreler ve bu süreler içerisinde oluşacak maliyetlerin karşılanması olduğunu belirten Şahali, böylelikle merkezi ve yerel otoritelerin işbirliği yaparak, sonuçlar üzerinden hareket edebileceğini kaydetti.

“Ara formül olarak nitelendirdim ancak ‘formül’ olarak da nitelendirebilinir”

Şahali, çerçeve anlaşmada Geçitköy Barajı, ana taşıyıcı isale hatları, terfi istasyonu, arıtma tesisinin Türkiye’nin mülkiyetinde olduğunu yineleyerek, “Sahip olduğu envanteri Türkiye’nin çalıştırmasından rahatsızlık duymam” dedi.


Türkiye’nin veya DSİ’nin muhatabının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devleti olmasının esas önemli nokta olduğunu vurgulayan Şahali, “Bu kurumlar Su Kurumu, Su İşleri Dairesi olabilir. Esas olan TC’nin KKTC devletinin karşılıklı muhatap olmasıdır. Ayrıca yerel yönetimlerin yapması gereken görevleri sorumlulukla yerine getirmesidir” şeklinde konuştu.
Şahali, bu durumu ‘ara formül’olarak nitelendirdiğini ancak belki de ‘formül’ olarak da konuşulabileceğini söyledi.

“Bütün olarak düşündüğümüzde, ara formülü bunların içerisinden yaratmak mümkündür” şeklinde konuşan Şahali, asıl olanın; suyun her damlasının hak ettiği değerde kullanılmasını sağlamak olduğunun altını çizdi.

“Su konusuna, sulu yaklaşıldı”
Su konusunda sürecin uzamasının sorulması üzerine Bakan Şahali, “ süreç uzayınca istismara açık hal de oluştu” ifadesinde bulunan Şahali şunları kaydetti:
“Meclis’te bir milletvekili bu su işine neden su katıldı diye sordu. Aslında su katılmış durum yok, sululuk hali söz konusudur. Yani Türkiye’den borularla su getirilmesi işi bugünün işi değil, son 10 yıldır ciddiyetle konuşuluyor. 2006 yılında bu projenin projelendirmesiyle ilgili heyetler geldi. Ben o dönem Başbakanlık Özel Kalem Müdürüydüm, o verilen brifingleri hatırlıyorum. Bu işin bugünkü şekle geleceği o günden belliydi.  Ama biz o geçen sürede üzerimize düşenleri yerine getirmedik. Yerine getirmediğimiz nedir? Sahip olduğumuz su kaynaklarını etkin ve denetimli bir biçimde kullanmadık. Yeni gelecek suyla ilgili bulunulması gereken hareket hazırlığını yapmadık.  Dolayısıyla özellikle 2010 yılında tasarımdan uygulamaya geçildiğinde yani boru hattı ve barajların inşası başladığında yapılması gerekenlere başlanmış olsaydı bugün bunu tartışmıyor olacaktık. Biz su geldikten sonra tartışmaya başladığımız için belirsizlik ortamı içerisindeyiz. Halbuki bu çalışmalar çok önceden yapılmalıydı. Ciddiyet esastır bu tür büyük işlerde ve devlet işlerinde. Ama su konusuna sulu yaklaşıldığı için bir sonuç alınmadı.”
“Geç kalınmıştır ama henüz iş işten geçmiş değildir”
“O nedenle olabildiğince kısa bir sürede sonuç elde etme zorunluluğu ile karşı karşıyayız” şeklinde konuşan Şahali, “Bir süre sonra bu su hem tarımsal alanlara hem halkın kullanımına sevkedilecek noktaya geldiğinde su akar biz bakarız noktasına düşmemek için. Geç kalınmıştır ama henüz iş işten geçmiş değildir. O yüzden öyle sanıyorum ki yıl sonundan önce bu konuyu net bir noktaya vardıracağız. Suyun keyfini sürebileceğimiz çalışmalara geçmiş olacağız” dedi.

Öncelikli bölge Güney Mesarya ile Güzelyurt…
Türkiye’den gelecek suyla birlikte tarımsal azarizlerin belirlenmesine yönelik çalışmaların yapıldığına da değinen Tarım Bakanı Erkut Şahali, ilk belirlenen bölgelerin Güney Meserya ve Güzelyurt olduğunu söyledi.
“Yüksek kalitedeki suyun gelişiyle birlikte bizim hedefimiz yeraltı su kaynaklarımızın yeniden kalitesini artırmaya yönelik tedbirlerin alınmasıdır” diyen Bakan Erkut Şahali, “Bu da verimli aküferler bölgesi olan Güney Meserya ile Güzelyurt bölgesinin tarımsal amaçlı öncelikli bölge olmasını dayatır. O yüzden Türkiye’den gelen suyun tarımsal amaçlı kullanımında bu aküferler öncelikli olacaktır. Ancak hem o bölgedeki yer altı sularının yeniden kalitesini artırmaya yönelik tedbirler hem de yer üstü kaynaklarının denetim altına alınması en acil ihtiyacımızdır” dedi.


Şahali, suyun tarımsal amaçlı kullanılmasına yönelik alt yapıların tamamlanmasıyla birlikte ülkenin tümünde suyun kullanılabileceğini söyleyerek, “Ancak öncelikli aküferlerin yer üstü kaynaklarıyla birlikte değerlendirilmesi ve yer altı su kaynaklarına müdahale edilemeyecek bir yapının oluşturulmasıdır” açıklamasında bulundu.


Şahali, ülkede kaliteli su miktarının yok denecek kadar az olduğuna da dikkat çekti.

YARIN: Tarım Reformu, Bütçe, Ürün Bedelleri, Gıda Güvenliği…

Bu haber toplam 2180 defa okunmuştur