1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Spor ve kadın
Spor ve kadın

Spor ve kadın

Spor ve kadın

A+A-


Filiz Uzun

“Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” atasözünü severim ben. Gerçekten öyle değil midir? Fizyolojik olarak düşünecek olursak sağlıklı düşünmek veya daha sağlıklı kararlar verebilmek için beynin fonksiyonlarını yerine getirmesi gerekmektedir. Vücudumuzdaki her organımız gibi beynimizin de fonksiyon göstermesi için kana ihtiyacı vardır. Gençken kalbin güçlü olmasından dolayı bir nebze bu sağlansa da yaş ilerledikçe bunu dışarıdan desteklemek şart gibidir.
Hep merak etmişimdir; toplum olarak sağlıklı kararlar veremememizin nedeni beynin ihtiyacı olan kanı yeterince dolaşıma katamamamız mıdır? Şöyle açıklayayım; Kan dolaşımının sağlıklı olabilmesi için sağlıklı damarlara, sağlıklı bir kalbe ve yeterince sıvıya ihtiyacımız vardır. Ancak bu sistemin çalışması için en önemli unsur hareket etmektir. Hiç kıpırdamadan yatan felçli insanları düşününüz, bir süre dışarıdan hareketleri sağlanmazsa organlar iflas eder ve ölüm gerçekleşir.
Herkesin yapabileceği ölçüde hareket yani egzersiz sağlıklı beyin ve tüm organlarımız için gereklilikten öte şarttır. “Yapabileceği ölçüde”den kastım şudur: Felç geçirmiş bir yaşlıyı düşünelim, yatak içinde hareket ettirilmesi, yatağından yardımla oturtulması hareket sayılırken, sağlıklı ve yetişkin bireylerin bundan daha fazlasını yapması gerekmektedir.
Sporla ilgili yazdığım birçok yazıda bunu defalarca yazmışımdır tekrar tekrar da yazacağım. Daha fazla hareket etmeliyiz. Ben dahil bakkala arabayla gider olduk. Sürekli ağrılarımız var. Sırt ağrıları, bel ağrıları, halsizlik, baş ağrısı, boyun ağrıları. Fizik tedavicileri gezer olduk. Masa başı çalışan kişilerde özellikle saydığım ağrıların hepsi birden mevcuttur eminim. Bunun tek nedeni var. Tabiri caizse etiyolojisi(sebep): Hareketsizlik. Maalesef tanı ise: Tembellik.  Reçete vermek istiyorum izin verirseniz. Haftada 2 kez spor. Seçme özgürlüğüne sahipsiniz. Alternatifler: Beş para ödemeden yolda tempolu yürüyüş, dilerseniz koşu, bir bisiklet edinip bisiklet sürmek, bir salona kayıt olup eğitmen eşliğinde çalışmak, Kangoo Jumps, TRX, Step veya aerobik, Zumba, Dans, Spin, Yüzme, Tenis, Yoga… Alternatif çok, size uygun olanını seçiniz. Bahane sıralamayınız, her bedene uygun bir spor vardır.
Bu hafta sizler için spora deli gibi aşık bir spor eğitmeni ile yaptım söyleşimi. Yıllardır hayatını spora ve sporu insanlara sevdirmeye adamış sevgili arkadaşım Sevil Özoğlu. Söyleşimiz çok keyifliydi eminin söyleşide çok yararlı bilgiler bulacaksınız. Sevil ile söyleşi yapmak için en çok bulunduğu yerde, spor salonunda buluştuk. Söyleşimizi yaptıktan sonra Step derslerinde kullandığı aletleri bana tanıtmak ve denetmek için salonuna çıktık. Tranbolin denilen alette 15 dk birkaç hareket denedik. Abartmıyorum çok keyifliydi üstünde zıplamak. Kendimi çocuklar gibi hissettim. Ama en önemlisi ise 15 dk yaptığım egzersiz bile kaslarımın sertleşmesine sebep oldu. İnanılmaz bir alet. Daha sonra Bosu denilen büyük bir topun yarısı gibi bir alet üzerinde step hareketleri yaptık. Onun üzerinde dengede durmak zordu. Sevil dengede durmak ne kelime, üstünde akrobasi yaptı.
Sporu seven insanları nedense çok seviyorum. Hele bunu bilinçli yapan ve insanlara bunu sevdirenleri daha çok. Size tavsiyem özellikle göbek ve kalçalarından sıkıntı çeken hanımlar zaman kaybetmeden Yakın Doğu Spor Merkezinin yolunu tutup Sevil Özoğlu ile tanışınız. Vücudunuzu güvenle ona emanet ediniz. Pişman olmayacaksınız…
Unutmayınız sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.

“Anne olamadım, sporun annesi oldum”

F.U: Kendini tanıtır mısın?
S.Ö: Ben Sevil Özoğlu. Kısaca ben spora aşık biriyim. Tüm spor yaşamım boyunca da spor aşkımı başkalarına da aşılamak ve sporu sevdirmek için elimden geleni yapıyorum. En önemli amacım insanların sporu yaşam tarzları haline getirmektir. Çünkü spor 3-5 gün yapılıp bırakılmamalı.
F.U: Spor hayatınıza nasıl girdi?
S.Ö: Çoğu insanın bilmediği önemli olaylar var benim hayatımda. Ben evlendiğim zaman 2 kez bebeğimi kaybettim ve bu benim hayatımı alt-üst etti. O dönemleri atlatmaya çalışırken bir arkadaşım bana spora başlamamı tavsiye etti. O dönemlerde psikoloğa gitmek yaygın bir alışkanlık değildi. Spora başladım ve hayatım tamamen değişti. Bu tanrının bana bir armağanı gibiydi.  Anne olamadım ama sporun annesi oldum.
F.U: Eskiden şu anki kadar spor salonu yoktu. Nerede başladınız spor yapmaya?
S.Ö: 1995-96 yıllarıydı. Mücahitler sitesinin altında bir spor salon vardı. Hem çocuklara jimnastik salonu olarak hem de hanımlara aerobik dersleri veriliyordu. İlk spor hocam Deniz Özen’di. Bale hocasıydı aslında. Aynı salonu çocukların da paylaşması beni daha da çok etkiledi o dönem. Çocukların jimnastik derslerine de katılırdım. Sürekli o salondaydım ve ruh halim tamamen değişti. O dönemler kiloluydum ve sağlıksız besleniyordum. Spora başladıktan sonra kilo verdim ve beni görenler sporun bende mucize yarattığını söylediler.

Kurslar, eğitimler…

F.U: Eğitim vermeye nasıl başladın?
S.Ö: Bu salon artık bize yetmemeye başladı ve Devlet spor ve kondisyon merkezi olarak daha büyük bir salona taşındık. O zamanlar bu alanda çok ilerlediğim için hocalarım beni derslere girmem için teşvik ettiler. Ben de derslere başladığım zaman kendimi yetersiz buldum ve bu alanda eğitim almam gerektiğine karar verdim. Merkezimiz bizi Ankara’ya eğitim almaya gönderdi. Türkiye Spor Federasyonunun düzenlediği çok büyük çaplı bir kursa katıldım. 2.5-3 ay sürdü. Hocalarımız Hacettepe üniversitesinden geliyordu. Step, aerobik, jimnastik alanında eğitildik. Spora daha profesyonel bakmaya başladım ve aerobiği Kıbrıs’ta da yaygınlaştırmak istedim.
F.U: Kıbrıs’a döndükten sonra derslere başladın mı?
S.Ö: Evet ve bu alanda sürekli kendimi geliştirmeye devam ettim. Kondisyonumu artırmak için derslerden sonra da sahalarda koşmaya giderdim. Türkiye’de hocalarımla ilişkilerim çok güzeldi ve hiç koparmadık, beni sürekli kurslarına seminerlerine çağırırlardı. Ben de hep katıldım nerede kurs varsa gittim.
F.U: Derslere katılım nasıldı o zamanlar?
S.Ö: Çok azdı. Ve bunun için yaptığım işi tanıtmak maksatlı 15 kişilik bir grup arkadaşımı çalıştırarak bir show yaptık. Eski Cumhurbaşkanımız rahmetli Rauf Raif Denktaş’ı da davet ettim ve o da bizi kırmayıp geldi. Benim hayatımdaki önemli noktalardan biridir. Sporumu tanıtmak açısından çok önemliydi ve Sn. Denktaş da enerjimi çok beğendi ve cesaretimden dolayı beni kutlayıp daha da cesaret verdi.

Madalya ve motivasyon

F.U: Şu anda hangi tür spor dersleri veriyorsun?
S.Ö: Yakın Doğu Üniversitesinin Spor Merkezinde aerobik ve step dersleri veriyorum. Bunu yanında Personal Trainer olarak bütün karın bölgesi ve kalça hareketleri ve bu bölgelerin çalıştırılması bana aitti. Şu anda bir arkadaşımla birlikteyiz. İzindeyim şu an, izin dönüşü laboratuarda da çalışmaya başlayacağım.
F.U: Nedir laboratuar? Ne yapılıyor orda?
S.Ö: Laboratuar spora başlamak için gelenlerin vücut ölçümlerinin yapıldığı yerdir. Yağ, kas, su dengeleri ölçülüp, dengeleri belirleniyor. Bu sadece yeni başlayacak olanlara değil spor için salonumuza gelen herkese birkaç ayda bir ölçümleri tekrarlanıyor ve değerleri avaraj üstü çıkan arkadaşlarımıza da madalya veriliyor. Bu onların motivasyonunu artırıyor.
F.U: Aerobik derslerinin sıkıcı olmaması için değişiklikler yapıyor musunuz?
S.Ö: Ben her zaman yaptığım işi geliştirmek için uğraş veriyorum. Yenilikleri takip ediyorum. Zaman geçtikçe her şey değişiyor biliyorsunuz. Şu anda step platformunu kullanmıyorum. Yakındoğu üniversitesi her zaman ilklere imza atmış bir yer olduğundan aerobikte de hep yenilikleri takip edip uyguluyoruz. Şu anda Bosu denilen bir alet üzerinde yaptırıyorum stepi... Bu topun yarısı şeklinde sıfır risk taşıyan bir alettir. Bu alet hem dengeyi artırıyor hem de özellikle kalçalarda güzel bir görünüm sağlıyor. Bosu aletini kullanmadan önce 15 dk tranbolin üzerinde ısınma hareketlerini yapıyoruz. İnanılmaz derecede zevkli ve enerji veren bir alettir. Derslerimde bir saat içerisinde tranbolin, bosu ve son olarak da yer hareketleriyle karın ve kalça çalışıyoruz. Ben bu aletleri araştırmalarım sonucu buldum ve derslerimde kullanıyorum dersimin adını da “Tambosu” koydum. Kendi tarzımı oluşturdum.

Ev aletleri ve sakıncaları

F.U: Genelde spor yapmayan kişiler evlerine yürüyüş bantları gibi aletler alıp kullanıyorlar. BU konuda neler söylemek istersin?
S.Ö: Kesinlikle hiç tasvip etmediğim bir olaydır. Bu kadar para verip bu aletleri almalarını da anlamıyorum. Genellikle de hep görüyorum 3-5 ay kullanıp daha sonra askılık olarak kullanıyorlar. Eğitmen eşliğinde olmadan yapılan aletli sporlar yarardan çok zarar veriyor. Uzun süre kardio çalışmak doğru değildir. Bunun yerine dışarıda yürüyüş yapmalarını öneriyorum.
F.U: Bu aletlerde yapılan sporun vücuda ne gibi sakıncaları var?
S.Ö: Dizlerde sakatlıklara yol açabilir, belde bir sakatlık varsa artırabilir, özellikle yürüyüş bantlarında 30 dk fazla yürüdükleri zaman dizlere yük bindiği için dizlerde sakatlanmalara yol açabilir. Bunu çok duyuyoruz. Isınmadan, esnemeden yapılan hareketler de kas yaralanmalarına sebep olabilir.

Bilinçli spor

F.U: Salonlara gidip kendi başına çalışan kişiler de var. Kol kaslarını genişletmek için. Gençlere tavsiyeniz nedir?
S.Ö: Çok bilinçsizce çalışanları görüyoruz. Bizim salonumuzda olan ve eğitmen almayanları uyarıyoruz. Çünkü sadece bir bölge kaslarını çalıştırmak çok çirkin görüntülere yol açıyor. Vücuttaki tüm kasların eşit derecede çalıştırılması gerekiyor. Çok küçük yaşta sağlıksız spor yapan gençler var boylarının uzamasını engelliyorlar. Onlara tavsiyem eğitmen eşliğinde çalışmalarıdır. Ve kol kaslarını geliştirmek için vitamin ve bunun gibi ilaçlar asla kullanmamalarıdır. İlaç yerine doğal beslenmelerine dikkat etmeleri gerekmektedir.
F.U: Step gruplarına katılım nasıl?
S.Ö: Çok güzel gruplarım var güzel enerjilerle çalışıyoruz. İçine kapanık kişiler dahil grubumuzun enerjisi ile değişiyorlar ve eğlenceli spor yapıyoruz.
F.U: Spora herhangi bir nedenle gelemeyen bayanlara veya erkeklere ne önerirsin?
S.Ö: Yürüyüş yapsınlar. Ancak yürüyüş yaparken de o anlarını sadece spora ayırsınlar. Doğru bir yürüyüş ayakkabısı giymeliler. Bazen terlikle yürüyenleri görüyorum. Sakatlanmalara sebep oluyor. Telefonlarını evde bıraksınlar. Gezintiye çıkmış gibi değil de tempolu bir şekilde yürüsünler ve yanlarındaki arkadaşlarıyla dedikodu yaparak yürüyüp spor yapmasınlar. Mümkünse kulaklıklarla müzik dinlesinler. Sporun en önemli nedenlerinden biri de ruhlarını dinlendirmek olmalıdır.

“Kadınlar daha çok spor yapmalı”

F.U: Kadınların spora ilgisi daha mı fazla sizce?
S.Ö: Aslında değil ama bence öyle olmalı. Spor herkese lazım ancak özellikle ben daha çok kadınların spor yapması gerektiğine inanıyorum. Genç kızken hormonal değişikliklerin verdiği stresi atması için spor yapmalı, evlenip hamile kaldığında da spor yapmalı en azından doktor kontrolünde yürüyüş yapmalı, doğum sonrası aldığı kiloları vermek, psikolojisinin düzelmesi için yapmalı, ileriki yaşlarda menapoz nedeniye yapmalıdır. Kadın vücudu çok önemlidir çünkü hormonal dengesizlikleri erkekten fazladır. Ayrıca bedenine ne kadar iyi bakarsa o kadar sağlıklı yaşlılık geçirecektir. Spor kadının hayatında hep olmalıdır. Maalesef kadınlar çocukları nedeniyle spora gelemiyor ben hep söylüyorum alın çocuklarınızı gelin. Unutmamak gerekir kadın huzurlu ve mutluysa çevresi de mutlu ve huzurlu olur. Spor yapan anne çocuklarını da spora yönlendirecektir.
F.U: Son söylemek istediklerin?
S.Ö: Her zaman söylediğim gibi son olarak şunu söyleyebilirim: “Spor sizi asla terk etmeyen bir sevgilidir. Ama siz onu terk ederseniz nankördür”. Bir de spor yapan kişiler “nasıl olsa spor yapıyorum istediğimi yerim” düşüncesi var. Bu da yanlış. Diyet çok sevdiğim bir şey değildir. Ancak sağlıklı ve dengeli beslenmek çok önemlidir. Bunu herkesin öğrenmesi gerekir. Herkese yaşam boyu spor diliyorum.

Bu haber toplam 1620 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 118. Sayısı

Adres Kıbrıs 118. Sayısı