
Silahsızlanma, Terhis ve Yeniden Entegrasyon Süreçlerinde Dünyadan Kadın Deneyimleri
Kadınlar ve kız çocukları, barış süreçleri sonrasında, mutfaklara ve tarlalara geri gönderilmektedir. Bu süreçlerde genellikle kadınların ihtiyaçları ihmal edilmekte ya da kadınların hakları açıkça kısıtlanmakta veya sınırlandırılmaktadır.
Ayça Demet Atay
ayca.atay@neu.edu.tr
Silahlı çatışmaların ardından barış inşası sürecinin önemli ayaklarından biri olan Silahsızlanma, Terhis ve Yeniden Entegrasyon (DDR) (1) süreçleri, özellikle iç savaş ve etnik çatışmalar yaşamış toplumlarda uzun vadeli barış ve istikrarın sağlanması için kritik öneme sahiptir. Ancak, bu süreçlerde toplumsal cinsiyet perspektifinin yeterince dikkate alınmaması, özellikle kadın silah bırakanların ihtiyaçlarının göz ardı edilmesine yol açmaktadır.
Bu çalışma, dünyanın farklı bölgelerindeki DDR süreçlerinde kadınların yaşadıkları dışlanmayı ve karşılaştıkları zorlukları ele almakta; kapsayıcı DDR politikalarının neden önemli olduğunu toplumsal cinsiyet temelli bir çerçevede değerlendirmektedir.
PKK’nın silah bırakması ve kendini feshetmesi süreciyle birlikte, barış çalışmaları literatüründe önemli bir yer kaplayan DDR süreci üzerine düşünülmesi gerekiyor. Bu yazı ile, PKK’lı kadın silah bırakanların, topluma yeniden entegrasyon sürecinde neler yaşayabileceklerine dair dünyadan örnekler vermek istedim. Barış sürecinin ataerkil normları yeniden üretmemesi gerektiği düşüncesindeyim.
Öncelikle Silahsızlanma, Terhis ve Yeniden Entegrasyon (DDR) kavramlarını tanımlamakla yola çıkalım. Birleşmiş Milletler (BM), DDR süreçlerine dair bilgi ve deneyimlerini 2019 yılında süzgeçten geçirdi ve Bütünleşik DDR Standartları’nı yayımladı. İnternet üzerinden ulaşılabilen (2) bu standartlar DDR süreçlerinin nasıl işlemesi gerektiğini detaylı olarak tanımlamaktadır.
Birleşmiş Milletler’in DDR Uygulamaları
Birleşmiş Milletler 1980’li yılların sonlarından bu yana, çok sayıda DDR operasyonu gerçekleştirdi. BM destekli DDR operasyonları halen şu ülkelerde yürütülmektedir:
Haiti, Kolombiya, Libya, Mali, Sudan, Yemen, Somali, Güney Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti.
BM ayrıca şu ülke ve bölgelerdeki DDR operasyonlarına dışarıdan destek vermektedir: Kongo Cumhuriyeti, Çad Gölü Havzası, Mozambik, Sierra Leone, Kamerun, Etiyopya, Burkina Faso (3).
BM’nin Bütünleşik DDR Standartları, uygulanabilir bir DDR programı için gerekli ön koşulları şöyle sıralamaktadır:
- Müzakere edilmiş bir ateşkesin ve/veya DDR’ye çerçeve sağlayan bir barış anlaşmasının imzalanmış olması;
- Barış sürecine duyulan güven;
- Çatışmanın taraflarının DDR sürecine katılma konusundaki istekliliği;
- Asgari düzeyde güvenlik garantisinin sağlanmış olması.
Silahsızlanma (Disarmament)
DDR aşamalı bir süreci ifade ediyor. Sürecin ilk aşaması olan silahsızlanma (disarmament), silah bırakanların elindeki hafif ve ağır silahların, cephanelerin ve patlayıcıların toplanması, belgelenmesi, kontrol altına alınması ve imha edilmesi sürecini ifade etmektedir. DDR sürecinin ilk ayağı olan silahsızlanma aşamasında silah, mühimmat ve patlayıcıların nasıl toplanması, nasıl kayıt altına alınması, nasıl transfer edilmesi, nasıl imha edilmesi ya da ulusal otoritelere devredilmesi gerektiği BM kaynaklarında detaylı olarak ifade edilmektedir.
Silahların gönüllü olarak teslim edilmesi, silahlı çatışmanın sona erdiğini simgeleyen sembolik bir adım olarak da önem taşımaktadır. BM’nin Bütünleşik DDR Standartları’nda ifade edildiğine göre, silah, silah bırakanlar için fiziksel korumanın ötesinde, güç ve statü sembolü olarak da görülüyor. Silahsızlanma, bu bağlamda, silah bırakanlarda kırılganlık hissini arttırabiliyor. Erkekler, silahsızlanmayı sembolik olarak erkeklik ve statü kaybı olarak deneyimleyebiliyor. Kadınlar için ise, silah bırakma, silahın sağladığı “cinsiyet eşitliği ve saygınlığın yitirilmesi” anlamına da geliyor. BM kaynaklarında, DDR sürecinde, silahın bir güç sembolü olmaktan çıkarılması gerektiği vurgulanıyor.
Terhis (Demobilization)
BM kaynaklarına göre, “Terhis, aktif savaşçıların silahlı kuvvetlerden veya diğer silahlı gruplardan resmi ve denetimli bir şekilde ayrılmasıdır. Terhisin ilk aşaması, bireysel savaşçıların geçici merkezlerde / kamplarda işlemden geçirilmesidir. İkinci aşama ise, terhis edilenlere sunulan destek paketini ifade eder.
BM kaynaklarında terhis aşamasının mümkün olduğunca kısa olması gerektiği ifade ediliyor. Geçici terhis alanlarında, bireylerin işlemleri bir veya iki gün içinde tamamlanabilirken, yarı kalıcı terhis alanları kurulmuşsa, kampta kalma süresinin bir ayı geçmemesi gerektiği vurgulanıyor.
Terhis aşamasında, silah bırakanlara geçici yardım paketi veriliyor. Silah bırakanların ve ailelerinin temel ihtiyaçlarını karşılamaya yardımcı olmak amacıyla sunulan bu paket, geçim ödeneği, gıda, giysi, barınak, sağlık hizmetleri, kısa vadeli eğitim, mesleki eğitim ve istihdam gibi destekleri içeriyor.
Yeniden Entegrasyon (Reintegration)
Yeniden entegrasyon, silah bırakanların sivil statü kazanarak, sürdürülebilir bir iş ve gelir elde etmeleri ve topluma yeniden uyumlanmaları sürecini ifade ediyor. Yeniden entegrasyonunun toplumsal, ekonomik ve siyasal boyutları bulunmaktadır. Toplumsal yeniden entegrasyon, silah bırakanın ve ailesinin kendilerini topluma ait hissetmeleri ve toplum tarafından kabul edilmeleri sürecini ifade ederken; siyasal yeniden entegrasyon, silah bırakan ve ailesinin siyasi karar alma süreçlerine dahil olmasıdır. Ekonomik yeniden entegrasyon ise silah bırakanın, hanesinin geçimini sağlaması sürecidir. Bu süreçler birbirine sıkı sıkıya bağlıdır ve DDR sürecinin başarısı, uygulamada silah bırakanın her üç boyutta da sivil yaşama uyumlanmasına bağlıdır.
Silah bırakanlara yönelik yeniden entegrasyon desteği bireysel ya da topluluk temelli verilebiliyor. Bireysel destek, silah bırakanların istihdam edilebilirliğini ve üretkenliğini arttırmaya yönelik hibe veya kredi biçimindeki nakit yardımlar, teknik danışmanlık, eğitim ve rehberlik şeklini almaktadır. Bunun yanı sıra, silah bırakanların sivil yaşama uyumlarını arttırmaya yönelik sosyal ve psikososyal destekleri de içermektedir.
Topluluk temelli yeniden entegrasyon desteği ise, silah bırakanları topluma entegre etmek için topluluk dayanıklılığını artırmayı amaçlamaktadır. Bireysel ve topluluk temelli yeniden entegrasyon destekleri çoğu kez bir arada yürütülmektedir.
DDR Kapsamında Kadınlar Ne Yaşıyor?
Peki bu süreçte kadın silah bırakanlar ne yaşıyor? Örneğin Liberya’daki barış sürecinde silah bırakanların yaklaşık yüzde 24’ü kadınlardan oluşuyordu. Aynı rakam Nepal’de yüzde 40’a ulaşıyordu.
BM Güvenlik Konseyi’nin 2000 yılında aldığı 1325 sayılı kararı, barış anlaşmalarının müzakere edilmesi ve uygulanması sürecinde toplumsal cinsiyet perspektifinin benimsenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Buna göre, kadınların ve kız çocuklarının, geri gönderilme, yeniden yerleştirme, rehabilitasyon, yeniden entegrasyon ve çatışma sonrası yeniden yapılanma süreçlerindeki özel ihtiyaçlarının dikkate alınması gerekmektedir. Ayrıca yerel kadınların barış girişimleri ve yerli çatışma çözüm süreçleri desteklenmeli; kadınlar barış anlaşmalarının tüm uygulama mekanizmalarına dahil edilmelidir. Kadın ve kız çocuklarının insan hakları korunmalı ve güvence altına alınmalıdır.
Ancak geçmişteki örnekler, kadın silah bırakanların, DDR’nin ilk aşamasından itibaren dışlandıklarını ve sorunlar yaşadıklarını göstermektedir. Araştırmacı Elisa Tarnaala’ya (2016) göre, Liberya ve Sierra Leone’deki kadın silah bırakanlar, DDR programlarına, bilgiye erişim eksikliği, utanç, damgalanma, misilleme ve sosyal dışlanma korkusu ile düşük katılım göstermişlerdir. DDR’nin ilk aşaması olan silahsızlanma sürecinde yaşanan diğer bir sorun da, kadınların çatışmalara katıldıkları sırada genellikle silahları paylaştıkları gerçeğidir. Bazen dört ya da beş kadının tek bir silahı paylaştığı durumlar olmuştur. Ancak DDR sürecinde bireysel katılım için her bireyin bir silah teslim etmesi şart koşulduğundan, bu durum kadınların programa katılmalarını zorlaştırmıştır.
Elisa Tarnaala’ya göre, çocuk ya da genç yaşta silahlı gruplara katılarak askeri düzene dayalı, militarize bir toplumsal ilişkiler dünyasına adım atan kadınlar, sosyal kimliklerini bu bağlamın norm ve değerleri çerçevesinde şekillendirirler. Terhis ve yeniden entegrasyon sürecine girdiklerinde ise, alıştıkları askeri yapıların artık geçerli olmadığı ya da anlam taşımadığı bir dünya ile yüzleşirler. Bu durum uyum zorluklarını beraberinde getirir.
Kadın silah bırakanlar, topluma geri dönüş yaptıklarında yoğun damgalamayla karşı karşıya kalmaktadırlar. Colekessian’a göre (2010) silah bırakan kadınların “savaşçı” toplumsal cinsiyet kimliği, kadınlara geleneksel olarak atfedilen “erdemli ve itaatkâr” toplumsal cinsiyet kimliği ile çelişmektedir. Bu durumun sonucu olarak da, kadın silah bırakanlar, köylerine ya da kasabalarına geri dönüş yaptıklarında, çevreleriyle ciddi bir gerilim yaşayabilmektedir. Nepal’de bir kadın silah bırakanın şu sözleri yeniden entegrasyon sürecinde yaşanan bu gerilimi ifade etmektedir: "Ailem beni kabul etmiyor ve toplum bana nefretle bakıyor… Şimdi nasıl hayatta kalacağımı ve nerede yaşayacağımı bilmiyorum."
Nepal’de yapılan bir araştırma, kadın silah bırakanların yeniden entegrasyon sürecinde yaşadığı ciddi sorunları göz önüne sermektedir. Saferworld tarafından görüşülen 136 kadın silah bırakanın %80’i, cinsiyet rollerindeki değişim ve kendileri hakkındaki “ahlaksız ve saldırgan” algılar nedeniyle aileleri ve toplumları tarafından reddedilmekten korktuklarını ifade etmiştir (Colekessian, 2010). Benzer şekilde, Liberya veya Sierra Leone’de birçok kadın silah bırakan, damgalanmamak için kendi köylerine dönmek yerine başka yerleşim bölgelerine ya da kent merkezlerine taşınmayı tercih etmiştir.
Birleşmiş Milletler’in DDR programları, toplumdaki cinsiyet eşitsizliğini pekiştirmekle eleştiriliyor. Eleştirel feministlere göre, ekonomik ve toplumsal yeniden entegrasyon desteğinin ötesinde, yeniden entegrasyon kavramının kendisini de sorunludur. Zira, yeniden entegrasyon kavramı, “savaştan önceki aynı koşullara geri dönmeyi” ima eder. Oysa savaştan önceki koşullar genellikle cinsiyet temelli eşitsiz iktidar ilişkilerini içermektedir. Barış sürecinde kadınların “neye geri döndüğünün kendisi tartışmaya açıktır”. Yeniden entegrasyon kavramı, bu bağlamda, cinsiyete dayalı rollerin ve eşitsizliklerin yeniden üretilmesi anlamına gelmektedir.
Michanne Steenbergen (2021), Liberya ve Nepal örnekleri üzerinden, bu ülkelerdeki DDR programlarının cinsiyet eşitsizliklerini pekiştirdiğini ortaya koymaktadır. Liberya ve Nepal’de kadın silah bırakanlar, yeniden entegrasyon sürecinde çoğunlukla geleneksel cinsiyet rollerine ve ataerkil normlara boyun eğmeye zorlanmıştır.
Yazara göre, BM liderliğindeki DDR programlarında ekonomik yeniden entegrasyon sıklıkla “eğitim, mesleki eğitim ve beceri geliştirme” olarak anlaşılmaktadır. Ancak, ekonomik yeniden entegrasyonun “başarısı” çoğu zaman sürdürülebilir gelir gibi uzun vadeli etkiler yerine eğitime erişen kişi sayısıyla ölçülmektedir. Pratikte ise ekonomik yeniden entegrasyon desteğinin kalitesi ve miktarı yetersiz kalmaktadır.
Liberya ve Nepal örneklerinde, ekonomik yeniden entegrasyon desteğine erişen kadın silah bırakanların hiçbiri, entegrasyon sürecinde kendilerine verilen eğitimle geliştirilen becerileri, profesyonel olarak kullanmamaktadır. Sadece bir kadın, kendine verilen tarımsal eğitimi kullanmakta ve geçimini sağlamak için tavuk yetiştiriciliği yapmaktadır. Sonuç olarak, bu ülkelerde yeniden entegrasyon sürecindeki yaklaşık 30.000 kadın ve kız çocuğu ağırlıklı olarak kuaförlük, terzilik ve güzellik uzmanlığı gibi “kadın mesleklerinde” eğitilmiştir. Kadınlara ekonomik entegrasyon sürecinde cinsiyet temelli roller dayatılmış ve kadınlar düşük ücretli işlere yönlendirilmişlerdir. Toplumsal yeniden entegrasyon programları, bu kadınlar için eş ve anne geleneksel cinsiyet rollerinin pekiştirilmesine odaklanılmıştır.
Steenbergen’in ifade ettiği gibi, barış sıklıkla “cinsiyetlendirilmiştir”. Bu şu demektir: Kadınlar ve kız çocukları, barış süreçleri sonrasında, mutfaklara ve tarlalara geri gönderilmektedir. Bu süreçlerde genellikle kadınların ihtiyaçları ihmal edilmekte ya da kadınların hakları açıkça kısıtlanmakta veya sınırlandırılmaktadır.
Kaynaklar
BM Bütünleşik DDR Standartlarına https://www.unddr.org/ adresinden ulaşılabilir.
Colekessian, A. (2010). Reintegrating Gender: A Gendered Analysis of the Nepali Rehabilitation Process. Santo Domingo: UN-INSTRAW. https://reliefweb.int/report/nepal/reintegrating-gender-gendered-analysis-nepali-rehabilitation-process adresinden alındı
Steenbergen, M. (2021). Rethinking Female Ex-Combatants, Reintegration and DDR: Towards Political Reintegration? Conflict, Security & Development, 21(5), s. 641-672. doi:https://doi.org/10.1080/14678802.2021.1984681
Tarnaala, E. (June 2016). Women in Armed Groups and Fighting Forces: Lessons Learned from Gender-Sensitive DDR Programmes. Norwegian Peacebuilding Resource Centre. https://reliefweb.int/report/world/women-armed-groups-and-fighting-forces-lessons-learned-gender-sensitive-ddr-programmes adresinden alındı
Dipnotlar
1. Kısaltma, İngilizce silahsızlandırma, terhis ve yeniden entegrasyon anlamına gelen Disarmament, Demobilization ve Reintegration sözcüklerinin baş harflerinden oluşuyor.
2. https://www.unddr.org/
3. https://www.unddr.org/
