Cinsel yönelim
Cinsellik, insan yaşamının en temel, en içten ve en özel boyutlarından biridir. Ancak cinselliğin bu denli doğal bir parçası olan cinsel yönelim, hala birçok toplumda yanlış bilgiler, korkular, kalıplar ve önyargılar ile çevrilidir. Bilimsel araştırmalarla desteklenen, insan hakları temelinde şekillenen doğru bilgileri konuşmak toplumca daha sağlıklı, daha kapsayıcı daha adil bir geleceğe yürümemize olanak sağlar.
Cinsel yönelim, bir bireyin duygusal, romantik ve/veya cinsel anlamda kimi kişilere karşı ilgi duyduğunu ifade eder. Bu yönelimler yalnızca heteroseksüel değildir. Homoseksüel, biseksüel, panseksüel, aseksüel ya da non-binary gibi yönelimler vardır ve bunların hepsi insan çeşitliliğinin doğal bir parçasıdır. Dünya Sağlık Örgütü ve Amerikan Psikiyatri Derneği başta olmak üzere uluslararası sağlık otoriterleri cinsel yönelimin bireyin kişilik gelişiminin sağlıklı bir parçası olduğunu söylemektedir. Cinsel yönelimle ilgili toplumda birçok yanlış bilgi vardır, bu yanlış bilgilerden en yaygın olanları hakkında konuşalım.
‘Cinsel yönelim bir seçimdir’
Bu en yaygın ve en tehlikeli yanlış bilgilerden biridir. Cinsel yönelim, bireyin bilinçli bir şekilde seçtiği bir şey değildir. Tıpkı göz rengimiz ya da ten rengimiz gibi yönelim de doğuştan gelen biyolojik, genetik etkenlerle şekillenen bir özelliktir. Amerikan Psikiyatri Derneği, cinsel yönelimi sözde ‘değiştirmeye’ yönelik olan ‘onarım terapilerinin’ bilim dışı ve zararlı olduğunu vurgulamaktadır.
‘LGBTI+ bireyler psikolojik olarak sağlıklı değildir’
Bu bilgi bilimsel dayanağı olmayan zararlı bir bilgidir. LGBTI+ bireylerin psikolojik sorunlar yaşama olasılığı yönelimlerinden değil toplumsal dışlanma, aile reddi, ayrımcılık, şiddet ve damgalanma gibi nedenlerden kaynaklanır. Yani sorun LGBTI+ olmak değil, yönelimlerin varlığını reddeden toplumdadır.
‘Çocukları LGBTI+ bireyler yetiştirmemeli’
Araştırmalar, eşcinsel veya trans bireylerin ebeveynliğinin çocuk gelişimi üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi olmadığını ortaya koymuştur. Amerikan Pediatri Akademisi de çocukların sağlıklı gelişimi açısından heteroseksüel, eşcinsel ya da trans bireylerin ebeveynlikleri arasında bir fark olmadığını vurgulamaktadır. Aile kavramının temeli sevgi, güven, şefkat ve bağlılıktır, ebeveynlerin cinsiyeti ya da yönelimi değil.
‘Cinsel yönelim bir hastalıktır’
Hayır! Cinsel yönelim bir hastalık değildir. 1973 yılında Amerikan Psikiyatri Derneği, eşcinselliği psikiyatrik bir hastalık sınıflanmasından çıkardı. Dünya Sağlık Örgütü ise eşcinselliği 17 Mayıs 1990’da hastalık sınıflandırmalarından çıkardı. Bugün hala bazı çevrelerde bu yanlış bilginin savunulması bilime, etik değerlere ve insan haklarına aykırıdır.
‘Toplumsal ahlaka aykırıdır’
Cinsellik ve yönelim yalnızca toplumsal kabullerle değil bireyin öznel deneyimleriyle belirlenir. Antropolojik ve tarihsel veriler aynı cinsiyetten ilişkilere dünyanın her coğrafyasında ve her tarihsel döneminde rastlandığını göstermektedir. Gerçek ahlak, çeşitlilikleri tehdit değil insan olmanın doğal bir parçası olarak görebilmektedir.
‘Heteronormative’ kavramı, toplumda yalnızca karşı cinse yönelimin ‘doğal, normal ve kabul edilebilir’ olduğu varsayımı üzerine kuruludur. Bu varsayım insanların cinselliğini sınırlayan, duygularını baskılayan ve toplumsal rolleri katılaştıran bir sistem yaratır. Bu düzende erkek ‘hep isteyen’, kadın ‘hep bekleyen’, erkek ‘koruyan’, kadın ‘korunan’ ve aşk hep ‘kadınla erkek’ arasında olmalıdır. Oysa insan deneyimi çok daha zengindir. Aşkın, arzunun ve kimliğin bir cinsiyet kutusuna hapsedilemeyeceğini kabul etmek herkes için daha özgürleştirici bir adımdır.
Maalesef Kıbrıs’ta cinsel yönelim konuları okullarda ya hiç ele alınmıyor ya da yanlış bilgilerle işleniyor. Bu durum da gençlerin kendi bedenlerinden, duygularından ve yönelimlerinden utanmalarına, kendilerini ‘eksik’ ya da ‘hatalı’ hissetmelerine neden olmaktadır. Kapsamlı cinsel eğitim, çocuklara ve gençlere farklılıkların doğal olduğunu, insanları ‘değiştirmeye’ çalışmanın gereksiz ve zararlı olduğunu öğretir. UNESCO’nun ‘Kapsamlı Cinsellik Eğitimi’ teknik rehberi, eğitimde cinsel yönelim konularının açık, bilimsel ve kapsayıcı bir şekilde öğretilmesini öneriyor.
Cinsel yönelim bir ideoloji ya da propaganda değildir. Vardır. Gerçektir. İnsan doğasının bir parçasıdır. Kimseyi özendirmez ve kimseyi bozmaz. Toplum olarak yapılması gereken yönelim çeşitliliklerini ‘sorun’ gibi konuşmak değil, bu çeşitliliklerin yaşamın doğal bir parçası olarak tanımaktır. Herkesin eşit, onurlu ve özgür bir şekilde yaşama hakkı vardır. Bu hak ne devletin, ne toplumun, ne de ailelerin lütfettiği bir imtiyaz değildir. Doğuştan gelir. Vardır. Var olacaktır. Bugün artık cinsel yönelimle ilgili yanlış bilgileri tekrar etme değil, onları doğru bilgiyle ve duyarlılıkla aşma zamanıdır.