1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. SEVMEK Mİ, VURMAK MI, İKİSİ DE Mİ?
SEVMEK Mİ, VURMAK MI, İKİSİ DE Mİ?

SEVMEK Mİ, VURMAK MI, İKİSİ DE Mİ?

Hüseyin Yorgancıoğlu küçükken avlanıyordu… Sonra “hem avlanmak hem de sevmek doğru değil” dedi, avlanmayı bıraktı… O, şimdi bilinçli bir çevreci.

A+A-

 

 

Hüseyin Yorgancıoğlu küçükken avlanıyordu… Sonra “hem avlanmak hem de sevmek doğru değil” dedi, avlanmayı bıraktı… O, şimdi bilinçli bir çevreci.

 

 

Stella Aciman

 

Bir doğasever olarak ağaçların kesilmesini, özellikle koruma altına alınmış birbirinden güzel çiçeklerin koparılmasını ve anlık bir zevk için hayvanların ‘av’ adı altında, vurularak veya değişik yöntemlerle yakalanarak öldürülmesini hiçbir zaman anlayamamışımdır. Doğanın insanoğluna tüm cömertliğiyle sunduğu ağaçların, çiçeklerin, börtü böceğin, kuşların ve diğerlerinin yaşam haklarının korunması bizlerin ellerine bırakılmıştır. Bizler ise bu değerli emanetlere çoğunlukla hıyanetle karşılık vermeyi tercih ederiz. Zaman içinde; yeşilinin yanı sıra kuşların, börtü böceklerin insan eliyle yok edildiği bir Ada’da yaşamın nasıl olacağını hiç düşündünüz mü?

Hüseyin Yorgancıoğlu… Eski bir avcı. İskele’de yaşıyor… Doğa onu içine çekmiş, insanlar için yaşam kaynağı olduğuna inandırmış ve elindeki tüfeği bıraktırmış. İskele’deki evinin bahçesini ağaçlara, kaktüslere, çiçeklere bırakmış. Göğe doğru uzanan mağrur duruşlu Yukka, Sütleğen, Altın Varil, Yaşlı Adam ve Sütun Kaktüsler arasında dolaşırken yabani siklamenler, lavantalar size gülümsüyor. Büyük kafesin içinde onlarca Love Bird mutluluk şarkısı söylüyor. Kimisi kafes dışındaki ağaçların dallarına tünemiş, özgürlüğün tadını çıkarıyor.

Doğaya olan bu ilginiz ne zaman başladı?

Çocukluğumdan beri kuşlara, bitkilere çok meraklıydım ama bu merak ne yazık ki önceleri avcılıkla başladı. Babam avcıydı, ovaya giderken beni de götürürdü. Babamın etkisiyle zaman içinde avcı oldum ben de. Larnaka’da yaşadığımız yıllarda balığa giderdik, ben tuttuğum balıkları incelerdim. Kır laleleri falan toplardım. Avcılığın yanı sıra gizli bir romantik halim varmış o zamanlar farkında olmadığım.

Öncelikle kuşlar mı ilginizi çekti?

Evet, bir gün kendi kendime ‘bu kuşları avlıyorum ama özelliklerini, Latince isimlerini bilmiyorum’ dedim ve ilk olarak av kuşlarını incelemeye başladım. İsimlerini, Latincelerini, teknik terimleri öğrenmek için İngilizce kitaplar aldım ve sözlük yardımıyla çözdüm.

“Hem vur, hem sev olmaz”

Kuşlar ve bitkiler hayatınıza girdikten sonra mı avlanmayı bıraktınız?

Kuşları araştırdıkça bu kez de bitkiler ilgimi çekmeye başladı. Araştırmaya başladım. 1-2 bitki buldum. Bu bitkilerin bir kısmı Güney’de biliniyordu ama Kuzey’de tespit edilmemişti. Kendimi iyice kaptırmıştım. Nerede bir bitki veya ağaç görsem hemen araştırmaya başlıyordum. Kuşlardı, bitkilerdi derken bir gün ‘hem vurma hem sevme’ olmaz dedim ve babamın tüm ısrarlarına rağmen avı bıraktım. Biyolog olmadığım halde Biyologlar Derneği’ne üye yaptılar beni.

Avcılığı bırakıp doğayı korumaya geçtiniz yani…

Tabi, artık avcılık kesinlikle yok hayatımda. Hem avcılık yapacaksınız hem doğasever olacaksınız, ikisi bir arada olmaz.

Bu endemik kuşların üç tanesi Trodos’ta yaşıyor. Kıbrıs Ala Kargası, Kıbrıs Çam Baştan Karası ve Bahçe Tırmaşık kuşu Trodos’tan bu tarafa hemen hemen hiç geçmezler. Bu kuşlar  Trodos’un zirvesinde, 1952 metre yükseklikte  yaşarlar.

KKTC’deki endemik kuşlardan söz eder misiniz?

Bizde öyle kuşlar var ki, Ada’da en fazla 3-4 defa görülmüş. Bazen fotoğraf makinesini  tam ayarlıyorsunuz ama kuş uçup gidiyor. O kuşu belki hayatında bir defa göreceksin, görüyorsun ama kuşu fotoğraflama isteği içinde kalıyor. Ada’da nadir görünen kuşların yanı sıra altı tane endemik kuşumuz var.

Nerelerde görülüyor bu endemik kuşlar?

Bu endemik kuşların üç tanesi Trodos’ta yaşıyor. Kıbrıs Ala Kargası, Kıbrıs Çam Baştan Karası ve Bahçe Tırmaşık kuşu Trodos’tan bu tarafa hemen hemen hiç geçmezler. Bu kuşlar  Trodos’un zirvesinde, 1952 metre yükseklikte  yaşarlar. Bizim en yüksek noktamız Selvili Tepe ise 1023 metredir. Orada iyi, kötü akan dereler var ve yaz, kış iklimi daha serin. Bu yüzden orada yaşıyorlar. Bunların dışında Kuyruk Kakan, Kıbrıs Ödleği, Kıbrıs Cüce Baykuş’u  kuzeyde ve güneyde bulunan Ada’mıza özgün türlerdir.  

Yasak ama devam

Bunlar avlanması yasak türler değil mi?

Avlanması yasak ancak bizim insanlarımızda inanılmaz bir av merakı var. Mesela Ötleğen dediğimiz kuş Pulya denilen kuşla aynı guruptandır ama avcılar yağlı olduğu için Pulya avlamayı tercih ederler.

Pulya avı yasaklanmadı mı?

Aslında Kuzeyde ve Güneyde yasaklandı ama talep devam ettiği için ağlarla, ökselerle yakalıyorlar. Tabii yasaklanması birazcık frenledi avlanmayı.

Bu türler azaldı mı?

Sadece Ada’ya özgü kuşlar olsaydı çoktan biterdi ama göçmen oldukları ve başka ülkelerde bizdeki kadar önemsenmediği için şimdilik az değil. Ama adamın biri ağ geriyor, o ağın içine Kıbrıs Ödleği de, Örümcek Kuşu da giriyor. Dolayısıyla bu kuşlar zarar görüyor. Mesela geçen sene Ekim ayında Güney’deki Ahna Barajı’na gözlem yapmak ve fotoğraf çekmek için gitmiştim. Orada ilk kez Telli Turna gördüm. Orada onu oturur halde görmek benim için bir şanstı. Aynı dönemde, sulak alanın etrafında dolanıp böcek, arı avlayan Arı kuşları, Yalıçapkını, İbibik, Çıvgın da geliyor ve ağaçlara avcılar tarafından sürülmüş yapışkan maddeye yakalanıyor ve kaçamıyorlar.

Yani Güney’de ve Kuzey’de kaçak avlanma var…

Maalesef var.

Kuşları incelemek için nerelere gidiyorsunuz?

Sulak alanlar her zaman hayat doludur ama öyle kuşlar var ki taşlı arazilerde görülür, oralara gitmek zorunda kalıyorsunuz. Mesela Beşparmak Dağları’n da 5-6 çift Tavşancıl Kartal’ı yaşıyor. Şu anda Ada’da yaşayan tek kartal türü bu. Daha önce Şah Kartal da vardı ancak birkaç yıldır görülmüyor. Belki 1-2 çift Trodos’ta yaşıyordur ama artık bundan da emin değilim.

Ben geçen yıl Kantara Bölgesi’nde yuvasını tespit ettim. Birkaç arkadaş da Bufavento ve St. Hilarion’da buldu. Bu kuşların gelecekleri risk altında, çünkü nerede yüksek yer ve kaya varsa taş ocağı oldu

 

Taşocakları yuvaları yokediyor

Tavşancıl Kartalı’nın fotoğrafını çekebildiniz mi?

Çekmiştim, başka arkadaşlar da fotoğrafladı. Ben geçen yıl Kantara Bölgesi’nde yuvasını tespit ettim. Birkaç arkadaş da Bufavento ve St. Hilarion’da buldu. Bu kuşların gelecekleri risk altında, çünkü nerede yüksek yer ve kaya varsa taş ocağı oldu. Beşparmak Dağları tamamen kireç taşıdır ve sürekli taş ocağı için izin çıkartıyorlar. Geçmiş yıllarda dere yataklarında, özellikle Omorfo bölgesinden kum çakıl alınıyordu. Tuzlanmaya neden olduğu gerekçesiyle yasaklandı. Bu defa dağlara yüklendiler. Her gelene izin verilmemesi gerekirdi. Hükümetin bir yerde dur demesi gerekirdi. Bugün KKTC’de 40’ın  üzerinde taş ocağı var. En büyük taş ocakları Değirmenlik Bölgesi’nde, oraları hep mahvettiler.

Çok ilginçtir bu benim kartalın yuvasını tespit ettiğim kaya bir zamanlar taş ocağı   yapılmak üzere bir vatandaş tarafından kiralanmaya çalışılmış, jeoloji maden dairesinden izin de alınmış. Yaklaşık 20 yıl önce Yeşil Barış hareketi kurulmuş, ben de bu hareketin içindeyim, o kayanın önünde protesto eylemi yaptık, köylüler de sahip çıktı eylemimize, onlara ‘burada dinamitler patlayacak, köye gelen su yönü değişebilir, susuz da kalırsınız’ dedik. Mersinlik Köyü sakinlerinin aklına yattı söylediklerimiz ve onlar da bu taş ocağı yapımına karşı çıktı ve engelledik. Taş ocağı için müracaat yapmış olan kişi de ‘ben bunlarla uğraşamam’ dedi ve vazgeçti. 20 yıl sonra aynı yere gidip baktığımda orasının kartalın geleneksel olarak yuvalandığı yer olduğunu gördüm, yani biz bilmeden bir kartalın yuvasını kurtardık ama daracık alanda kaldılar, ne kadar sürer bu iş bilmem.

Kara tavuk da bir Cikla türüdür, Öten Ardıç, Kızıl Ardıç, Tarla Ardıcı gibi Cikla türünün avı serbesttir ama avcılar bu işi biraz abartarak, adeta bir yarışa döndürdü. Birbirlerine ‘sen kaç tane vurdun?’ diye soruyorlar. Biri, ‘atmış iki’ diyor, diğeri ‘ yüz yirmi iki’ diyor

“Akdeniz’in en acımasız kuş katilleri”

Güney Kıbrıs’ta yaşayanlar da ava meraklı mı?

Onlar bizden daha çok meraklı, yani puanlayacak olsak biz 95 alırken onlar 100 alır. Av konusunda Malta birinci geliyor sonra da Kıbrıs. Bird Life International’ın bu konudaki bir açıklamasında, Ada’da,  gerek yasal gerekse yasa dışı avlanan kuş sayısı yılda 20 milyondu. Hatta bizim için ‘Akdeniz’in en acımasız kuş katilleri’ ifadesini kullandılar. Şu anda bildiğiniz gibi Cikla avı var. Türkiye’de Ardıç kuşu olarak biliniyor. Kara tavuk da bir Cikla türüdür, Öten Ardıç, Kızıl Ardıç, Tarla Ardıcı gibi Cikla türünün avı serbesttir ama avcılar bu işi biraz abartarak, adeta bir yarışa döndürdü. Birbirlerine ‘sen kaç tane vurdun?’ diye soruyorlar. Biri, ‘atmış iki’ diyor, diğeri ‘ yüz yirmi iki’ diyor, hatta geçen yıl bir av gününde 200 tane de vuran olmuştu, Bu kuşlar Ekim’de gelip Mart sonunda gidiyorlar, 6-7 ay burada kalıyor sonra da baharda üremek üzere Kuzey Avrupa’ya gidiyor, hayatının bir bölümünü Güney yarı kürede geçiriyor diye ‘bu kuşlar bizim yerli kuşlarımız değil, öldürelim gitsin’ diyorlar. Yani zihniyet bu. Bir de ökse ve hava tüfeğiyle gece de avlanıyorlardı. Gece harup ağaçlarında, narenciye bahçelerinde uyurlar genelde bu kuşlar. El feneriyle gidiyorlar, kuşu uyuduğu yerde görüp, atıp vuruyorlardı. Artık gece avcılıkları hemen hemen bitti.

Avcılıktan vazgeçilebilir mi?

Ben vazgeçtim, başkaları da geçebilir diye düşünüyorum. Türkiye’nin Anonim Kuşları diye bir site var. Oraya da üyeyim. Türkiye’den birçok avcı da o siteye üye olmuşlar ve şimdi yavaş yavaş tüfek bırakmaya başladılar. Mesela bir arkadaşım tüfeğini sattı ve yerine fotoğraf makinesi aldı. Şimdi o da doğaya çıkıyor, benim gibi kuşların ve bitkilerin fotoğraflarını çekiyor. Burada Biyologlar Derneği de iyi çalışıyor. Küçük çocukları eğitiyorlar ki bana göre en doğru yol budur çünkü ağaç yaşken eğilir. Ben kendi çocuklarıma doğa sevgisini verdim. Yılanı da, böceği de, kuşu da, kelebeği de, kertenkeleyi de seviyorlar. Herkes böyle yapsa av merakı azalır.

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1619 defa okunmuştur