1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Sağlık Bakanlığı da ‘sorun nüfus’ dedi”
“Sağlık Bakanlığı da ‘sorun nüfus’ dedi”

“Sağlık Bakanlığı da ‘sorun nüfus’ dedi”

Evrensel Hasta Hakları Derneği Başkanı Dr. Ayşe Zeki, ilaç eksikliği konusunda Sağlık Bakanlığı’nın “artan nüfusa” dikkat çektiğini anımsatarak, “Bakamayacağımız miktarda nüfusu ülkede bulundurmamamız gerekiyor” dedi.

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER

Evrensel Hasta Hakları Derneği Başkanı, Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Ayşe Zeki, ülkede yaşanan ilaç sorununun doktorları da sıkıntıya soktuğuna dikkat çekerek, hangi ilacın kaç hasta tarafından kullanıldığını tespit etmenin zor olmadığını vurguladı.

“İlaçların bir var, bir yok olması biz doktorları çok sıkıntıya soktu” diyen Dr. Zeki, ilaç eksikliği nedeniyle, tedavilerde sık sık değişiklikler yapmak durumunda kaldıklarını, bazen beklenmeyen yan etkiler çıkabildiğini anlattı.

Dr. Zeki şunları söyledi:

“Otizmi olan ve iyiye doğru yol katetmiş iki kardeş için, bir dönem çaresizlik içinde sosyal medya üzerinden bile ilaç aramak durumunda kalmıştım. İlaç olmayınca çocukların gelişimi geriye gitti. İlaç değiştirdik ama istediğimiz etkiyi görmedik, çocukların konuşması dahi etkilendi. Bu, hem çocuklar, hem de aile için çok zor bir durum.”

Ülkede, ivedilikle sağlık profilinin çıkarılmasına ihtiyaç olduğunun altını çizen Dr. Ayşe Zeki, Evrensel Hasta Hakları Derneği olarak, bir AB projesi olan Hasta Hakları İzleme Projesi’ni yürüttüklerini ve proje kapsamında sağlık profilinin çıkarılmasının de yer aldığını anlatarak, Sağlık Bakanlığı’nın buna sahip çıkmasını beklediklerini kaydetti.

Dr. Zeki, “Dünyada bilim, bu tür çalışmaların üzerine kuruludur. İhtiyaçların analizi için, mevcut durumu gösteren veriler toplanır ve hedefler ortaya konur” dedi.

Sağlık Dernekleri Platformu’nun ilaç eksikliğiyle ilgili eyleminde, Sağlık Bakanı Altuğra’nın ilaç üretimi konusundaki çağrısıyla ilgili de değerlendirme yapan Dr. Zeki, tüm ilaçları üretmenin mümkün olmadığını söyledi ve söz konusu önerinin hem gerçekçi olmadığını, hem de şu anki ilaç sıkıntısına çözüm olmayacağını belirtti.

Dr. Zeki, “‘Mış’ gibi yaptığımız bir dünya yarattık kendimize, o masalın içinde kendimizi kandırarak gidiyoruz. Bu iyi bir şey değil” diye konuştu.

 

“Dikkat eksikliği ilacı yok, muska mı takalım”

Soru: Sağlık Dernekleri Platformu’nun ilaç eksikliğiyle ilgili eyleminde taşıdığınız “Dikkat eksikliği ilacı yok, muska mı takalım” pankartıyla, bir doktor olarak, yaşadığınız sıkıntıyı ortaya koydunuz. Sizi bu noktaya getiren ne oldu?

Dr. Zeki: Bir süredir, ilaç sıkıntısı nedeniyle, doktor olarak yaşadığımız sıkıntıları dile getirirken bunu hep söylüyordum. Eylem gündeme geldiğinde, dernek olarak, bu pankartı da hazırladık.

Pandemiden beri ülkeye ilaç giriş çıkışıyla ilgili ciddi sıkıntılar olduğu aşikar. Psikiyatrik sorunlar yaşayan kişilerin sayısında da korkunç bir artış oldu; depresyon, kaygı bozuklukları, psikozlar, yeme bozuklukları... Patolojiler ağırlaştı, sayılar arttı. Mesela yeme bozuklukları;  birkaç tane hastam varken, aniden 23-24 yeme bozukluğu hastam oldu. Yani bu dönemde ilaca ihtiyaç arttı ve sorun daha görünür olmaya başladı.

İlaçların bir var, bir yok olması biz doktorları çok sıkıntıya soktu. Psikiyatri ilaçlarının bir kısmı yeşil reçeteli ilaçlar ve KKTC Sağlık Bakanlığı bu ilaçların bazılarını kendi tekelinde tutuyor. Mesela dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tedavisinde kullanılan “metilfenidat” etken maddeli ilaç, kontrole tabi ilaç olması nedeniyle, aracı firmalarla TC Sağlık Bakanlığı’nda yapılan bir seri bürokratik işlemlerden sonra adaya getirtilebiliyor. Bu işlemle çok uzun ve zahmetli olabiliyor. İşlemler uzayabiliyor. Bu arada KKTC Sağlık Bakanlığı İlaç Eczacılık Dairesi’ndeki ilaç stoğu bitiyor. Çocuklar tam da sınav zamanı ilaçsız kalabiliyor. Tedavilerinde sık sık değişiklikler yapmak gerekiyor. İlacın değişik formları var, 4 saatlik, 8 saatlik, 12 saatlik... Bazen formlar arası, aynı içerik olmasına rağmen, sorunlar yaşanabiliyor. Yan etkiler çıkıyor. İlacın istendik etkisi ortadan kalkıyor. Hastalar ve ebeveynleri huzursuzlanıyor. Siz de hekim olarak tedavi ederken sıkıntıya düşüyorsunuz. Ayrıca bundan hastaların güven duygusu ve hasta hekim ilişkisi olumsuz yönde etkileniyor.

 

“Bazı ilaçların etkisi daha uzun süre olduğu için çocuklar tolere edemeyebiliyor”

Çocuklar hassas bir grup, farklı konular da gündeme geliyor. Mercimek kadar olan bir ilacı çocuklar rahatlıkla yutabilirken, bir diğer ilaç daha iri olduğu için yutamayabiliyor, ilaç bölünmüyor. Bazı ilaçların etkisi daha uzun süre olduğu için çocuklar tolere edemeyebiliyor. Çocuğa “ilaç yok, bunu yutmak durumundasın” diyorsunuz ama onun kendi korkuları var. O ilacı yutturabilmek her zaman mümkün olmuyor, bu sefer tablo tırmanıyor. İlacı kestiğinizde okullardaki sıkıntılar artmaya başlıyor. Zaten, pandemiyle birlikte, okullarda şiddetin arttığını biliyoruz. Pandemide, okullar açıldıktan sonra, adanın her tarafındaki okullarından kliniklerimize birçok sorunlar yağmaya başladı. Her türlü şiddet var. Medyadan, oynanan elektronik oyunlardan aktarılanlarda şiddet var, çocuklar entrikası bol dizi filmlere maruz kalıyorlar. Çocukların kendi aralarındaki ilişkiler de buna evrilmiş durumda. Biz çocukken, bize pompalanan mahalle, arkadaşlık, dostluk kültürü vardı, şimdi bu kayboldu ve yerini ne yazık ki bunlara bıraktı.

Pek çok diğer ilaçla ilgili de İlaç Eczacılık Dairesi, ilaç stoğunda yetersizlikler yaşadığında, iç piyasa alımlarına gidebiliyor. Bu alımlar, muhakkaktır ki büyük alımlardan daha pahalı alımlar olacaktır. Hal böyle olunca da “bütçeyi ekonomik kullanabiliyor muyuz” sorusu da akla geliyor.

 

“Çaresizlik içinde, sosyal medya üzerinden ilaç aramak durumunda kaldım”

Soru: Son dönemde ilaç sıkıntısı nedeniyle ne gibi olaylar yaşadınız?

Dr. Zeki: Otizmi olan ve iyiye doğru yol katetmiş iki kardeş için bir dönem çaresizlik içinde sosyal medya üzerinden bile ilaç aramak durumunda kalmıştım. İlaç olmayınca çocukların gelişimi geriye gitti. İlaç değiştirdik ama istediğimiz etkiyi görmedik, çocukların konuşması dahi etkilendi. Bu, hem çocuklar, hem de aile için çok zor bir durum. İki otizmli çocuğu olan bir anne kolay bir yol yürümüyor. Ailelerin çoğu, çocuklarının gelişimine katkı yapabilmek için, kendi imkanlarıyla ekstradan özel eğitim aldırıyor. Bu süreçler çok emek isteyen ve pahalı süreçler.

 

“Dikkat eksikliği ilacı devletin tekelindedir”

Soru: Bazı kişiler bazı ilaçları, eczanelerden, kendi imkanlarıyla alabiliyor. Ancak bazı ilaçlar sadece devletten temin edilebiliyor. Bu konuda da sıkıntılar olduğunu biliyoruz. Bunlar hakkında da bilgi verir misiniz?

Dr. Zeki: Kıbrıs’ta dikkat eksikliği ilacı sadece devletin tekelindedir, ailelerin bunu dışarıdan alma şansı yoktur. Türkiye’de bu ilaç kırmızı reçeteyle satılır, eczanelerden alınabilir. Bir ara, güneyden almanın yolunu araştırdık ama orada ilaç çok daha pahalı. Ayrıca adada yaşayan herkesin güneye geçme olasılığı da yok.

Türkiye, ilaç alımlarında döviz kurunu sabitlediği için, İlaç Eczacılık Dairesi’ne yurtdışından ilaç almak yerine, oradan ilaç almak daha uygun fiyatlı oluyor. İlaç Eczacılık Dairesi, muhtemelen kendi bütçesi el vermediği için, dış alıma gidemiyor. Ciddi bir politika oluşturulması gerekiyor. Bütçemize uygun neler yapılabilir? Ya da sağlık bütçemiz nasıl artırılabilir? Sağlık bütçesinin artırılmasına yönelik baskı unsuru oluşturmakla ilgili, sağlık alanında örgütlenmiş sivil toplum örgütleri olarak biz bir şeyler yapmaya çok hazırız. Sağlık bakanlığının yanında oluruz.

 

“Ülkeye giriş çıkışları ve nüfus politikamızı düzenlememiz lazım”

Sağlık Bakanı, ilaç eksikliğine dikkat çekmek için yaptığımız eylemde, nüfus artışına dikkat çekmişti. O zaman ülkeye giriş çıkışları ve nüfus politikamızı da düzenlememiz lazım. Sağlık sistemimizde sosyal devletçilik anlayışına sahibiz. Bakamayacağımız miktarda nüfusu ülkede bulundurmamamız gerekiyor. Belki kulağa hoş duyulmayabilir, ama sonuçta insan haklarıyla ilgili ihlaller olmaya, devlet eliyle ihmal suçu işlenmeye başlıyor. Hastane kapasitemiz, hekim sayımız, bütçemiz belli. Eğri oturup, doğru konuşmamız lazım. Sağlık ekonomisini göz önünde bulundurmadan gidemeyiz. Bunları düzenlemek devletin görevidir, devletin bahanesi olamaz.

 

“Eleştiri yaptığınız zaman, karşı cephe olarak algılanıyorsunuz”

Soru: Yetkililerin, sorunlara çözüm üretmesi gerekenlerin, sorunu yaşayanlarla dertleşmekten öteye gitmesi gerekmiyor mu?

Dr. Zeki: Devlet yetkilileri ve hükümet edenler sivil toplum örgütleri ve meslek örgütleriyle birlikte çözümler üretilmelidir. Kıbrıs’ta eleştiri yaptığınız zaman, karşı cephe olarak algılanıyorsunuz. O koltuğa oturduysanız, sistemin iyileştirilmesi için eleştirilmeye hazır olmak durumundasınız. Yapılan eleştirileri duymak çok önemli. İlaç krizi dünyada var, ama bundan en az nasıl etkilenilir ve zarar nasıl minimize edilirin yollarını aramamız lazım.

 

“İvedilikle sağlık profilinin çıkarılmasına ihtiyaç var”

Soru: Ülkemizde ilaç sorunu hep vardı. Depolar dolusu tarihi geçmiş ilaçlar olduğunu da gördük. Hangi ilaca ne kadar ihtiyaç olduğuna dair bir çalışma yapmak çok mu zor?

Dr. Zeki: Hangi ilacın, kaç hasta tarafından kullanıldığını tespit etmek çok zor olmamalıdır ve tespit edilmemesi de anlaşılır değildir. Ülkenin ivedilikle sağlık profilinin çıkarılmasına ihtiyaç vardır, ki bunun üzerinden politika üretilebilsin, 10 yıllık planlar yapılabilsin. Ülke olarak kayıtçılığımız iyi değil. Kayıtçılık sistemi var ama etkin kullanmıyoruz. Evrensel Hasta Hakları Derneği olarak üçüncü AB projesi olan Hasta Hakları İzleme Projesi’ni yürütüyoruz. Bu  projenin sağlık profilinin çıkarılmasıyla ilgili bir bacağı da var. Sağlık Bakanlığı’nın buna sahip çıkmasını bekliyoruz. Dünyada bilim, bu tür çalışmaların üzerine kuruludur. İhtiyaçların analizi için, mevcut durumu gösteren veriler toplanır ve hedefler ortaya konur. Değişik zamanlarda, sağlık alanında, farklı farklı çalışmalar yapılmıştır. Bizim ülkemizde tozlu raflarda kalan birçok çalışma var ne yazık ki. AB, toplumsal olarak ilerleyebilmemiz için buna kaynak ayırıyor. Yapılan çalışmalarda elde edilen verileri, nasıl daha verimli kullanabileceğimize kafa yormamız lazım. Dışarıdan bir güç gelip bunu bizim için yapmayacak. Bizi kurtaracak olan yine bizleriz.

Tıpta koruyucu önlemler çok önemlidir, bu devletin mali harcamalarını da azaltır. Hastalık olmadan, erken safhalardayken önlemler alıp, hastalığın oluşmasını veya ilerlemesini durdurmak çok daha ucuzdur. Aslında Temel Sağlık Hizmetleri Dairemiz var. Bu dairenin çok eksiklikleri var. Ancak zaman zaman iyileşmeler görebiliyoruz ancak bu iyileşmeler de sürdürülemiyor. Örneğin okul kantinlerinin ciddi anlamda ele alındığı zamanlar oldu. Ancak yine sürdüremedik.

4-196.jpg

“Şimdi çocuklar bütün dünya sokaklarındaki tehlikelerle karşı karşıya”

Psikiyatri alanında da yapılması gerekenler var, ailelerin bilinçlendirilmesi çok önemli. Psikolojik sağlamlık çalışmaları yapmak çok elzem. Gelişim dönemlerini ve ebeveynlik becerilerini artırmaya yönelik çalışmak lazım. Pandemi döneminde otizm belirtisi olan çocukların sayısında artış gördük. Bunların en büyük kabahatlisinin, özellikle 0-3 yaş çocuklar için, ekran olduğunu çok iyi biliyoruz. Çocuklarla oynanması, çocukların mahalleye, toprağa maruz kalması lazım. Pek çok ebeveyn, o dönemde evden çalışmak durumunda kaldı, çocuğu meşgul etmek adına ekran karşısına bıraktı. Bu kolay erişilebilir bir “çözüm” olarak görüldü. Zaten teknoloji kullanımıyla ilgili sıkıntımız önceden de hep vardı. Akılcıl teknoloji kullanımıyla ilgili, internet güvenliğiyle ilgili bilgili bir toplum değiliz. “Modadır ve herkeste var” diye tüm çocukların elinde bir teknolojik cihaz mevcut. Ebeveyn kontrol programlarını pek çok aile bilmiyor. İnternet dünyaya açılan bir tehlike. Evet, çok faydalı bilgiler de edinebiliriz ama zarar da görebiliriz. Bizim ebeveynlerimiz şanslıydı, biz mahallenin tehlikelerine maruz kalıyorduk ama şimdi çocuklar bütün dünya sokaklarındaki tehlikelerle karşı karşıya...

 

“Milyar dolarların döndüğü bir sektöre adım atmamız mümkün değil”

Soru: Sağlık derneklerinin ilaç eksikliğine dikkat çekmek için yaptığı eylemde, Sağlık Bakanı İzlem Gürçağ Altuğra, ilaç konusunda küresel bir kriz olduğunu, ülkede ilaç üretilmesini çözüm önerisi olarak gündeme getirdi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dr. Zeki: Her ilacı üretemeyeceğimizi hepimiz öngörebiliriz. Farmasötik şirketlerin her ilacın patentini bize vermesi veya bizim milyar dolarların döndüğü bir sektöre adım atmamız mümkün değil. Bütün ilaçları üretemeyiz. Belki, belli başlı birkaç ilacı üretip, ürettiğimiz ilaçların kalitesini arttırabiliriz ama dünyada üretiminde olan çok ilaç var. 1950lerde bir antibiyotik vardı ama şu anda çok sayıda antibiyotik var örneğin. Sadece antibiyotik bazında baktığınızda bile, tümünü adada üretmek mümkün değil. Hayal olur. Bu öneri, ülkemiz şartlarına bakınca, hem gerçekçi değil, hem de şu anki ilaç sıkıntısına çözüm değil. “Mış” gibi yaptığımız bir dünya yarattık kendimize, o masalın içinde kendimizi kandırarak gidiyoruz. Bu iyi bir şey değil.

 

“Böyle devam edersek, bu gemide hep birlikte batarız”

Kriz halinde olan bir ülkeydik, krizin dozu pandemiyle, depremle, ekonomik krizle artınca eksiklerimiz daha görünür oldu. Zayıf noktalar daha çok alarm vermeye başlıyor. Şu anda ekonomik kriz var, insanların hastaneyi en çok kullanacağı zaman dilimindeyiz. İlaç yok, sağlık sistemimiz alarm veriyor ve eksikler var ama yasalarımızda “bunlardan devlet sorumludur” diyor. Sosyal devlet anlayışı... Acile giden hiç kimseden para talep etmiyoruz, o haktan herkesin yararlanması lazım. Bunları sağlamak adına kendimize çekidüzen vermemiz gerekiyor. Problem tespit etmekle ilgili sıkıntı yaşayan bir topluluk değiliz ama eylemlilik ile ilgili sıkıntımız var. Akılcıl çözümler lazım. Kişisel çözümler veya geçici çözümler buluyoruz hep. Hep anı kurtarıyoruz. Ama bu, uygun ve ülkede yaşayan diğer bireyleri de içine katan bir çözüm olmaz. Böyle devam edersek, bu gemide hep birlikte batarız.

 

“Sağlık konusunda devlet politikası yok”

Ülke olarak en büyük dezavantajımız, kısa ömürlü hükümetlerimizin olması. Sağlık konusunda bir devlet politikası yok, sanki sadece hükümet politikaları var. Birinin yaptığını diğeri değiştiriyor, istikrar yok. Ayrıca bakanlık koltuğuna sağlam bir ajandayla gelmeyenler de var maalesef. Hep yama çözümler bularak günü geçiriyoruz. Dünyada 10-20-50 yıllık planlar yapılarak ilerlenir. Dünyayı yeniden keşfetmemize gerek yok.

 

“İnsan öğüten bir değirmen var”

Ülkenizde sağlık alanında planlamalar yapmak için gerekli insan gücünüz yoksa, dışarıdan uzman desteği ile bu planlamaları yaparsınız. Ben insan gücümüz olmadığına da inanmayanlardanım. Pırıl pırıl birçok akıllı insanımız var ama bizde insan öğüten bir değirmen var. Kalifiye, aklı çalışan insanları öğütüp sistemin dışına atıyoruz, ya pasifleştiriyoruz ya da göç etmelerine neden oluyoruz. Yurtdışında adına laboratuvar olan abilerimiz ablalarımız var, dünyanın öbür ucunda devletin önemli bir mevkiinde istatistik yapan, bir şehrin trafiğini yöneten insanlarımız var. Bunlar bizim memleketimizden çıkmış insanlardır. Eleştirenleri sistemin içerisinde tutmanın, sistemin gelişimi açısından çok önemli bir şey olduğunu, sistemimizi iyileştirmek adına bu kişilerin insan gücünü kullanarak sistemi iyileştirmemiz gerektiğini unutmamamız gerekiyor. Siyasilerin, “oy potansiyeli” kaygısını bir kenara bırakmaları lazım. Bir sonraki nesle nasıl bir ülke bırakacağımıza dair endişe duyuyorum.

yd-destek-gorseli-2-20230618122625.jpg

Bu haber toplam 4654 defa okunmuştur