Okuyorum

Okuyorum

Okuyorum

A+A-

 

Yurdagül Akcansoy

Temmuz ayı ve yaz sıcakları kendini iyice hissettiriyor. Tatilde dinlenmeyi ve okumayı tercih ettiğim için bu hafta  Dan Brown’un kitabı Cehennem’i okumaya başladım. Cehennem sürükleyici bir kitap. Bunun yanında sinema ile ilgili aldığım ve okuma fırsatı bulamadığım kitaplar okuyorum.
Okumalarınız bol olsun. Mutlu haftalar…

***


YENİ ÇIKANLAR


Bülent Ortaçgil- Ayrı Düşmüşüz Yan Yana
Orhan Kahyaoğlu, Doğan Kitap

"Şık Latife"den "Benimle Oynar mısın"a "Suna Abla"dan "Kediler"e, "Çığlık Çığlığa"dan "Beni Kategorize Etme"ye, "Sensiz Olmaz"dan, "Bu İş Çok Zor Yonca"ya açılan ve eskimek bilmeyen parıltılı şarkılarıyla pop müziğimizin en önemli yaratıcılarından biri Bülent Ortaçgil.
Orhan Kahyaoğlu,Türkiye’de müzik yazarlığı serüveninde örneğine az rastlanan araştırmacı yaklaşımla, Ortaçgil şarkılarının ve Türk Pop Müziği'nin derinliklerine iniyor, bir senteze ulaşıyor. Sanatçının özel yaşamına dair ilginç notlarla birlikte Türkiye'nin siyasi-kültürel tarihinin Ortaçgil'in çalışmalarına yansımalarını da ele alan Ayrı Düşmüşüz Yan Yana, müzik dünyamızın önemli sanatçılarından birine odaklanan temel bir kitap.


Sinema Tarihi
Ufuk Gürel, Detay Yayıncılık

Son dönemde yayınlanan Sinema Tarihi kitaplarına bir göz attığımızda bunların hepsinin referans kitabı niteliğinde, yüzlerce sayfadan oluşan, ciltli ve fiyatıyla da zor ulaşılabilir olduklarını görüyoruz. Kişisel olarak herhangi bir konuyu kavrayabilmek için önce özet bilgi almayı tercih ediyorum. Böylelikle, konuyu ana hatlarıyla kavrayan kişi, zamanla başka kaynaklardan da faydalanarak kendisini istediği yönde geliştirme olanağı buluyor.
   Sinemayla ilgilenenler, profesyoneller ya da sinema öğrencilerine yol gösterici olmak, her dönemde popüler olan bu sanatın tarihsel evrimi hakkında bir fikir vermek amacıyla hazırlanan bu kitap, mümkün olduğu kadar kısa ve anlaşılır olmak gayreti içinde hazırlanmıştır.


Türkiye’de İslam, Demokrasi ve Diyalog
Bora Kanra, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları

“Yaşamış olduğumuz dünyada müzakere kavramı giderek daha kapsayıcı bir boyut kazanmakta, demokrasi düşüncesi ile birlikte kuramsal bir yapıya bürünmektedir. Müzakere kuramı, toplumsal yapının vazgeçilmez bir bileşeni olan diyaloğun uygun işleyebilmesi için temel bireysel hakların egemen normatif haklar olarak yerleşmesini şart koşar. Örneğin, düşünce ve ifade özgürlüğünün yanı sıra ibadet özgürlüğü, kültürel çeşitlilik gibi olguların yarattığı vazgeçilmez haklar gibi. Bugün artık müzakere kelimesi, demokrasi kavramının bütünleyici bir öğesi haline gelmiş bulunmakta hatta kimi zaman doğrudan ve temsili demokrasi tanımlamalarının yanına "müzakereci demokrasi" tanımı da yerleştirilmektedir.”


Emanet Gölgeler Defteri
Ethem Baran, İletişim Yayınları

“Çocukluk kahramanları, Cüneyt Arkın, Kara Pençe, gergef işleyen güzel kız, uzak evler, saksılar, danteller, otobüs garajları, solmuş posterler, karınca duaları, kuş uçuran sinema bekleyen ergenler, Sevdiye, Kayaş'ın gecekonduları sağlı sollu, "Anarşist olmasın bu çocuklar", İspanyol paçalı şehirliler, davetsiz misafirler, sobanın yanındaki romanlar, yoksul ağaçlar, dik yollar, çarpık çatılar, Congulus, Mamak Sıkıyönetim Komutanlığı...
Ethem Baran, 12 Eylül arifesinde, taşradan büyük şehre okumaya gelmiş bir delikanlının hikâyesini anlatıyor. Emanet Gölgeler Defteri, yalpalayan, rüyasını arayan genç bir yazarın buruk ve hüzünlü dünyasını resmediyor.”


Savaşta Bir Yazar
Vasili Grossman Kızıl Ordu’yla
1941-1945
Antony Beever, Lyuba Vinogradova, Can Yayınları

XX. yüzyılın Savaş ve Barış'ı" diye tanımlanarak Tolstoy'la kıyaslanan Yaşam ve Yazgı romanının yazarı Vasili Grossman, büyük bir edebiyat adamı olmanın yanı sıra, savaş muhabiri sıfatını da taşır.
İkinci Dünya Savaşı'nın en acımasız günlerinde Donetsk'te, Stalingrad'da, Kursk'ta Almanlarla savaşan Kızıl Ordu saflarında Krasnaya Zvezda (Kızıl Yıldız) gazetesinin cephe muhabiri olarak görev yaptı, 1941-1945 arası Avrupa'nın doğusunda yaşanan büyük savaşın en yakın tanığı oldu.
Cephede bin günden uzun süre kalan Grossman, olağanüstü bir röportaj tekniğiyle kısa dinlenme sürelerinde siper gerisine çekilen askerlerle konuşuyordu; çünkü resmî açıklamaların tersine askerlerin akıllarındaki her şeyi açık seçik anlattıklarına inanıyordu. Bu yüzden gözlemlerinin keskinliği ve insancıl yaklaşımı, yazar ve tarihçiler için paha biçilmez bir değer taşıyor.


Kaybolan
Hans- Ulrich Treichel, Ayrıntı Yayınları

Polonyalı bir aile, II.Dünya Savaşı sırasında ilerleyen Rus ordusundan kaçarken ilk çocukları Arnold'u kaybeder. Kendi hayatlarını kurtarıp Almanya'ya yerleşseler de yitirdikleri oğulları akıllarından çıkaramazlar. Hayattaki tek amaçları sağ olduğunu düşündükleri oğullarını bulmaktır. Anne kendini tamamen bu işe adar... Baba bir yandan çocuğunu ararken, diğer yandan "Prusya Terbiyesi"ne uygun olarak işine vermiştir kendini. Böyle bir ev ortamında tuhaf bir suçluluk duygusuyla büyüyen, ailenin küçük oğlu ise varlığının ailesi için ne anlama geldiğini kestiremez; kayıp ağabeyine öfkeli, anne ve babasına kırgındır. Bu çocuk açısından asıl felaket, ailenin Arnold olduğunu düşündüğü bir çocuğun ortaya çıkmasıyla başlar.

Zamanın Efendisi
Maxime Chattam, Doğan Kitap

Uluslararası Paris Fuarı’nın açılışı yapılmak üzeredir. Yazar Guy de Timée, yeni arayışlar içindeyken rahat bir yaşamın yaratıcılığına köstek vurduğunu, daha gerçekçi yazabilmesi için lüks hayatını terk etmesi gerektiğini düşünür. Bir sabah, karısını ve kızını bırakıp gider. Önceleri bir otelde kalır ve sefih bir hayatın içine dalarak bir randevuevine gidip gelmeye başlar. Bir süre sonra, bu randevuevinde yaşamaya başlar.
Bir gece, randevuevinde çalışan kızlardan biri öldürülmüş halde bulunur. Polisi bir fahişenin öldürülmesine pek aldırmaz ve olayın peşini bırakır. Guy, randevuevinde çalışan genç ve güzel Faustine ve Müfettis Perotti’le birlikte olayı araştırmaya başlar. Ekibin araştırmaları, aynı şekilde öldürülen başka fahişeler olduğunu da gösterir. Bütün cinayetlerin fuar alanında işlendiği, fuarın imajı bozulmasın diye cinayetlerin örtbas edildiği anlaşılır. Cinayetlerin işleniş biçimleri ise, Şeytan’a tapan bir grubun varlığını akıllara getirmektedir.

***

KİTAP DÜNYASI…

Türk edebiyatına Sessiz Ev, Beyaz Kale, Kar, Benim Adım Kırmızı, Cevdet Bey ve Oğulları, Kara Kitap gibi önemli başyapıtlar kazandıran, 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü alan Orhan Pamuk, Yapı Kredi Yayınları’na geri döndü.

Ünlü yönetmen Spielberg, John Steinbeck‘in klasikleşen eseri ‘Gazap Üzümleri’ni beyaz perdeye taşıyor.

Amerikalı bilimkurgu yazarı Arthur C. Clarke‘ın ölümünden önce alınan saç örneği NASA’nın yapacağı ilk güneş yelkeni yolculuğunda uzayın derinliklerine taşınacak.

Bu haber toplam 2018 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 115. Sayısı

Adres Kıbrıs 115. Sayısı