1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. O Zaman, Belki Bahar Gelir….
O Zaman, Belki Bahar Gelir….

O Zaman, Belki Bahar Gelir….

Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisindeki temsiliyet ve partilere göre kadın erkek oranlarına baktığımızda görüyoruz aslında ‘eşitlik’ temelinde partilerin samimiyetlerini. ‘Özgürlük’ sözcüğünde geride birilerini bırakmama konusundaki gailelerini.

A+A-

Mine Atlı
[email protected]

Yolculuğumun nereye olduğunu hatırlamıyorum. Uçak için her zamanki gibi son dakika hazırladığım çantama, telaşla henüz okumaya fırsat bulamadığım, sabırsızlıkla beklediğim ‘Seher’i atmıştım.

Selahattin Demirtaş’ın cezaevine girdikten sonra yazdığı ilk kitap.

Herkes gibi ben de yazdıklarını merak ediyordum. Özgürlüğü mü yazacaktı? Tutsaklığı mı? Haksızlığı mı yazacaktı? Hak mücadelesini mi? Varoluşu mu yazacaktı? Ezen, ezileni mi? Onca zorluk, oncacık kitaba, o küçücük satırlara nasıl sığacaktı?

Kısa kısa öykülerden oluşan kitabın ilk hikayesinin adı ‘İçimizdeki Erkek’ti. Koca bir tebessüm doğdu yüzüme. Biraz da şaşırmıştım doğrusu. Yıllarca kadın mücadelesinde yaşadığımız en büyük, ‘onca sorun varken konumuz bu mu?’ duvarını kendi içimde hissettiğim ilk andı. Halbuki biatı, mücadeleyi, gücü, direnişi daha iyi nasıl anlatabilirdi ki?

İlgiyle, heyecanla okudum dişi serçenin hikayesini: Dişi serçe’nin gagasıyla hamile haliyle inşa ettiği evi ‘amir ve yıkım ekibi’ çevrelemişti: ‘Ya yuvan, ya yumurtan’ diye dayatıyordu hükümet kuşları.  "Hükümetin emirlerine biat etmezseniz ikinizi de hapse attırırım." diyorlardı dişi serçeye. Dişi serçe "Son nefesime kadar direneceğim!" diyerek tümüne karşı cesur bir savaş vermişti.

Ancak hikayenin odağı ‘daralan çember’ değildi, biatı dayatan hükümet kuşları da. Başka bir derdi vardı yazarın. Sevimsiz bir serçe daha vardı hikayede: Hamza koymuştu adını Demirtaş. Evin ‘erkeği’ Hamza. Hamza tembeldi. Kıskanç ayaklarına yatıp dişi serçeyi kontrol ederdi, laf yetiştirip telkin ederdi. Çekimserdi, silikti, cesur falan hiç değildi. En büyük ihaneti işlemişi üstelik; amir hükümet kuşuna yumurtasını teklif etmişti.

Elbette ki bu erkek Hamza serçe, yazardan yardım isteyince de cevap belliydi:

"Hiç bakma öyle bana Hamza kardeş… önce içindeki erkeği felan öldürmen lazım"…

İçimizdeki erkeği öldürmekti özgürlüğün ilk hikayesi. İlk anahtarı.

İsabetliydi.

İlk kez bir kitabı bitirince bağrıma bastığımı hatırlıyorum. Göğsüme tuttum Seher’i. Gözyaşlarımla akıtmaya çalıştım içimde biriken öfkeyi, isyanı.

Yıllar geçti üstünden, daha nice kitabı oldu Demirtaş’ın. Nice yapmadıklarımız ve yaptıklarımızla yetersiz kaldıklarımızla sınandık. Benim kalbimde en derin izi Seher bıraktı.

Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisindeki temsiliyet ve partilere göre kadın erkek oranlarına baktığımızda görüyoruz aslında ‘eşitlik’ temelinde partilerin samimiyetlerini. ‘Özgürlük’ sözcüğünde geride birilerini bırakmama konusundaki gailelerini.  İşte tam da bu noktada HDP’nin %39.29 kadın oranıyla en yüksek kadın temsiliyetini sağlamış olması, en şanlı, en muhteşem armasıdır. Direniştir, gururdur. ‘Bir mücadele verirken, diğerini göz ardı edemeyiz’in en temel yansımasıdır.

14 Mayıs 2023’e giden yolculukta çok şey yaşadık. Sadece Türkiye halkları değil, Kıbrıslı Türkler olarak da erk’in, gücün zorbalığını yaşadık. Güçlü olan, bize kendi gözlerinden görmek istediğini dayattı: ‘Şükür sahibi’ olacaktık, ‘önce Türk’ olacaktık, sessiz, itaatkar, biatçı ve iradesiz olacaktık. Her ne kadar da ‘biz’ olmasa da, bu yeni ‘biz’e alışıp, kayıtsız kalacaktık. 

Şimdi yeni bir umudun eşiğindeyiz. Tüm mücadeleler tek cephe halinde yeni bir dönemin hayalindeyiz. Ayrıştığımız değil, kesiştiğimiz alanda büyük bir beklentideyiz. Belki tarihi bir eşikteyiz.

Dilerim ki bu köprüyü geçeriz, geçerken yolda bulduklarımızı unutmayız. Kimseleri de geride bırakmayız. Diktatörün gitmesi için dua eden laik Kıbrıslılar dahil olmak üzere, kimseler gösterdikleri dayanışma için pişman olmaz.

Kimse mucize beklemiyor. Kimse yirmi yıla aşkın yapılan tahribatın bir anda berhava olmasını ummuyor. Önce onu ve biatçılarını göndermeliyiz elbet, ama sonra da içimizdekileri öldürmeye niyet etmeliyiz.

O zaman belki bahar gelir.

Bu haber toplam 2253 defa okunmuştur
Gaile 501. Sayısı

Gaile 501. Sayısı