
Kişisel hayatımız ve sınırlar
Uzm. Nilsu Atıcı yazıldı: Kişisel hayatımız ve sınırlar
Uzm. Nilsu ATICI
‘Sevgilin var mı?’, ‘ne zaman evleniyorsun?’, ‘çocuk yapmayı düşünüyor musunuz?’ bu sorular tanıdık geldi mi? Çoğumuzun aile buluşmalarında, akraba ziyaretlerinde ya da sosyal ortamlarda karşılaştığı bu sorular aslında hayatımızın en özel anlarına dokunur. Çoğu zaman iyi niyetle sorulsa da kişisel sınırlarımızı ihlal edebilir. Çünkü kişisel sınırlar, yalnızca fiziksel alanımızı değil düşüncelerimizi, duygularımızı, ilişkilerimizi ve cinselliğimizi de kapsar.
Kişisel sınır, kısaca ‘nerede ben başlarım, nerede başkası biter?’ sorusunun cevabıdır. Sınırlar çok esnek olduğunda istemediğimiz şeylere ‘evet’ deme eğilimi gösteririz. Bu da zamanla öfke, tükenmişlik ve kendini değersiz hissetmeye yol açabilir. Sınırlar çok katı olduğunda ise insanlara yaklaşmakta güçlük çeker, ilişkilerimizi geliştiremeyiz. Sağlıklı sınır, işte bu iki ucun dengesi demektir. Cinsellik kişisel sınırların en çok ihlal edildiği alanlardan biridir. Örneğin ‘çocuk yapacak mısınız?’ sorusu doğrudan üreme tercihlerine, dolayısıyla da cinselliğe dair özel bir karara temas eder. Burada önemli olan şu, cinsellik kişisel bir deneyimdir ve paylaşma hakkı yalnızca kişinin kendisine aittir. Partnerimizle olan özel hayatımız, çocuk sahibi olup olmama kararı ya da kişisel tercihler başkalarının onayına sunulacak bir mesele değildir.
Peki neden sınır çizemiyoruz? Birçoğumuz aileye veya yakın çevreye sınır çizerken zorlanır. Bunun birkaç nedeni olabilir; toplumsal baskıdan kaynaklı ‘aileye ayıp olur’ düşüncesi, kendi ihtiyaçlarımızı öne koymayı bencillik olarak adlandırmaktan kaynaklı suçluluk duygusu, ‘hayır dersem beni sevmezler’ kaygısının yarattığı reddedilme korkusu. Sınır koymak çatışmacı olmak değildir. Aksine, ilişkileri koruyan ve saygıyı artıran bir davranıştır. Örneğin, ‘bu konu şu an benim için özel, konuşmak istemiyorum’, ‘özel hayatımdan bahsetmek istemiyorum, başka bir şeyden konuşalım mı’? ifadeleri sınır çizebilmemize yardımcı olabilir. Artık sınırlarımız sadece yüz yüze ilişkilerde değil sosyal medyada da sınanıyor. ‘Özel fotoğraf paylaş baskısı’, ‘partnerin telefonunu karıştırma’ gibi durumlar aslında dijital sınır ihlalleridir. Kural basit, sanal dünyada da sınırlarımızı koruma hakkımız var. Bir fotoğrafı paylaşmak istemiyorsak paylaşmayız, mesajlara dönmek istemiyorsak dönmeyiz çünkü kendi dijital alanımızı korumak da kişisel sınırların bir parçasıdır. Amerikan Psikoloji Derneği’ne göre sağlıklı sınırların özellikleri arasında gerektiğinde hayır diyebilmek, kendimizi ifade edebilmek, başkasının sınırına saygı göstermek, güven ve mahremiyet oluşturmak, kendi değerlerini koruyabilmek yer alır. Yani kişisel sınırlar sadece bizi değil karşımızdaki kişiyi de korur. Cinsel yaşamda sınır koymak ise ayrı bir önem taşır. Çünkü cinsellik ancak onay, güven ve iletişim temelleri üzerinde sağlıklı bir şekilde yaşanabilir. Cinsel ilişkide sınırları bilmek ve ifade etmek şunları içerir; ne istediğimizi ve ne istemediğimizi net olarak söylemek, partnerlerimizin sınırlarına saygı göstermek, baskı ya da zorlamanın kabul edilemez olduğunu bilmek, kendi bedenimizin üzerinde tek söz hakkının kendimiz olduğunu hatırlamak. Bu noktada sık kullanılan bir cümle çok değerlidir. HAYIR, HAYIR DEMEKTİR! Ve aynı zamanda EVET, SADECE ÖZGÜRCE VERİLDİĞİNDE EVETTİR!
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, cinsel eğitim almış bireyler hem sınır koyma hem de başkalarının sınırlarına saygı duyma konusunda cinsel eğitim almamış bireylere göre daha bilinçli oluyor. Bu nedenle aile içinde, okulda ve toplumda yaşa uygun cinsellik konuşulmalı.
Unutmayalım! Kişisel sınır koymak bencillik değil, sağlıklı ilişkilerin güvencesidir. Sınırları netleştirmek, çevremizdeki kişilere de yol gösterir. Sağlıklı sınırlar bizi hem daha özgür hem de daha güçlü kılar. Çünkü hayatımızın direksiyonu bizde ve o direksiyonun en güçlü freni, kişisel sınırlarımızdır.















