
Kıbrıs’ta Dünya Sahnesi Kuruyor
Oytun Ersan müziğin içinde doğmuştu ama bu mirası çok daha ileriye taşımayı başardı.
Oytun Ersan müziğin içinde doğmuştu ama bu mirası çok daha ileriye taşımayı başardı. Ailesinden gelen müzikal birikimle yetinmedi; tüm zorluklara rağmen vazgeçmeyerek tutkusunun peşinden koştu. Kıbrıs’ın sınırlı imkânlarından çıkıp Grammy aday adaylığına ve uluslararası sahnelere ulaştı. Şimdi Almanya’nın dört usta müzisyeniyle Girne ve Lefkoşa’da sanatseverlerle buluşmaya hazırlanıyor.

“Ric Fierabracci bana ilham oldu”
Saksafonla başlayan ve bas gitara evrilen müzik kariyeri zamanla sanatçıyı dünyanın sayılı bas gitaristlerinden biri haline getirdi.
“Bas gitar baba mesleğimdi. Her zaman ilgimi çeken bir enstrüman olmuştu. Nefesli enstrüman saksafon çalmak beste yapma yolumu açtı. Zaman içinde kendimi bas gitarla da geliştirdim. Tutkuya dönüştü. Sürekli üretmeye çalıştım. Yaşadıklarım ve duygularım bana ilham oldu. Bas gitar geçmişim çok uzun değil, on sekiz yıl oldu ama çok uzun bir müzik geçmişim var. Bunun yanında yurt dışında aldığım çok önemli bas gitar ve şeflik eğitimlerim var. En önemlisi, hayatımda her gün ve sürekli çalışma var. Ayrıca Lefkoşa Türk Belediyesi Orkestrası’nın kadrolu personeliyim, bu nedenle orada da çalışmalarım oluyor. Bas gitarın sesini çok seviyorum. Bir zamanlar Kıbrıs’ta çalarken Yanni konserine ara verilmişti. O sırada Yanni’nin gitaristi Ric Fierabracci’i dinledim. Çok etkilendim ve işte o an bas gitar çalmaya karar verdim. Yıllar sonra kendisiyle bağlantımız oldu. Bu benim için çok özel bir olaydır; zamanla projelerimin yapımcısı da oldu.”

“Özgür müzik tarzından etkileniyorum ”
Kıbrıs’ta büyüyen sanatçı Oytun Ersan için müzikal yolculuk, caz füzyonuna (jazz fusion) duyduğu özel ilgiyle şekillendi. O, bu tercihinin ardındaki nedenleri şöyle açıklıyor…
“Fusion, sentez demektir. Ben kalıpların içindeki müzikleri hiç sevmedim. Elbette bugüne kadar birçok müzik tarzında çaldım, hâlâ da çalıyorum. Ama rock, pop, latin, funk ve caz elementlerinin sentezinden oluşan bu tarz beni çok etkiliyor. Özgür bir müzik olduğunu düşünüyorum, bu yüzden fusion benim tercihim oluyor. Bu tarzda pek çok beste yaptım, her birinin ayrı hikâyesi var. Los Angeles diye bir bestem var. Fodera marka gitarların artistiyim, onların sembolü kelebek olduğu için onlara ithafen beste yaptım. Rooms adında bir bestem var, zihnimde bir anda canlandırdığım farklı şeyler müziğe dönüşüyor. Kayıtlar hep yurt dışında yapılıyor, parçalar Oytun Ersan Project olarak hayat buluyor.”
Grammy aday adaylığı
“Daha da ileriye gideceğime inanıyorum”
Bestelerinde caz füzyonunu kendine özgü bir dille yorumlayan Oytun Ersan, bu üretkenliğinin karşılığını uluslararası alanda da gördü. Grammy aday adaylığı süreci yaşayan sanatçı, bugün aynı platformda jüri üyeliği görevini sürdürüyor.
“Aday adaylığı sürecim olmuştu, gerçekten çok heyecan vericiydi. Şu anda orada jüri görevim var, oy kullanıyorum. Dünyada bunu yapan sadece birkaç yüz müzisyen var. Albümüm, uzun bir süreç sonunda aday adaylığına seçildi. Davet aldık, oraya gittik. Özel bir müzik ödülleri günüydü. Hayatımın en önemli tecrübelerinden biri olduğunu söyleyebilirim. Daha yukarıya çıkamadık ama yeni projelerim var ve daha da ileriye gideceğime inanıyorum. Ben izolasyonların çoğunu kırmayı başardığımızı düşünüyorum. Kıbrıs’ta olmak her ne kadar zor olsa da üretmek anlamında çok rahat, sakin bir hayatımız var. Coğrafyaya suç bulmamak lazım. Özveriyle çalışarak her şey yapılabilir. Burada benden başka uluslararası başarıya imza atan pek çok sanatçı var, hepsiyle gurur duyuyorum.”

Yeni konserler
“Sanatseverlerden de destek bekliyoruz”
Girne ve Lefkoşa’da, önümüzdeki hafta Oytun Ersan’ın konserleriyle unutulmaz iki gece yaşanacak. Dünyaca ünlü müzisyenlerle sahne alacak olan Ersan, hazırlık sürecini şöyle anlatıyor.
“Halil Kaygal’a öncelikle çok teşekkür etmek istiyorum. Bu konserin en önemli mimarlarından biri. Diğeri ise menajerim Melis Ünal; tüm bağlantıları o sağladı. Almanya’nın tanınmış müzisyenlerinden, çok değerli dört meslektaşım bu konserlerde olacak. Biz genelde yurt dışına konserlere gidiyoruz, bu kez sanatçıları adaya biz getiriyoruz. Sanatseverlerden de destek bekliyoruz. Bu grupla Almanya’da turne yaptım, pek çok kez sahne aldık. Kıbrıs’ta konser vermek benim için ayrı bir anlam taşıyor. Contemporary jazz tarzında çalacağız. Geçen yıl bu grup üyelerinden biri Bellapais Manastırı’ndaki konserimi izledi ve adeta büyülendi. Burada konser yapmayı çok istediğini söyledi. Zaten bir Kıbrıs tutkunuydu. Nicosia Nice adında bir bestesi var, konserlerde onu da çalacağız. 23 Eylül Salı gecesi Bellapais Manastırında ve 25 Eylül Perşembe gecesi Lefkoşa’da Rüstem Kitabevi’nde iki ayrı konserimiz olacak. ”















