1. HABERLER

  2. DÜNYA

  3. Kıbrıs sorununa Washington'dan MÜDAHALE
Kıbrıs sorununa Washingtondan MÜDAHALE

Kıbrıs sorununa Washington'dan MÜDAHALE

Fileleftheros Gazetesi: “Diplomatik kaynaklar önümüzdeki 6-8 aylık süreyi Kıbrıs sorununda hareket olması için en uygun zaman olarak gördüklerini kaydetti. Washington’un da bütün müdahillere müdahale etmeye çalışacağı söyleniyor”

A+A-

Amerikalıların, Kıbrıs sorununu bugünkü bataklıktan çıkaracak gelişmeler için uygun zamanı, Türkiye’de 10 Ağustos’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden, genel seçimlerin yapılması planlanan 15 Haziran’a (2015) kadarki süre olarak gördüğü bildirildi.
Fileleftheros “Önümüzdeki Altı Ay Hareketler İçin Acele Ediyorlar... Kıbrıs Sorunu: Amerikalılar Müdahaleler İçin Zamanın Fazla Olmadığını Düşünüyor” başlıklı haberinde yukarıda aktarılanların olmasının ise TC Başbakanı ve Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın niyetine, özellikle de TBMM’nin, kendisini çok güçlü hale getirecek anayasa değişikliğini yapması için Türkiye’yi erken seçime götürüp götürmeyeceğine bağlı olduğunu öne sürdü.
Kıbrıs sorununun potansiyel arabulucularının, planlarını uygulama zamanını tayin etmek için bütün parametreleri ve siyasi gelişmeleri değerlendirdiğini yazan gazete diplomatik kaynakların önümüzdeki 6-8 aylık süreyi Kıbrıs sorununda hareket olması için en uygun zaman olarak gördüklerini kaydetti. Washington’un da bütün müdahillere müdahale etmeye çalışacağını söylediğini ifade eden gazete özetle şöyle devam etti:
“Amerikan ilgisi öncelikle enerji konularıyla alakalıdır. ‘Bitirilmesi gerektiğini’ düşündükleri Kıbrıs sorununun da içinde yer aldığı büyük resim budur. Amerikalılar, enerji projelerinin ilerlemesini istiyor ve bunun için önlerine çıkacak her engeli aşmakta kararlı görünüyorlar.
Batılı diplomatik kaynaklar yatırımların ve menfaatlerin, tali konularda –ki Kıbrıs sorununu da böyle görüyorlar- risk alınamayacak kadar büyük ve önemli olduğuna işaret ettiler. Prosedür şu ana kadar bir sonuç vermediğinden mesele, Kıbrıs sorununda nasıl hareket edileceğidir.
Amerikan Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın geçen Mayıs ayında Ada’ya yaptığı ziyaret beklentileri karşılamadı. Washington’da, Biden’ın Kıbrıs’ta bulunması, Maraş mesesiyle flört edilerek, Kıbrıs sorunuyla ilgili önemli bir ilanla (uzmanların kapalı kente girmesi) birleştirmek istendi. Bunun olmaması Amerikalıları, bu aşamada müdahalede bulunma konusunda çekinceli hale getirdi.
Bu nedenle ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin gündeminde bu günlerde Kıbrıs ziyareti yer almıyor. Ancak kesin olmamakla birlikte, Başkan Anastasiadis’in ABD Başkanı Barack Obama ve Başkan Yardımcısı Joe Biden ile eylül ayında Washington’da görüşmelerini tartışıyorlar.
Biden kısa süre öne Yunanistan Başbakanı Andonis Samaras ile yaptığı telefon görüşmesinde Erdoğan için ‘tahmin edilemez faktör’ ifadesini kullandı ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Kıbrıs konusunda nasıl hareket edeceği konusunda hiçbir değerlendirme yapılamayacağını söyledi.
Ancak ABD Dışişleri Bakanlığı planlarını, Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında Kıbrıs sorununda gelişmeler olabileceği temelinde şekillendiriyor. Aynı zamanda Amerikan yönetiminin enerji konularıyla ilgilenen yetkilileri Ankara’ya, önümüzdeki 8 ay içerisinde bir harekette bulunmaması halinde treni kaçıracağı ve oyun dışı kalacağını iletiyor.
Ancak bu kolay bir şey değil ve Türkiye’nin Kıbrıs’ın stratejik kontrolüyle ilgili planlarından vazgeçmesi söz konusu değil. Ankara’nın Kıbrıs’la ilgili planlarını terk etmemesinin diğer bir nedeni de enerji meselesidir.
Bilgi sahibi bir kaynağın işaret ettiği üzere Türkiye, Kıbrıs sorununda müzakere süreci başladığında ‘işbirliği yapabileceğini’ ve hareketlerde bulunabileceğini ima etmesine karşın son aylarda tavrını sertleştirdi. Türk Dışişleri Bakanlığı yetkilileri de muhataplarına, Ankara ilerlemeye karar verdiğinde Annan Planı’ndan daha azını görüşmek niyetinde değildir diyorlar. Amerikalılar da çözümün içeriğiyle ilgilenmiyor, ‘bu sizin meseleniz. Enerji planlarını etkilemesin de’ diyorlar.
Orta Doğu’daki gelişmeler Amerikalıların, planlarında dikkate aldıkları bir parametre ve Kıbrıs’a iyi gözle bakma nedenlerinden biridir.

İsrail’in Filistinlilere saldırısına sessiz kalındı
Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis önceki gün Kıbrıslı büyükelçilerin yıllık toplantısı sırasında yaptığı konuşmada jeopolitik gelişmelere ve Kıbrıs’ın oynayabileceği önemli role özel bir ağırlık verdi. Elbette Lefkoşa, İsrail’in Filistinlilere saldırılarında sessiz kaldı, bu da oynayabileceği rol konusunda Kıbrıs’a puan kaybettirdi.”
Gazete haberinin “BM’den Prosedür ve Yeni Temsilciyle İlgili Perde Gerisi” başlığıyla ayırdığı bölümünde BM için eylül ışığı altında hareketlerin somut olduğunu ve perde gerisinde çalıştığını yazdı, şunları ekledi:
“BM ‘prosedürü yeniden harekete geçirmek için müdahil taraflarla bir dizi fikir üzerinde çalışıyor. Bu fikirlerin Ağustos’un son on gününde Lisa Buttenheim tarafından müdahil taraflarla görüşülmesi bekleniyor.
BM, Aleksander Downer’ın yerine, yeni bir Kıbrıs Özel Danışman atanmasının prosedüre yeni bir ivme katacağını değerlendiriyor. Özel danışman adaylarının isimlerinin yer aldığı bir liste oluşturulan BM merkezinde bütün müdahiller ile direkt iletişim içerisindedir. Bilgi sahibi kaynakların söylediğine göre mevkiye eski bir BM yetkilisinin atanması kuvvetle muhtemeldir.”

Müzakerelere yaz tatili
Haftalık Kathimerini, taraflar bütün başlıklarda bütün önerilerini sunduklarından, müzakerelerin ikinci aşamasının da tamamlandığını kaydetti. Özlü müzakerelerin ekim ayından sonra başlamasını bekleyen uluslararası unsurun, şu andan Anastasiadis’in BM Genel Kurulu için gideceği ABD ziyaretine kadarki zamanı, zemin hazırlamak için kullanacağını yazdı.

Başbakanın Davutoğlu olmasını umuyor
Kıbrıs müzakerelerindeki ilk kilometre taşının Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri olduğunu belirten gazete özetle şunları yazdı:
“Beklendiği gibi Tayyip Erdoğan seçilirse, cevaplanması gereken soru, yeni hükümete kimin başkanlık edeceğidir. Amerikalılar –ve bizimkiler- bu kişinin, Ahmet Davutoğlu olmasını umuyor. Amerikalılar yegâne muhatap almaya başladıkları Davutoğlu’nun (çünkü Erdoğan’ı artık Putin diye çağırıyorlar) siyasi oyunun dışında kalması halinde Türk liderliği ile Kıbrıs sorunu ve diğer birçok konudaki görüşmelerinde zorluklar olacağına inanıyor. Atina’da gerçekleşen Anastasiadis-Samaras görüşmesinde NATO toplantısı ve bu çerçevede yapılacak temaslar ele alındı. Joe Biden Tayyip Erdoğan’la yapacağı görüşmeden olumlu mesajlar getirirse bu yeni bir dinamik yaratacak.
Üçüncü kilometre taşı BM Genel Kurulu ve Başkan Anastasiadis’in Genel Sekreter Ban Ki Moon, Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ve diğer devlet ve hükümet yetkilileri ve ABD Başkan Yardımcısı Biden ile yapacağı görüşmelerdir. Yunanistan ve Türkiye Dışişleri bakanlarıyla da görüşmeleri bekleniyor. Her zaman olduğu gibi Sayın Eroğlu da İslam toplantısı için New York’ta olacak ve Genel Sekreter’le o da görüşecek.
Güvenlik Konseyi’nin Çarşamba günü benimsediği kararında teşvik ettiği üzere Downer’ın yerine atanacak kişinin seçilmesi prosedürü yoluna konulacak. Genel Sekreter’in atamak istediği ve Lefkoşa’daki ABD Büyükelçisi’nin ısrarla ileri götürdüğü Lynn Pascoe artık oyundan çıktı ve muhtemelen ismi ile Amerikan özel danışman ‘kozunu’ da yakmış oldu. Genel Sekreter’in bu sefer çok daha dikkatli olması ve muhtemel ismi liderlere şahsen ve eylül ayında söylemesi bekleniyor.

Bu arada Lisa Buttenheim’ın da yılsonunda BM merkezine dönmesi bekleniyor ve onun yerine de birisinin atanması gerekiyor. Bu yer için işitilen isimlerden biri de Kıbrıs sorununda derin bilgiye sahip olan Avrupa Konuları Müdürü Elizabeth Spehar’dır.”


Anastasiadis'ten BM’ye; 

“Resmi veya yazılı müdahalenizi kabul etmem”
Simerini “Müzakereler, İki Buçukuncu Aşama... Devam Etmek İçin Ortak Kabul Edilir Metodoloji ve Prosedür Arıyorlar” başlıklı haberinde müzakerelerin yaz tatiline girmiş olmasına karşın iki müzakerecinin müzakerelere hangi yöntemle devam edileceğini ele almak üzere yeniden görüşeceğini yazdı.
Gazete edindiği bilgilere dayanarak Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in BM’den, bu konudaki müdahalesinin gayrı resmi, sondaj düzeyinde olmasını talep ettiğini ve “resmi veya yazılı müdahalenizi kabul etmem” uyarısında bulunduğunu yazdı.
Taraflar arasında, müzakerelerin ikinci aşamasının bitişi konusunda anlaşmazlık olduğunu, Türk tarafının; bütün başlıklarda taraflar bütün önerileri sunduğu için ikinci aşamanın tamamlandığını ve al-ver’e geçilebileceğini söylerken Rum tarafının, ikinci aşamada daha yapılacak çok iş olduğunu söyleyerek görüş birlikleriyle anlaşmazlık tezlerinin kategorilere ayrılmasını önerdiğini hatırlatan gazete haberinin “Bize Kalacak” başlıklı bölümünde şunlara dikkat çekti:

Çok alkış toplamadı
Partiler Anastasiadis’in görüş birliklerinin kaydedilmesindeki ısrarına iyi gözle bakmıyorlar ve çıkmazın resmen ilan edilmesinden sonra –bu ne zaman olursa olsun- kötü görüş birliklerinin Türk tarafına gelecek için miras kalacağından, Rum tarafının da yeni bir başarısızlıktan başka hiçbir şey kazanmamış olacağından endişe duyuyorlar. AKEL buna farklı bir nedenle itiraz ediyor. AKEL, Talat-Hristofyas görüş birliklerini çöpe atmakla kötü ettik, bunların mümkün olan en iyi şekilde değerlendirilmesi gerekirdi düşüncesine sahip.”

Diyalog forumu ile prosedüre sivil toplum da dahil oluyor
Öte yandan Politis “Sivil Toplum Örgütleri ve Partiler Müzakerelere Başlıyor... Halk Nihayet Masada” başlıklı haberinde sivil toplum örgütlerinin geleneksel siyasi parti ve sendikalarla birlikte, Kıbrıs’ta ve iki ana toplum içerisinde yeni diyalog alan ve yöntemleri oluşturmayı denediklerini, bu çaba için bir diyalog forumu oluşturmaya çalıştıklarını yazdı.
Şu anda bu diyalog forumunun, işleyiş şeklinin netleştirilmeye ve iki toplum liderine verilmek üzere öneri üretecek bir yapıya kavuşturulmaya çalışıldığını yazan gazete bu prosedüre UNDP’nin destek verdiğini ancak kararlarına direkt müdahil olmadığını savundu, özetle şunları yazdı:
“Müdahil bütün tarafların katılımıyla oluşturulan özel bir geçici komite tarafından hazırlanan önerilerinden anlaşıldığı kadarıyla forum üç ayaktan oluşacak: partiler, sendikalar ve ticaret ve sanayi odaları ile sivil toplum örgütlerinden. Şu ana kadar Kıbrıs Türk ve Rum partileri ve sendikalar ayrı ayrı işleyip oylayacak ancak ticaret ve sanayi odaları ile sivil toplum örgütleri kökenlerinden bağımsız olarak Kıbrıslı Türk ve Rumlar olarak birlikte işleyip oylamak istiyor görünüyor.
Şu anda bütün Kıbrıs Türk ve Rum siyasi partilerin katılıyor olması ve her iki tarafın müzakerecileri Kudret Özersay ve Andreas Mavroyannis’in forum ile görüşmüş olması çok önemli bir olgudur.
Bir Forum kurulması fikrinin kökleri geçen yıl Malta’da, her iki taraftan siyasilerin ve işadamlarının katılımıyla düzenlenen BM Kalkınma Programı (UNDP) toplantısına dayanıyor.”

Bu haber toplam 2028 defa okunmuştur