1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. KIBRIS 2015!
KIBRIS 2015!

KIBRIS 2015!

Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın olaylı ziyareti nihayet sona erdi. Olaylı tanımlaması, sadece eylemlerden dolayı değil, Türkiye Başbakanı’nın ziyaret şeklinden... Erdoğan, Başbakanlığı döneminde birçok kritik eşikte geldi, Kıbrıs’a. Ancak

A+A-

 

 

Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın olaylı ziyareti nihayet sona erdi.

Olaylı tanımlaması, sadece eylemlerden dolayı değil, Türkiye Başbakanı’nın ziyaret şeklinden...

Erdoğan, Başbakanlığı döneminde birçok kritik eşikte geldi, Kıbrıs’a. Ancak ilk kez, profesyonel bir reklam kampanyası ve geniş güvenlik önlemleriyle dikkat çekti.

Tam bir gövde gösterisi yaptı!

Bu gövde gösterisi, konuşmaları arasında zaman zaman vurgu yaptığı “bazı mihraklar”a mı karşıydı halka mı bilinmez ama Erdoğan, ilgilenen herkese önemli bir gövde gösterisi düzenledi.

Ziyaret sırasında aleyhine açılan hiçbir pankarta izin verilmedi, bunun karşılığı ilk kez karşılaşılan derecede bir şiddetle gösterildi.

Ciddi yaralanmalar ve arbede yaşandı.

Gerek UBP, gerek ise hükümet kanadından gelen tepkilere bakıldığı zaman ise, polisin şiddeti özellikle savunuldu. Ancak bu şiddet hiçbir şekilde savunulacak bir şiddet değildi. Dayak yiyen, yerlerde sürüklenen, kadın, erkek, kanlar içinde bırakılan insanlar karşısında ise Erdoğan duyarsız kaldı.

Oysa eylemcileri dinlemek gibi bir girişimde bulunsa, programına örneğin KTHY çadırındakileri ya da esnaf ve sendikaları da eklese, hem bu gerginlikleri ortadan kaldırır, hem de doğru temelde bilgilendirilmiş olurdu.

Ama bu gösterileri birileri tarafından krugulanan manipülasyonlar olarak gördüğünü ortaya koydu, Erdoğan.

Eğer öyle olsaydı bile bu tavır zaten o işaret ettiklerinin işine gelmez miydi?

MARJİNALLER VE MUHATAPLAR

Erdoğan dün siyasi partilerle görüştü. Buradaki görüşmede Başbakan İrsen Küçük’ün kendisine burada 250 bin araç olduğunu ve halkın refah içinde yaşadığı bilgisini paylaştı.

Erdoğan gittiği her yerde, eline mikrofonu aldığı her anda eylem yapan ya da uygulanan mali protokole tepki gösterenleri neredeyse vatan haini ilan etti. “Marjinal gruplardır” dedi ve muhatap kabul etmediğini söyledi.

Namık Kemal Meydanı’nda toplanan kalabalığı muhatap kabul ettiğini söyledi!

 Özellikle ellerine bayrak tutuşturulup tertiplenen ve aslında Kıbrıs Türk halkıyla bağı olmayan grupları!

Erdoğan’ı referandum sürecinde taşıyan bu grup değil, o “marjinaldir” dediği ve reddettiği Kıbrıslı Türklerdi.

YATIRIMLAR

Erdoğan belli ki, bundan sonra Kıbrıs politikasında sertleşecek. Belki eski siyasete geri dönmeyecek, ancak Temmuz’a kadar çözümü zorlayacak bir tavır içine de girmeyecek.

Ama Türkiye’de yaptığını burada da yapacak!

Gücünü buraya taşıyarak, Kuzey Kıbrıs’ın ekonomik kalkınmasını başarabilmeyi hedefliyor, Erdoğan. Bunu da her fırtsatta dile getridi. “Vermeyiz” dediği Güzelyurt’u havadan gezerek, nerelere nasıl yatırım yapılabileceğine baktı. Belli ki bundan sonra da Güzelyurt  yatırım odaklarından biri olacak.

Türkiye’nin, ya da bir başka ülkenin buraya yatırım yapmasında bir sakınca yok. Aksine desteklenmesi gerekiyor. Ancak tehlikeli olan ve Erdoğan’ın temelden kaçırıdığı önemli bir nokta var;

Burada yaşayan Kıbrıslı Türklerdir.

Ancak görünen o ki, bu tanım toptan reddediliyor. Oysa burada ezici çoğunlukla toplum, kendisini Kıbrıslı Türk olarak ayırıyor. Baflı, Leymosunlu olarak tanımlıyor. Kıbrıs’ta yaşamayı ayrı değerlendiriyor. Hatta Türkiye’den Kıbrıs’a gelip yerleşmiş insanlar, kendilerini sadece Türk olarak tanımlamak yerine, Kıbrıslı olduklarını vurgulama güdüsü taşıyor.

Çözüm sürecini canlı tutacak çözümü gerçekleştirecek olan işte bu Kıbrıslı Türkler’dir. Ellerine bayrak tutuşturulup meydanlara taşınanların çözümle ve bu siyasetle ilgisi yoktur!

Bu toplumun içinde kendisini sadece Kıbrıslı, ya da sadece Türk olarak tanımlayanlar da vardır, bu doğru.

Toplum geneli içinde marjinalleşip azınlıkta kalanlar!

Erdoğan’ın üzerine odaklandığı Türk kimliği, Kıbrıslı Türkleri reddederek, son derece eksik ve hasta kalıyor.

O yüzden, buradaki sermayenin desteklenmesi, ihalelelerin buraya taşınması, son derece önemli. “Nasıl olmasa hepimiz Türküz, sermaye de birdir” anlayışı, buradaki kimlik çatışması ve kavgasını körüklemekten başka işe yaramaz.

Erdoğan reddetse de burada ciddi bir kimlik çatışmasına doğru gidilen bir süreç içerisindeyiz. Bunu görmek ve bunun karşısında doğru tespitlerle, doğru hareket etmek önemlidir.

HEDEF 2015

Erdoğan, yatırımlarda turizm ve eğitime odaklanacağını belirleterek, Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye gibi olması için 2015 hedefini koydu.

Burada Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye gibi güçlü bir ekonomisi olması hedefi, herkesi mutlu edebilir, ancak Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye olması hedefi, herkesi sokağa döker!

Çılgına çevirir ve büyük acı yaşatır.

MASAYA DARBE!

Güney Kıbrıs, yaşanan patlamanın ardından ciddi bir iç kaos yaşıyor. Hristofias’ın bu kargaşa içinde, hele Erdoğan’ın sert mesajları sonrasında müzakerede çözüme odaklanması mümkün değil.

Açıktır ki, Erdoğan, AB’ye ve BM’ye mesaj verirken, müzakere masasını da torpillemiştir. Yoksa kırmızı çizgileri tırmandırarak “vermem” diyerek nasıl müzakere edilebilir ki?

ÇIKAR ÇELİŞİKİSİ

Açıktır ki, Erdoğan, federasyon temelinde, BM parametreleri etrafındaki çözüm hedefini kağıt üstünde tutarken, sahada çözümsüzlük şartlarına odaklandı.

Buna da Türkiye açısından maksimum faydayı elde edene kadar devam edecek.

Bu siyaset, Türkiye açısından sakıncalı bir siyaset değil!

 Çünkü Kıbrıs hala Türkiye açısından sıkıntılı bri konu olsa da Erdoğan’ın dediği gibi köprülerin altından gerçekten çok sular aktı ve Annan koşulları geçerliliğini yitirdi. Artık Türkiye uluslararası güçlere kafa tutacak pozisyonda.

Ve iyi de tutuyor!

Ancak yine kaçırılan önemli bir nokta var;

Kıbrıs Türkiye değil!

Türkiye’nin çıkarları, Kıbrıs ile herzaman örtüşmeyebiliyor. Bu adada yaşayan herkes için acil bir çözüm ihtiyacı hala vardır. Ama Türkiye, bugün Kıbrıs sorununu çözse, hayatında çok bir değişiklik olmayabilir, hatta AB üyeliği başta olmak üzere, birçok alanda Kıbrıs’ı kullanarak, fayda elde etme hedefi koyabilir.

Oysa demokrasi için, sürüdürlebilir ekonomi için, ama daha da önemlisi, kimlik ve toplumsal varlık için çözüm acil bir ihtiyaçtır, bu coğrafyada. Yoksa, taksim siyasetinin kapital dilinin gerçekleşmesi uzak değil!

İşte şimdi bu çelişki noktasını anlatabilecek ve bunun karşısında siyaset üretecek liderlere ihtiyaç vardır. Siyasetçilere kanaat önderlerine, sivil toplum örgütlerine, gençlere ve toplumun kendisine...

Bıkıp usanmadan bunları anlatıp, mevcut duruma ilişkin siyaset üretmek gerekiyor. Yoksa daha fazla camiyle, daha çok nüfus ve daha çok vatandaşla, daha çok şiddetle, imam hatiple bu iş olmaz.

         Türkiye’nin bunu anlaması, Kıbrıs’ın gerçekten algılatması gerekiyor.

        

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1642 defa okunmuştur