1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. KAYIP TABLO
KAYIP TABLO

KAYIP TABLO

Öykü Yarışması’nın başarılı öyküleri

A+A-

Öykü Yarışması’nın başarılı öyküleri

Yenidüzen-Deniz Plaza Öykü Yarışmamızın dereceye giren öykülerinden artık son ikisini yayınlıyoruz. Bu haftaki 7. sınıf öykücümüzün ardından gelecek hafta da 4. sınıf öykücümüzün hayal dünyalarını size aktaracağız. Bu öyküler yarışmamızda 4. Oldular ve başarı ödülünü aldılar.

***************************

 

Egemen Cengiz
Değirmenlik Lisesi
7. sınıf
12,13,14 yaş grubu

 

KAYIP TABLO

Kasvetli Pazar sabahında bir fincan kahveyle uykumdan ayılmıştım. Bu hava bana, bir gizemi aydınlatma isteği uyandırıyordu. Telefonuma gelen mesajla sanki dileklerim gerçek olmuştu. Patronumdan gelen mesajda Montessary müzesinde kayıp bir tablo olduğu yazıyordu. Fakat bu tablo pek de normal değildi. Birçok bilinmeze ev sahipliği yapıyordu. Geçen hafta o tabloyu yakından görme şansım da olmuştu. Yaptığı dönemin bilinmemesiyle beraber, çerçevesi çok değerli madenlerden yapılmıştı. Ayrıca boyasının da özel bir kokusu vardı. 1990’lı yıllarda yangından kurtarılmış, hiç hasar görmemiş ve hala yeni gibi kokan bir tablonun çalınması büyük ve önemli bir hırsızlıktı. Şimdiden haberler yayılıyordu. Hemen giyindim ve yaka kartımı taktım. Bu kart bana çoğu yere girişi imkânı sağlıyordu. Zaten sadece bu kart sayesinde olay yerine girebilirdim. Daha önceki olaylardan da tanıdığım genç ve deneyimsiz polis memuru Alex beni bekliyordu. Son zamanlarda çözdüğüm birkaç kayıp vakasından sonra beni tanımaya başlamışlardı. Tablo hakkında bilgilerimi tazeledim ve gece 02.30’da müzede kimlerin olduğunu öğrenmek istedim. Çünkü bu olayın tam 02.30 civarında olduğunu düşünüyordum. Bu arada iki güvenlik görevlisi geldi. Onlardan temizlik görevlisinin izine ayrıldığını öğrendim. Onun görevi tarihi eserleri temizlemek ve bazılarının da bakımını yapmaktı. Sam adındaki günün 12 saati müzede bulunan güvenlik görevlisi gece 02.30’da yani tam olay anında İtalyan, esmer ve güler yüzlü Bruno ile görev değişimi yapıyordu. Bruno genelde kameraları kontrol ederdi fakat kamera bakımı olacağı zaman kameralar iki günlüğüne sökülürdü. Dün gece kameralar yoktu. Bu yüzden uzun yıllardır kullandığı, düzenli olarak bakımını yaptığı feneriyle koridorlarda dolaşmak zorundaydı. Bir süre sonra 2. koridordaki ayak seslerinin ardından 3. koridorda cam kırılmıştı. İlk önce değerli tablolarını bulunduğu koridoru kontrol etmek isteyen Bruno müzenin en önemli eserlerinden olan tabloyu görememişti. Ardından kırık cam sesi ona, hırsızın camdan atladığını düşündürerek aşağıya hırsızı yakalamak için inmiştir. Aşağıya indiğinde düşen kırık cam parçalarından başka hiçbir iz yokmuş. Olay iyice esrarengiz bir hal alıyordu. Hırsız resmen yok olmuştu. Daha sonra kırılan camın olduğu koridoru incelemek için 3. koridora gittim. 2. koridorla arasında epeyce bir yol vardı. Bu koridorda sadece müdürün bulunduğu oda ve temizlik görevlisine ait iki bölmeli orta boylarda bir eşya dolabı vardı. Bu camın bulunduğu yükseklikten atlayan birisinin ciddi bir hasar alması kesindi fakat benim düşüncelerim hırsızın camdan atlamadığı yönündeydi. Alex’ten çevredeki trafik kameralarına bakmasını istedim. Fakat hiçbir iz yoktu. Bu da hırsızın camdan atlamadığı fikrimi güçlendiriyordu. Gazeteye yollamak için birkaç fotoğraf çektim, bu olay beni de iyice meraklandırmıştı çünkü böyle bir olayla daha önce karşılaşmamıştım. Elimizde çok az bilgi bulunduğu için herhangi birini suçlayamazdık. Bu sırada müdür, odasının tahta kapısını sertçe açarak yanımıza eldi. Ayakları, şişman bedenini zor taşıyordu. Kendisiyle beraber gelen yoğun deterjan kokusunun ayakkabısından geldiğini deterjan lekelerinden anladım. Bize olayla ilgili hiçbir fikrinin olmadığını söyledi ve daha sonra oluşturduğu gerçeğe uzak teorilerini dile getirdi. Yarın tekrar geleceğimi söyledim ve ardından eve gitmek için bir taksi tuttum. Akşam uyku tutmamıştı. Aklımı kurcalayan bu olayın acaba bundan önce aynı müzede çalınan tablolarla bir alakası var mıydı? Hepsinin özellikleri Greenwich’teki uçsuz bucaksız yeşil alanlardı. Tabloları her kim yapmışsa üçünü de o yapmış olmalıydı.  Tabloları inceleyen uzmanlar kullanılan fırçaların benzerliği yönünde hemfikirdi. Ertesi sabah beni erken saatte arayarak uyandıran Alex, müzeye gelmemi söylerken sesinden heyecanı anlaşılıyordu. 2. koridorun sonuna kadar bana eşlik etti ve koridorun sonunda duran küçük parçanın tablonun çerçevesine ait olduğunu söyledi. Gerçekten de öyleydi. Müdür bizi görünce şişman vücuduyla geldi. Ayakkabılarından hala deterjan kokusunu alabiliyordum. Müdürden temizlik görevlisini izine çıkarttığı için onun yerine bu sürede kimin temizlik yaptığını öğrenmek istedim. Daha sonra verdiği cevaptan anladığım kadarıyla çok genç, fırçayı bile doğru tutamayan birini geçici bir süreliğine işe almıştı. Müdür bana onu çağırmak isteyip istemediğimi sordu fakat gerek olmadığını söyledim. Ardından Alex beni müzenin karşısında yürüme mesafesinde olan kafeteryaya kahve içmeye götürdü.  Kahvelerimizi aldıktan sonra “çok karışık bir olay değil mi?” dedi. Yüzünde şaşkın bir ifade vardı, gözaltları gece hiç uyumadığını açıkça gösteriyordu. Bu olayın aslında son bulunan tablonun parçasından sonra çok da karışık olmadığını anladım. Deterjan kokan ayakkabı, tablonun parçası, şişman müdür, deneyimsiz temizlik görevlisi ve nedensiz yere kırılan bir cam. Hepsinin anlamını birleştirmeye başlamıştım. Ayrıca kameralar da devrede değil fakat alarmlar devredeydi. Teorimi Alex’e anlattıktan sonra hayret ederek başını salladı çünkü en mantıklı açıklama bu şekilde olabilirdi. Bir plan yaptık. Daha sonra yarın öğlen müzede buluşmak üzere eve gittim. Ertesi gün öğlen, müdürün odasına konuşmaya gittim. Beni görünce gülümsedi ve oturmamı söyledi. Korkudan olduğunu düşündüğüm terlemesiyle ne hakkında konuşmak istediğimi sordu. “İki gün önce tablo çalınırken neredeydin ve ne yapıyordun” dedim. O da sakinleşip “Tabii ki evdeydim ve uyuyordum.” dedi. “Elbette evde değildiniz ve uyumuyordunuz!” dedim. “Tablo çalınırken müzedeydiniz, kameraları bilerek o sabah bakıma gönderdiniz. Kameraların yokluğundan yararlanarak herkese gittiğinizi inandırdınız ama ofisinizdeydiniz. Bilerek temizlik görevlisini izne çıkardınız fakat yerleri silmesi için onun yerine geçici olarak az maaş verebileceğiniz bir deneyimsizi aldınız. O da hiçbir şey bilmiyordu ve bazı yerlere gereğinden fazla çamaşır suyu dökerek iyi silemedi. Yerin kaygan olduğunu belirten tabelaların dolaptaki yerini göstermediniz. Ayrıca ayakkabılarınız temizlik dolabının çevresinde kokan deterjanla aynı şekilde kokuyordu. Yoğun koku kolay fark ediliyor.” Ardından ayakkabılarını saklamak istercesine oturduğu sandalyenin arkasına doğru çekti. “O gece tam güvenlik görevlilerinin değişeceği sırada tabloyu çalacaktınız fakat geç kaldınız. Genç ve dinamik olan Bruno’nun sizi yakalayabileceğini biliyordunuz. Bu yüzden akılları karıştıran camı kırdınız ve onu farklı bir yöne, aşağıya yönlendirdiniz, ardından sizin peşinizden gelmedi. Bu sırada polisi aradı ve siz de kendinizi odanıza kilitlediniz.” Müdürün yüzü iyiden iyiye kızarmaya başladı ve kekeleyerek bir şeyler söylemeye çalıştı. “İlk geldiğimde üstü örtülü iki tane tablo vardı, tam masanızın yanında duruyordu. Yeri tam güvenli olmadığı için temizlik görevlisinin dolabına koydun değil mi? Yerin kaygan olduğunu belirten tabelalar ordaydı. Tabloyu çaldıktan sonra ayağınız kaydı ve kaygan yerde düştünüz tablonun çevresi o yüzden kırıldı. Karanlıkta onu arayarak vakit kaybetmek yerine kaçtınız. Bruno fark edince heyecanlandınız ve tabloyu dolaba koyamadınız. Tabloları yalnız bırakıp eve de gidemezdiniz, o yüzden hala deterjan kokuyorsunuz ve kıyafetleriniz i uzun süredir değiştirmediğinizi fark ettim.” Kapıyı açarak polis memuruna işaret verdim ve yangın alarmına bastı. Acil durumlarda herkes korumak istediği şeye bakar ve müdür de arkamda asılı olan tabloya hızlı bir bakış attı. Daha önceden de anlamalıydım. Çerçevesinde onarılmaya çalışılan küçük bir kırık vardı. Üstündeki resim sahte bir resimle değiştirilmişti. Bunun ardından Alex ve birkaç polis, müdürü tutukladılar. Ardından diğer tabloları da temizlik dolabından çıkardılar. Son gelişmeleri gazeteye aktardım ve her şey ön sayfada büyük puntolarla haftanın manşeti oldu. Fakat hala tabloları neden çaldığını merak ediyorum. Alex’i aradım ve söylediğine göre Greenwich’te yaşayan bir adam bu üç tablo için yüklü miktarda para önermiş ve o da kabul etmiş. Böylece kayıp üç tablonun da sırrı çözülmüş oldu.

 

Bu haber toplam 2349 defa okunmuştur
Etiketler :
Adres Kıbrıs 326 Sayısı

Adres Kıbrıs 326 Sayısı