
“Her İlişkinin Bir Son Kullanım Tarihi Vardır!”
Tuğba Özer yazdı: “Her İlişkinin Bir Son Kullanım Tarihi Vardır!”
Geçtiğimiz günlerde programıma konuk aldığım Prof. Dr. Hale Özgit’le, yayın sonrası sohbet ederken konu dönüp dolaşıp hayata, ilişkilere, ilişkilerin giderek nasıl daha suni ve yüzeysel hale geldiğine geldi. O sırada bana dönüp bir cümle söyledi:
“Biliyor musun Tuğba, her ilişkinin bir son kullanım tarihi vardır!”
O an, bu cümle zihnimde yankılandı. Önce kulağa ne kadar keskin, ne kadar soğuk geldiğini düşündüm; sonra da, ne kadar doğruya yakın olduğunu.
Çünkü fark ettim ki gerçekten de, artık hiçbir şeyin ömrü uzun değil. Ne eşyaların, ne fikirlerin, ne de duyguların…
Modern zaman, bize “kalıcılık” yerine “yenisi”ni öğretti ya da öğretmeye devam ediyor diyebiliriz bence.
Artık tamir etmek yerine değiştirmeyi, sabretmek yerine vazgeçmeyi, derinleşmek yerine tüketmeyi seçiyoruz farkında olarak ya da olmadan çoğu zaman.
Sosyolog Zygmunt Bauman, “Akışkan Aşk” adlı kitabında çağımızı çok iyi özetler:
“İlişkiler artık katı değil, akışkandır; çünkü insanlar bağ kurmaktan çok bağlantı kurar.”
Evet, bağ kurmak risklidir; çünkü bağlanmak, kırılma ihtimalini de kabul etmektir.
Oysa günümüz çağında ve ilişkilerinde çoğu insan kırılmaktan korkuyor. Bu yüzden derin ilişkiler yerine, “kontrollü yakınlıklar”ı tercih ediyoruz.
Zamanın ve tecrübenin getirisi ile her şeyin ölçüsünü biliyoruz ama duyguların derinliğini unuttuk sanki...
Bugün kurduğumuz çoğu ilişkilerimizde bile bir “piyasa dengesi” var sanki.
Kâr getirmeyen, karşılığı olmayan, zahmetli duygular artık lüks sayılıyor.
Felsefeci Byung-Chul Han, “Şeffaflık Toplumu”nda bu durumu şöyle tanımlar:
“Aşk bile bir performans haline geldi. Artık içtenliğin değil, görünürlüğün değeri var.”
Bu bir bakış açısına bağlı değerlendirme olsa da ve küçük bir kısım bu düşüncenin dışında kalsa da, gerçekten de öyle sanırım genel tabloya bakınca.…
Birbirimizi “görünürlük” üzerinden ölçüyoruz.
Kimin daha mutlu göründüğü, kimin ilişkisi daha ‘mükemmel’ olduğu önemli hale geldi.
Ama o gösterişin ardında, giderek büyüyen bir yalnızlık sessizce duruyor. Sizce?
Peki tanıdık geldi mi bu satırlar, kimi zaman kendimizden kimi zaman ise; etrafımızdan yaşamlar ve de yaşanmışlıklarla…
Bir zamanlar insanlar ilişkilerinde “dayanıklılık” arardı; şimdi “uyumluluk” arıyoruz.
Dayanıklılık, zorluklara rağmen yan yana durmaktır; uyumluluk ise; keyiflerimiz uyuşmadığında gitmeyi kolaylaştırır.
Bu yüzden, ilişkilerin ömrü giderek kısalıyor.
Artık bazı istisnalar dışında, bitişleri doğal, kalıcılığı ise; “istisna olarak görüyoruz!”
Ne acıdır değil mi?
Ama belki de: “Her ilişkinin bir son kullanım tarihi vardır!” cümlesi, yalnızca bir sonu anlatmıyor.
Belki de bize, ilişkilerin de tıpkı canlılar gibi bakıma, yenilenmeye, nefes almaya ihtiyacı olduğunu hatırlatıyor.
Belki o “son kullanım tarihi”, ilişkiyi kaybettiğimiz değil; ona yeniden emek vermemiz gerektiğini fark ettiğimiz gündür.
Erich Fromm, Sevme Sanatı’nda der ki:
“Sevgi bir duygudan çok bir karardır. Gerçek sevgi, her gün yeniden seçmeyi gerektirir.”
Evet, her gün yeniden seçmek…
Karşı tarafı, ilişkiyi, hayatı, emeği seçmek.
Bunu yapmayı bıraktığımız anda, o “son kullanım tarihi” kendini gösteriyor zaten.
Belki de mesele ilişkilerin tükenmesi değil, bizim onları yenileme sabrımızı kaybetmemizdir.
Bir zamanlar ilişkilerde “sabır” vardı, şimdi “tükenmişlik” var.
Oysa sevgi, ilgisizlikte değil; sabırda, emekte ve merakla filizlenmiyor muydu?
Ve belki de Hale Hoca’nın o cümlesini en doğru haliyle şöyle okumalıyız:
Evet, her ilişkinin bir son kullanım tarihi vardır.
Ama o tarih, takvimde değil ilgimizin azaldığı, kalbimizin sustuğu, emeğimizin bittiği gündür.
Albert Camus’nün dediği gibi:
“Hiçbir şey ilgisizlik kadar hızlı öldürmez.”
İlişkileri ayakta tutan şey, zaman değil; ilgi, emek ve samimiyetin sürekliliğidir.
Belki de o yüzden, her ilişkinin bir sonu yoktur aslında sadece yeniden başlamayı unuttuğumuz bir anı vardır.
Sizce?
Belki de modern dünyanın hızlı temposu, değişken duyguların ve beklentilerin içinde ilişkilerimiz de birer akışkan forma bürünüyor. Yine de, her şeye rağmen, gönlümüz hep aynı dilekte birleşiyor; temelleri sağlam, sevgisi gerçek, saygısı daim ilişkiler kurabilmekte.
Çünkü son kullanma tarihi olmayan ilişkiler hâlâ var ve umudumuz, her birimizin o nadir ama kalıcı bağlardan birine sahip olabilmesinde.
Evet, çoğu ilişkinin bir son kullanma tarihi var. Ama bazıları, zamana meydan okuyor.
Dileğim o ki, hepimiz bir gün o kalıcı bağlardan birine rastlayalım.
Satırların yarenliğinde yeniden görüşmek dileğimle…
Hoşça kalın…















