1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. "Feyzioğlu bu ülkede ne başbakandır ne bakandır ne de bir validir"
"Feyzioğlu bu ülkede ne başbakandır ne bakandır ne de bir validir"

"Feyzioğlu bu ülkede ne başbakandır ne bakandır ne de bir validir"

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Sekreteri Asım Akansoy, "Mağusa Limanı'nın özelleştirilmesine karşıyız" dedi, 'kamu-özel ortaklığı' modelini savundu.

A+A-

Türkiye'nin “Lefkoşa” Büyükelçisi Metin Feyzioğlu’nun “Mağusa Limanı’nı özelleştirmemiz lazım. Bunun çalışmasına başladık” sözlerine, Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Sekreteri Asım Akansoy’dan tepki geldi.

Akansoy, “Feyzioğlu bu ülkede ne başbakandır ne bakandır ne de bir validir" dedi, “Feyzioğlu bu ülkede Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin büyükelçisidir ve Kıbrıs Türk halkının tüm kesimlerine eşit mesafede durarak, halkın beklentilerini karşılayacak şekilde destek olması gerekir. Şu an ki atanmış hükümetin bir parçası olarak değil” ifadelerini kullandı.

Bianet’e konuşan Akansoy, konuyu Türkiye-Kıbrıs’ın kuzeyi iktisadi iş birliği anlaşmaları ve Feyzioğlu'nun ifadeleri olmak üzere iki bağlamda değerlendiren, ikili ilişkilerin doğru zeminde olması gerektiğini belirterek, "Doğru zeminin de ne Sayın Büyükelçi'nin açıklamaları ne de protokol düzeni olduğunu ifade etmek isterim. Doğru zemin, Kıbrıs Türk halkının kendi kendini yönetebileceği düzeni tesis edebilme yolunda halkın iradesine saygı duyulacak bir çerçevedir" ifadelerini kullandı.

"Protokol düzeniyle kalkınamayız"

Türkiye ve Kıbrıs’ın kuzeyi arasındaki iktisadi iş birliği anlaşmalarına dikkat çeken Akansoy, bu anlaşmaların kısaca 'protokol' olarak adlandırıldığını belirterek şöyle konuştu:

"Uzun süredir TC ile KKTC arasında yapılan bu protokoller, 'uluslararası anlaşma' niteliği de olduğu için herhangi bir şekilde Meclis'te sorgulanmadan geçebilmektedirler. Ve günün sonunda yasa üstü bir pozisyona da sahiptirler.

Dolayısıyla son zamanlarda ülkemizdeki iktisadi ve sosyal düzende yapılmak istenen çeşitli değişiklikler ne yazık ki bu protokoller üzerinden şekillendirilmeye, düzenlenmeye çalışılmaktadır.

Bizim yaklaşımımız şudur: Bu protokol düzeniyle, herhangi bir şekilde Kıbrıs Türk insanının kalkınmasını sağlayacak bir düzen tesis edilebileceğine inanmıyoruz."

"Alt yönetim kültürü"

Akansoy, Kıbrıs’ın kuzeyi ve Türkiye arasındaki iş birliği protokollerinin "Kıbrıs Türk halkının kendi iradesine dayalı düzenlemelere destek olma mahiyeti taşıması gerektiğini" vurguladı.

Ankara'nın Kıbrıs’ın kuzeyinde hayat bulmasını sağlamak amacıyla belirlediği sosyal ve ekonomik düzenlemelerin şimdiye kadar beklentileri karşılamadığını söyleyen Akansoy, "Beklentileri karşılamadığı gibi bir 'alt yönetim' kültürünü de beraberinde getirmeye çalışıyor" dedi.

Akansoy sözlerini şöyle sürdürdü:

"En temelde biz bu protokol düzeninin doğru bir iş birliği modeli olduğunu düşünmüyoruz.

TC ile KKTC arasında bizim de hükümette olduğumuz çeşitli dönemlerde iş birliği anlaşmaları teknik destek bağlamında yapılmıştır. Talep bizden gitmiştir ve içeriğinin belirleyicisi de biz olmuştuk.

Dolayısıyla bu tür ikili anlaşmalar elbette olur, bugün çözümsüzlük koşullarında, yarın çözümle birlikte de devam eder. Ama buradaki içerik ne olacak? Nasıl bir düzenleme, nasıl bir iktisadi değişiklik ve destek sağlanacak?

Bunların öncelikle Kıbrıs Türk halkının beklentileri çerçevesinde oluşturulması gerekir. Bu çok önemli bir konudur."

"Kamu-özel ortaklığı olabilir"

Mağusa Limanı'nın özelleştirilmesinin de taraflar arasındaki protokollerde yeri olan bir konu olduğuna dikkat çeken Akansoy, "Bu protokollerde yeri olduğu için büyükelçi de kendine görev biçiyor ve 'Biz bu konuda çalışma başlattık. TC-KKTC bu anlaşmaları beraber hayata geçirecek' diyor" ifadelerini kullandı.

"Mağusa Limanı'nın özelleştirilmesi ya da genel olarak özelleştirme meselesine CTP olarak karşıyız" diyen Akansoy, ancak ambargolar ve çözümsüzlük nedeniyle Kıbrıs’ın kuzeyinde ekonomik olarak zayıflığını dikkate alarak 'kamu-özel ortaklığı' üzerinden gidilmesi gerektiğini savundu:

"Kamunun devrede olmadığı liman gibi, elektrik gibi stratejik unsurların özelleştirilmesinin bize herhangi bir katkısı olmadığı gibi tamamen halkın özel tekele, onun insafına teslim edilmesi anlamına geldiğini düşünmekteyiz.

Kıbrıs'a herhangi bir yatırım yapılacaksa, düzenleme yapılacaksa, örneğin Girne'de bir liman yapılacaksa bunun bu ülkedeki halkın iradesiyle şekillenen demokratik temsilciler tarafından belirlenmesi gerektiğini ve bu belirlendikten sonra eğer herhangi bir ihtiyaç varsa Türkiye'yle de bunun üzerinden çeşitli değerlendirmelerin yapılabileceğini, görüşmelerin söz konusu olabileceğini düşünmekteyiz."

Feyzioğlu'nun ifadelerine tepki

Akansoy, Metin Feyzioğlu'nun "Gazimağusa Limanı'nı özelleştirmemiz lazım. Bunun çalışmasına başladık" sözlerine ise tepki göstererek şunları söyledi:

"Bu ifadeler bir büyükelçinin yetki ve sorumluluk sınırlarının dışındadır. Sayın Feyzioğlu bu ülkede ne başbakandır ne bakandır ne de bir validir.

Sayın Feyzioğlu bu ülkede Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin büyükelçisidir ve Kıbrıs Türk halkının tüm kesimlerine eşit mesafede durarak, halkın beklentilerini karşılayacak şekilde destek olması gerekir. Şu an ki atanmış hükümetin bir parçası olarak değil.

Dolayısıyla bu tür açıklamaları bizim benimsememiz, kabul etmemiz mümkün değildir."

"Kıbrıs Türk halkının iradesine saygı duyulmalı"

Türkiye-Kıbrıs’ın kuzeyi ilişkilerinin 'doğru zeminde' olması gerektiğini belirten Akansoy, "Doğru zeminin de ne Sayın Büyükelçi'nin açıklamaları ne de protokol düzeni olduğunu ifade etmek isterim. Doğru zemin, Kıbrıs Türk halkının kendi kendini yönetebileceği düzeni tesis edebilme yolunda, halkın iradesine saygı duyulacak bir çerçevedir. Bu doğru zemin üzerinden inanıyorum ki çok daha sağlıklı bir sistemi ve ilişki biçimi geliştirebiliriz" dedi.

Bu haber toplam 2086 defa okunmuştur