1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. ‘Fetüs’te karar günü için süresiz erteleme
‘Fetüs’te karar günü için süresiz erteleme

‘Fetüs’te karar günü için süresiz erteleme

Girne’deki ‘yasa dışı kürtaj’ davasıyla ilgili 4’ü doktor 6 zanlının ‘tutuklu yargılanmaları’ için Başsavcılığın Yüksek Mahkeme’ye başvurduğu istinaf davası görüşüldü, dava karara kaldı

A+A-

 

• Dava Savcısı, Alt Mahkeme tarafından verilen kararın ‘hatalı’ olduğunu yineleyerek, bu olayın toplumda büyük infial yarattığına bir kez daha dikkat çekti.

• Dava avukatlarından Güneş Menteş ise alt mahkemenin ‘hatalı karar vermediğini’ savunarak, zanlıların davada hazır bulunduklarını ve 56 gün geçmesine rağmen yargılamadan kaçmadıklarını savundu.

• Avukat, bu olayla ilgili infiallik bir suçun ise ortada olmadığını, bunu yaratanın ‘medya ve gazeteler’ olduğunu ileri sürdü.

 

Didem MENTEŞ

Kamuoyunda büyük yankı uyandıran Girne’deki ‘yasa dışı kürtaj’ davasıyla ilgili 4’ü doktor 6 zanlının ‘tutuklu yargılanmaları’ için Başsavcılığın Yüksek Mahkeme’ye başvurduğu istinaf davası görüşüldü, dava karar günü için süresiz ertelendi. 11 Nisan 2016 tarihinde Girne Kaza Mahkemesi’nin zanlılar Dr. Mehmet Ali Tunçbilek, Dr. Verda Tunçbilek, Taner Okburan, Ayşegül İşbilen, Dr. Fahri Karagözlü ve Dr. Rasiha Serdaroğlu ile ilgili verdiği teminat kararıyla serbest kalmalarını ‘hatalı’ bulan Başsavcılık, kararı bozmak için Yüksek Mahkeme’ye başvurmuştu. Mahkeme 1 Haziran’a gün verilmesiyle taraflar dün yeniden yargı huzurunda yer aldı.

‘İnfial’ konusu

Dava Savcısı dünkü oturumda, Alt Mahkeme tarafından verilen kararın ‘hatalı’ olduğunu yineleyerek, bu olayın toplumda büyük infial yarattığına bir kez daha dikkat çekti.
Dava avukatlarından Güneş Menteş ise alt mahkemenin ‘hatalı karar vermediğini’ savunarak, zanlıların davada hazır bulunduklarını ve 56 gün geçmesine rağmen yargılamandan kaçmadıklarını savundu. Avukat, bu olayla ilgili infiallik bir suçun ise ortada olmadığını, bunu yaratanın ‘medya ve gazeteler’ olduğunu ileri sürdü.

Zanlılar mahkemedeydi

Başkanlığı’nda Ahmet Kalkan ve üye yargıçlar Gülden Çiftçioğlu ile Bertan Özerdağ’dan oluşan Yargıtay Heyeti’nin baktığı davada, Basşavcılık adına Kıdemli Savcı Erdinç Akyener, zanlılar ve zanlıların avukatları mahkemede hazır bulundu.
Zanlı Mehmet Ali Tunçbilek ve Verda Tunçbilek’i Avukat Mustafa Şener, zanlı Taner Okburan ile Ayşegül İşbilen’i Avukat Emre Kadri, Dr. Fahri Karagözlü’yi Avukat Güneş Menteş ve Dr. Rasiha Serdaroğlu’nu Avukat Tahir Seroydaş ile Avukat Ömer Başay temsil etti.

İstinaf davasında ilk hitabı Savcı Erdinç Akyener yaparken, avukatlar adına Güneş Menteş ortak savunmaları ortaya koydu. Ardından da diğer 5 avukat müvekkilleriyle ilgili bazı noktalara değinerek, başka olgulara da dikkat çekti.

-------------------------------------------------

Savcı: “Toplumda yarattığı infial dikkate alınmalı”

Kıdemli Savcı Erdinç Akyener, savcılık olarak 3 ayı geçmeyen bir süre zanlıların cezaevinde tutuklu yargılanmaları yönünde müracaat yaptıklarını ve bu müracaatla ilgili mahkemeye 7 sebep sunduklarını söyledi. Hitabında hukuki prensiplere değinen Akyener, Fasıl 154 yasasının 23 A tahtında tahkikatın bitmemiş olsa bile ithamnameye göre düzenleme yapıldığını ifade etti. İthamnamenin ciddiyetine dikkat çeken Akyener, ‘Çocuk Düşürmeye Teşebbüs’ ve ‘Hamileliğe Yasa Dışı Son Verme’ davalarının 117 A’ya göre getirildiğini aktardı.

Bu meselenin toplumda infial yarattığına vurgu yapan Akyener, son yıllarda böyle bir olayla karşılaşılmadığını ve ilk kez karşılaşıldığını dolayısıyla kendilerine yol gösterecek bir dava olmadığına dikkat çekti. Bu nedenle soruşturmayı geniş çaplı sürdürdüklerini ve tutukluluk talebi istediklerini belirtti. Bazı Yargıtay kararlarına değinen Erdinç Akyener, Yargıtay kararlarında meselenin kamu vicdanına bıraktığı etkiyi ve toplumda yarattığı infialleri dikkate alması gerektiğini dile getirdi.

Teminat duruşmalarında tanıklık yapan kefillerin durumuna da değinen Savcı Akyener, alt mahkemede dinlenen kefillerin hepsinin zanlılarla aile bağı bulunan yakın kişiler olduğunu belirterek, kefillerin doğal sevgi ve bağlılık dışında kimseler olması gerektiğine dikkat çekti. Anne babadan müstakil bir kefil olmayacağını alt mahkemenin de vurguladığını aktaran Akyener, çünkü ileride kimsenin kaçacağını ispatlamanın mümkün olmadığını savundu. Ekonomik gücü olmayan kişilerin kaçmasının daha zor olduğunu söyleyen Akyener, zanlıların maddi bakımdan başka bir ülkede hayat kurabilecek güçte olduklarına değindi.

Kıdemli Savcı Erdinç Akyener, alt mahkemenin 3 aylığına değin 1-2 ayı geçmemek şartıyla da tutuklu yargılama kararı verebileceğini, eğer böyle bir karar verseydi, soruşturmanın daha hızlı bir şekilde biterek yargılamanın da tamamlanabileceğini ifade etti. Ancak bu kararın verilmediğini, alt mahkemenin ‘tutuksuz yargılama’ kararı verdiğini bir kez daha vurgulayan Akyner, alt mahkeme tarafından verilen bu kararın hatalı olduğunu dile getirdi.

----------------------------------------

Avukat Menteş: “56 gün geçmesine rağmen kaçma girişimleri olmadı”

Savcı Akyener’in ardından dava avukatları adına sözü Güneş Menteş aldı. Menteş, hitabını gerekçeleriyle yazılı olarak da beyan ederek, savunmayı ortaya koydu.  Menteş, alt mahkemenin huzurundaki şahadetleri, emareleri, tüm iddia ve beyanları değerlendirdikten sonra takdir yetkisini kullanarak bir karar verdiğini söyledi. Alt mahkemenin verdiği kararın ‘hatalı’ olduğunu kabul etmek için Yargıtay Mahkemesi’nin tatmin olması gerektiğine işaret eden Menteş, alt mahkemenin çok ağır bir hata yapması durumunda Yargıtay’ın müdahale etmesi gerektiğine değindi. “Bu hata nedir” diyen soran Avukat, 23 A tahtında bir tutukluluk vermediğini kaydetti.

Alt mahkemenin bu zanlıların kaçacaklarına dair huzurunda bir emare ve bir belge olmadığına değinen Avukat, bu zanlıların 46 gün tutuklu kaldığını, üzerinde 56 gün geçmesine rağmen kaçma girişiminde bulunmadıkları ve mahkemede hazır bulunduklarını aktardı. Zanlıların mal varlıklarına da el konulduğunu ve tebliğ kararı alındığını da söyleyen Menteş, zanlıların tümünün davanın bitmesini ve aklanmayı beklediklerini belirtti.

Kefil konusuna da değinen Menteş, bir kefilin anne, baba, arkadaş ve dostu olabileceğini, sokaktan geçen bir insanın olmayacağını savunarak, bununla ilgili alt mahkemenin de bulgusu olduğunu ifade etti.  Avukat Güneş Menteş, bu olayın toplumda infial yarattığına dair Savcının beyanları olduğunu belirterek, dava konusunun yaygın bir suç olmadığını, içtihat kararı ve benzeri bir suç olmadığının alt mahkemenin de bulgu yaptığını söyledi. Bu konuyu medya ve gazetelerin bu duruma getirdiğini savunan Menteş, “medyada çıkan haberler nedeniyle, mahkemenin yasal prensipleri çiğneyerek, bu kişileri içerimi sokacağını” sordu.  Güneç Menteş, tüm hitabı ışığında alt mahkemenin vermiş olduğu kararda ‘hata’ olamadığını savundu.

---------------------------------------------


Avukat Seroydaş: “Kamuoyuna kalırsa bu insanları darağacında asmalı”

Daha sonra sözü Avukat Tahir Seroydaş aldı. Seroydaş, müvekkilinin tüm mal varlığına ve emeklilik maaşına el konulduğunu, bununla ilgili mahkemeye başvuru yaptıklarını söyledi. ‘Kamuoyunda suçun kesinleştiği ve masumiyet karnesi diye bir şey olmadığı’ gibi bir hava yaratıldığını belirten Avukat, “kamuoyuna kalırsa bu insanları darağacında asmalı” diyerek, dava sonunda beraat kararının da çıkabileceğine vurgu yaptı.

Ardından söz alan Avukat Mustafa Şener ise alt mahkemenin tüm iddiaları, emareleri ve içtihat kararlarını inceleyerek, doğru bir karar verdiğini ifade etti. Müvekkilleri Tunçbilek çiftinin her gün polis karakoluna giderek imza verdiğini, mal varlıklarına el konulduğunu, 2 çocukları olduğunu ve tekrardan iş yapabilmek için Verda Tunçbilek’in tüp bebek için müracaata bulunduğunu belirterek, bu insanların kaçma ihtimalleri olmadığını aktardı. Bu meseleyle ilgili insanların sosyal medyada ve yazılı basında bilgi sahibi olmadan insanları yargılamasının hukuk dışında olup, hukuk devletine yanaşmayacak bir yaklaşım olduğunu ifade etti.

Son olarak sözü alan Avukat Emre Kadri ise müstakil kefilin açılımına değinerek, Savcının öne sürdüğü gerekçelerin geçersiz olduğunu belirtti. “Müstakil kefil aile bağı olmayan demek değildir” diyen Kadri, kefil olacak kişinin zorlanmadan, kendi başına karar veren kişi olduğunu aktardı. Kefalete bağlamanın esas olduğunu, cezaevine gönderme durumunun istisna olduğuna vurgu yapan Emre Kadri, bu davada öyle bir durum olmadığını savundu.

 

 

Bu haber toplam 4544 defa okunmuştur