1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. Eşit ve ücretsiz sağlık talebi
Eşit ve ücretsiz sağlık talebi

Eşit ve ücretsiz sağlık talebi

Sağlık sektöründe örgütlü birlik, dernek ve sendikalar, ülke kaynaklarının adil paylaşılabileceği, nitelikli, ulaşılabilir, eşit ve ücretsiz bir sağlık hizmeti talebiyle basın toplantısı düzenledi.

A+A-

Sağlık sektöründe örgütlü birlik, dernek ve sendikalar, ülke kaynaklarının adil paylaşılabileceği, nitelikli, ulaşılabilir, eşit ve ücretsiz bir sağlık hizmeti talebiyle basın toplantısı düzenledi.

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB), Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası (TIP-İŞ), Kıbrıs Türk Tabipleri Odası ve Evrensel Hasta Hakları Derneği’nin basın toplantısı, bu sabah 11.00’de TIP-İŞ merkezinde yer aldı.

GÜRKUT: “HER VATANDAŞ KAMUSAL SAĞLIK HİZMETİNDEN EŞİT VE ADİL YARARLANAMIYOR”

Tabipler Birliği Başkanı Dr. Özlem Gürkut, basın toplantısında yaptığı konuşmada, KTTB olarak, ülkede çağdaş, hasta odaklı, adil ve ulaşılabilir bir sağlık hizmetinin yerleştirilmesinin, insan sağlığının korunması amacıyla koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve uygulanmasının, ülkenin kısıtlı olan genelde insan ve özelde hekim kaynağının en verimli şekilde hizmete katılacağı, ülkenin kaynaklarının adil paylaşılacağı bir sistem yaratılmasının önemine inandıklarını belirtti.

Gürkut, KKTC Anayasası’nın her vatandaşın ücretsiz, eşit sağlık hakkından bahsetmesine karşın yıllardan beridir uygulanan nüfus politikaları, giderek çöken ülke ekonomisi ve sistemsizlik nedeniyle ülkenin her noktasındaki her vatandaşın kamusal sağlık hizmetlerinden eşit ve adil bir şekilde yararlanamadığını bildirdi.

Kamusal sağlık hizmetlerinin gelişmek yerine artan talep karşısında daha da yetersiz hale geldiğini kaydeden Gürkut, kamu hastanelerindeki yatak, personel veya donanım eksikliklerine bağlı olarak süregelen sağlık kurulu aracılı hasta sevklerinin, sağlığa ayrılan ve zaten yetersiz olan ekonomik kaynağın eksikliklerin giderilmesine yönelik yatırımlar yerine sevklere harcanmasını zorunlu hale getirdiğini belirtti.

Gürkut “Vatandaşların ücretsiz, adil ve çağdaş bir sağlık hizmeti almasının şartları oluşturulamamışken sosyal sigortalı hastaların kamudan ücretsiz sağlık hizmeti alması yerine, özelden alacağı hizmet bedelinin yarısının karşılanması planlanmaktadır. Ülkenin en büyük kamu hastanesinde aylardan beridir batın MR, mamografi çekilemezken, bronkoskopi cihazı çalışmazken, gastroenteroloji uzmanı hekim görev yapmazken atılması gereken öncelikli adımın bu olması gerektiğini düşünmüyoruz.” ifadelerini kullandı.

“SAĞLIK VERİTABANI OLUŞTURULMADI”

Ülkenin çağdaş ve ihtiyaçlara uygun sağlık planlaması için gereksinim duyulan sağlık veri tabanının hâlâ oluşturulamadığını söyleyen Gürkut, bunun için Sağlık Bakanlığı hastane otomasyon sisteminin ülkedeki tüm sağlık birimlerine kamu, özel ayırımı yapılmaksızın ulaştırılması ve sadece hastane ve muayenehanelerin değil, laboratuvar, görüntüleme merkezleri ve eczanelerin de sisteme dahil edilmesi gerektiğini ifade etti.

Gürkut, bunun sağlanmasıyla oluşacak bilgi ve veriler doğrultusunda ülkenin koruyucu sağlık politikalarının doğru yönlendirilmesinden başka, ilaç ihtiyacı, hasta yatağı ihtiyacı, sağlık çalışanı ihtiyacının da öngörülmesinin de sağlanmış olabileceğini, ekonomik olarak sağlanacak yarardan başka, hastanın daha doğru ve hızlı bir teşhis ve tedavi almasına da olanak sağlanacağını belirtti.

YAPILMASI GEREKENLER… “KORUYUCU SAĞLIK HİZMETİ YOK”

Gürkut, bireysel ve toplumsal sağlığın korunması için yapılması gerekenlerden bazılarını şöyle açıkladı:

“Hastalıkların tedavisinden daha değerli, akılcı ve ekonomik olanı sağlığın korunması ve geliştirilmesidir. Ülkemizde maalesef planlı ve kapsamlı bir koruyucu sağlık hizmeti yoktur. Bu amaçla, erişkin aşılama programlarımızı bilimsel ve kendi ülkemiz ihtiyaçlarına uygun olarak oluşturup gerekli aşıların ücretsiz olarak yapılmasını sağlamalıyız. 

Tütün ve tütün ürünlerinin kullanılmasının dünyada her yıl gerçekleşen 7 milyondan fazla ölümün sebebi olduğu bilinmektedir. Ülkemizde Tütün ve Tütün Ürünlerinin Zararlarından Korunma ve Denetim Yasası yürürlüktedir. Ancak yasanın giderek daha fazla oranda delindiği ve revizyona ihtiyacı olduğu da ortadadır. Tütünsüz bir toplum ve ülke yaratmak ve insanımızı bu zararlı alışkanlık ve etkilerinden korumak için acil önlem alınmalıdır. 

Dünya Sağlık Örgütü dünyadaki insanların kronik hastalıklarına ve can kayıplarına sebep olan ortak hatalı davranışları arasında sigara kullanımı, alkol tüketimi, hareketsiz yaşam tarzı ve kötü beslenmeyi saymaktadır. Sağlıklı yaşam alışkanlıkları edinme, spor yapma, zararlı alışkanlıklardan korunma, sağlıklı beslenme bilinci oluşturulması amacı ile Sağlık Bakanlığı, Eğitim Bakanlığı, sivil toplum örgütleri, medya gibi ilgili tarafların sürekli ve düzenli iş birliği ile yürütecekleri koordineli çalışmalar yapılması gerekmektedir.

Tarladan çatala gıda güvenliği, sağlıklı bireyler ve sağlıklı toplum için önemlidir. Gıda güvenliği yasalarının, tüzüklerinin tamamlanması, uygulamaların denetlenmesi ve eğitim alanında hükümete çok önemli görevler düşmektedir. Gıda güvenliğinin sağlanması amacı ile gerekli çalışmaların başlatılması önemlidir. 

Ülkemiz coğrafik yapısı ve iklim şartları nedeni ile bisiklet yolları, yürüyüş ve koşu parkurları gibi spor ve aktivite alanlarının yapılmasına uygundur. Hareketli yaşam tarzı insan sağlığı açısından olumlu etkileri bilinen ve yapılacak güvenli spor alanları ile özendirilmesi gereken bir şeydir. Bu amaçla yerel yönetimler, Ulaştırma Bakanlığı, sivil toplum örgütleri gibi paydaşlarla çalışmalar yapılmalı, sağlıklı bir toplum yaratılmasına katkı sağlanmalıdır.”

SAĞLIK BİRİMLERİ İLE İLGİLİ SORUNLAR

Tabipler Birliği Başkanı Dr. Özlem Gürkut ayrıca, nüfustaki artışa bağlı giderek artan taleplere yanıt veremez hale gelen kamu sağlık merkezlerindeki alt yapı, personel, ilaç ve malzeme eksiklikleri derhal giderilmesi gerektiğini ülke ihtiyaçlarına uygun, yeni bir hastane yapılması gerektiğini, bu hastane yapılırken gelecek on yıllar boyunca devleti borç altında bırakacak “şehir hastaneleri” yönteminin kullanılmamasının özellikle önemli olduğunu belirtti.

Tıptaki gelişmeler ve yeni yaşam şartları nedeniyle giderek artan kronik hastalıkla yaşayan hasta sayılarının hastane yataklarındaki en büyük doluluk oranlarını oluşturmaya başladığına dikkat çeken Gürkut, giderek artan oranlarda bakıma muhtaç hasta olacağının öngörüldüğünü, bu gibi hastalara tıbbi bakımın sağlanacağı, ancak hastanelerdeki tıkanıklığın da önüne geçilmesine olanak verecek şekilde palyatif bakım merkezleri açılması gerektiğini ifade etti.

Alkol, madde bağımlılığı tedavi merkezi (AMATEM) çalışmaları aralıksız sürdürülmesi ve bir an önce tamamlanması gerektiğini de belirten Gürkut, tüm sağlık birimlerinden tıbbi atıkların usulüne uygun şekilde ve düzenli olarak toplanması için Sağlık Bakanlığı'nın gerekli önlemleri alması gerektiğini söyledi.

Gürkut şöyle devam etti:

“Tüm sağlık birimlerindeki (kamu ve özel) ameliyathane, acil servis ve yoğun bakım ünitelerinin çağdaş tıp uygulamaları kılavuzlarına uygun standartlar doğrultusunda denetlenerek yapılandırılması çok önemlidir.

Ülkemizde her ne isim altında olursa olsun her türlü tıbbi uygulamanın uzman sağlık personelleri tarafından yapılması, güzellik merkezleri, tamamlayıcı tıp hizmetleri adı altında ehil olmayan kişilerce tıbbi uygulamalara izin verilmemesi, gerekli yasa çalışmalarının tamamlanması, denetimlerin düzenli ve sürekli olarak yapılması elzemdir. Mevcut durum hasta haklarına aykırı olup, ciddi tıbbi riskler söz konusudur. 

SAĞLIK ÇALIŞANLARI İLE İLGİLİ SORUNLAR

Sağlık alanı diğer tüm çalışma alanlarından farklı, kendine özel şartlar barındırmakta, sağlık çalışanları her geçen gün artmakta olan hasta yükünü her türlü eksikliklere karşın büyük bir özveri ile karşılamaktadır. Hekimlerin görev şartlarının öznel koşullarına rağmen ayrı bir yasalarının olmayışı giderek sağlık sistemini de etkileyecek bir hal almıştır. İvedilikle yapılacak ayrı bir hekim yasası ile, çalışma, eğitim, özlük haklarının düzenlenmesine, verimliliğin artırılmasına ihtiyaç olduğu ortadadır. 

Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarında, sağlık kurumlarının yetersizlikleri etkili olmaktadır. Yıllardan beridir sağlık sistemindeki her türlü aksaklıkta sağlık çalışanlarının sorumlu gösterilmeye çalışılmasının son dönemde giderek artan sağlıktaki şiddet olaylarında etkili olduğunu düşünmekteyiz. 

Kamu hastanelerindeki hekim, hemşire, psikolog, diyetisyen, fizyoterapist, teknik eleman, tıbbi sekreter, güvenlik görevlisi, hasta bakıcı gibi personel eksiklikleri bir an önce tamamlanmalıdır. 

SAĞLIĞIN PLANLANMASI İÇİN…

Ülkemizde sayıları her geçen gün artan tıp fakülteleri ve diş hekimliği fakülteleri mevcuttur. Bu fakültelerde verilen eğitimin standardizasyonu sağlanmalı, gerekli denetimler yapılmalıdır. Fakültelere kabul edilen KKTC uyruklu öğrencilerin sayısı, ülke ihtiyaçları doğrultusunda saptanarak ayarlanmalıdır.

Tıp eğitimi uzun, pahalı ve zordur. Bir hekimin yetişmesinde teknolojik alt yapı, öğretim kadrosu kadar pratik tecrübe edinme de önemlidir. ‘Tababeti sanat’ yapan da pratikte hastaların tedavisinde, muayenesinde, hekim-hasta ilişkilerinde ‘Usta-Çırak’ ilişkisini oluşturan hocalardan öğrencilerin öğreneceği inceliklerdir. Bu nedenle ülkemizdeki hasta sayısı ve çeşitliliğindeki sınırlılık göz önünde bulundurulmalı, fakülte izinleri ve sayıları uygun şekilde kısıtlanmalıdır.

Diğer yandan yetişen hekimlerin ülkemizin gelecek ihtiyaçları doğrultusunda uzmanlaşması için gerekli çalışmalar yapılmalı, burs, iş garantisi vb. özendirici yöntemlerle ihtiyaç alanlarına özendirici yönlendirmeler yapılmalıdır. 

Sağlık alanındaki tüm insan kaynakları için benzer şekilde planlamalar yapılmalı, gelecekte ihtiyaçlarımıza uygun nitelik ve sayıda yetişmiş elemana sahip olmamız şimdiden planlanmalıdır.”

TAŞÇIOĞLU: “NÜFUSU BİLİNMEYEN ÜLKE…”

Tabipler Odası Başkanı Dr. Mustafa Taşçıoğlu, ülkedeki kaçak ve kontrolsüz nüfus yapısına işaret ederek, nüfus rakamını bilmeyen bir ülkede ne hemşirenin ne hastanenin ne doktorun ne okulun ne de kanalizasyonun yeterli olacağını ifade etti.

Taşçıoğlu, ülkede 100 bin öğrenci olduğunun söylendiğini fakat bunların 60 bininin okullarda kaydı bulunduğunu, aradaki 40 bin kişinin ülkede hangi statüde olduğu bilinmeksizin yaşadığını söyledi.

Ülkeye Afrika ülkelerinden gelen öğrencilere sağlık testleri yapılmadığını, geçtiğimiz aylarda bir Türkmen’in cezaevine girdikten sonra AIDS hastalığından yaşamını yitirdiğini belirten Taşçıoğlu, çalışma izinleri alınırken HIV virüsüne karşı tetkiklerin yapılıp yapılmadığını sordu.

Taşçıoğlu, sağlık testlerinin düzgün yapılmaması, kaçak nüfusun kontrol altına alınamaması durumunda ülkenin “Dingo’nun Ahırı”ndan farksız olacağını belirtti.

VARIŞ: “GÜNÜBİRLİK ÇÖZÜMLER”

TIP-İŞ Başkanı Dr. Ahmet Varış da ülkede yaşayan her bireyin eşit, nitelikli, ulaşılabilir ve ücretsiz kamusal sağlık hizmeti alması için çalışmayı görev edinen örgütler olarak güçlerini birleştirdiklerini söyledi.

Varış, sağlık hizmetini alan hastalar ve hizmeti sunan kamu sağlık çalışanlarının yaşadıkları zorlukları dile getirmek için basın toplantısı düzenlendiğini, yıllardır ulusal sağlık politikalarının ülke gerçekleri göz önünde bulundurularak evrensel kriterlere göre oluşturulamadığını, sağlık hizmetlerindeki aksaklıkları bütünlüklü olarak çözmek yerine siyasi kaygılarla sadece günübirlik çözümler hedeflendiğini anlattı.

Devlet hastanelerinin bazı servislerinde görevli hekim sayısının yetersiz olduğunu kaydeden Varış, acil servislerdeki hekim sayısı yetersiz olduğu için ekiplerin oluşturulamadığını, görev yetki ve sorumlulukları dışında olmasına rağmen mecburi hizmetçi ve asistan hekimlerle takviye edilerek hizmetler sürdürülmeye çalıştığını aktardı.

Dr. Varış, acil servislerdeki birçok vardiyada çoğunlukla tek bir hekimin görev yaptığını ve 8 saatlik görev süresi boyunca 200 ile 300 hasta değerlendirdiğini belirterek, “Bu durum hem sağlık çalışanları hem de hizmet bekleyen hastalarımız açısından güvensiz bir ortam oluşturmaktadır.” ifadelerini kullandı.

Varış, acil servislerin hekim ve alt yapı bakımından ivedilikle güçlendirilmesini talep ettiklerini söyleyerek, teşkilat yasalarının güncelleme çalışmalarının da “dostlar alışverişte görsün” anlayışıyla bitmek bilmeyen, sonu gelmeyen bir yola girdiğini savundu.

Esas ve sürekli görevlerde çalışacak kamu sağlık personelinin sayısının yetersiz olmasından dolayı özellikle yardımcı sağlık hizmetlerinin eğitimsiz taşeron eliyle giderilmeye çalışıldığını anlatan Varış, sağlıkta kalite ve verimliliğin olumsuz etkilendiğini, taşeron eliyle esas ve sürekli işlerin yapılmasının endişe verici olduğunu açıkladı.

“SOSYAL DEVLET ANLAYIŞI BU MU?”

Varış şöyle devam etti:

“Bir devlet düşünün ki hastanede yatan hastasına kendi bakamıyor. Devlet hastanesinde yatmakta olan hastaya refakat edecek eğitimli yardımcı sağlık görevlisini temin edemiyor. Hasta yakınları bu hizmeti kendi devletlerinden ücretsiz olarak almak yerine günlüğü 400 TL ödeyip eğitimsiz yabancı uyruklu sözde bakıcı kişilerden alıyor. Sosyal devlet anlayışı bu mudur?

Sağlık hizmetlerindeki personel eksikliği, ihtiyaca göre yapılacak istihdamlarla giderilebilir. Denetimsiz, kalifiye olmayan hasta bakıcılarla değil…

Dünyada ve ülkemizde meydana gelme sıklığı giderek artan şiddet, önemli bir halk sağlığı sorunudur.

Güvenlik eksiklikleri bir yandan sağlık çalışanlarını tehdit ederken bir yandan da sağlık hizmeti sunumunu engeller hale dönüşmüştür. Bu durum sürdürülebilir veya kabul edilebilir değildir.

“HASTANELERİN BİR KISMINDA POLİS YOK”

Tüm uyarılarımıza rağmen halen devlet hastanelerimizin bir kısmında 24 saat boyunca polis bulundurulmamaktadır. Bununla birlikte yeterli sayıda özel güvenlik görevlisi de yoktur.

Onkoloji Hastanesi’nde güvenlik görevlileri mesai saatleri sonrasında olmadığı için elini kolunu sallayan herkes enfeksiyondan korunması gereken kanser hastalarının yanına kadar gidebilmektedir.

Güvenliğin sağlanması servislerin düzenli çalışması, hastanelerin hijyeninin korunması, hastaların daha uygun şartlarda tedavi edilebilmesi için vazgeçilmezdir. Güvenli bir ortamda nitelikli sağlık hizmeti almak herkesin hakkıdır.”

Varış, KKTC’de giderek artan ekonomik krize koşut olarak yurttaşların ücretsiz kamusal eğitim ve sağlık hizmetlerine ihtiyacının da arttığını söyleyerek, ekonomik tedbirler alınırken sağlık hizmetlerinde tasarrufa gidilmesinin faturasının insan yaşamı ile ödendiğini belirtti ve sağlıkta tasarrufun yatırımla, verimliliğin artırılmasıyla, denetimle ve eğitimle yapılabileceğini söyledi.

Varış, tasarruf tedbirleri bahanesiyle ambulans sayılarının azaltılmasının, kamu sağlık merkezlerinin alt yapısının gereken şekilde iyileştirilmemesinin, malzeme eksiklikleri ve ameliyathane sayılarının yetersiz olması nedeniyle hastaların tedavilerinin aksaması, gecikmesi ve çağdaş olmayan koğuşlarda hizmet almasının kabul edilemez olduğunu vurguladı.

“MAĞUSA’DA AMELİYATLAR YAPILAMIYOR”

Mağusa Devlet Hastanesi’nin ameliyathanelerinde 6 ay önce şiddetli yağış nedeniyle meydana gelen hasarın henüz giderilmediği için ameliyatların yapılamadığını söyleyen TIP-İŞ Başkanı Varış, Cengiz Topel Devlet Hastanesi’nde saat 14.00’ten sonra röntgen ve 23.00’ten sonra laboratuvar hizmeti verilemediğini, Girne Devlet Hastanesi’nin alt yapısının artan nüfusa hizmet edecek kapasitede olmadığını bildirdi.

Önceki hükümet döneminde yetersiz personel ve donanımla sağlık ocaklarında geçilen nöbet sisteminin hekimleri yokluklar içerisinde ve angarya çalışmak zorunda bıraktığını anlatan Varış, yoğun bakım ve ameliyathane kapasitelerinin artırılmasını, servislerin tümünün koğuş düzeninden çıkarılmasını talep etiklerini söyledi.

“Sağlıkta doğru organizasyon en büyük tasarruftur.” diyen Varış, son günlerde kamuoyunu meşgul eden “çöpe giden ilaçlar” konusunda da şunları ifade etti:

“16 Temmuz 2018 tarihinde sendikamızın yaptığı basın açıklamasını hatırlayacak olursak, ‘İlaç ve Eczacılık Dairesi’ndeki idari zafiyetten ve otomasyon sistemindeki eksikliklerden dolayı maliyeti yüksek olan ilaç ve tıbbi malzemeler çöpe giderken enfeksiyon ve kanser ilaçlarında eksiklikler yaşanmaktadır.’ demiştik.

Üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen üzülerek görüyoruz ki diğer pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da herhangi bir önlem alınmamış, konu kısır polemikler çerçevesinde değerlendirilmiştir.

Yani bir yandan tasarruftan bahsedeceksiniz diğer yandan da ülke bütçesinden alınan milyonlarca liralık ilaç çöpe gidecek. Bir yandan hastalarımız ücretsiz alması gereken ilaçları bulamadığı için kendi ceplerinden harcama yaparak almak zorunda kalacak diğer yandan sizler ihaleler açıp toplu halde ilaç alıp onları topluca çöpe atacaksınız.

İlaç takip sistemi ile ilaç alımlarının ihtiyaca göre yapılması, ilaç eksikliklerinin yaşanmaması ve ilaç israfının yapılmamasını talep ederiz.”

“EKSİKLİKLERİN TAMAMLANMASI İÇİN ANAHTAR ÇALIŞMA BAKANLIĞI’NIN BORÇLARI”

Günümüzde tıp biliminin gelişmesine paralel olarak teknolojik cihaz gereksinimlerinin arttığını ve kamu hastanelerinde MRG gibi bazı cihazların sayısının yetersiz olduğu için bekleme sürelerinin uzadığını söyleyen Varış, bekleme sürelerinin kısaltılmasının yolunun eksik cihazların tamamlanması, arızalı olanların tamiri, cihazı kullanan sağlık çalışanlarının sayılarının artırılması olduğunu kaydetti.

Tıp-İş Başkanı Dr. Ahmet Varış, eksik cihaz, personel ve alt yapının nasıl ihtiyaca cevap verecek duruma getirilebileceğini de anlatarak bunun için Çalışma Bakanlığı’nın Sağlık Bakanlığı’na olan borçlarını ödemesi gerektiğini belirtti.

Varış konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı’na olan borçlarını 1995 yılından itibaren ödememiştir. Bu durum Sayıştay Başkanlığı’nın 2016 yılında yayınladığı raporda da belirtilmekte ve Sayıştay, kamu sağlık merkezlerinden hizmet alan sosyal sigortalı hastalarla ilgili gerekli faturalandırmanın Sağlık Bakanlığı tarafından yapılıp Sosyal Sigortalar Kurumu’nun gerekli ödemeleri düzenli olarak yapmasını önerilmektedir. 2000-2017 yılları arasında Çalışma Bakanlığı’nın Sağlık Bakanlığı’na olan borçlarının toplamı 500 milyon Türk Lirası’dır. Bizler bu paraların Sağlık Bakanlığı tarafından bir an önce tahsil edilip, kamu sağlık merkezlerinin alt yapısına harcanmasını, sayısı yetersiz olan cihazların alınmasını ve tam ücretsiz nitelikli sağlık hizmetlerinin yurttaşlarımıza sunulmasını beklerken, idare bu konuyla ilgili hiçbir adım atmamıştır.

Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı bazı özel sağlık kuruluşlarıyla anlaşma yapıp ‘Kısmi Genel Sağlık Sigortası’ adı altında bazı tetkikler için yarı yarıya ödeme yapılacağını; diğer bir deyişle yapılan tetkiklerin ücretinin yarısının sosyal sigortalar kurumu diğer yarısının ise hasta tarafından ödeneceğini kamuoyuna duyurmuştur. Bizler ana motor kamu sağlık merkezlerine ek olarak özel sağlık merkezlerinin de hizmet vereceği bir düzenlemenin karşısında değiliz. Ancak sigortaların devlete bu kadar borcu varken, kamu sağlık merkezleri yatırımdan yoksun eksikliklerle boğuşurken, devletin bazı özel sağlık merkezleri ile anlaşma yapmayı öncelikleri arasına almasını doğru bulmuyoruz. İzlenmesi gereken sıra şudur: Önce sigortalar devlete olan borçlarını ödesin, devlet kamu sağlık merkezlerini güçlendirsin, sonra özel sağlık kurumlarıyla anlaşmalar yapılsın.

“SAĞLIK ÖZELLEŞTİRİLEMEZ… DEVLET HASTANELERİ GÜÇLENDİRİLMELİ”

Soruyoruz: Niyetiniz ülkemizde devletin yükümlülüğünde olan sağlık hizmetlerini özelleştirmek ve yurttaşların sırtına yüklemek mi? Unutulmamalıdır ki sosyal güvenlik bir ülkenin bugünüdür ve aynı zamanda geleceğidir. Sağlık en temel insan hakkıdır. Sağlık özelleştirilemez. Halkın hastaneleri güçlendirilmelidir.”

İMGE: “ERİŞİLEBİLİR, ÜCRETSİZ, KALİTELİ KAMUSAL SAĞLIK HİZMETİ İVEDİLİKLE DEVLET POLİTİKASI HALİNE GELMELİ”

Evrensel Hasta Hakları Derneği Başkanı Emete İmge ise sıralanan sorunların tümünün çözümünün ve bir toplumun en temel ihtiyacı olan modern, erişilebilir ve güvenli sağlık hizmetinin, ancak ilgili tüm tarafların bir araya gelip güç birliği yapmasıyla sağlanabileceğini belirtti.

Sağlık hizmeti alanlarla sağlık çalışanları arasında bir köprü olmayı hedeflediklerini söyleyen İmge, hasta haklarının en temeli olan sağlığa erişim hakkı, güvenlik hakkı ve mahremiyet hakkı ihlallerine yol açan sorunların büyük bir kısmının, kamu sağlık hizmetlerine aktarılan kaynağın yetersizliği, başta ilaç olmak üzere her türlü kaynak israfı ve var olan kaynakların etkin kullanılamamasından kaynaklandığını ifade etti.

Yaşanan hak ihlallerinin birinci muhatabının devlet olduğunu hatırlatan İmge, yasa yapma gücünde olan siyasilerin sağlık sektörünün ihtiyaç duyduğu tüm yasaları, başta Hasta Hakları Yasası olmak üzere Meclis gündemine getirmesini ve ivedilikle yasalaştırmasını talep etti.

Sosyal devlet anlayışının yapı taşı olan erişilebilir, ücretsiz, kaliteli kamusal sağlık hizmetinin ivedilikle devlet politikası haline gelmesi ve bu yönde acil eylem planı oluşturulmasını da talep eden İmge, yurttaş odaklı bir sosyal devlette sağlık hizmetlerinin ücretsiz olması gerektiğini anlattı.

İmge açıklamasında, “Sosyal devlet olmanın başlıca göstergelerinden biri devletin sağlık hizmetlerini ücretsiz, adil ve kaliteli bir şekilde sunabilmesidir. Bu vesileyle bugün burada hekim örgütleriyle birlikte ücretsiz, erişilebilir ve kaliteli kamusal sağlık hizmetleri için hükümeti kaynaklarımızın etkin kullanımı ve adil dağılımı için acilen harekete geçmeye çağırırız.” ifadelerini kullandı.

Bu haber toplam 2020 defa okunmuştur
İlgili Haberler