
"Davacı"!
Lefke’de çiftçilikle uğraşan Erol Baycan, Facebook’ta, Cumhurbaşkanlığı makamındaki Ersin Tatar’a yönelik paylaşılan “sirk maymunu” gönderisini paylaştığı gerekçesiyle, 5 yıla kadar hapis cezası öngören “Cumhurbaşkanına Hareket” suçlamasıyla yargılanıyor
Ertuğrul SENOVA
Bir sabah uyanıp telefona baktı, sosyal medyada karşısına çıkan bir paylaşıma güldü. Üzerine “Günaydınlar, galimera” yazıp paylaştı. O günden beri hayatı bir davanın gölgesinde geçiyor…
Lefke’de çiftçilikle uğraşan 57 yaşındaki Erol Baycan, Facebook’ta, Cumhurbaşkanlığı makamındaki Ersin Tatar’a yönelik paylaşılan “sirk maymunu” gönderisini yeniden paylaştığı gerekçesiyle, 5 yıla kadar hapis cezası öngören “Cumhurbaşkanına Hareket” suçlamasıyla yargılanıyor…
Davaya konu olan gönderi; 2022 yılında, “Kıbrıs İlan Panosu” isimli bir Facebook grubunda, “Lefkoşa’dan Sesler” adlı bir kullanıcı tarafından paylaşıldı.
Gönderide, Ersin Tatar’ın ‘puşi’ takıp yere çömeldiği bir fotoğrafının üzerinde, “Kafesinde beslenen sirk maymunumuz Lefkoşa’da evden kaçmıştır. Çok soytarı ve cana yakındır. Görenlerin, sahibi Türkiye Elçiliğine haber vermeleri rica olunur.” İfadeleri yer alıyor.
Gönderiyi “Günaydınlar, galimera” notuyla yeniden paylaşan Erol Baycan, 2022’den bu yana “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla yargılanıyor. ‘Fasıl 154 Ceza Yasası’ kapsamında açılan davada, Baycan 3 yıldır haftada bir gün polise ispat-ı vücutta bulunmak zorunda bırakıldı.
3 yıldır süren dava, sosyal medyada yapılan bir paylaşımı yeniden paylaşmanın suç sayılması üzerinden, ifade özgürlüğü sınırlarının nereye kadar daraltıldığını gözler önüne seriyor.
Anımsanacağı üzere 2023 yılında da Sabit Parsel isimli yurttaş, yine Tatar’a yönelik, “Adanın maskarası, TC’nin soytarısı olma yolunda devam. Bu ada senden utanç duyuyor” paylaşımı üzerine yargılanmış, “davacının” yani Ersin Tatar’ın, mahkemede şikâyetini bizzat dile getirmesini talep etmesi üzerine dava geri çekilmişti…
Tatar’ın, ifade özgürlüğüne kaşı açmış olduğu bir diğer dava ise YENİDÜZEN’e karşı…
Benzer davalar, düşünce ve eleştiri hakkının cezalandırılmasına dair endişeleri artırıyor.
Yarın ilk duruşması yapılacak dava öncesinde konuşan Erol Baycan, süreci YENİDÜZEN’e anlattı; “sıradan bir sosyal medya paylaşımının nasıl yargılamaya dönüştüğünü” aktardı.
“Sabahtan kalktım, telefona baktım ve paylaşımı gördüm.
Gülmekten ölüyordum, paylaştım”
Baycan, hakkında üç yıldır süren davanın temelini oluşturan paylaşımı nasıl gördüğünü ve neden paylaştığını anlatırken, yaşadıklarının hâlâ kendisine tuhaf geldiğini söylüyor. O sabahı şöyle hatırlıyor: “Sabahtan kalktım, telefona baktım ve paylaşımı gördüm. Gülmekten ölüyordum. Facebook’taki bir sayfanın paylaşımıydı. Ben de paylaştım. Hakkımda dava açıldı, iki buçuk yıldır haftada bir ispati vücut için polise gidiyorum.”
Teminata bağlandığı süreçte, savcının “yurtdışına çıkışını da yasaklanmasını” istediğini anlatan Baycan, “Savcının bu talebi yargıç tarafından uygun görülmedi” diyor ve ekliyor:
“Yargıç işime, aileme, çocuklarıma işaret etti. Aksi halde yurtdışına çıkışım da yasaklanacaktı.”
“Rejimi yıkmak için gizli ittifak oluşturmak”
Baycan, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla yargılandığı süreçte, kendisine yönelik daha ağır bir iddianın da hazırlandığını ifade ediyor.
Savcılığın, “rejimi yıkmak için gizli ittifak oluşturmak” suçlamasıyla ikinci bir dava açmak istediğini ancak delil bulunamadığı için bu iddianın geri çekildiğini söylüyor:
“Rejimi yıkmak için gizli ittifak oluşturmak” dediler. Ama altını dolduramadılar, savcılık bu davadan vazgeçti.”
“Karakola vardığımda tüm polisler gülüyordu”
Paylaşımın üzerinden yaklaşık bir ay geçtikten sonra polisin kendisini aradığını söyleyen Baycan, yaşadığı süreci şaşkınlıkla hatırlıyor.
Şikâyet üzerine karakola çağrıldığını, oraya vardığında ise polislerin tavrının dikkat çekici olduğunu ifade ediyor:
“Hakkınızda şikayet var karakola gelin dediler. Gittim. Karakola vardığımda tüm polisler gülüyordu. İfademi aldılar. Benim yazdığım hiçbir şey yok. Sadece yeniden paylaştım, üzerine de ‘günaydın, kalimera’ yazdım. Paylaşımı paylaşmanın da suç olduğunu bilmiyordum. Yasaksa, özür dilerim dedim.”
Tatar ile ilk ve tek tanışıklığı:
“Sana ne ama, sen ne anlan bu işlerden”
Baycan, kendisini kimin şikâyet ettiğini hâlâ bilmediğini söylüyor. Ersin Tatar ile daha önce bir tanışıklığı olup olmadığına dair soruya ise dikkat çeken bir anıyla yanıt veriyor.
Olay, Tatar’ın Başbakan olduğu dönemde yaşanmış:
“Ersin Tatar’ın Başbakan olduğu dönemde, Girne’de bir restorana gittim. Masaların üzerinde kediler, köpekler yatıyordu. O dönem Girne Belediyesi’nde UBP iktidardaydı. UBP’den bir arkadaşı aradım, bu meseleyi kime şikâyet edeyim dedim. O da bana ‘Dur vereyim sana Başbakan Ersin Tatar’ın numarasını da mesaj at’ dedi. Ben de attım. Dedim ki Sayın Başbakan, turistik bölgede kediler, köpekler masada, bir çözüm bulunmalı. O da bana mesaj olarak karşılığında, ‘Sana ne ama, sen ne anlan bu işlerden’ gibi bir yanıt yazdı. Tek tanışıklığımız bu.”
“Onlar gibi düşünürsek örnek yurttaş, aksini düşünürsek Rumcu”
Bir Facebook gönderisini yeniden paylaştığı gerekçesiyle üç yıldır yargılanan bir yurttaş olarak, yaşadıklarını ifade özgürlüğü bağlamında değerlendiren Baycan, duygularını şöyle dile getiriyor:
“Alıştık böyle şeylere artık. Ne konuşma, ne eleştirme, ne de yorum yapma hakkımız var. Kendi bağımsız fikirlerini söyleyemezsin. Sabit fikirlerin dışına çıktığın zaman Rumcu, Türk düşmanı olursun. İlle onlar gibi düşünüp konuşacağız, onlar gibi itaatkâr olacağız. O zaman örnek yurttaş oluruz. Ama hakkımızı ararsak, eleştirirsek, doğruları söylersek o zaman terörist oluyoruz.”
