
Çevreye 'anayasal' koruma
Yeni Anayasa 'çevre' konusunda devlete ağır yükümlülükler getirecek. Anayasa değişikliği ile gündeme gelecek sorumluklar hem ülkeyi yönetenleri hem de her bireyi çevre konusunda 'sorumlu' kılacak.
Yeni Anayasa 'çevre' konusunda devlete ağır yükümlülükler getirecek. Anayasa değişikliği ile gündeme gelecek sorumluklar hem ülkeyi yönetenleri hem de her bireyi çevre konusunda 'sorumlu' kılacak.
NE DEĞİŞECEK?
• Denizi, karayı veya havayı kirletmek Anayasa’ya aykırı olacak.
• Çevreyi kirletmek suç olarak düzenlenebilecek, yürütmeye, idareye ve Başsavcılığa da, bu suçları işleyenleri takip etme ve yargıya sevk etme yükümlülüğü gelecek.
• “Biyolojik çeşitliliği korumak” da devletin, gerçek ve tüzel kişilerin ödevleri arasında sayılacak.
• KKTC’nin neresinde yaşadığına ve vatandaş olup olmadığına bakılmaksızın her kişi, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını ve biyolojik çeşitliliği korumak ve çevre kirlenmesini önlemek amacıyla yetkili makamlara ve mahkemelere başvurma hakkına sahip olacak.
• Devlet, çevre ile ilgili tüm faaliyetlerini, kirleten öder, önleyicilik ve katılımcılık ilkeleri çerçevesinde yürütecek.
• Devlet, milli parklar oluşturulması ve milli parkların korunması amacıyla gerekli önlemleri alacak.
Meltem SONAY
Yerel Seçimlerle birlikte referanduma sunulacak Anayasa Değişikliği’nin ‘Çevreyle ilgili’ maddesi, çevreyi, denizi, havası, karasıyla ‘Anayasal Koruma’ altına alırken, ‘Biyolojik çeşitliliği’ korumayı da insanların yanı sıra, devletin ödevi sayıyor.
Biyologlar Derneği Başkanı Hasan Sarpten, yürürlükteki Anayasa’nı çevreye ilişkin maddesindeki eksikliklerin, sıkıntıların yıllardır hissedildiğini ve dillendirildiğini belirtirken, değişikliğin çevreyle ilgili maddeyi çok daha ileriye taşıdığını ve çok güzel düzenlemeler içerdiğini kaydetti.
40. Madde’yle getirilen yeni düzenlemeler;
CTP-BG Milletvekili, Anayasa değişikliğine İlişkin çalışmanın mimarlarından Tufan Erhürman, değişiklikler arasında Anayasa’nın çevreyle ilgili 40. Maddesi’yle getirilen yeni düzenlemeleri anlattı.
Denizi, karayı veya havayı kirletmek Anayasa’ya aykırı!
Değişiklikten önce, yürürlükteki Anayasa ile yalnızca su alanları anayasanın koruması altına alınmışken, değişiklikten sonra, yalnızca su alanları değil, kara ve hava da anayasanın koruması altına alındı.
Artık insan sağlığını bozacak veya doğa varlıklarını tehlikeye düşürecek nitelikteki sıvı, gaz ve katı maddelerin denizlere, karaya veya havaya akıtılması veya dökülmesi anayasaya aykırı olacak.
Anayasa koyucu, bu düzenlemeyle yasa koyucuya, bu tip eylemleri suç olarak düzenleme, yürütmeye, idareye ve Başsavcılığa da, bu suçları işleyenleri takip etme ve yargıya sevk etme yükümlülüğü de getirdi.
“Biyolojik çeşitliliği korumak” ödev…
Anayasa’nın (3)’üncü fıkrasında, çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını korumanın ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin, gerçek ve tüzel kişilerin ödevi olduğu düzenlemesinde yapılan değişiklikle, “biyolojik çeşitliliği korumak” da Devletin, gerçek ve tüzel kişilerin ödevleri arasında sayıldı.
Ayrıca bu fıkraya yapılan eklemeyle, “herkes”in, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını ve biyolojik çeşitliliği korumak ve çevre kirlenmesini önlemek amacıyla yetkili makamlara başvurma ve dava açma hakkına sahip olduğu da düzenlendi.
Herkes, nerede olursa olsun dava açabilecek…
Bu eklemeyle, KKTC’nin neresinde yaşadığına ve vatandaş olup olmadığına bakılmaksızın her kişi, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını ve biyolojik çeşitliliği korumak ve çevre kirlenmesini önlemek amacıyla yetkili makamlara ve mahkemelere başvurma hakkına sahip kılındı. Bu ekleme sayesinde artık örneğin Lefke’de yaşayan bir kişi (vatandaş olsa da olmasa da) Karpaz’da yapılması planlanan bir yatırımın çevre sağlığını ve biyolojik çeşitliliği tehdit edeceği iddiasıyla yetkili makamlara başvurabilecek ve dava açabilecek. Aynı şekilde her kişi, çevrenin geliştirilmesi için yapılması gerekenlerin yapılması ihmal edildiği gerekçesiyle yetkili makamlara başvurabilecek ve idari dava açıp bu ihmalin sonlandırılmasını isteyebilecek.
“Önleyicilik”, “kirleten öder” ve “katılımcılık” anayasal ilke…
Çevre ile ilgili maddeye eklenen yeni (4)’üncü fıkrayla çevre ile ilgili tüm uluslararası hukuk metinlerinde yer alan Çevre Hukukunun üç temel ilkesi, “önleyicilik”, “kirleten öder” ve “katılımcılık” ilkeleri anayasal ilke haline getirildi.
Devletin tüm organlarının (yasama, yürütme, idare, yargı) tüm faaliyetlerini bu ilkeler çerçevesinde yürütmekle yükümlü oldukları düzenlendi. Bu düzenlemeden hareketle, yasama yasa çıkarırken, yürütme ve idare bu yasaları uygularken, yargı da uyuşmazlıkları çözerken bu ilkeler çerçevesinde hareket etmekle yükümlü kılındı. Dolayısıyla, bu ilkeleri dikkate almayan bir yasa ve bu ilkeler dikkate alınmaksızın yapılan idari işlemler anayasaya aykırı olacak.
Çevre sağlığını ve biyolojik çeşitliliği korumak ve çevre kirlenmesini önlemek amacıyla açılan davalar çevrenin henüz kirlenmemiş olduğu gerekçesiyle reddedilemeyecek, yürütme ve idare, çevreyi etkileyecek tüm kararların alınması süreçlerine yurttaşların katılmasını sağlamakla yükümlü olacak, bu katılım sağlanmadan alınan kararlar hukuka aykırı hale gelecek ve dava konusu olması halinde iptal edilecek.
‘Devletin milli parkları korumak için gerekli önlemeleri almaması hukuka aykırı hale geldi…’
Son fıkrada yapılan değişiklikle ise, yalnızca milli parkların oluşturulmasının değil, korunmasının da devletin yükümlülüğü olduğu düzenlendi. Bu düzenlemeyle Devletin milli parkları korumak için gerekli önlemeleri almaması hukuka aykırı hale geldi.
Dolayısıyla bu değişiklikten sonra herkes, Devletin bu önlemleri alması için yetkili makamlara ve yargıya başvurabilecek.
-----------------------------------------------
Biyologlar Derneği Başkanı Sarpten: “Oldukça ilerleme sağlayacak düzenlemeler…”
Anayasa’nın çevreye ilişkin 40. Maddesindeki eksikliklerin yıllardır hissedildiğini ve dile getirildiğini, açılan davalarda sıkıntılar yaşandığını aktaran Biyologlar Derneği Başkanı Hasan Sarpten, değişiklik maddesinin mevcut düzenlemeden çok daha ileri açılımlar içerdiğini belirtti.
Anayasa Değişikliği hazırlanırken ilgili komite çalışmalarına davet edildiklerini, görüşlerinin alındığını ve bu görüşlerin komiteden oybirliğiyle geçen taslakta da yer aldığını ifade eden Sarpten, komiteden çıkan ilk önerinin çok daha iyi noktada olduğu görüşünü belirtti.
Meclis’ten oy birliği ile geçen değişikliğin, ilk taslaktan biraz daha geri olmakla birlikte, yürürlükteki düzenlemeden çok daha ileri noktada olduğunun altını çizen Sarpten, değişikliğin oldukça ilerleme sağlayacak düzenlemeler içerdiği kaydetti.
Çevreyle ilgili düzenlemenin, çevreyi, denizi, havası, karasıyla ‘Anayasal Koruma’ altına alırken, ‘Biyolojik çeşitliliğin’ de kapsama girdiğini ifade eden Sarpten, dava açma konusundaki düzenlemenin de olumlu olduğuna işaret etti.
-------------------------------------------------------------
Çevrenin korunması ile ilgili Meclisten Oy Birliğiyle Geçen Madde:
(1) Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
(2) Gerçek veya tüzel kişiler, hiçbir amaçla, insan sağlığını bozacak veya doğa varlıklarını tehlikeye düşürecek nitelikteki sıvı, gaz ve katı maddeleri çevreye akıtamaz veya dökemez.
(3) Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını ve biyolojik çeşitliliği korumak ve çevre kirlenmesini önlemek, Devletin, gerçek ve tüzel kişilerin ödevidir. Herkes, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını ve biyolojik çeşitliliği korumak ve çevre kirlenmesini önlemek amacıyla yetkili makamlara başvurma ve dava açma hakkına sahiptir.
(4) Devlet, çevre ile ilgili tüm faaliyetlerini, kirleten öder, önleyicilik ve katılımcılık ilkeleri çerçevesinde yürütür.
(5) Devlet, milli parklar oluşturulması ve milli parkların korunması amacıyla gerekli önlemleri alır.

















