1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. “Bu tür uygulamalar Tatar’a seçim kazandıracak bir toplum yaratamayacak”
“Bu tür uygulamalar Tatar’a seçim kazandıracak bir toplum yaratamayacak”

“Bu tür uygulamalar Tatar’a seçim kazandıracak bir toplum yaratamayacak”

Siyaset bilimci, sosyolog ve psikolog UBP-DP-YDP Hükümeti’nin “seçim yatırımları” kapsamında aldığı skandal kararların geleceğe etkilerini YENİDÜZEN’e yorumladı; bu tür uygulamaların Tatar’a seçim kazandıracak bir toplum yaratamayacağı vurgulandı.

A+A-

Recep DAL

UBP–DP–YDP Hükümeti’nin seçim yasaklarına günler, hatta saatler kala aldığı skandal kararlar toplumda büyük tepki toplamaya devam ediyor. 600 kişiye silah ruhsatı verilmesi, 129 kişinin “KKTC” yurttaşı yapılması, partizanca istihdamlar ve kaldırılan ihraç emirleri, yalnızca gündemi sarsmakla kalmadı; uzmanlar, bu adımların sosyolojik, psikolojik ve siyasal olarak derin ve kalıcı etkiler yaratacağı konusunda uyardı.

YENİDÜZEN, alınan skandal kararların olası etkilerini siyaset bilimci, sosyolog ve psikoloji uzmanlarına sordu.

Gelen yanıtlar, mevcut tabloyu daha da vahim bir şekilde ortaya koydu. Uzmanlar, hükümet tarafından atılan bu adımların uzun vadede derin yaralar açacağına dikkat çekti.

Sosyolog ve Siyasal Bilgiler Uzmanı Hakan Gündüz, devletin tüketildiğini, dağıtacak çok az şey kaldığına vurgu yaptı; “Hükümet bu nedenle silah ruhsatı gibi farklı yöntemlerle oy devşirmeye çalışıyor.” dedi.

Çıkar uğruna iradesini değiş tokuş eden bir toplum kesimi yaratıldığına dikkat çeken Gündüz, “Bu kesimdeki her birey artık her şeyi istemeyi kendinde hak görüyor.” ifadelerini kullandı.  

Gündüz, ayrıca, hükümet ortaklarının büyük bir hesapsızlık ve vizyonsuzlukla kendi seçmeninde bile ciddi bir negatif enerji yarattığını belirtti.

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Öğretim Üyesi, Siyaset Bilimci Prof. Dr. Sertaç Sonan ise alınan kararların Cumhurbaşkanlığı seçiminde avantaj sağlama amacıyla yapıldığını belirtti.

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Sonan, koalisyon ortaklarının iktidar gücünü kullanarak kamu kaynaklarını istismar ettiğini, hukuk tanımazlık, adaletsizlik, partizanlık ve kötü yönetimin ayyuka çıktığını söyledi.

Seçim yasaklarından hemen önce alınan kararların da bu yozlaşmanın bir devamı olduğunu ifade eden Sonan, bu pervasızlığa toplumsal bir reaksiyon verilmesi gerektiğini, bunun en kolay yolunun ise seçmenin kamu kaynaklarını siyasi amaçlarla istismar edenleri oylarıyla cezalandırması olduğunu kaydetti.

Kıbrıs Türk Psikologlar Derneği Başkanı, Uzman Psikolog Eşmen Tatlıcalı da bireysel silahlanmanın en uç noktada şiddet anlamına geldiğini vurguladı. Tatlıcalı, “Silahlanmanın önüne geçen düzenlemelerin yapılması yerine tam tersi 600 kişiye daha silah taşıma izin verilmesi oldukça ürkütücü görülmektedir.” dedi.

Silah taşımanın toplumda şiddeti normalleştirme tehlikesi taşıdığını belirten Tatlıcalı, “Silah taşımanın yaygınlaşması, toplumda şiddetin normalleşmesine yol açabilir. Bireyler, silahın bir güç sembolü olarak algılanması durumunda, şiddete başvurmayı daha kabul edilebilir bir davranış olarak görebilirler.” ifadelerini kullandı.

Silah ruhsatlarının seçim yatırımı olarak dağıtılmasının yeni sosyal normlar yaratacağına dikkat çeken Tatlıcalı, “Silahın bir statü sembolü haline gelmesi, bireylerin silah taşıma isteğini artırabilir. Bu durum, gençler ve çocuklar arasında silah kullanma kültürünün yayılmasına yol açabilir ve ruhsal sağlığı olumsuz etkileyebilir.” uyarısında bulundu.

Sosyolog Hakan Gündüz:

“Devlet tüketildi, dağıtacak çok az şey kaldı”

YENİDÜZEN’e konuşan Sosyolog ve Siyasal Bilgiler Uzmanı Hakan Gündüz, seçim öncesinde alınan kararların alışıldık bir tabloyu işaret ettiğini söyledi. Her bakanlığın kendi elindeki imkânları “son anda” dağıttığını belirten Gündüz, bu uygulamaların gün yüzüne çıktıkça daha fazla skandalın ortaya çıkacağı uyarısında bulundu.

Sosyolog Gündüz, devletin adeta tüketildiğine ve artık dağıtacak çok az şeyin kaldığına vurgu yaprak, “Bu yüzden hükümet, oy devşirmek için silah ruhsatı gibi farklı yöntemlere başvuruyor.” dedi. Olmadık istihdamların ve vatandaşlıkların gündeme getirildiğini kaydeden Gündüz, üstelik bu dağıtımların kendi taraftarlarını bile tatmin edemediğini söyledi.

Koalisyon ortaklarının hem kendi aralarında hem de parti içlerinde krizler yaşadığını vurgulayan Gündüz, “Sonuç olarak, iradesini çıkar uğruna değiş tokuş eden bir toplum kesimi yarattık. Bu kesimdeki her birey de her şeyi istemeyi kendinde hak görüyor.” ifadelerini kullandı.

“Tatar, Türkiye’den topyekûn destek alamayacak”

Gündüz, Ersin Tatar’ın son Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi bu seçimde de Türkiye desteğini ön plana çıkaracağına dikkat çekti. Tatar’ın bir önceki seçimde olduğu gibi ‘Türkiye beni destekliyor’ söylemiyle seçmeni ikna etmeye çalışacağını belirten Gündüz, bu kez durumun farklı olduğunu dile getirdi.

Türkiye’de AKP ve MHP arasında yaşanan büyük kavganın Kıbrıs’ın kuzeyine de yansıyacağına dikkat çeken Gündüz, Tatar’ın iktidardan bütünlüklü bir destek alamayacağını belirtti. Bu nedenle yaşanacak paniklerin yeni garipliklere yol açacağını öngören Gündüz, “Kısaca, bu tür uygulamalar ve Türkiye kaynaklı bazı girişimler Tatar’a seçim kazandıracak bir toplum yaratamayacak. Kazanabilir, ama kazansa bile bu şu an yapılanlar nedeniyle olmayacak.” diye konuştu.

“Silah ruhsatı kararının sonu yok”

Gündüz, 600 kişiye verilen silah ruhsatı kararını da eleştirdi. Mevcut toplumsal güvenlik ortamının zaten ciddi riskler içerdiğini belirten Gündüz, verilen ruhsatların bu risk yanında “devede kulak” kalacağına dikkat çekti.

“Öyle bir ortam var ki evinizde, işyerinizde, markette, yürüyüş yaparken kısaca her yerde her türlü saldırıya uğrayabilir; can ve mal kaybına uğrayabilir, vücut bütünlüğünüzü kaybedebilirsiniz.” diyen Gündüz, yurttaşların mevcut ortamda her türlü güvenlik sıkıntısını yaşayabileceğine dikkat çekti.

“Serhat Akpınar yaşadığımız riskleri acemice ama doğru bir şekilde yazmış”

Gündüz, hükümet ortağı Demokrat Parti’nin (DP) Genel Sekreteri Serhat Akpınar’ın konuya ilişkin açıklamalarını hatırlatarak, “Serhat Akpınar’ın itirafı da farkında olmasa da bu yöndedir. Açıklamasında yaşadığımız riskleri acemice ama doğru bir şekilde yazmış.” yorumunda bulundu.

Verilen silah taşıma izinlerini ironik bir dille eleştiren Gündüz, “O zaman yapılması gereken sadece 600 kişiye değil, ABD’de olduğu gibi silah edinmenin koşullarını her bireye serbest bırakmaktır. Mademki risk bu kadar büyük ve bu ruhsatlar güvenlik temellidir, o zaman ben de kendi güvenliğimi sağlamak için tabanca, yivli tüfek, hatta el bombası alabilmeliyim.” dedi

Gündüz, bu yaklaşımın sonunun olmadığını vurgulayarak, “Devlet güvenliği sağlamaktansa, temel güvenlik riski var diye silah ruhsatı dağıtıyorsa ve böyle şuurdan yoksun gerekçeler ortaya koyuyorsa, o hâlde herkese her türlü silah izni verilsin.” diye konuştu. 

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Sertaç Sonan:

“Kamu kaynakları seçim malzemesi oldu”

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi, Siyaset Bilimci Prof. Dr. Sertaç Sonan da YENİDÜZEN’e yaptığı açıklamada, yaşananları seçimlere yönelik bir “avantaj arayışı” olarak yorumladı.

Sonan, “Kuşkusuz, bunların hepsi de önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde avantaj elde etmeye yönelik yapılan uygulamalar” diyerek, koalisyon ortaklarının iktidar gücünü kullanarak kamu kaynaklarını istismar ettiğini söyledi.

Siyasi tarihimize bakıldığında bu tür uygulamaların yeni olmadığını belirten Sonan, 1976’daki ilk çok partili seçimlerden itibaren bu yöntemlerin kullanıldığını hatırlattı. Kıbrıslı Rumlardan kalan “ganimetlerin” dağıtıldığını, sonrasında da istihdam, vatandaşlık ve izinlerin seçim malzemesi haline getirildiğini ifade eden Sonan, patronaj sistemi sayesinde 2003’e kadar kesintisiz sağ iktidarların devam ettiğini söyledi.

“Hukuk tanımazlık ve kötü yönetim ayyuka çıktı”

Sonan, mevcut hükümetin performansını ağır ifadelerle eleştirdi. “Sayısız skandal yaşadığımız bu dönemde, hukuk tanımazlık, adaletsizlik, partizanlık ve kötü yönetim ayyuka çıkmıştır. Seçim yasaklarının hemen öncesinde yapılanlar da bu yozlaşmanın bir devamı niteliğindedir.” diyen Sonan, hükümetin kendi düşük standartlarımızın bile gerisine düştüğünü söyledi.

“Siyaset kurumuna olan güven ciddi şekilde eridi”

Siyaset kurumuna olan güvenin ciddi şekilde eridiğini vurgulayan Sonan, bunun en somut göstergesinin seçime katılım oranlarındaki düşüş olduğunu kaydetti. Seçmenin siyasete duyduğu güvensizliğin anketlere de yansıdığını belirten Sonan, hükümet ve meclisin en az güven duyulan kurumlar arasında yer aldığını söyledi.

Yolsuzluk algısı anketlerinde de mevcut iktidar döneminde belirgin bir kötüleşme yaşandığını hatırlatan Sonan, bunun toplumsal bir reaksiyona ihtiyaç doğurduğunu belirtti.

“Çözüm sandıkta”

Sonan, “Bu pervasızlığa toplumsal bir reaksiyon verilmesi gerekiyor” diyerek seçmenin oyunun önemine işaret etti. Kamu kaynaklarını siyasi amaçlarla istismar edenleri cezalandırmanın tek yolunun sandık olduğunu vurgulayan Sonan, aksi halde bu uygulamaların her seçim döneminde tekrar edeceğini söyledi.

Uzman Psikolog Eşmen Tatlıcalı:

“Hükümetin şiddeti kolaylaştıran kararlar alması son derece üzücü”

Kıbrıs Türk Psikologlar Derneği Başkanı, Uzman Psikolog Eşmen Tatlıcalı’nın konuyla ilgili YENİDÜZEN’e yaptığı değerlendirmede, bireysel silahlanmanın ciddi bir güvenlik ve yaşam hakkı sorunu olduğunu vurguladı.

Tatlıcalı, “Günümüzde şiddet sınır tanımayan bir biçimde toplumsal ve bireysel boyutta artmaktadır. Şiddetin en uç noktası olan bireysel silahlanma son derece önemli bir güvenlik ve yaşam hakkı sorunu olarak varlığını devam ettirdiğini bilmekteyiz.” dedi.

Tatlıcalı, devletin ve ilgili kurumların asli görevinin toplumsal barışı sağlamak ve vatandaşları şiddetsiz bir ortamda yaşatmak olduğunu hatırlatarak, “Temel işlevi ülke insanlarının güvenliğini sağlamak, toplumsal barışı güçlendirmek ve ülke insanlarını şiddetin olmadığı bir dünya içinde yaşatmak olan devleti idare eden hükümetin ve ilgili kurumlarının şiddeti kolaylaştıran veya artıran kararlar alması son derece üzücü ve bu düzenlemeleri bir psikolog olarak anlamak oldukça güçtür.” ifadelerini kullandı.

“600 kişiye silah ruhsatı verilmesi ürkütücü”

600 kişiye daha silah ruhsatı verilmesini “ürkütücü” olarak nitelendiren Tatlıcalı, bu kararın toplumdaki güvenlik algısını doğrudan etkilediğini söyledi. Tatlıcalı, “Silahlanmanın önüne geçen düzenlemelerin yapılması yerine tam tersi 600 kişiye daha silah taşıma izin verilmesi oldukça ürkütücü görülmektedir. Silah taşıma izni verilen bireylerin varlığı, toplumda güvenlik algısını etkileyebilir. Bazı insanlar, bu durumun kendilerini daha güvende hissetmelerine yol açacağını düşünebilir. Ancak, diğerleri için bu durum, çevrelerinde silah taşıyan kişilerin bulunmasından dolayı bir tehdit hissi yaratabilir.” diye konuştu.

“Şiddetin normalleşme riski var”

Silah taşımanın toplumda şiddeti normalleştirme riski taşıdığı uyarısında bulunan Tatlıcalı, şunları kaydetti:

“Silah taşımanın yaygınlaşması, toplumda şiddetin normalleşmesine yol açabilir. Bireyler, silahın bir güç sembolü olarak algılanması durumunda, şiddete başvurmayı daha kabul edilebilir bir davranış olarak görebilirler. Bu durum, şiddet olaylarının artmasına ve toplumda genel bir güvensizlik ortamının oluşmasına sebep olabilir.

Bireylerde korku ve kaygı duygularını tetikleyebilir. İnsanlar, silah taşıyan bireylerin potansiyel olarak tehlikeli olabileceğinden endişe edebilirler. Bu durum, günlük yaşamda huzursuzluk ve güvensizlik hissine yol açabilir. Bu çelişkili duygular, bireylerin psikolojik durumunu karmaşık hale getirebilir. Silah kullanımı arttıkça silahlı suçların arttığını hem bilimsel olarak hem de yaşanan acı örneklerle ortaya konulmuştur.”

Tatlıcalı, silahlanmanın kültürel boyutuna da işaret ederek, “Özellikle silahlanmanın gelenek, görenek ve erkekliğin gereği gibi gösterilerek hoş görüldüğü, hatta özendirildiği, kültürel yapı içinde, 600 kişiye silah taşıma izni verilmesi, şiddetin giderek yaygınlaşması, elinde silah gücü taşıyan bireyin bir sorun çözme yöntemi olarak silahı kullanması ve kendi adaletini yaratması gibi sonuçlar doğuracak, şiddet sarmalının giderek büyümesine yol açacaktır.” dedi.

Silah ruhsatlarının seçim yatırımı olarak dağıtılmasının yeni sosyal normlar yaratacağına dikkat çeken Tatlıcalı, bunun özellikle gençler ve çocuklar arasında tehlikeli bir silah kültürünü besleyebileceği uyarısında bulundu.

“Silahın bir statü sembolü haline gelmesi, bireylerin silah taşıma isteğini artırabilir”

Tatlıcalı, silah taşıma izinlerinin bir seçim yatırımı olarak artırılması durumunda toplumda yeni sosyal normların oluşabileceğine dikkat çekerek, “Silahın bir statü sembolü haline gelmesi, bireylerin silah taşıma isteğini artırabilir. Bu durum, gençler ve çocuklar arasında silah kullanma kültürünün yayılmasına yol açabilir ve ruhsal sağlığı olumsuz etkileyebilir.” açıklamasında bulundu.

Silah taşımanın yaygınlaşmasının, bireyler arasında duygusal tepkilerin de artmasına neden olabileceğine vurgu yapan Tatlıcalı, “Korku, öfke, kaygı gibi duygular, bireylerin ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir. Özellikle travma geçiren bireyler, silah taşıma izni verilen kişilerin varlığından daha fazla etkilenebilir.” ifadelerini kullandı.

Bu haber toplam 1887 defa okunmuştur