
'BİR GARİP BÜTÇE'
Maliye Bakanı Birikim Özgür, YENİDÜZEN'den Meltem Sonay ve Mert Özdağ'a konuştu
Maliye Bakanı Birikim Özgür, YENİDÜZEN'den Meltem Sonay ve Mert Özdağ'a konuştu, kamu maliyesi ve ekonomiye dair önemli açıklamalar yaptı
• “Maalesef… Mavi boncuk dağıtan siyasetçilere hala prim veriyoruz”
• “Genç siyasetçilerin popülizm yapma lüksü artık kalmamıştır!”
• “Maastricht kriterlerine göre bizim kamu borçlarımız çok yüksek. Milli gelirimizin %160’ının üzerinde bir borcu var kamumuzun…
• “Bütçe açığını kapatmak, kamu borcu ödeyebilmek adına insanımızı fakirleştirme gibi bir politika kesinlikle yoktur”
• “Bir iş insanı da, bir asgari ücretli de ekmek aldığı zaman aynı vergiyi ödüyor. Bunlar dolaylı vergilerdir, bu bizim açımızdan hiç adil değildir.”
• “Ülkede gerekli ekonomik büyüme yaşanmadığı takdirde hiçbir şekilde dar gelirli yurttaşlarımıza dönük açılımlar yapılması da mümkün olamayacak.”
• “Yerel gelirlerimizle, genel giderlerimizi karşılayabilecek noktaya ulaşmak için bir siyasi mücadele veriyoruz”
• “Belediyelerin katkı payı %8,5’ten %9’a çıkarılıyor… Belediye başkanları da elini taşın altına koymalı. “Lefkoşa Türk Belediyesi’nde tehlike görüyorum”
• “Biz kendi su kaynaklarımızı yönetebilmeliyiz, bunun tartışması olamaz”
• “Bu yıl bütün kamu çalışanlarına enflasyon oranında bir artış yapacağız”
• “Önümüzdeki yıl, hayat pahalılığı uygulamasını normal şekilde uygulamayı öngörmekteyiz. 47/2010’la ilişkili çalışanlar için ne yapabileceğimiz hususunda da önümüzdeki haftalarda da bazı çalışmalar yapmayı düşünüyoruz.
• “Bu değişimi başarırsak, 2016 içinde bu iki farkı farklı barem tablosu ile kamu çalışanlarının ödendiği durumu ortadan kaldırma hedefimizi gerçekleştirebileceğiz”
• “%80’in üzerinde sadece personel maaşları ve o nitelikteki cari transferleri içeren bir garip bütçemiz var bizim”
Meltem SONAY
Maliye Bakanı Birikim Özgür kamu borçlarının ve bütçe açığından çok yüksek olduğunu söyledi. Birikim Özgür “Maastricht kriterlerine göre bizim kamu borçlarımız çok yüksek. Milli gelirimizin %160’ının üzerinde bir borcu var kamumuzun” dedi. Özgür “…%80’in üzerinde sadece personel maaşları ve o nitelikteki cari transferleri içeren bir garip bütçemiz var bizim” şeklinde konuştu.
“CTP’nin, bütçe açığını kapatmak, kamu borcu ödeyebilmek adına insanımızı fakirleştirme gibi bir politikası kesinlikle yoktur” diye konuşan Özgür, YENİDÜZEN’e özel açıklamalar yaptı.
“Bir iş insanı da, bir asgari ücretli de ekmek aldığı zaman aynı vergiyi ödüyor. Bunlar dolaylı vergilerdir, bu bizim açımızdan hiç adil değildir” diyen Maliye Bakanı Özgür “Ülkede gerekli ekonomik büyüme yaşanmadığı takdirde hiçbir şekilde dar gelirli yurttaşlarımıza dönük açılımlar yapılması da mümkün olamayacak” diye konuştu.
“Yerel gelirlerimizle, genel giderlerimizi karşılayabilecek noktaya ulaşmak için bir siyasi mücadele veriyoruz” diyen Özgür, yerel yönetimlerle ilgili endişelerini de dile getirdi.
“Lefkoşa Türk Belediyesi’nde tehlike görüyorum” diyen Özgür “Cemal Bulutoğluları ile benzeşme riski vardır, buna Sayın Başkan’ın dikkat etmesi gerekir kanımca…” şeklinde konuştu.
“Biz kendi su kaynaklarımızı yönetebilmeliyiz, bunun tartışması olamaz” diyerek su konusundaki görüşlerini de anlatan Özgür eşit işe eşit ücret konusuna da değindi. Özgür, “Aynı işi yapan insanların, farklı maaş alması hiçbir şekilde bizim aklımıza yatmaz. Böyle bir şeye bir sempati ile bakamayız…Bu yıl bütün kamu çalışanlarına enflasyon oranında bir artış yapacağız” dedi.
Özgür şunları söyledi:
“Önümüzdeki yıl, hayat pahalılığı uygulamasını normal şekilde uygulamayı öngörmekteyiz. 47/2010’la ilişkili çalışanlar için ne yapabileceğimiz hususunda da önümüzdeki haftalarda da bazı çalışmalar yapmayı düşünüyoruz…
…Bu değişimi başarırsak, 2016 içinde bu iki farkı farklı barem tablosu ile kamu çalışanlarının ödendiği durumu ortadan kaldırma hedefimizi gerçekleştirebileceğiz…”
“Siyaseti; toplumumuzu içerisinde bulunduğu durumdan, hedeflediğimiz noktaya ulaşmak için yapıyoruz”
• YENİDÜZEN: Bakanlık görevine geldiğinizde nasıl bir tablo ile karşılaştınız? Maliye’nin genel durumu nedir?
• Birikim ÖZGÜR: “Bu noktada siyasi ve teknik değerlendirme yapmak mümkün. Biz CTP olarak, ideallerin partisiyiz ve ortaya koyduğumuz düşünceler, fikirler doğrultusunda ülkemizin, toplumumuzun bir yere ulaşmasını istiyoruz. Bunun için siyasi mücadele veriyoruz. Dolayısıyla yapacağımız bütün teknik değerlendirmelerin de bizi o teknik ideale yakınlaştırabilmesi gerekiyor. Siyaset yaparken bir karmaşanın içerinde yolunu bulmaya çalışan değil, siyaseti toplumumuzu içerisinde bulunduğu durumdan, öngördüğümüz hedeflediğimiz noktaya ulaşmak için yapıyoruz.”
“Maalesef… Mavi boncuk dağıtan siyasetçilere hala prim veriyoruz”
“Bu bağlamda siyaseten ülkemizde, insanımızın bir şeyi artık çok net bir şekilde anlaması gerekiyor. Mavi boncuk dağıtan siyasetçilere değil, halkın ve tabi ki gelecek nesillerin çıkarlarını da öngörerek ülkede belli şeylerin düzelmesi gerektiğini, değişmesi gerektiğini ortaya koyan siyasetçilerin daha fazla takdir edilmesi gerekiyor. Topluma düşen en önemli görev bu konuda, bana göre budur. Maalesef değişim sürecini henüz tamamlayamamış, zihniyet devrimini henüz tam olarak tamamlayamamış bir toplum olarak biz mavi boncuk dağıtan siyasetçilere hala daha prim veriyoruz. Örneğini gördük, yakın geçmişte belediye başkanlarının, belediyelerini ne gibi kötü noktalara taşıdığını hep birlikte tecrübe ettik. Tarihe ‘Lefkoşa Türk Belediyesi Dersi’ şeklinde geçen süreçler yaşadık.
“Genç siyasetçilerin popülizm yapma lüksü artık kalmamıştır!”
“Bu bağlamda, yaşanan bu süreçlerden gerekli dersleri çıkarmakla mükellefiz, özellikle de genç siyasetçilerin popülizm yapma lüksü artık kalmamıştır. Bu demek değildir ki çocukla çocuk, büyükle büyük olmayacaksınız, bu demek değildir ki sağlıklı iletişim kurmayacaksınız.
Bizim ülke gerçeklerini de halkla paylaşan ve ortaya koyduğumuz siyasi hedeflere ulaşabilmek adına, partimizin ortaya koyduğu siyasi hedeflere ulaşabilmek adına belli değişimleri somutlaştıran bir yeni siyasi yaklaşım içinde olmamız gerekiyor.”
“Kamu borçlarımız, bütçe açığımız çok yüksek…”
“Biz göreve geldiğimiz zaman nasıl bir yapı bulduk kucağımızda, bunu teknik anlamda detaylandırmak mümkün. Hedefimiz kendi kendine yeten, kendi ayakları üzerinde durabilen bir Kıbrıs Türkü ve çözüm sonrasında Federal Kıbrıs’ın siyasi eşit tarafı olabilecek güce sahip, ekonomik, sosyal anlamda, demokratik değerler, insan hakları anlamında, Avrupa Birliği değerlerini benimsemiş ve bu değerlere mümkün olduğunca yaklaşabilmiş… Bu bağlamda siyasi eşitliği gerçekten Kıbrıs’ta ete, kemiğe büründürebilecek bir yapıya sahip bir Kıbrıs Türk Toplumu arzuluyoruz. Bunun için bizim mevcut durum tespitimiz şu şekilde, Maastricht kriterlerine göre bizim kamu borçlarımız çok yüksek. Milli gelirimizin %160’ının üzerinde bir borcu var kamumuzun… Bu, bir yıl içerisinde elde ettiğimiz gelirler, borçlarımızın yarısı kadar demek. Aynı şekilde bütçe açığı noktasında da, Maastricht kriterlerinin çok üzerindeyiz. Kamu borç stoku açısından Maastricht kriterleri %60’ı ortaya koyarken bizim %160.
Bütçe açığımız %9-10 seviyelerinde, milli gelirle kıyaslandığında… Burada da %3-6 arasını geçmemek gerekiyor.
“CTP’nin, bütçe açığını kapatmak, kamu borcu ödeyebilmek adına insanımızı fakirleştirme gibi bir politikası kesinlikle yoktur”
“Dolayısıyla ilkesel olarak baktığımızda bu koşullarda CTP’nin, giderleri azaltmak adına ve dolayısıyla bütçe açığını kapatmak, kamu borcu ödeyebilmek adına insanımızı fakirleştirme gibi bir politikası kesinlikle yoktur.
Biz maaşları azaltalım ve bu bütçe açığını kapatalım şeklinde bir politika kesinlikle yürütmüyoruz, böyle bir şey kesinlikle aklımızın ucundan geçmiyor. Tam aksine, mevcut haklar çerçevesinde her yıl hayat pahalılığı oranında kamu çalışanlarına bir artış sağlanması ve kamu çalışanlarının maaşlarının düşmemesi, yani kamu çalışanlarımızın fakirleşmemesi yönünde bir politikayı uyguluyoruz.”
“Çıkış yolumuz gelirleri artırmak…”
Teknik anlamda çıkış yolunun gelirleri artırmak olduğunu dile getiren Maliye Bakanı Özgür, kamu gelirlerinin artırılması için daha fazla vergi toplanması gerektiğini belirtti. Özgür şunları ifade etti:
“Teknik anlamda bizim çıkış yolumuz gelirleri artırmak. Kamu gelirlerini artırabilmek için daha fazla vergi toplamak lazım. Daha fazla vergi toplarken de bizim ilkemiz, örneğin bir iş insanı da, bir asgari ücretli de ekmek aldığı zaman aynı vergiyi ödüyor. Bunlar dolaylı vergilerdir, bu bizim açımızdan hiç adil değildir. Vergileri artırma öngörümüz, dolaysız vergileri dengelemek ve dolaylı vergi, dolaysız vergi düzeninde dünya standartlarında bir yapıya kavuşmaktır. Kamu gelirlerimiz maalesef daha ziyade dolaysız vergilerden kaynaklanmaktadır.
Dolaysız vergiler üzerinden elde edeceğimiz gelirleri nasıl artıracağız, nitelikli ekonomik büyüme ile… Yani, gelir dağılımının adil olabileceği bir ekonomik büyüme öngörüsüyle biz daha fazla üreterek ve dolayısıyla kamu gelirlerini de daha fazla vergi toplayabileceğimiz noktada iyileştirerek bu kamu maliyesinin içinde bulunduğu çıkmazı ortadan kaldırabiliriz. Teknik anlamda bu mümkündür. Bunun çalışmasını yapıyoruz.”
“Önümüzdeki 3 yılda en az %5 ekonomik büyüme yaşanabilmesi için bu ülkede nasıl bir siyaset yürütülmesi noktasında da mutfak çalışmamızı tamamlamak üzereyiz…”
“Orta Vadeli Program, Devlet Planlama Örgütü tarafından hazırlandı ve orada belli öngörüler vardır. Biz o öngörüleri masaya yatırdık ve örneğin büyüme oranının her yıl en az %5 olması adına bir çalışma yaptık. DPÖ’nün tahmini %3-3,5 civarında bir büyümedir önümüzdeki 3 yılda, her yıl için ama biz dedik ki kamu maliyesinin gelir- gider dengesizliğini ortadan kaldırmak için, bir düzelme sağlayabilmek için ekonomik büyüme her yıl %5 olacak. Dolayısıyla biz önümüzdeki 3 yılda en az %5 ekonomik büyüme yaşanabilmesi için bu ülkede nasıl bir siyaset yürütülmesi noktasında da mutfak çalışmamızı tamamlamak üzereyiz.
Gerek kamunun, gerekse de özel sektörün bu ülkede yapacağı yatırımlar, önümüzdeki 3 yıl milli gelirin en az %20’si kadar bir meblağ tutmalıdır. Yani çok basit bir örnek vermek gerekirse, eğer bizim milli gelirimiz yıllık 10 milyar TL olacaksa, bunun %20’si kadar, yani 2 buçuk milyar TL’lik bir yatırımın her yıl bu ülkede gerçekleşmesini sağlamak, siyaset kurumunun en temel görevi olmalıdır.”
“Biz solcu bir partiyiz, yatırımları önemsemiyoruz dersek CTP olarak, bileceğiz ki bu ülkede gerekli ekonomik büyüme yaşanmadığı takdirde hiçbir şekilde dar gelirli yurttaşlarımıza dönük açılımlar yapılması da mümkün olamayacak”
“Ne için, yatırımcı daha fazla para kazansın diye değil, adil bir gelir dağılımını da sağlayarak halkımızın daha mutlu ve refah içinde yaşabilmesi adına bizim bu miktarlara yaklaşan yatırımları sağlamamız olmazsa olmazdır. Biz solcu bir partiyiz, yatırımları önemsemiyoruz dersek CTP olarak, bileceğiz ki bu ülkede gerekli ekonomik büyüme yaşanmadığı takdirde hiçbir şekilde dar gelirli yurttaşlarımıza dönük açılımlar yapılması da mümkün olamayacak.
Kamu çalışanlarının taleplerinin karşılanması da mümkün olamayacaktır. Nihai hedeflerimize ulaşabilmemiz adına, teknik anlamda, yılda 2,5 milyar TL’lik yatırımın bu ülkeye yapılmasını sağlamak gibi temel bir misyonumuz vardır.”
“Gerek milletvekili olmadan, gerekse de bakan olmadan ortaya koyduğum düşünceler hep bu minvaldeydi… Bu yatırımlar bizim için olmazsa olmazdır!”
“Bu konuda zaman zaman polemikler yaşandığının bilincindeyim. Ancak ne mutlu ki, gerek milletvekili olmadan, gerekse de bakan olmadan ortaya koyduğum düşünceler hep bu minvaldeydi ve bugün de çok açık şekilde bu zorunluluklarla ilgili düşüncelerimi ortaya koyabileceğim bir zemine sahibim. Bu yatırımlar bizim için olmazsa olmazdır. Belli tartışmaları da toplum içerisinde yaparken, bu zorunluluğu göz önünde bulundurarak belli siyasi yorumlarda bulunmak gibi bir vazifemiz vardır bizim…”
“Dış sermaye girişi tabi ki büyük önem taşımaktadır…”
• YENİDÜZEN: Bu vurguladığınız ‘yatırım’ı biraz daha detaylandırabilir misiniz?
• Birikim ÖZGÜR: “Kafamda şekillendirdiğim şudur, her yıl biz milli gelirin yaklaşık %5’i kadar bir kamu yatırımı yapabilecek bir pozisyona sahibiz. Örneğin 2016 yılında 70 milyon TL yerel gelirlerimizle yürüteceğimiz yatırım faaliyetlerimiz olacak. Bunun yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti ile yapacağımız program çerçevesinde 2016 yılında 220 milyon TL’lik bir TC kaynaklı yatırım öngörüsünde de bulunmak mümkün. Topladığınızda yaklaşık 300 milyon… Bizim 2015’te milli gelirimizin 9 milyar civarında olduğunu hesaplarsak, bizim bu 300 milyonu bu yıldan önümüzdeki yıla da devredecek kaynaklarla 400-450 milyona tamamlamamız, yani 9 milyar TL’nin %5’ine tekabül edecek şekilde bu yatırımları yapmamız mümkün olabilecek. Kamu bacağında iş böyle…
Ancak biliyorsunuz bu yatırımlar esasta özel sektör öncülüğünde yürütülen faaliyetlerdir. Örneğin ülkemizde en fazla yatırım yüksek öğretim ve turizm sektöründe oluyor. Ne kadar çok otel yatırımını olursa bu ülkede, ne kadar çok üniversitelerimiz gelişirse, bu özel sektör yatırımları ile ilgili hedeflerimize de o kadar kolay ulaşabileceğiz.
Dış sermaye girişi tabi ki bu noktada büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda da bir zihniyet dönüşümüne bağlı olarak belli açılımları yapmamız ve öngördüğümüz şekilde milli gelirim %15’ine tekabül edebilecek bir miktarda yatırım yapılmasını sağlamamız gerekmektedir.”
“Yerel gelirlerimizle, genel giderlerimizi karşılayabilecek noktaya ulaşmak için bir siyasi mücadele veriyoruz”
• YENİDÜZEN: Bir önceki hükümet döneminde cari giderlerde Türkiye’den sıfır kaynak politikası güdüldü… Yeni dönemde de bu politika sürecek mi?
• Birikim ÖZGÜR: “2014 yılında Türkiye Cumhuriyeti ile yapılan anlaşma çerçevesinde, kamu maliyesinin cari harcamalarına ilişkin alınan kredi miktarı 286 milyon TL idi. 2015 yılında bu miktar 216 milyon TL’ye düştü. O günlerde hedefimiz 3 yıl sonra, her yıl bunu 70 milyon düşürmek suretiyle kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi maaşlarını ödeyebilen bir Kıbrıs Türk Halkı, kamu maliyesi anlamında…
Bu yıl için öngördüğümüz kaynak bu çerçevede, 216 milyon TL’nin altında olacak, doğal seyrinde bu süreci ilerletirsek 150 milyon TL’ye düşmesi ihtimali de vardır veya yaşanan döviz krizleri ve buna bağlı yaşanan bir takım daralmalar nedeniyle bu miktarın 200 milyon TL bandında tutulması ihtimali de vardır. Tedrici olarak bu miktar düşmeye devam edecek ancak, şunu ifade etmek gerekiyor, az önce ben bir zihniyet dönüşümünden bahsettim. Bizim dış kaynak anlamında kamu maliyesi olarak elimize geçen miktar her yıl düşüyor. Bunun anlamı, biz yerel gelirlerimizle, genel giderlerimizi karşılayabilecek noktaya ulaşmak için bir siyasi mücadele veriyoruz.”
“Ben genç bir politikacı olarak istemez miydim kapım açık olsun, ‘Gel dostum, hoş geldin, senin için ne yapabilirim’ demeyi?.. Böyle bir şeyi ben de isterdim ama öyle bir pozisyonum yok”
“Bu sadede sayılarla ilgili bir hadise değildir, bizim hedefimiz, kamuda dışa bağımlı olmayan, kendi siyasi kararlarını üretebilen bir yapıya ulaşmaktır. Bu çok ciddi bir hedeftir ve biz bu hedefe ulaşacağız. Bu bilincin ve bu siyasetin toplum tarafından sahiplenilmesi de bir o kadar önemlidir.
Bizim dış kaynak anlamında cari harcamalarımıza katkı her yıl düşerken, bizim belirlediğimiz siyaset doğrultusunda, eğer bizim örneğin kamu kurumlarımın bütçesi her yıl şişerse ki bu böyle oluyor maalesef… Biz o alanlarda gerekli reformları yapıp bu kurumların kendi ayakları üzerinde durabilmelerini sağlayamazsak veya örneğin belediyelerimiz…
Şimdi gündemde belediyelere katkı paylarının artırılması konusu var. Bizim, belediyeleri de mali ve idari yönden sürdürülebilir yapılara dönüştürme gibi bir zorunluluğumuz var. Ben mevcut belediye başkanları har vurup, harman savuruyor demiyorum, ancak işin gerçeği şu geçmişten bugüne maalesef belediyelerde de çok rahatsızlık verecek düzeyde popülizm yapıldı. Bugün belediyelerimiz mali açıdan da sürdürülebilir bir noktada değil. Madem ki biz dış kaynak anlamında kamu maliyesine aktarılan miktarı kendi irademizle tedrici olarak azaltıyoruz, mavi boncuk dağıtma lüksümüz yok. Maliye Bakanı olarak benim kapım kapalı.
Her isteyen gelip de, ‘Ben şunu istiyorum, bunu istiyorum’ diyemiyor… Ben genç bir politikacı olarak istemez miydim kapım açık olsun, ‘Gel dostum, hoş geldin, senin için ne yapabilirim’ demeyi?.. Böyle bir şeyi ben de isterdim ama öyle bir pozisyonum yok. Şimdi ben elimi taşın altına koymuşken, popülizmin ne kadar yanlış bir şey olduğunu topluma anlatmaya çalışırken, belediye başkanlarının da aynı yaklaşım için de olması gerekmiyor mu?”
“Belediyelerin katkı payı %8,5’ten %9’a çıkarılıyor… Belediye başkanları da elini taşın altına koymalı”
“Şu anda gündemde belediyelerin katkı payı ile ilgili bir düzenleme var. Katkı payı %8,5’ten %9’a çıkarıldı. Bu yıl için bizim belediyeler için bütçede öngördüğümüz %15’lik bir artış vardı, bu yeni düzenleme ile o %15’lik artışla 201 milyon TL’ye çıkan katkı şimdi 220 milyona yaklaşıyor.
Biz maliye olarak diyoruz ki, biz elimizi taşın altına koyalım, bizim Türkiye’den aldığımız kaynak azalırken size vereceğimiz kaynak artsın ama siz de elinizi taşın altına koyun. Örneğin personel harcamalarınızı bir yıl içersinde belli bir düzeyde tutun. Şimdi belediye başkanları ‘hayır bu işi 2020’ye öteleyelim’ derse, biz ne anladık bu düzenlemeden…
İstiyoruz ki, belediyelerimiz borçlarını döndürebilecek bir yapıya kavuşsun, bunu yaparken tek çıkış yolu olarak devlet katkısını artırmayı değil, kendi yapılarını da yeniden organize edebilmeyi öngörebilsinler.
------------------------------------------------------------
YARIN: ‘Lefkoşa Belediyesi’nde tehlike görüyorum’ – ‘Su kaynaklarımızı bizi yöneteceğiz’ – ‘Kamu çalışanlarına enflasyon oranında artış’

















