1. HABERLER

  2. SİYASET

  3. Beton Ada
Beton Ada

Beton Ada

Bir süredir hükümetin dilinden düşürmediği, genellikle konuyu saptırarak kendi beceriksizliklerini ve gerçeklikten kopukluklarını örtbas etmek için kullandıkları “KKTC’nin eşit ve egemen bir devlet olarak tanınması,” söylemini hepiniz duymuşsunuzdur.

A+A-

Bir süredir hükümetin dilinden düşürmediği, genellikle konuyu saptırarak kendi beceriksizliklerini ve gerçeklikten kopukluklarını örtbas etmek için kullandıkları “KKTC’nin eşit ve egemen bir devlet olarak tanınması,” söylemini hepiniz duymuşsunuzdur. Her ne kadar hiçbir temeli olmasa, federal çözümü tek çözüm yolu olarak kabul etmiş uluslararası arenada tartışmaya layık bir konu olarak bile görülmese ve muhtemelen hükümet edenler de bunun gerçek olabileceğine inanmasa da, bu fikir benim aklıma sık sık “KKTC sihirli bir şekilde uluslararası camiada görünür olsaydı, diğer ülkeler bizim hakkımızda ne düşünürdü?” sorusunu getiriyor. Kendimi, dışarıda yürürken veya araçla giderken karşılaştığım birbirinden absürt facialara bakıp, acaba başka ülkeler gelip bunları görseydi nasıl açıklardık, önlem alınabilecek olmasına rağmen hala Teknecik’ten etrafa saçılan kara dumanı, dereleri ve denizleri kirleten atık suları ne yangınlarla ne de zararlılarla mücadele edilmediği için yiten çamlarımızı bize sorsalar hangi yüzle cevap verirdik diye düşünürken buluyorum. En çok da ülkede gittikçe katlanarak artan inşaat aktiviteleri bu düşüncelere kaynak oluyor, çünkü başınızı nereye çevirseniz, patlata patlata oyulmuş bir dağ, altyapısı ya yetersiz ya da neredeyse hiç olmayan siteler, kimsenin sorumluluğunu üstlenmeye tenezzül etmediği inşaat artıkları ve bir yolu bulunup ormanların içine veya sahillerin dibine kadar dikilmiş villalar görmeniz mümkün. Elbette insanın olduğu yerde yapılaşmanın da olması normal, fakat artık buradaki yapılaşmanın çığırından çıktığını ve yalnız sermayeye ve iktidara hizmet ettiğini görmek için işin uzmanı olmaya gerek yok. Yıllardır hem uzmanlardan hem de yerli halktan gelen eleştirilere kulak tıkandıkça, artık gelinen noktada, madenlerde sabah akşam efsanelere dahi konu olmuş dağlarımız oyulup doğamız kıyılıyor, altyapı gelmeden dikilen sitelerden yayılan kirlilik havamıza, sularımıza ve toprağımıza karışıp hem çevreyi hem sağlığımızı tehlikeye atıyor, küçücük adamızda yapılaşma tarım alanlarına kadar taşıyor, yabancı ve yerli sermayenin zenginliğine zenginlik katmasına karşın ev sahibi olma hayali olan gençler ve vatandaşlar sürekli artan kira ve fiyatlar altında gün geçtikçe daha da eziliyor, ve ormanlarımız, kıyılarımız ve adamızın en güzel köşeleri bir avuç zenginin arka bahçesi haline geliyor. Hükümet tarafından sürdürülebilir olduğu, yatırım fırsatı yarattığı ve kalkınmaya yardımcı olduğu iddia edilen bu düzen onların nezdinde o kadar normalleşmiş ki, kendimizi eşit gördüğümüz ülkelerde yaşansa çevre felaketi sayılacak dereye çimento artığı dökülmesi faciasına hükümetin tepkisi bile yok. Dolayısıyla, mevcut hükümete artık ülkeyi tanıtırken “yeşil ada” gibi daha fazla gerçekliği ve hükümetin önceliklerini yansıtmayan bir isim yerine, yarattıkları ve dünyaya sunmayı amaçladıkları düzeni olduğu gibi tanımlayacak ve beslendikleri yatırımı çekebilecek yeni bir slogan öneriyorum: Derelerinden çimento akan beton ada!

Bu haber toplam 2127 defa okunmuştur
Etiketler : , ,