
'AYNI İŞE, FARKLI MAAŞ DOĞRU DEĞİL'
Maliye Bakanı Birikim Özgür, YENİDÜZEN'den Meltem Sonay ve Mert Özdağ'a konuştu, kamu maliyesi ve ekonomiye dair önemli açıklamalar yaptı

“Aynı işi yapanların farklı maaş almasına sempati ile bakamayız…”
Maliye Bakanı Birikim Özgür kamuoyunda “göç yasası” ya da “eşit işe eşit ücret” şeklinde tartışılan ve kamu maaşlarının 2011'den sonra istihdam edilenlere düşürülmesine yönelik sürdürülen gündeme dair önemli açıklamalar yaptı. YENİDÜZEN'e verdiği röportajda değişmesi beklenen yasanın 2016 yılı içerisinden değişebileceğini anlatan Özgür “Bu değişimi başarırsak, 2016 içinde bu iki farkı farklı barem tablosu ile kamu çalışanlarının ödendiği durumu ortadan kaldırma hedefimizi gerçekleştirebileceğiz” dedi.
İşte Birikim Özgür'le röportajımızın son bölümü:
“Biz kendi su kaynaklarımızı yönetebilmeliyiz, bunun tartışması olamaz”
• YENİDÜZEN: Vazgeçmediğimiz ama dondurduğumuz bazı politikalar var… Örneğin geçmiş hükümet dönemine, bir önceki hükümet programında olan özelleştirme politikalarının dondurulduğu söylenmişti… Bu yeni dönemde, özelleştirme ile ilgili politika nedir?
• Birikim ÖZGÜR: “Bizim maliye olarak bu konuda tek başımıza bir politika üretme yaklaşımımız olamaz. Benim az önce ifade ettiğim yatırımlarla ilgili ihtiyaç herkes tarafından bilinmelidir. Nitekim örneğin, su çok tartışılıyor bu ülkede. Kıbrıs Türkü’nün yönetmesi gerek su kaynaklarını, buna kimsenin itiraz etme hakkı da yoktur. Biz kendi su kaynaklarımızı yönetebilmeliyiz, bunun tartışması olamaz.
Diğer yandan, Sayın Genel Sekreterimiz Tufan Erhürman’ın Meclis Kürsüsü’nden de ifade ettiği biçimde, bu alanda yatırımlarla ilgili özel sektörün de işin içinde olması büyük önem taşımaktadır. Bu çerçevede bizim kendi yöneteceğimiz su kurumumuzun yapacağı yatırımlarla ilgili özel sektörle iş birliğinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Nitekim bu ülkede milli gelirin %15’i kadar bir özel yatırım öngörüyorsak, o alanda yapılacak yatırımlarda hem tarımdaki gelişmeleri sağlayabilmek, mahsullerimizi iki katına çıkarabilmek, yeni bir takım yatırım alanlarını mümkün kılabilmek adına açık fikirli olunması ve meseleyi özelleştirme tartışmalarına da hiç çekmeden, gerçekçi zeminde Kıbrıs Türkü’nün süreçleri özgüvenle ve siyasi iradesiyle yönetebileceği çerçevede biz düzenlemeye çok hızlı bir şekilde geçmemiz gerekiyor.
Bu konuda çok fazla da verimsiz tartışma yapıldı, bu tartışmalara bir son verip en kısa zamanda Su Kurumu’nu yasallaştırarak gerekli süreçleri başlatmamız, öngördüğümüz büyüme hedefi bakımında da hayatidir.”
“Ülkemize sahip çıkarsak bu özel sektörle ilgili gereksiz tartışmalardan da en kısa sürede kurtulacağımızı düşünüyorum…”
“Diğer bütün alanlar için de geçerlidir, temel prensip bu ülkede Kıbrıs Türkü söz sahibidir, Kıbrıslı Türklerin seçtiği siyasiler yani iktidarlar, bu ülkeyi yönetmekle mükelleftir, bu ülkeyi en iyi şekilde yönetebilmek adına gerekli yasal düzenlemeleri yapmak bizim sorumluluğumuzdadır. Bu bağlamda, biz üzerimize düşeni yaparsak, ülkemize sahip çıkarsak bu özel sektörle ilgili gereksiz tartışmalardan da en kısa sürede kurtulacağımızı ve öngördüğümüz büyüme hedeflerine yaklaşabileceğimiz bir zemine kavuşacağımızı düşün
“EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET” TARTIŞMALARI…
“Aynı işi yapan insanların, farklı maaş alması hiçbir şekilde bizim aklımıza yatmaz. Böyle bir şeye bir sempati ile bakamayız…”
• YENİDÜZEN: Bir de ‘beklenen’, ‘talep edilen’ kısmı var… Örneğin hekim, sağlık çalışanı, öğretmen eksikliği… Sık sık sendikaların eylem yaptığı iki konudan biri bu, bir de malum kamuda başlangıç maaşlarının düşürülmesi… Bu konuda nasıl bir girişiminiz olacak? Bir yandan kamu maliyesini düzene sokmaya çalışırken, bu taleplere nasıl karşılık vereceğiz?
• Birikim ÖZGÜR: “Biz sosyal adalet konusunda son derece hassasız. Dolayısıyla aynı işi yapan insanların, farklı maaş alması hiçbir şekilde bizim aklımıza yatmaz. Böyle bir şeye bir sempati ile bakamayız. Bu gibi aksaklıkların düzelebilmesi için biliyorsunuz 2015 yılında farklı bir eşel mobil uygulaması hayata geçirdik. Bu konuda 20’ye yakın yasa değişikliği yapıldı, maaşlarla ilgili düzenlemeler Meclis’te uzun uzun tartışıldı ve bütün kamu çalışanlarına hayat pahalılığı ile oluşan o mükellefiyeti eşit şekilde paylaştırma noktasında bir somut irade sergilendi. 47/2010 sayılı yasa ile kamuda istihdam edilen kamu çalışanları için de ‘refah payı’ adı altında ilave bir artış gündeme getirildi. Bu sayede %45’lere yakın olan maaş farkı, yani başlangıç ücretlerindeki fark, %25’e düşürüldü. Bugün ilk çıktığı gibi iki yasadaki barem tablosu arasında %50’lere yaklaşan bir fark yoktur. Dolayısıyla bir iyileştirmeden söz etmek mümkündür.”
“Bu yıl bütün kamu çalışanlarına enflasyon oranında bir artış yapacağız”
“Önümüzdeki yıl, hayat pahalılığı uygulamasını normal şekilde uygulamayı öngörmekteyiz. 2015’teki uygulama özel bir uygulamaydı, biz bu yıl bütün kamu çalışanlarına enflasyon oranı ışığında bir artış yapacağız. 2011 öncesi çalışanları da rahatsız eden bir durum ortaya çıkmıştı, bu durum bu yıl yaşanmayacak, herkes eşel mobil düzeninde öngörülen artışlar neyse, o oranda artışlarını alacaklar. 47/2010’la ilişkili çalışanlar için ne yapabileceğimiz hususunda da önümüzdeki haftalarda da bazı çalışmalar yapmayı düşünüyoruz.
Bunu vaat gibi ifade etmemeye özen gösteriyorum, yanlış anlaşılmak istemiyorum. İmkanlar doğrultusunda bir iyileştirme yapmayı umuyoruz. Toplumda bu konuda bir rahatsızlık olduğunu görüyoruz, biliyoruz, günün sonunda bu yasanın geçmesine de karşı çıkan bir parti olarak sorumluluğumuzun bu sosyal adaletsizlikle özdeşleşen yapıyı düzeltmek adına gerekli adımları atmak olduğunu biliyoruz. İmkanlar elverecek mi, yani bu iş söylemden eyleme geçebilecek mi, eğer bu ifade ettiğim yatırımlar noktasında cesur davranır, gerekli adımları hızlıca atabilirsek eve bu mümkün olabilecek. Eğer biz bu ekonomiyi büyütemez, buna bağlı olarak kamu gelirlerinde bir artış sağlayamazsak çıkmaz ayın son çarşambası olabilecek bir iştir bu iş…”
“Bu değişimi başarırsak, 2016 içinde bu iki farkı farklı barem tablosu ile kamu çalışanlarının ödendiği durumu ortadan kaldırma hedefimizi gerçekleştirebileceğiz”
“2016, 2017 ve 2018 için öngördüğünüz büyümeler gerçekleşebilirse, 2016 yılı itibarıyla, bu anlamda işin odağında yine siyaset vardır, bu öngördüğümüz büyüme yatırımlar olabilecekse siyaset bunu işaretlerini verecek zaten. Bir değişimin, dönüşümün sonucunda bu yatırımlar gündeme gelebilecek. Eğer biz bu ülkede, bu değişimi başarırsak, 2016 içinde bu iki farkı farklı barem tablosu ile kamu çalışanlarının ödendiği durumu ortadan kaldırma hedefimizi gerçekleştirebileceğiz.”
“%80’in üzerinde sadece personel maaşları ve o nitelikteki cari transferleri içeren bir garip bütçemiz var bizim”
Bütçenin yüzde 80’inin üzerinde sadece personel maaşları ve o nitelikteki cari transferleri içerdiğini kaydeden Maliye Bakanı Birikim Özgür, bu yapının günün sonunda değiştirilmesi gerektiğini belirtti. İşte Birikim Özgür’ün sorulara verdiği cevaplar:
• YENİDÜZEN: Protokol görüşmeleri çok da olumlu bir havada başladı. Sendikalar Perşembe gün önerilerini sunacak, Cuma günü de bütçe komitede görüşülmeye başlanacak. Sendikaların önerilerini, taleplerini değerlendirip de mevcut bütçe olanakları çerçevesinde herhangi bir düzenleme yapma imkanı bu süreçte mümkün olabilecek mi?
• Birikim ÖZGÜR: “Ben sendikalarımıza öncelikle teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten çok olgun bir şekilde protokol masasında kendilerini ifade ettiler ve söylediğim gibi örgütlü mücadele toplumsal varoluş için olmazsa olmazdır. Biz sendikalarla bir karşıtlık ilişkisi kurmaktan yana asla değiliz. Mücadeleye her zaman saygı duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Talep edecek tabi ki sendikalar ancak ülkenin içinde bulunduğu koşullar elverdiği oranda o talepler gerçekleştirilebilecek. Bunu da zaten herkes bu ülkede biliyor. Ben sendikalarla, mali yönü olmayan veya göz ardı edilebilir mali yönleri bulunan taleplerle ilgili tam bir ekip halinde, hep birlikte çalışıp süreçleri hızlandırmak yasal düzenlemelerle, tüzüklerle ilgili değişiklikleri yapmak noktasında biz çok samimi bir yaklaşım içerisinde olacağız. Zaten onların katkısında da her şekilde ihtiyacımız var, bütün bu düzenlemeleri yaparken. Bu işleri hep birlikte yapmalıyız ki süreçler sağlıklı ilerleyebilsin.
Mali yönü olan noktalarda ise bizim Maliye Bakanlığı açısından düşündüğümüzde, elimiz kolumuz bağlı gibi görünüyor. 2016, 2017 ve 2018 için öngördüğümüz gelir artışlarını sağlayamamamız yani mevcut durumun devamı halinde, hayat pahalılığı dışında sendikaların talepleri doğrultusunda kamu çalışanlarına mali yönü bulunan ek bir katkı yapmamız bugün için mümkün görünmüyor. Zaten bütçemizin yapısı çok çarpık bir yapıdır, katı harcamaların çok yüksek olduğu bir bütçe yapısından söz ediyoruz. %80’in üzerinde sadece personel maaşları ve o nitelikteki cari transferleri içeren bir garip bütçemiz var bizim. Biz bu yapıyı günün sonunda dönüştürmek hedefindeyiz. Siyasetin belirleyeceği şekillerde farklı harcamalar da yapabilecek şekilde bir yeni düzeni öngörüyoruz. Bugün personel harcamalarımız çok katı bir yapıyı teşkil ederken, bizim bu oranları daha da yukarıya çekecek adımlar atmamız siyaseten mümkün görünmemektedir. Ekonomiyi büyütüp kamu gelirlerini artırıp maaşları da düşürmeden adım adım bu oranı Avrupa standartlarına çekmemiz gerekiyor. Bütçemizin katılığını giderebildiğimiz oranda da çalışanlarımıza dönük bir takım açılımlar yapma imkanımız da artacak.
2000’li yıllarda Türkiye’de olmaz denilen bir hadise vardı, çok büyük krizler yaşadı Türkiye… Çok ciddi fakirlik söz konusuydu ancak gelinen aşamada o battı denilen ülke bütçe fazlası veriyor. Türkiye bu anlamda bize değil bütün dünyaya örnek bir ülke konumundadır. Türkiye’nin ilgili bakanları gidiyor ve uluslar arası zirvelerde Türkiye’nin bu başarı hikayesini paylaşıyor. Güzel örnekler de vardır. Biz de bunu başarabiliriz. Bütçe fazlası veren bir yapıya biz niye ulaşmayalım, niye bu hedef doğrultusunda çalışmayalım. Biz bu hedef doğrultusunda çalışacağız, başarılı olduğumuz oranda da kamu çalışanlarına hayat pahalılığının da üzerinde artışlar yapabileceğiz ancak 2016 bütçesinde böyle aman aman, çekici, cazip gibi algılanan açılımlar yapabileceğimiz koşullara bugün için sahip değiliz.”
“Lefkoşa Belediyesi'nde tehlike görüyorum”
• BİRİKİM ÖZGÜR: Yeni Cemal Bulutoğluları yaratmayalım bu ülkede… Ki Lefkoşa’da ben böyle bir tehlike görüyorum. Lefkoşa’nın durumu çok kötüdür ve Lefkoşa’da belediyenin geleceğine dair somut bir takım çalışmalar yapılmadığı müddetçe Cemal Bulutoğluları dönemi ile bugünkü dönem arasındaki fark, tarihe yazılamayacak. Yeni Belediye Başkanı ortaya bir fark koymalıdır. Bugün bu noktada, Belediye Başkanı’nın ne yapmak istediği ile ilgili toplumun algısı net değildir. Dolayısıyla Cemal Bulutoğluları ile benzeşme riski vardır, buna Sayın Başkan’ın dikkat etmesi gerekir kanımca…”
“Birkaç siyasinin ortaya koyduğu düşüncelerle bu zihniyet dönüşümü yaşanamaz”
“Örneğin biz, belediyelerin harcamaları ile ilgili belli bir düzenlemeye gidilmesi gerektiği noktasında bir siyasi irade oluşturmaya çalışırken, onlar, hayır 2018 geçsin, sonra bu düzenlemeler gelsin diyerek ellerini kollarını sallayarak, güle oynaya 2018’deki yerel seçimlere girmeyi düşünmeleri ne kadar doğrudur. Zihniyet dönüşümü dediğimiz hadise, toplumsal bir hadisedir. Böyle birkaç siyasinin ortaya koyduğu düşüncelerle bu zihniyet dönüşümü yaşanamaz. Elimizi hep birlikte taşın altına koyarsak, hep birlikte bir takım düzenlemeleri, kişisel menfaatlerimizi de ikinci planda tutarak hayata geçirebilirsek çok daha rahat bir şekilde, öngördüğümüz çerçevede 3 yıl içinde değilse, 4-5 yıl içerisinde kamuda hiçbir biçimde dışa bağımlı olmayan bir yapıya kavuşma ihtimalimiz vardır. Kaldı ki, çok hareketli bir coğrafyada yaşıyoruz. Kıbrıs Sorunu’nun çözümü ihtimali de vardır, benzeri bir takım siyasi gelişmelerin de bize yardımcı olabileceğini ben öngörüyorum. Yarın çözüm olacakmış gibi kendi sistemimizi düzene sokmak, hiç çözüm olmayacakmış gibi de yine kendi sistemimizi düzene sokup gelecek nesillere daha iyi bir sistem bırakabilmek adına bizim soruda ifade ettiğiniz politikadan vazgeçme gibi bir niyetimiz asla yoktur. Siyasette varlık sebebimiz o hedefe ulaşmaktır.”