1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. ‘Araf’ta değilsek, neredeyiz?
‘Araf’ta değilsek, neredeyiz?

‘Araf’ta değilsek, neredeyiz?

‘Araf’ta değilsek, neredeyiz?

A+A-

Mete Hatay’dan mistik rock, ‘alternatif’ ya da ‘deneysel’ bir albüm… Veya ‘duyguların çalgılarla buluşması’

Mete Hatay, gitarıyla Çağıl İşgüzar’ın kaptanlığında “yolsuz bir yolculuk” için alıyor bizi ilk duraktan, “düşüncesiz düşünceler” şehrine bırakıyor…

“Göçebe”de çello ağlıyor adeta, Gürhan Nuray’a bir alkış gerekiyor. Hem sözleri, hem müziği ve yorumdaki ustalığı, hem de bestedeki olgunlukla, tam bir belgesel müziği… Ya ‘Aşk’… Hakkı Yücel’in insana dokunan sözleri…

İçindeki sese emek veren birisi, Mete Hatay… O’nun ruhundaki isyanları, belleğindeki gizemi, adaya dair “kavga”yı ve “kaygı”yı yorumlayan Kıbrıslı “çalgı” ustaları, bestelerin değerini bir o kadar büyütüyor…

---------------


Cenk MUTLUYAKALI

İçlerindeki sesi kendileri dinlemekle yetinir, paylaşmaz, “doğum sancısı”na katlanmaz kimileri…
Ya güvenmez kendine…
Ya imkân bulamaz, böylece “saklı” bırakır sesini ve duygularını, bilinmez bir yerde…
“Beste yapmak için illa ki profesyonel müzisyen olmanıza gerek yoktur” desem…
Hatta, herhangi bir “çalgı aleti” icra etmenize de…
Biraz hissetmek ve duygu işidir bu, sanırım…
Ve elbette yetenek, müzik kulağı ki, bu da biraz “doğuştan” galiba...
Bugün, hiç dilimizden düşmeyen, klasikleşmiş nice beste “mırıldanarak” doğmuştur, biliyor musunuz?
Ama sonrasında usta ellerde şekillenmiştir.
Yok yok, Mete Hatay için “enstrüman da bilmez, müzisyen falan da değil” demek için yazmıyorum tüm bunları…
Üstelik biliyor da…
Ama şunu biliyorum, “profesyonel bir müzisyen edası” ya da iddiası ile yapılmamış, ancak son derece profesyonel bir albüm var karşımızda: Araf’ta.

Ezberleri bozmak

İçindeki sese emek veren birisi, Mete Hatay…
O’nu daha çok araştırmaları ile bilir, tanırız…
Bizim kuşak, ‘Dome Bar’ın unutulmaz müzikli gecelerinin, hatta Birsen Tezer, Işın Funda Karaca gibi seslerle ilk tanışıklığımızın mimarlarından olduğunu da bilir…
Hem bir gönül insanıdır Mete Hatay, hem de müzikte, ezberleri bozmak adına cesur bir yürek…
“Araf” isimli albümü, bir anlamda “deneysel” çalışmalar içeriyor.
“Mistik Rock” diyebiliriz, blues ve jazz esintileri de olan albüme, “alternatif arayışlar” da… Ya da “deneysel” bir çalışma…

Çok emek verilmiş…

Çoğu “popüler müzik” kalıpları dışında kaldığı için hemen dudaklarınıza yapışmayabilir ezgiler…
“Bu da nereden” çıktı demeniz, hatta “yadırgamanız” çok mümkün…
Oysa tekrar tekrar dinleyince, özellikle de her bir sesi ayrı ayrı duymaya çalışınca, o müthiş zenginliği hissediyorsunuz müzikteki…
Mete Hatay’ın ruhundaki isyanları, belleğindeki gizemi, adaya dair “kavga”yı ve “kaygı”yı yorumlayan Kıbrıslı “çalgı” ustaları, bestelerin değerini bir o kadar daha büyütüyor…
Mete Hatay’ın ‘kaba gırtlağı’ndan yükselen yumuşak dokunuşlarla, gözlerinizi yumuyor, çok başka yerlere gidiyorsunuz…

“Araf”ta değilsek, neredeyiz?

Bir yandan şarkıları dinlerken, çoğunda ‘hüzün’ hakim besteler, sizi daha bir düşündürüyor, “Araf’ta değilsek, neredeyiz sahi” diyerek…
Araf, kimi inançlarda “kötülük” ile “iyilik” arasındaki yer…
Bir dağ tepesi, kumdan kocaman bir kule…
Evet, işte içimizdeki o kumdan kaleyi yıkmaya çalışıyor Mete Hatay…
İçimizde, “iyilik” ile “kötülük” arasında bir yer durmamıza, gel-gitmelerimize takılıyor…
Ve hep “arada” kalma hallerimize isyan ediyor…
Yurt ve “kimlik” bilincimizde, aradayız biz…
“Aidiyet” kurdu, kemirip duruyor hücrelerimizi, çıkamıyoruz o “ara”dan bir türlü.
Bu kadar da değil ki...
“Değerlerimiz” ile “çıkarlarımız”ın, “sözümüz” ile “özümüz”ün, “yalanlarımız” ile “gerçeğimiz”in, “vicdanımız” ile “yaşam pratiğimiz”in arasında bir yerde, sıkışıp kalıyoruz çoğu zaman…
Kuzeye koşamıyoruz, koşmak istemiyoruz, güneye kaçsak dışlanıyoruz, öylece ortada kalıyoruz, Araf’ta, arada, bir yerde…

“Yolsuz bir yolculuk”

Albümdeki bestelerin tamamı Mete Hatay’a ait… Sözlerin ise ikisi dışında, tümü…
“Aşk” ile “Göçebe”de ise sözler, Hakkı Yücel’e ait…
“Öfke Yenmiş Duyguları” ile başlıyor albüm, “tekno müzik” mi desem, yoksa kıtalararası blues bir yolculuk mu, yine ‘Araf’tayım işte…
Hüseyin Kırmızı’nın klavyedeki ustalığı öne çıkıyor, “Öfke Yenmiş Duyguları”nda.
En başta demiştik, biraz “deneysel” bir çalışma, bu nedenle prozodiye takılmak, eşliklerin kimi anlarda vokali baskıladığını falan söylemek hem haksızlık, hem de “hadsizlik” olacak kendi açımdan…
“Öfke Yenmiş Duygular”la hareketli bir başlangıcın ardından, albüme ismine veren, “Araf’ta Kaldım” geliyor, ikinci sırada…
Mete Hatay, gitarıyla Çağıl İşgüzar’ın kaptanlığında “yolsuz bir yolculuk” için alıyor bizi ilk duraktan, “düşüncesiz düşünceler” şehrine bırakıyor…
Albümün en iyilerinden, bence…
“Cambaz”, “rock”un isyanıyla, siyasetimizle dalga geçen bir deneme…
“Vatan Millet Ankara, İhaleler Çantada” diyelim, gerisini anlayınız siz artık…

Ve ‘Aşk’…

İşte albümdeki favorim bu…
“Sen gülümsedinse artık gecedir” diyen içtenliğe, Hakkı Yücel’in sözleri ve Mete Hatay’ın insana dokunan yorumuna, Oytun Ersan “bas”ıyla şapka çıkarıyor; Çağıl İşgüzar solosuyla… Oytun Küskü’nün perküsyonu, aşkla ürpertiyor tüylerimizi… Ve derinden bir piyano… Ve aşk, aşk, aşk…
“En Başından” tadında bir “yorgunluk”, dinleyen için…
“Göçebe”de çello ağlıyor adeta, Gürhan Nuray’a bir alkış gerekiyor. Hem sözleri, hem müziği ve yorumdaki ustalığı, hem de bestedeki olgunlukla, tam bir belgesel müziği…
Çok etkileyici bir çalışma…
“Hep kendi yarınlarımıza göçebe” gerçeğimizle uyanıyoruz.
“Yaralı Yürek”e gelince fark ediyorum ki, bu albüm, öyle bir seferde baştan sona dinlenecek kadar “rahat” değil!..
Yani, biraz “mola” şart…
“Londra Sokakları”, bir sıla serüveni… Yine çellonun hâkimiyeti var, yine gitarın…
“Refika” ve “Koş, Koş, Koş”, çok sıcacık ve yumuşak dokunuşlarla finale hazırlıyor sizi…
Ve “Ama Niye” ile bitiyor albüm…
Biraz “MFÖ” tadında, biraz Akdeniz kokusunda, arka vokallerin de öne çıktığı bir final…
44 dakikalık bir serüvenin sonu…

Tüm ekibe tebrikler

Genelde, tüm enstrümanlar en doğal ve yalın halleriyle ses vermiş albüme… Bir kez daha, Kıbrıslı yeteneklerle gurur duyuyor insan…
Gitarlarda Çağıl İşgüzar, davulda Yusuf Çerkez, klavyede Hüseyin Kırmızı, bas gitarda Oytun Ersan, perküsyonda Oytun Küskü, çelloda Gürhan Nuray, saksafonda Ivan Lavrentev, arka vokallerde Süleyman Akosman ve Ezgi Akgürgen’in imzası var.
Çağıl İşgüzar, hem prodüktör hem de düzenleyen olarak “boynuz kulağı çoktan geçmiş” dedirtti bana…
Opus Music’te kaydedilmiş şarkılar… DMS Müzik olarak albümün İstanbul’da yayınlanması ve ada dışında da satışa sunulması ayrıca bir başarı…
Ayrıca albüme, web ortamından da ulaşmak mümkün…
Ne diyelim, tebrikler…
Eğer arşivinizde yoksa, “eksiğiniz var” derim!..

Bu haber toplam 1668 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 121. Sayısı

Adres Kıbrıs 121. Sayısı