1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. Anastasiadis "ETKİN KATILIM"a taktı
Anastasiadis "ETKİN KATILIM"a taktı

Anastasiadis "ETKİN KATILIM"a taktı

Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis basın toplantısında konuştu: Kanatları güçlü bir federasyon için “askersiz ve garantörsüz” çözümü vurguladı

A+A-

Kıbrıslı Rum lider Nikos Anastasiadis "gevşek federasyon" olarak da anılan merkezi zayıf federal çözüm konusunda basının ve toplumun karşısına çıktı, "Kıbrıs'a Sesleniş" konuşmasında "çözüm için çalışırım ancak işlerliği olmayan bir çözüm felaket olur" dedi.

Anastasiadis, "Adem-i Merkeziyetçi Federasyon" kavramını çok daha geniş olarak toplumla paylaşmak istediğini söyledi, "gevşek federasyon" tanımını ısrarla reddetti.

Kendinden önce 6 liderin de "çözüm için çalıştığını ancak hiçbirinin başarılı olmadığını" söyleyen Anastasiadis, "Türk uyuşmazlığı duvarına çarptılar" iddiasını ortaya koydu.

Anastasiadis, "Talat ve Akıncı gibi ılımlı siyasetçilerle bazı konularda ilerlemeler sağlandı ancak önemli görüş ayrılıkları da ortaya çıktı" dedi.

Crans Montana'daki çözümsüzlüğü de "Türk uyuşmazlığına" bağlayan Anastasiadis, sıklıkla "suçlama oyunları"na başvurdu.

"Normal Devlet" tanımını özellikle öne çıkaran Anastasiadis, bunun "işlerliği olan" ayrıca "askerden ve garantörlerden arındıırılmış" bir devlet olması gerektiğini söyledi.

"İşlerlik" kavramını ısrarla vurgulayan Anastasiadis "Adem-i Merkeziyetçi Federayon" tezinin işler bir devleti amaçladığını söyledi.

İngiltere ve Yunanistan'ın  "garantörlük"ten vazgeçtiğini belirteren Anastasiadis, İngiltere'nin tavrının önemli bir değişim olduğunun altını çizdi, "Bu yönde tek ısrarcı ülke Türkiye'dir" dedi.

Anastasiadis konuşmasında yoğunlukla "federal devletin işlerliği" üzerinde durdu, Kıbrıslı Türklerin tüm federal organlara etkin katılımına yönetlik endişelerini dile getirdi.

Anastasiadis, tüm federal organlarda en az bir Kıbrıslı Türkün onayının aranmasının çözüme işlerlik kazandırmayacağı görüşünde olduğunu sık sık vurguladı ve şunu söyledi:
"Kıbrıslı Türklerin yaşamsal çıkarıları söz konusu olduğu durumlarda elbette Kıbrıslı Türklerin en az bir oyu aranmalıdır, ancak bu tüm federal organlar için koşul olarak kabul edilemez."

Anastasiadis bu önerisinin "siyasi eşitlik"le çelişkili olmadığı görüşünü paylaştı, Türkiye'deki "Kürt Meselesi"nden örnek vererek kendi düşüncesini destekleme iddiasını ortaya koydu.

Anastasiadis, "Türkiye'de Kürtler, Erdoğan'dan her meselede en az bir Kürt oyunun da karar mekanizmalarında olmasını isteseydi, ne düşünürlerdi" diye sordu.

Anastasiadis, Kıbrıslı Türklerin onayının aranması gerektiği kurumlarda da mutlaka "Tıkanıkları Çözme Mekanizması"nın devreye girmesi gerektiğini söyledi.

Toplumların idari özerkliğini öne çıkaran Anastasiadis, "federe yönetimlerin (oluşturucu devletçiklerin) olabildiğince geniş özerkliğe sahip olmalarını ön gördüğünü söyledi.

Anastasiadis, "kanatları güçlü federasyon" savunurken, bunun karşılığındaki şartının da "askerden ve garantörlerden arınmış bir Kıbrıs" olduğunu söyledi.

"Benim önerim hiçbir şekilde konfederasyonla bağdaşlaştırılmaması gerekiyor"
diyen Anastasiadis, "Bir çözüm modeli olarak KONFEDERASYONA kesinlikle karşıyım" dedi.

Kıbrıslı Türklerin etkin katılımın Guterres Çerçevesi'nde de "çözülmemiş bir sorun" olduğunu ileri süren Anastasiadis, "Tüm söylediklerim Guterres Çerçevesi ile de çelişmiyor" dedi.

"Münhasır Ekonomik Bölge"nin Federal Devlet'in yetki alanında kalması gerekltiğine inandığını söyleyen Anastasiadis, "Münhasır Ekonomik Bölge, Kıbrıs Rum ya da Kıbrıs Türk yönetimlerinin değil Federal Hükümet'in yetki alanında olacak, doğal zenginlikler burada paylaşılacak" iddiasını ortaya koydu.

DÜŞÜNME BESİNİ

Anastasiadis, yeni "federal çözüm" modeline dair önerilerini aslında üzerinde "düşünülmesi" ve "konuşulması" için ortaya attığını belirterek, bunları "düşünce besini" olması için paylaştığını anımsattı.

Bu konudaki görüşlerini ilk defa 2010'da Ulusal Konsey'de de dile getirdiğini söyleyen Anastasiadis, "Adem-i Merkeziyetçi Federasyon" modelinin kendisi için yeni bir şey olmadığını da vurguladı.

"Bu düşüncelerimi TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'na da anlattım" diyen Anastasiadis, "Kıbrıslı Türklerin endişelerine ve kaygılarına karşı da duyarlıyız" sözlerini kullandı.

"Çavuşoğlu'nun tepkilerini burada anlatamam çünkü bu özel bir görüşmeydi" diyen Anastasiadis, kendi düşüncelerini Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu'yla paylaştığını ifade etti.

Anastasiadis, bu kadar yıldan sonra bu merkezi zayıf federasyon modeline geride dönerken, TC Dışişleri Bakanı'yla görüşmesinin etkili olduğunu ima etti, ancak, Çavuşoğlu'nun kendisine yönelik konuşmalarını açıklamaktan ısrarla kaçındı. 

Anastasiadis'ten bazı satır başları:

"İki taraf arasında ortak bir referans noktası bulunmazsa Genel Sekreter belki de görüşmeleri yeniden başlatmayacaktır."

"Kıbrıs Cumhuriyeti'nin egemenlik haklarından asla vazgeçmem, doğal gaz meselesini de hiçbir koşulda müzakere masasına getirmem."

"Doğal Gaz gelirlerinin en iyi değerlendirme modeli Norveç modelidir, elde edilecek gelir bir banka hesabında korunarak, çözümden sonra değerlendirilir."

"2004'te EVET kampanyasının başını çektim ancak partimin % 60'ı benim peşimden gitmedi, o nedenle şimdi işlerliği olan bir çözümü gündeme getirmek çok önemlidir." 

"Mobil telefonlar konusunda ne yazık ki yol alamıyoruz çünkü Türk tarafı böyle konuları tanınma meselesi yapıyor. Ayrıca bazı yasalarımız da buna engel oluyor."
 


Anastasiadis'in kafası karışık

Niyazi Kızılyürek


Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis,  Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitlikten kaynaklı federal organlara etkin katılımını baş sorun olarak lanse etti.

Anastasiadis "işler bir devlet" tezini Kıbrıslı Türklerin etkin katılımıyla ters orantılı görüyor.
Ne zaman "işler devlet" demişse, hemen ardından "tüm federal organlarda bir Kıbrıslı Türk oyu olamaz" demesi, bunun en çarpıcı göstergesidir.

Açıkça belli olmuştur ki, Anastasiadis, Crans Montana sürecine kadar kabul ettiği bazı ilkelerden de geri adım atmıştır.

Tek bir kez dahi "dönüşümlü başkanlık"tan söz etmedi.
Bundan söz etmediği gibi Kıbrıslı Türklerin federal organlara katılımını hep bir sorun olarak yansıttı.


Anastasiadis'in FEDERASYON konusunda da kafasının karışık olduğu ortaya çıktı.
Çünkü federasyonlar doğası gereği adem-i merkeziyetçidir. Üstelik Crans Montana'ya kadar olan süreçte federal hükümetin yetkilerini artırmak isteyen de kendisiydi. Şimdi buradan geri adım atarken, asıl sorunun gevşek veya değil olmadığı da anlaşıldı.

Anastasiadis, devletin işlerlik sorunununu Kıbrıslı Türklerin etkin katılımına indirgedi.

Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis'in konuşmasından sonra Kıbrıs çözüme daha yakın olmadı.


 

KIBRIS HABER AJANSI:

Anastasiades: Önerim Kıbrıslı Türklerde güven duygusu yaratıyor  
 


 
 
Nikos Anastasiades, salı akşamı düzenlediği basın toplantısında, Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunması durumunda âdem-i merkezi federasyon sistemiyle ilgili önerisi hakkında kamuoyunu bilgilendirdi.
Basın mensuplarının sorularına geçmeden önce yaptığı açılış konuşmasında, Cumhurbaşkanı, konu üzerindeki önerisinin Kıbrıslı Türklerde güven duygusu yarattığını, Türkiye`nin garanti ve müdahale haklarını muhafaza etme ısrarıyla ilgili bahanelerine son verdiğini; aynı zamanda, Kıbrıslı Rumların devletin çalışabilir ve yaşayabilir olmasıyla ilgili endişelerine yanıt verdiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Anastasiades, sorumlu bir lider olarak, çıkmazı uzatmanın tehlikelerini göz ardı edemeyeceğine vurgu yaparak; “aynı zamanda, çalışamayacak bir devlete yol açacak bir çözümü kabul etmeyeceğim. Halk tarafından ikinci kez reddedilecek bir çözüm felaket olacak” diye vurguladı.
 
"Âdem-i merkezi sistem başka bir şey gevşek federasyon ise başka bir şeydir" diyen Cumhurbaşkanı, sunulan önerinin yeni bir öneri olmadığını kendisinin Nisan 2010 tarihinde Ulusal Konsey üyelerine benzer bir öneri sunduğunu belirtti.
 
İki toplumlu, iki bölgeli federasyon anlaşmasına değinen Cumhurbaşkanı Anastasiades, “Şubat 1977 tarihinde, Kıbrıs Devletinin gelecekteki statüsü; iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon haline geleceği acı verici ama tarihi bir uzlaşmayı kabul ettik" dedi.
 
O zamandan bu yana kendisinden önceki “altı cumhurbaşkanı Kıbrıslı Türklerin endişelerini dikkate alarak ve Kıbrıslı Rumların makul beklentilerini karşılayan; devletin, halkın, ekonominin ve kurumların birlik ve bütünlüğünü koruyan  güçlü merkezi hükümet temelinde bir çözüm bulunması amacıyla yorulmaz bir şekilde çabalarına devam ettiler" şeklinde konuşan Nikos Anastasiades, “böylesi bir çözüm, aynı zamanda; tüm ada halkının serbest dolaşım, yerleşim ve ikamet özgürlüğü,  istihdam özgürlüğü ve mülk edinme hakkı dâhil insan hakları ile temel özgürlüklerine tam saygı gösterilmesini; adil toprak düzenlemeleri ve en önemlisi; Türk işgal ordusunun adadan ayrılmasını sağlayacaktır" dedi.
 
Anastasiadis devamla, şu ana kadar harcanan tüm çabaların "siyasi irade eksikliğinden değil, Türk uzlaşmazlığından" dolayı başarısız kaldığını söyledi.
 
Harcanan çabaların doruk noktası 2004 yılında yapılan referandum olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Anastasiades,  Kıbrıslı Rumların önerilen planı %75,8lik bir oranla reddettiğini, Kıbrıslı Türklerin de %64,9’unun da evet dediğini belirterek, "çünkü plandaki maddeler önemli endişeler yarattı" dedi.
 
2004 yılından bu yana "Sayın Talat veya bugün Sayın Akıncı gibi ılımlı Kıbrıslı Türk politikacılarla bir dizi müzakereler yer aldı" şeklinde konuşan Anastasiades, müzakereler sırasında bazı konularda ilerleme kaydedildiğini; ancak egemen, tam bağımsız, çalışabilir ve yaşayabilir bir devlete  yol açan ve "BM Genel Sekreteri`nin söylediği gibi; normal bir devlet için" bir çözümün bulunmasına izin vermeyen önemli farklılıklar da olduğunu belirtti.
 
Anastasiades, şahsen kendisinin Cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmesinin ardından bir çözüm bulunması amacıyla verimli bir müzakere yapılması konusunda bazı hedefler koyduğunu ifade ederek "ilk hedef,  Kıbrıs sorununun anakronik garantiler sistemi ile müdahale haklarının sona erdirilmesi ve tüm işgal ordusunun ayrılmasını kapsayan uluslararası boyutunun da ele alınması amacıyla Türkiye`nin diyaloğa katılmasını sağlamaktı" dedi.
"İkincisi; Kıbrıs sorununa potansiyel bir çözümün topluluk müktesebatıyla uyumlu; Kıbrıs`ın AB üyeliğinden kaynaklanan yükümlülükleriyle uyumlu olması amacıyla Avrupa Birliği`nin diyaloğa katılmasıydı" diyen Cumhurbaşkanı Anastasiades "ve üçüncüsü Kıbrıs sorununun iç boyutu hakkında; yönetimin çalışabilir sistemi ve Kıbrıslı Rum oluşturucu devletine olabildiğince çok göçmenin dönüşüne ve yerleştirilmesine izin verecek toprak düzenlemelerinin yer alınmasıdır" dedi.
 
Yoğun müzakerelerden dolayı ve özellikle Sayın Akıncı`nın Kıbrıs Türk Toplum liderliğini üstlenmesinin ardından Ocak 2017 tarihinde Kıbrıs için ilk zirvenin yer aldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Anastasiades, söz konusu zirvede ilk kez olarak toprak düzenlemeleri ile ilgili haritalar sunulduğunu ve ilk kez olarak Türkiye`nin güvenlik başlığında doğrudan diyalog ve müzakerelere resmi olarak katıldığını belirtti.
 
Anastasiades, Ocak 2014 tarihinde Britanya Başbakanı David Cameron ile varılan anlaşmanın sonucu olarak Britanya`nın garantörlük hakkından feragat ettiğini söyledi.
Yunanistan`ın görüşünün bilinen bir görüş olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Anastasiades, "garantörlük hakkında tek ısrar eden Türkiye idi" dedi.
 
Avrupa Birliği`nin üst düzeyde ilk kez müzakerelere katıldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiades, maalesef, Türk uzlaşmazlığından dolayı Crans-Montana`da yapılan Kıbrıs için ikinci zirvenin arzu edilen sonuçla tamamlanmadığını belirtti.
 
 



Türk Ajansı Kıbrıs:


“GEVŞEK FEDERASYON BAŞKA, DESANTRALİZE FEDERASYON BAŞKA”

(Kıbrıslı Rum lider) Nikos Anastasiadis, gevşek federasyonun başka, desantralize federasyonun başka olduğunu açıkladı.
Anastasiadis, Başkanlık Sarayı’nda düzenlenen basın toplantısında, müzakerelerde bugüne kadar gelinen aşama ile ilgili bilgilendirme yaparak, gevşek federasyon ile ilgili gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Konuşmasına, 1977 yılının Şubat ayında, “sancılı, ancak tarihi bir uzlaşıyı” kabul ettiklerini söyleyerek başlayan Anastasiadis, bu uzlaşı zemininde Kıbrıs devletinin gelecekteki statüsünün iki toplumlu ve iki kesimli federasyona dönüşeceğini söyledi.
Anastasiadis, o zamandan beri, kendisinden önceki 6 başkanın da, Kıbrıslı Türklerin endişelerini görmezden gelmeyip, Rumların makul beklentilerini garanti altına alacak bir çözüme ulaşmak için durmak bilmeyen bir çaba gösterdiğini kaydetti.


Rum tarafının öncelikle devletin, halkın, ekonominin ve kurumların birliğini garanti altına alacak, güçlü bir merkezi hükümet arzu ettiğini belirten Anastasiadis, adadaki tüm yasal sakinlerin, insan hakları ile temel özgürlüklere saygı duymasının talep edildiğini ifade etti.
Rum tarafının en önemli beklentisinin, Türk askerinin adadan ayrılması olduğunu vurgulayan Anastasiadis, adil toprak düzenlemelerinin de beklentiler arasında olduğunu söyledi.


Anastasiadis, Kıbrıs sorununda gösterilen çabaların, Türk uzlaşmazlığı nedeniyle başarısız olduğunu iddia ederek, bu çabaların 2004 yılındaki referandumla doruk noktasına çıktığını; ancak referandumda sunulan planın öngördüğü maddelerin yarattığı büyük endişe nedeniyle, halkın yüzde 76’sı tarafından reddedildiğini kaydetti.
O günden sonra, Talat ve Akıncı gibi ılımlı siyasetçilerle müzakerelerin devam ettiğini belirten Anastasiadis, bazı konularda uzlaşı sağlandığını itiraf ederek, yine de işlevsel, yaşayabilir, tam bağımsız ve egemen bir devlete götürecek çözüm bulunmasına izin vermeyecek önemli anlaşmazlıkların var olmaya devam ettiğini ileri sürdü.

BAŞKANLIĞINDA KOYDUĞU HEDEFLER

Anastasiadis, müzakerelerin yıllarca iç boyutlara odaklandığını ve garantiler, askerin adadan ayrılması ve toprak düzenlemeleri gibi konuların son aşamaya bırakıldığını kaydederek, kendisinin Başkanlık görevine seçilmesinin ardından, çözüm perspektifiyle etkin bir müzakere olması için bazı hedefler koyduğunu söyledi.
Bu hedeflerden ilkinin, garantilerin, müdahale hakkının ve askerin tümünün adadan ayrılması olan, Kıbrıs sorununun uluslararası boyutunun tartışılması için Türkiye’yi diyaloga müdahil etmek olduğunu belirten Anastasiadis, ikinci hedefinin ise AB’yi, tartışılan çözümün AB Müktesebatı’yla ve AB üyesi bir devlet olarak kendilerinin yükümlülükleriyle bağdaşması için sürece müdahil etmek olduğunu vurguladı.
Anastasiadis, Kıbrıs sorununun iç boyutlarıyla ilgili olarak ise, işlevsel bir yönetim sistemi, mümkün olduğunca fazla sayıdaki göçmenin, “Kıbrıs Rum oluşturucu devletine” geri dönmesi ve yerleşmesine olanak sağlayacak toprak düzenlemeleri yapılmasını hedeflediğini belirtti.

İLK DEFA HARİTA 

Akıncı’nın göreve gelmesinin ardından yaşanan yoğunlaştırılmış müzakerelerin sonucu olarak, Kıbrıs için 2017 yılının Ocak ayında ilk konferansa gidildiğini kaydeden Anastasiadis, ilk defa bu konferansta, iade edilecek toprağın yüzdelikleriyle ilgili haritanın masaya konduğunu söyledi.
Anastasiadis, yine bu konferansta ilk defa, Türkiye’nin güvenlik başlığıyla ilgili diyaloga ve müzakerelere doğrudan müdahil olduğunu belirtti.
Bunun bir tesadüf olmadığını iddia eden Anastasiadis, kendisinin; İngiltere Başbakanı David Cameron ile 2014 yılının Ocak ayında, adadaki iki toplumun talep etmemesi halinde, İngiltere’nin garantör ülke olma hakkından feragat edeceği hususunda sağladığı anlaşma sayesinde olduğunu öne sürdü.
Anastasiadis, AB’nin de ilk defa bu konferansta en üst düzeyde temsil edildiğini kaydetti.

CRANS MONTANA 

Türkiye’nin uzlaşmazlığı nedeniyle, Kıbrıs için Crans Montana’da düzenlenen ikinci konferansın da arzu edilen sonucu vermediğini öne süren Anastasiadis, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in sunduğu 6 maddeli çerçevede de, garantiler ve müdahale hakkının sona ermesi, askerin adadan ayrılması ve Rum tarafının makul beklentilerini karşılayan toprak düzenlemelerinin yapılması gerekliliğinin ortaya konduğunu belirtti.
Anastasiadis, Guterres’in vurguladığı, devletin düzgün işleyişine ilişkin en önemli unsurlardan birinin de, Kıbrıslı Türklerin etkin katılım konusundaki talepleri olduğunu söyledi.
Anastasiadis, bu meselenin, bir olumlu oy meselesiyle birlikte daha ileri seviyede tartışılması gerekeceğini, özellikle de bu oyun ne zaman, hangi şartlarda ve hangi organlarda kullanılabileceğinin, anlaşmazlıkların çözüm mekanizmasıyla ilgili eş zamanlı hükümlerle, daha ileri seviyede tartışılması gerektiğini kaydetti.
Bu noktada, kendisinin Guterres Çerçevesi ile ilgili niyetleri konusunda itiraz edebilecek olanlara, Rum tarafının ezeli taleplerini reddetmenin delilik olacağını söyleyebileceğini belirten Anastasiadis, Guterres Çerçevesi’nin bu talepleri müzakerelerin gündemine taşıdığını belirtti.
Anastasiadis, o günden beri kendisinin, müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı yerden devam etmesi yönündeki niyetini dile getirdiğini ifade ederek, yeni bir konferansta, yeni yıkıcı bir çıkmaz yaşanmaması için önceden iyi hazırlık yapılması gerektiğini vurguladı.
Bazı kişilerin bu önerisine itiraz ettiğini belirten Anastasiadis, Guterres’in son raporunda, önerisini kabul etmiş olmasından dolayı mutlu hissettiğini dile getirdi.

DESANTRALİZASYON 

Anastasiadis, müzakerelerde bugüne kadar elde ettiği tecrübelerin, Kıbrıslı Türkleri, sayıca çoğunlukta olan Rumların yetkileri kötüye kullanarak, kendilerini köşeye sıkıştıracağı endişesinin ele geçirdiğini gösterdiğini belirtirken, bu endişelerle baş edebilmek için, alınacak her kararda bir olumlu oy talebinde bulunduklarını ifade etti.
Bu bağlamda, Rumların da benzer endişeleri bulunduğunu kaydeden Anastasiadis, Kıbrıslı Türklerin talep ettiği bu hakkın, devletin işleyişinde sorunlar yaratarak, yeni düzenin çökmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalınacağını düşündüğünü söyledi. Anastasiadis, Türkiye’nin garantiler, müdahale hakkı ve Türk askerinin adadaki varlığının devam etmesi ilgili talebinin de, bu endişeleri artırdığını öne sürdü.
Anastasiadis, her iki toplumun endişelerinin giderilmesi ve Kıbrıs sorununa işlevsel ve kalıcı çözüm bulunması konularına ciddi şekilde kafa yorduğunu; akabinde de Ulusal Konsey’e, desantralizasyon konusunu düşünülmesi için sunduğunu kaydetti.

Nikos Anastasiadis, gevşek federasyon ile desantralizasyonun farklı şeyler olduğunu belirterek, yetkilerin desantralizasyonu bağlamında, tek egemenlik, tek vatandaşlık ve tek uluslararası temsiliyet, halkın, toprağın, ekonominin ve doğal zenginliğin birliği, güvenlik, garantiler ve federal devletin sınırlarının korunması ve federal devletin AB, BM ve diğer uluslararası örgütlerde etkin ve tam temsiliyeti gibi konuların sorgulanamayacağını söyledi.

“YENİ BİR ÖNERİ DEĞİL..”

Anastasiadis, bu önerisinin yeni bir öneri olmadığını ve kendisinin bu öneriyi, 2010 yılının Nisan ayında Ulusal Konsey’e sunduğunu ifade etti.
Anastasiadis, önerisinin felsefesinin, iki devletin yukarıda anlattığı şartlar altında ve Kıbrıslı Türklerin bir olumlu oyunun, dengeli şekilde sadece Kıbrıs Türk toplumunun hayati çıkarlarını olumsuz etkileyebilecek yürütme organı kararında kullanılması ve kıvılcımlanabilecek anlaşmazlıkların etkin çözüm mekanizması da tesis edilerek, daha geniş idari özerkliğini hedeflediğini söyledi.
 Anastasiadis, daha büyük idari özerkliğin Kıbrıslı Türklerde güvenlik duygusu oluşturduğunu ve tüm kararlarda olumlu oy ısrarından vazgeçirdiğini öne sürerek, bunun Türkiye’nin garantiler ve müdahale hakkı gibi mazeretlerini de geçersiz kılacağını iddia etti.
Ulusal Konsey’de 2010 yılında verdiği mesajda, yetkilerin tümüyle merkezi devlette toplanmasının tehlikeleri artıracağını söylediğini belirten Anastasiadis, benzer olguların vatandaşların günlük hayatına ve refahına doğrudan etki edeceğinin anlaşılır olduğunu; böylelikle iki devletliliği veya ayrılmayı tercih edenlerin artacağını söyledi.
Anastasiadis, bahsettiği sebeplerden ötürü, iç yönetimle ilgili konulardaki yetkilerin, devletlerde kalması gerektiğini düşündüğünü dile getirdi.
Kendisinin, sorumluluk hissiyle hareket eden bir lider olarak, çıkmazın uzamasından doğacak tehlikeleri göz ardı edemeyeceğini söyleyen Anastasiadis, yine de işlevsel bir devlete götürmeyecek çözümü de kabul etmeyeceğini belirtti.
Anastasiadis, farklı kesimler tarafından dile getirilen endişeleri anlayabildiğini, ancak işlevsel olmayacak bir çözümün felakete götüren sonuçlara yol açabileceğini vurguladı.
Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis, siyasi güçlerin liderlerine, yaratıcı diyalog çerçevesinde, ortak tezler şekillendirerek,  adadaki her iki halk tarafından kabul edilebilecek bir çözüme götürecek yeni tur müzakerelerin başlamasına katkı koyma çağrısında bulundu.

SORULAR

Basın toplantısında soruları da cevaplayan Nikos Anastasiadis özetle şunları söyledi:

“Soru: Bu öneri Kıbrıslı Türkler tarafından kabul edilmezse ne yapacağız? İstediğimiz şey bir olumlu oyun ötesinde daha somut birşey mi?

Cevap: Önerim açıktır. Farklı birşey olmasaydı Genel Sekreter bunu raporuna dahil etme ihtiyacı duymayacaktı. Öneri, gündelik yaşamı etkileyen konularda idari özerklik yönetimine götürür. Sonuç olarak görüştüğümüz şey kendilerine verilen bir hakkın düzenlenmesidir, ancak hayati konuları sağlama alacak yetkilerle sınırlandırılıyor.

Soru: 2010 memorandumuna atıfta bulundunuz. Ne değişti de söz konusu memorandum gündeme geldi? Ve bu bağlamda MEB ile ilgili ne diyeceksiniz?
Cevap: MEB konusunda bunun merkezi devletin yetkilerine ait olduğu konusunda nettik. Sorunun birinci bacağı ile ilgili olarak Crans Montana deneyimi çözümün işlevselliği ile ilgili sorun olduğunu gösterdi. Kıbrıslı Türklerin tüm kararlarda olumlu oyunun kabulü ile bir çözüme varmamızın mümkün olmadığını saptadığım zaman bu gelişmeden kaçınmak için endişemi ortaya koydum.

Soru: Desantralize fikri yeni bir çözüm şekli ile ilgili yolu açacağı ile ilgili eleştiride bulundunuz. Böyle bir şey doğru mu? Federasyon zamana dayanıklı olabilir mi?

Cevap: Hangi yetkilerin kurucu devletlerin yetkileri olacağı konusunda çok açıktım. Devletin işlevselliği herkesin kaygısıdır. Özellikle BM Genel Sekreteri açık bir  şekilde Kıbrıslı Türklerin bir olumlu oyu ile ilgili talebi ile ilgili tam olarak ne istediğini açık bir şekilde not ediyor. Bu, devletin işlevselliği konusunda sorunlar yaratacak. Açıklamamda istediğim şeyin bizi çıkmaza götürmeyecek işlevsel bir devlet olduğunu netleştirdim. Eğer bazı kişiler bunun konfederasyon unsurları içerdiğini düşünürse üzülürüm. Buna karar verecek olan liderler değildir.

Soru: Mobil telefonlar konusu ile ilgili olarak bir formül olduğu izlenimini vermiştiniz. Ne değişti?
Cevap: Formül vardır. Fakat diğer taraf siyasi rant elde etmek isterse o zaman ileri gidemezsin. Anavatanların değil Kıbrıs Türk şirketleri ile imzalanmasında ısrar ediyorlar. Bugüne kadar iyi atmosferin korunması adına yanıt vermedim. 2016 yılından bu yana bağlıyız ve Türk tarafına elektrik veriyoruz.”.

Haber/Çeviri:  Gözde Ermetal Karadeniz

Bu haber toplam 7007 defa okunmuştur
İlgili Haberler