
Akıncı temkinli iyimser
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, bir grup gazeteciyle kahvaltıda bir araya geldi, müzakere sürecinde altı görüşmenin yer alacağı kritik Kasım ayı ve iç konulara ilişkin önemli mesajlar verdi. Toplantıya Kanal SİM ve Yenidüzen adına katılan Sami Özuslu izleni
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile nihayet bir masa etrafında buluşma imkanımız oldu dün… Nisan seçimlerinin üzerinden tam altı ay geçmişti ve Kıbrıs Türk basınından ısrarla uzak duruyordu Akıncı… Zaten kendisi de kahvaltıya başlamadan önce -şaka yollu- “Şükür kavuşturana” diyerek, bu yöndeki eleştirilerden haberdar olduğu mesajı verdi. Bundan sonraki süreçte basınla ‘daha sıcak’ ilişki içinde olma niyetinde olduğunu tahmin ediyorum, ama bir yandan da “Rum tarafı ile basın önünde çatışmama” gibi bir niyeti var Akıncı’nın… Bu yüzden ‘sohbet’ toplantısı şeklinde geçen bu buluşmadan direkt Akıncı’nın söylediklerini değil, ‘izlenimlerimi’ aktaracağım. Zira liderlerin ağzından çıkan her kelime, bir şekilde sürece zarar verebiliyor ve Akıncı bu konuda son derece hassas davranıyor.
Seçildiği döneme göre daha az olsa da hala ‘iyimser’ ama ‘temkinli’ görünen Akıncı ile bir grup gazetecinin Cumhurbaşkanlığı’ndaki buluşmasından aldığım notları, kendi bilgi ve duyumlarımla da harmanlayarak ve zaman zaman yorum da katarak şöyle özetleyebilirim:
• Cumhurbaşkanı Akıncı ‘iki bölgelilik’ konusunda New York’ta Kıbrıs gazetesine verdiği beyanattan sonra Güney’den sert eleştiriler almaya başladı. Bunu daha seçildiği günden itibaren kendisini yıpratmak isteyen bazı siyasi grupların tavrına ve Mayıs ayındaki seçimler için erken havaya girilmesine bağlıyor.
• Anastasiadis’le hala iyi bir diyalogları var, ancak Türkiye’deki gelişmeler ve bugün yapılacak seçim sonrasına dair belirsizlik Güney’de kısmi kafa karışıklığı yaratmış denilebilir. Müzakerelerde ‘balayı bitti’ görüntüsü biraz da bu algıdan ve kaygıdan kaynaklanıyor gibi…
• Kasım ayı çok kritik. Zira mülkiyet konusuna ‘gidilecek köyün minareleri’ görülebilecek. Akıncı ayrıntı vermiyor ama Cuma günkü görüşmede -az ada olsa- bazı ilerlemeler olduğu, en azından Kıbrıs Türk tarafının böyle algıladığı anlaşılıyor.
• Güç paylaşımı, yönetim, AB başlıklarında birkaç pürüz var, ama bunlar çözülemeyecek konular değil. ‘Dönüşümlü Başkanlık’ henüz bağlanmadı, ama ‘Ağırlıklı Oy’ korelasyonuyla bu konunun halledileceğine kesin gözle bakılıyor.
• Kıbrıs Türk liderliğinde güvenlik ve garantiler konusunda da büyük bir sorun çıkmayacağı inancı var.
YENİ BİR ‘GÜVENLİK’ ANLAYIŞI
• Güvenlik meselesini ‘sadece askeri’ bir konseptte değil, Doğu Akdeniz’deki ekonomik çıkarların buluştuğu, gaz-elektrik-su gibi hayati konularda varılacak bir ‘kazan-kazan’ mantığına dayandırmak gerekliliği üzerinde duruluyor. Bu yaklaşım, TC Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ısrarla altını çizdiği “geleceğin Doğu Akdeniz’i” idealini akıllara getiriyor.
• Kıbrıs Rum liderliği ve Yunanistan’ın “Mutlaka değişmeli” dediği garantörlük sistemi konusunda Türkiye’nin “günü gelince konuşuruz” yaklaşımı devam ediyor ve Akıncı bu konuda da uzlaşı sağlanabileceği konusunda iyimser…
• Ankara’nın çözüm süreciyle ilgili şimdiye dek sorun çıkarmadığını, en azından Akıncı ve ekibinin böyle bir sıkıntısı olmadığını da anlıyoruz. Doğrusu yabancı diplomatlar da -1 Kasım seçimi sonrası dahil- Türkiye’nin Kıbrıs’ta çözümden yana tavrını koruyacağına inanıyor.
• Akıncı Kasım ayının ‘belirleyici olabileceği’ni düşünüyor. Planlanan altı görüşmede mülkiyete yoğunlaşılacak. Kuşkusuz ‘mutfak’ta müzakereciler yemeği hazırlayacak, komisyonlar da çalışacak ama pürüzleri aşmak için liderler bu ay boyunca sürekli müdahil olacaklar.
• Mülkiyette asıl tartışma ‘iki bölgelilik’ ve ‘derogasyonlar’ ekseninde yaşanıyor. Kıbrıs Türk tarafı ‘Kıbrıs Türk devletinin kontrol edeceği bölgede çoğunluk Kıbrıslı Türklerde olmalı’ mantığıyla hareket ediyor. Anastasiadis ise AB’ye ve insan haklarına sığınıyor, ‘derogasyona hayır’ diyor.
• Bu konu için bir ‘geçiş süreci’ ve ‘ara yol’ arandığı anlaşılıyor. Hem insan haklarına ve AB’ye ters düşmeyen ama hem de Kıbrıslı Türkleri kendi yönettikleri bölgede ‘azınlık’ konumuna düşürmeyecek bir model aranıyor. Bulunabilir mi? Niyete bağlı tabii…
• Cumhurbaşkanı Akıncı ‘niyet’in önemine işaret ediyor her fırsatta… Mülkiyet konusunda da, ‘aylar içinde çözüm’ konusunda da niyetin belirleyici olacağını düşünüyor. Ama referandum konusunda asla tarih tartışmalarına girmiyor.
• Mülkiyet konusunda ‘iki bölgelilik’ ve ‘derogasyonlar’ arasında bir ara formül aranıyor ama herkes de biliyor ki aranan çok önemli bir şey daha var: Para!..
25 MİLYAR EURO ARANIYOR
• ‘Çözümün maliyeti’ konusunda son dönemlerde farklı rakamlar telaffuz ediliyor. Dün bu konu da soruldu Başkan’a… Bendeki bilgilere göre Kıbrıs Rum tarafının yaptığı hesapla Kıbrıs Türk tarafının yaptığı hesap arasında ciddi bir rakamsal fark var. Verilen rakamlar 20 milyar Euro’dan başlayıp 55-60 milyar Euro’ya kadar çıkıyor.
• Hesap yapılırken sadece ‘Kıbrıslı Rumların Kuzey’de bıraktığı mülkler’ ve ‘Kıbrıslı Türklerin Güney’deki mülkleri’ arasındaki fark alınmıyor. Kaba hesapla Türk tarafının Rumlara 1 milyon dönümlük mal karşılığı borcu var. Ama başka unsurlar ve malların nasıl değerlendirildiği konusuna girilince hesaplar farklı sonuçlar veriyor.
• Bununla birlikte çözüm için 25-30 milyar Euro’luk bir kaynak bulunabilirse eğer, çözüm sürecinde mülkiyetin çözümü kolaylaşabilir. Bu konuda çeşitli girişimler var. Eide bazı ülkelerden ve kurulmadan en azından ‘söz’ aldı, ama liderler Annan Planı döneminde ‘donörler’ konusundaki hayal kırıklığını unutmuyor. Parayı görmeden sözlere kanmaya niyetleri yok yani!..
• Çözüm için bulunacak para iki alanda kullanılacak: Hem tazminatlar ödenecek, hem de yer değiştirecek insanlara yerleşim yeri inşa edilecek. Kimse çözümden dolayı mağdur edilmeyecek.
SİYASAL PARTİLER YASASI’NI MAHKEMEYE GÖTÜRÜR MÜ?
Cumhurbaşkanı Akıncı sadece Kıbrıs sorunu değil, iç konularda da bazı mesajlar verdi sohbet toplantısında…
• Turizm Müsteşarı’nın görevden alınması konusunda rahatsız oldu, zira Şahap Aşıkoğlu’nun görevden alınması sonrası ‘danışman’ olarak görevlendirileceği bilgisini aldı. Özgürgün’le görüştü, uyardı. Kendisinin Aşıkoğlu’yla da Kemal Deniz Dana ile de kişisel bir yakınlığı ya da sorunu olmadığını söyledi. Yakın geçmişte Aşıkoğlu ve turizmcilerin 2016 yılının da heba olmaması için birlikte projeler başlatmasını da ciddiye alıyor Akıncı…
• Meclise iade ettiği ve geçen gün oybirliğiyle yeniden aynen kabul edilen Siyasal Partiler Yasası konusunda Akıncı bütün partilere tepkili… İade ettiği yasanın komiteye gitmemesi, genel kurulda bir tek vekilin dahi konuşma yapmaması ve oybirliğiyle yeniden geçmiş olması Akıncı’yı rahatsız etti. Hele ‘BKP’ye diyet borcu olduğu’nun söylenmesine çok içerliyor. Bu noktada yasayı imzalayacak, Anayasa Mahkemesi’ne götürmeyecek. Ancak BKP’nin götürme ihtimalinin olabileceğini düşünüyor.
• Anamur ve Geçitköy’deki törenler konusu da soruldu Akıncı’ya… Davetin törenden iki gün önce geldiğini, helikopterle Anamur’a gittiklerini anlıyoruz. Anamur’daki törenin AKP mitingine dönüşmesinden kamuoyu gibi Akıncı da rahatsız olmuş, ancak konuşmasında gerekli mesajları verdiğine de inanıyor.

















