1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Zenciler, Türkiye Kökenli Yurttaşlar ve Solun Tutumu
Zenciler, Türkiye Kökenli Yurttaşlar ve Solun Tutumu

Zenciler, Türkiye Kökenli Yurttaşlar ve Solun Tutumu

Cemal Mert: KKTC’deki Türkiye kökenli nüfus meselesi, tek boyutlu bir mesele değildir. Kendi içinde farklılıklar göstermektedir.

A+A-

 

 

Cemal Mert

mertcemal@kibrisonline.com

 

 

Ülkemizde, bir Türkiyeli – Kıbrıslı meselesinin varlığı dillerde dolanmaktadır. Gerçekten de 1975’te, TC Devleti’nin resmi bir kararnamesi[1] ve Kıbrıslı Türk Toplumu liderliğinin de buna katılmasıyla, Türkiye’den Kıbrıs’ın Kuzeyine bir nüfus aktarıldığından beridir ki bu konu değişik düzeylerde sorunlu hâle dönüşmüş ya da dönüştürülmüştür.

KKTC’deki Türkiye kökenli nüfus meselesi, tek boyutlu bir mesele değildir. Kendi içinde farklılıklar göstermektedir. 1975’te Kıbrıs’a devlet eliyle taşınan ve Kuzey Kıbrıs’taki Rum mallarına yerleştirilip önce KTFD, sonra da KKTC yurttaşlığı verilen nüfus ile 1980’li yıllardan sonra gerek kendiliğinden (ekonomik- sosyal sebeplerle) gerekse devlet teşviki ile (politik sebepler) gelen nüfusu aynı kategoride düşünmemek gerekir.[2] Ancakher ne şekilde olursa olsun, Türkiye’den Kıbrıs’a nüfus aktarmanın çeşitli sosyo-kültürel, ekonomik, politik ve hukuksal sorunlar yarattığı bir gerçekliktir. Ancak kategoriler arasında, yaratılan sorunlar ve çözümleri bakımından nitelik ve nicelik farkları vardır.

Genel hatları ile bakacak olursak, 1975 kitlesel göçü ile taşınan nüfus, hemen vatandaş yapılarak belirli köy ve kasabalara genellikle topluca yerleştirilmiştir.  Bunlar dışında bir kısım aileler de dağınık olarak belirli yerlere iskân edilmişlerdir. 1980’den sonraları da nüfus akışı devam etmiştir, ama eskisi gibi kitlesel bir yurttaşlık verilmesi yerine peyderpey yurttaşlıklar verilmiştir. KKTC vatandaşı da olan Türkiye kökenli bu nüfus, son sayım sonuçlarına göre yaklaşık yetmiş bin (70 bin). Anne ya da babadan biri Türkiye kökenli aile çocukları ise yaklaşık on iki bin (12 bin) olarak verilmiştir. Toplam KKTC vatandaşları iki yüz on- iki yüz yirmi bin (210-220 bin) kişi olarak verilmiş ve bunların on bin (10 bin) civarı da üçüncü ülke kökenlilerdir.[3] Ayrıca yüz elli bin civarında da vatandaş olmayan nüfustan söz edilmektedir. Bu sayıya adada bulunan asker, öğrenci ve işçiler ile aileleri dâhildir. Bu rakamlar aslında de facto nüfusun dört yüz bin (400 bin) civarında olduğu kanaatini desteklemektedir.

Bu aşamada esas tartışmak istediğim meseleye gelmek için, ülkede bulunan kayıtlı-kayıt dışı göçmen işçi, öğrenci nüfusun bir muhaceret meselesi, askerin ise siyasal bir mesele olduğunu söyleyerek o konuyu bu tartışma dışına almak istiyorum. Bu konu ayrı bir kategoride çözümlenmelidir.

Benim şu aşamada değinmek istediğim mesele, KKTC yurttaşı ve seçmeni olanların, olası bir çözümde ise federal devletin yurttaşları olacak olan nüfusa, solun nasıl bir tutumla yaklaşması; aynı zamanda solun, KKTC yurttaşı olan Türkiye kökenli yurttaşlardan ne talep etmesi gerektiğidir. Bu konuyu açmadan önce Amerika’daki zenci meselesini irdeleyen bir alıntıyı sizinle paylaşmak ve benzerlikleri dikkatinize getirmek istiyorum:

“İlk kez 1924’te Komünist Enternasyonal’in, tanınmış siyahi yazar Claude McKay’in ABD delegesi olarak katıldığı Dördüncü Kongresi’nde, “Zenci Meslelesi”ne tam bir oturum ayrılmıştı.  Reed,[4] Beyaz işçilerin tutumlarını eleştirirken, bizzat ABD Sosyalist ve Komünistlerinin ırkçı tutumlarını hedefleyen McKay’in ırkçılığa saldırısı, çok daha etkili olmuştur:

-          Reformist burjuvazi, Amerika’da ayrımcılığa ve ırksal önyargıya karşı savaş sürdürmektedir. Sosyalistler ve komünisler ise utangaçça dövüşüyorlar; çünkü Amerika’nın Sosyalist ve Komünistleri arasında önyargı daha fazladır. Zenci meselesi ile yüzleşmek istemiyorlar. Amerikan yoldaşlarla ilişkilerimde, Beyaz ve Siyah yoldaşların bir araya gelmek zorunda olduğu çeşitli durumlarda böyle önyargıların çok örneğini gördüm. Amerika Komünistlerinin üstesinden gelmek zorunda oldukları en büyük engel budur. Gerçek şudur ki Zencilere herhangi bir radikal propagandayla ulaşmaya çalışmadan önce, bu insanlara karşı besledikleri fikirlerden en başta kendilerini kurtarmaları gerekmektedir.

Ayrıca McKay, Marx’ın kölelik ve ırkçılığa dair tutumunun anlatılmasının Afrikalı Amerikan düşüncesini nasıl sarstığından bahseder:

-          1918’de Üçüncü Enternasyonal manifestosunu yayınladığında ve istismar edilen sömürgelerden söz eden o kısmı dâhil ettiğinde, Amerika’da bu propagandayı kendi halkları arasında yaygınlaştıran çeşitli Zenci radikal gruplar vardı. 1920’de Amerikan hükümeti Zenciler arasındaki radikal propagandayı soruşturmaya ve ezmeye başladığı zaman, bu küçük radikal gruplar, Sosyalistlerin Zencilerin kurtulıuşunu desteklediğini ve reformist Amerika’nın onlar için hiçbir şey yapamayacağı propagandasını yayarak karşılık verdiler.O zaman, sanırım Amerikan tarihinde ilk kez, Amerikan Zencileri Karl Marx’ın onların kurtuluşuyla ilgilendiğini ve bunun için cesurca mücadele ettiğini anladılar.

McKay işçiler arasındaki birliği radikal bir çizgide savunurken, özellikle Beyaz işçileri ve sosyalist örgütleri Siyah hareketi bir bütün olarak desteklemede daha sağlam bir tavır almaya çağırmıştır.”[5]

Bu noktada yükselen itiraz seslerini işitir gibiyim. Evet, zenci meselesi ve Türkiye kökenli yurttaşlar meselesi birebir örtüşen konular değil elbette, ama dersler almamızı sağlayacak kadar da yakınlıklar taşıdığını kabul etmemiz gerekmektedir.

Annan Plânı sonrasında, KKTC yurttaşı olan Türkiye kökenli kişilerin, belirli koşullarda,[6] federal devletin yurttaşları olacağının ortaya konmuş olması, bizlere bir hak verilmiş olduğu anlamına gelmekle birlikte bunun suiistimal edilmesi durumunda, bu hakkın kadük olacağını da ima etmektedir.

Kıbrıslı Türk Solu, Kıbrıs’ın demografik yapısının dış müdahale ile bozulmamasını savunmaya devam ederken, Türkiye kökenli yurttaşlara, uluslararası hukuk tarafından zımnen tanınmış olan federal devletin yurttaşlık hakkını da korumak için titiz olmaya devam etmelidir. Bu iki konunun bir arada savunulması bir çelişki olarak görülse bile sol bu çelişkiyi çözümleme yeteneğine sahip olmalıdır.

Bu çelişkinin çözümü konusunda, Türkiye kökenli yurttaşlarımızın örgütlendiği başta Halkın Adalet Konseyi (HAK) olmak üzere tüm sivil toplum örgütleri de Kıbrıslı Türk Solu ile birlikte uğraş vermelidirler.

Türkiye kökenli yurttaşlar ve Solun, bu aşamada, Türkiye kökenli yurttaşlar meselesini, köken – kültür - etnik yapı - doğum yeri meselesinden, sosyo-ekonomik, politik ve hümanist bir temele taşıması gerekmektedir.

Bu projeyi sahiplenirken de sanırım ki yukarıda aktardığım alıntıdan alacağımız çok dersler olacaktır.

 


[1] Sene 1975, Kıbrıs'a nüfus gerek! Cenk Mutluyakalı, Yenidüzen, Adres Dergisi, 13.11.2011 https://www.yeniduzen.com/detay.asp?a=36887

[2] Türkiye’den aktarılan nüfusun Cenevre Konvansiyonunun ihlâli olduğu ve suç teşkil ettiği uzun zamandır savunulmaktadır. Ancak, Annan Plânı ile elli bin Türkiye kökenli kişinin, Federal Kıbrıs Cumhuriteti yurttaşlığını belirli koşullar altında kazanacağı belirtildiğinden bu yana, konu, -genelde- uluslararası hukuk bakımından bir insan hakları ve teknik bir mesele olarak da algılanmaktadır.

[3] KKTC’de en son nüfus sayımı, 2011 yılında yapılmış ve de facto nüfus 295 bin olarak açıklanmıştır. Ancak detaylı bir açıklamayla veriler açıklanmadığı için bu sayım sonuçları tartışmalıdır. Benim kişisel olarak edindiğim gayrı resmi bilgiler ışığında yukarıdaki bilgileri/rakamları vermiş bulunuyorum. Basından izlediğim kadarı ile KADEM direktörü Muharrem Faiz ve araştırmacı Mete Hatay da yaklaşık olarak bu rakamları teyid etmektedirler.

[4] John Reed, ABD’li muhalif gazeteci ve yazar. Ekim Devrimi’ni anlattığı Dünyayı Sarsan On Gün ve Meksika Ayaklanmasını anlattığı Viva Meksika isimli kitapları ile tanınmaktadır.

[5]Kevin B. Anderson, Felsefede ve Dünya Siyasetinde Diyalektiğin Yeniden Keşfi ve Sürekliliği. Yeniden Lenin, Bir Hakikat Siyasetine Doğru, Der. S. Žižek, S. Bugden, S. Kouvelakis. Otonom Yayıncılık, Ocak 2011, İstanbul. Sy. 160.

[6] Kıbrıs’ta yaşadığı süre, evlilik, doğum, ülkeye geliş tarihi vb. kriterler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 3079 defa okunmuştur