1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Yıkıma karşı yükselecek gençliğin sesi
Yıkıma karşı yükselecek gençliğin sesi

Yıkıma karşı yükselecek gençliğin sesi

Yaşadığımız şu küçücük ada öylesine politize edilmiş ki, birçoğumuz -ülkemizde oldukça sık olan- seçim günleri büyük hayallerle gidiyoruz sandığa.

A+A-

Yaşadığımız şu küçücük ada öylesine politize edilmiş ki, birçoğumuz -ülkemizde oldukça sık olan- seçim günleri büyük hayallerle gidiyoruz sandığa.

Mühürü indirirken, sınıfsız, sınırsız ve silahsız bir Kıbrıs hayallerine kapılmış buluyor belki de benim gibi başkaları da kendini. Biz bu hayaller için mücadele ederken, bu sınırlı, sınıflı ve silahlı düzeni yaşatmaktan çıkarı olan ve/veya yaşatması için emir almış “iktidarlar” da yoğun bir çaba içinde. Şu küçücük adada artık o kadar çok mücadele verecek şey var ki, insan hangi birine yetişeceğini şaşırır.

Fakat biz nasıl, ne zaman ve ne için mücadele vereceğimizi seçmeye çabalarken, mücadelesi cebini doldurmak olanın her zaman işi tıkırındadır. Çünkü aklın yolu her zaman bir olmasa bile, rantın yolu birdir. Bunu, bu gezegende artık çeyrek asır geçirmiş ve gönlünü ve emeğini bu gezegenin yeşiline ve mavisine adamış bir genç olarak rahatlıkla gözlemleyebiliyorum.

Farklı yerlerde ve zamanlarda daha yeşil, daha sürdürülebilir, daha yaşanabilir bir dünya için verilen mücadele büyür, küçülür, yavaşlar ve ivme kazanır, fakat diğer yandan çevrenin çıkar uğruna kıyımı baki kalmaktadır. Çünkü insanlığın ortak hakkı ve sorumluluğu olan yeri doldurulamaz tabii değerleri değil, günün sonunda elde edecekleri kazancı düşünenler için her şey bir kar aracıdır.

Oluşması bin yıllar alan ormanlar parça parça yerle bir edilip yerine oteller, villalar ve siteler dikilebilir, alt sınıfın gıdaya ulaşımı her gün zorlaşsa da tarım alanları sermaye büyüyecekse imara açılabilir, ve eşsiz denizlerimize akıtılan atık sulara göz yumulabilir onlara göre. Ve yine onlara göre işler yolunda gidip cepler doluyorsa, tüm dünya karbon emisyonlarını azaltmak için vaatler vermekte birbiriyle yarışırken zehir saçan filtresiz bacalı santrallerde fosil yakıtla enerji üretmeye tam gaz devam etmek de mübahtır.

“Anavatan” edebiyatını yaşatmak pahasına kendi su kaynaklarımızı korumak yerine susuzlukla yüzleşmesine ramak kalmış Türkiye halkının su kaynaklarına yük olmak da kabul edilebilirdir, “İtibardan tasarruf olmaz,” diyerek külliye dikmek fakat ülke ormanları her sene yanarken yangın helikopterine bütçe ayıramamak da.

Yalnız tek bir şey biliyorum sermaye çarklarını döndürenlerin korkudan uykularını kaçırabilecek, o da gençliğin hep bir ağızdan yükselecek sesi: Talana da, yıkıma da, savaşa da, sömürüye de sabrımız da iznimiz de yok!

Bu haber toplam 864 defa okunmuştur
Etiketler :