
ÜRÜN SOLYALI: KIBRIS’TAKİ SİYASET BUGÜNDEN İTİBAREN DEĞİŞİYOR
Ürün Solyalı, 1983 doğumlu… Siyasetin genç yüzlerinden… Siyasetçi bir ailede yetişmenin de etkisiyle, kendisini küçük yaşlarda siyasetin içinde bulmuş. 18 yaşından beri de CTP’de aktif olarak çalışıyor. DAU Hukuk Fakültesi’nden mez
Ürün Solyalı, 1983 doğumlu… Siyasetin genç yüzlerinden… Siyasetçi bir ailede yetişmenin de etkisiyle, kendisini küçük yaşlarda siyasetin içinde bulmuş. 18 yaşından beri de CTP’de aktif olarak çalışıyor. DAU Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, yüksek lisansını İngiltere’de tamamlamış. Master Tezi, “Mal Tazmin Komisyonu’nun uluslararası hukuka uygunluğu” üzerine. Üniversite yıllarında Kıbrıslı Gençlik örgütlerinde faaliyet göstermiş. Avrupa ve Amerika’da gençlik faaliyetleriyle ilgili birçok kursa katılmış. Gençlik Kolları’nın hemen bütün kademelerinde yer aldıktan sonra, son bir yıldır da CTP-BG Gençlik Kolları Başkanlığı’nı yürütüyor.
“… Siyaseti bilimsel olarak yapan bir siyasetçi profiline ihtiyaç var. Ben bilirimci, egocu değil, toplumla birlikte, topluma yön veren siyasetçiler dönemi artık. Gençlerle birlikte aynı masada tartışan, gençlerle globalleşen siyaseti Kıbrıs’a taşıyacağız. Kuzey Kıbrıs, dünyaya rağmen siyaset yapanların değil, dünyayla birlikte siyaset yapanların yeri haline gelecek. Böyle bir potansiyelimiz kesinlikle var…”
“…Siyasette yeni bir dil yeni bir anlayış geliştirmeliyiz. Biz Akdeniz toplumu olarak, garantici bir toplumuz. Geçmişte yaşadığımız sıkıntılar, bizi korkak, cesaretsiz yapıyor ve yeni kararlar almaktan uzaklaştırıyor. Yeni insanları ve yeni sistemleri reddediyoruz...”
“… Bütün siyasi partilerin yeni süreçlere adapte olması şart, buna UBP de dahil. UBP’nin bugünkü yapısıyla bu topluma bir şey katması imkansız. Parti içinde yeni insanların çıkabilmesi gerekiyor. Eğer parti geçmiş geleneksel yapısından doğan siyasetle devam edecekse, toplumun bir kesimi bu değişimden eksik kalacak…”
“…Gençler siyasetten uzak durmamalı, aksine siyasete sahip çıkmalı. Nefes aldığımız her gün siyaset. Nefes alma kalitemizi ise, siyasete yön verenler belirliyor. Gençler kendilerine uygun gördükleri siyasi partilere katılmamalılar. Gençler siyasete yeni bir dinamizm katacaktır…”
“UMURSAMAMA SİYASETİ”
Genç bir insan olarak bugünkü siyasete dair bakışını soruyorum öncelikle, Ürün Solyalı’ya;
“Bugün içinde yaşadığımız süreç siyaset yapılan bir süreç değil, maalesef. Siyaset bir bilimdir. Amacı, insanın yaşam standartlarını yükseltmek, hayat kalitesinin ileri gitmesi için çalışmaktır. Bizde ise siyaset, o saadet zincirinin devamı için yani, insanların günlük çıkar ve isteklerini yerine getirmek için yapılıyor. Biz bunu siyaset olarak kanıksamış durumdayız. Oysa siyasetin bu sanılmaması gerekiyor. Siyasetin çok farklı amaçları var, bir sistem, bir ideoloji meselesidir, siyaset. Siyaset, insan hayatında güzel değişiklikler yapmak adına, toplumla birlikte yapılır. Bizde biraz da umursamama siyaseti bugünkü durum.
“DÜĞÜNLERE, CENAZELERE GİDEREK DEĞİL…”
Gençlik Kolları Başkanı olarak siyaset sahnesinde gençlerle doğrudan ilişki içinde olması nedeniyle beklentileri soruyorum, bu kez. Bu umursamama siyasetinden öte ne bekliyor, gençler?
“Genel olarak biz, siyasete yeni bir dil yeni bir anlayış katmak istiyoruz. Özellikle CTP’deki gençlerin siyaseti ciddi sorumluluklar taşımak zorunda olan bir siyaset” diyor.
Bu sorumluluğun parti gelenekleri yanında, toplumsal gelişim açısından da hissedilen doğal bir sorumluluk olarak gördüğü mesajını veriyor, Ürün Solyalı ama bu sorumluluğu hissederken, alışılmış kalıpların da aşılması gerekliliğine işaret ediyor.
“Bugün toplumda kanıksanan bir siyaset modeli, siyaset anlayışı var. Genellikle gündelik bireysel sorunları çözmeye, köy gezileri, düğün ve cenaze törenlerine katılmaya odaklı bir siyaset bu. Biz de kendi içimizdeki bu geleneksel anlayışlarla biraz tatlı bir rekabet içindeyiz” şeklinde konuşuyor.
“Düğünlere, cenazelere giderek değil, dünya sorunlarının çözümüne yön veren bilimsel bir siyasi anlayış geliştirmek son derece önemli” diyen Solyalı, bu noktada toplumsal anlayışların da değişmesi gerekliliğine işaret ediyor.
EKONOMİK PAKET VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER
Kuzey Kıbrıs için çizilen gelecek planları arasındaki yeni ekonomik yapılanmalara ve imzalanan paketlere nasıl baktığını da soruyorum, Ürün Solyalı’ya;
“Toplumsal yozlaşıyı değiştirmek için biz çalışıyoruz. Burada toplumun da fedakarlık yapmaya hazır olması lazım. Kısa süreli bireysel ve toplumsal fedakarlıklarla geleceğe daha hazır olacağımıza daha sağlam basacağımıza inanıyorum. Ancak bu fedakarlıkların ne olduklarını birlikte saptayıp, çözümlerini birlikte üretmek lazım. Ben bilirim, topluma rağmen bunu yaparım anlayışıyla bir yere varamayız. Biz her şeyi bilemeyiz. Biz siyasetçiler olarak ancak yön verebiliriz. Bizim parti olarak da her zaman söylediğimiz şey, ne tahakküm altında yaşamak istiyoruz, ne de birini tahakküm altına almak istiyoruz, sözüdür. Türkiye ile ilişkilerin de bu anlayış üzerinden şekillendirilmesi gerektiğine inanıyorum.”
Solyalı, Türkiye ile olan ilişkilerin öneminin altını çizerken, bu ilişkiyi reddetmek yerine, sağlıklı ve verimli bir temele oturtulması gerekliliğine işaret ediyor ve şöyle devam ediyor;
“Biz Türkiye ile geçmişimizin ve geleceğimizin son derece farkındayız ve bunu önemsiyoruz. Ancak Türkiye’nin burada uyguladığı aynılaştırma politikasına da karşıyız.”
Bu ilişki biçiminin sorumluluğunun, önemli ölçüde burada yapılan siyasete ait olduğu görüşünde, Ürün Solyalı.
“Buradaki siyasetçilerin, Türkiye ile sağlıksız ilişkileri nedeniyle, emir veren, emir alan pozisyonuna itiliyoruz. Bu yüzden Kıbrıs Türk toplumunun da kişiliği, gururu incinmiş durumda. Bunu davet eden ve topluma bunları yaşatan, UBP politikasıdır” şeklinde konuşuyor.
Solyalı, Türkiye ile Kuzey Kıbrıs ilişkilerinin yeniden şekillendirilmesi ve ihtiyaçlara ortak çözümler üretilebilecek noktaya gelinmesi gerekliliğinin de altını çiziyor.
“TOPLUMA ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK YAŞATTIRILIYOR”
“Bu toplum aslına bakarsanız, uzlaşıdan birlikte hareket etmekten uzaklaştırıldı” diyen Ürün Solyalı, özellikle geçmişte gerçekleştirilen eylemlerin, yöneticiler tarafından umursanmamasının bunda büyük etkisi olduğu görüşünde.
“Bu toplum geçmişte sokaklara çıktı, dayatılan her şeye itiraz etti. Ama buradaki beceriksizlik sayesinde fazla birşey değiştiremedi. Eğer toplum bir irade koyuyor ve bir şey talep ediyor ve yönetenler bu iradesini duymuyorsa, topluma rağmen bir siyaset uyguluyorsa, bu toplumun bir şekilde uzaklaşması ve kanıksanmış siyasetin devamı anlamına gelir. Birlikte hareket etmekten uzaklaştırılmışsa da bunun tek sorumlusu, Türkiye’nin aynılaştırma siyaseti değil, UBP siyasetidir. Bize toplum olarak öğrenilmiş bir çaresizlik yaşattırılıyor” şeklinde konuşuyor.
Solyalı’ya göre, ekonomik gelişim için bir fedakarlık yapılması gerekiyor. Ancak bir fedakarlık yapılacaksa, bunu önce biz birlikte yapacağız” diyerek, “birlikte fedakarlık ve birlikte yönetim” anlayışının gelişmesi gerekliliğinin altını çiziyor.
ÖZELLEŞTİRMELER
Özelleştirme konusunda da görüşlerini anlatan Ürün Solyalı, bir özelleştirme örneği olarak, çalışanlara devredilen Dome-Hotel örneğini veriyor. Stratejik kurumların özelleştirilmesine karşı olduğunun da altını çizen Solaylı, “siyaseten ülkeyi yok edebilecek durumdaki özelleştirmelere karşıyım. Toplum olarak benliğimizi, kişiliğimizi, kimliğimizi yok edecek, özelin iki dudağı arasına koyacak özelleştirmelerinde de karşısındayız” diye konuşuyor.
“KAMU SAYGINLIĞINI KAZAMALI”
Kamuda bir revizyona ihtiyaç olduğunun da altını çizen Ürün Solyalı, öncelikle kamu maliyesinin disiplin altına alınması ve kamuya genel anlamda kaybettiği saygınlığının kazandırılmasının şart olduğuna işaret ediyor.
“Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın bile kendi arasında didiştiği, güven ve saygınlık yitirmiş bu kamu düzeniyle geleceğe nasıl düzgün adım atabiliriz” diye soran Solyalı, son dönemlerde Yüksek İdare Mahkemesi’nde açılan dava sayısında da dikkat çekici bir artış olduğunu, bunun da hükümetin hukuk dışı uygulamalarının bir göstergesi olarak yorumlanabileceğine işaret ediyor. Ürün Solyalı, ayrıca, özel sektörün güçlendirilmesi, çalışan hakları ve sendikalaşmanın özel sektörde de geliştirilmesiyle hem kamunun, hem de genel işleyişin daha sağlıklı olacağına işaret ediyor.
“ADALET BAKANLIĞI TEHDİT”
Genç bir avukat olan Solyalı’ya hukuk sisteminin işleyişi ve sıradan vatandaşın adalet sisteminde hakkını arayıp arayamadığını da soruyorum;
Genel olarak adalet mekanizmasının ve hukuk sisteminin iyi çalıştığına işarete eden Solyalı, son dönemlerde Adalet Bakanlığı’nın kurulacağına duyumlardan rahatsızlığını dile getiriyor.
“Ben Adalet Bakanlığı’nın kurulmasına karşıyım, çünkü yargı bağımsızdır ve bir bakanlığa bağlanması bu bağımsızlığını önemli ölçüde zedeleyecektir. Siyasetçiler denetlenebilmeli ve yargı da bu denetim mekanizmasının en önemli ayağını oluşturmalı. Yargı siyasilerden korkmamalı. Yargı yürütme ve yasmaya da ders verebilecek ölçüde bağımsız olmalı” diyor ve Adalet Bakanlığı mekanizmasının bu bağımsızlık açısından son derece büyük bir tehdit olduğunun altını özellikle çiziyor.
Ülkede özellikle yargıya başvurunun pahalı olduğuna işaret eden Solyalı, sistem içinde personelden bütçeye kadar olan eksikliklerin de giderilmesinin önemine vurgu yapıyor. “Bu kadar çok istihdam yapılmasına rağmen, yargıya yeterli personel verilmiyor” diyen Solyalı, bu sorunların yargı sistemini zorladığı görüşünde.
KIBRIS SORUNU…. ÇÖZÜMÜ BEKLEMEK YA DA İSTEMEK YETERLİ DEĞİL
Ürün Solyalı 40 yılı aşkın bir süredir devam eden Kıbrıs görüşmelerinde konuşulabilecek çok başlık olmadığına işaret ederek, sorunun uluslararası özelliğine rağmen tarafların iyi niyetiyle çözülebileceğine inandığını söylüyor. “Çözümü beklemek, ya da istemek tek başına yeterli olmuyor. Siyasi anlaşma tanınmışlığı, yeniden yapılanmayı getirecek. Buna toplumları da alıştırmak gerekiyor” şeklinde konuşan Solyalı, Cumhurbaşkanı Eroğlu’ndan çözüm beklemediğini de söylüyor.
YASALAR…
Bir erken seçim beklediğini söyleyen Solyalı, seçim öncesi değişmesi öngörülen yasaların da mutlaka değişmesi gerekliliğine işaret ediyor. “Siyasi partiler yasası, belki seçimden hemen sonra da değişebilir ama seçim ve halkoylaması yasası için bir seçim dönemi daha beklemek zorunda kalırız. Bu olmamalı.
Tek bölge seçim sistemi üzerinde de parti olarak çalıştıklarını anlatan Solyalı, bölgesel denge yitiriminin olmaması gerekliliğine vurgu yaparken, özellikle siyasete yeni girmiş isimlerin de eskilerle aynı değeri bulabileceği bir sistem olması gerekliliğine işaret ediyor. “Bu yapı bu şekilde gitmez diyen Solyalı, feodal ilişkilerin tahakkümünden siyasetin arındırılması gerekliliğinin altını çizerken, Anayasa’nın da ciddi şekilde ellenmesi gerekliliğini vurguluyor.
SİYASET DEĞİŞİYOR
Ürün Solyalı’ya göre, Kıbrıs’taki siyaset bugünden itibaren değişiyor. “Toplum zaten yaşayabileceği zulmü fazlasıyla yaşıyor. UBP ise kendi içinde mahkemeleşir durumda. Göç 10 yıldan sonra ilk kez tekrar konuşur duruma geldi. Esnaf kepenklerini kapatıyor. Resen vergiler, bakanların, milletvekillerinin kurultay dönemindeki haksızlıkları artık toplumu çok ciddi bir farkındalığın eşiğine getirmiş durumda. Artık toplumun umursanmamaya tahammülü kalmadı. Bu dönem toplumun siyasilerden hesap soracağı bir dönem olacak. Bu olmazsa, toplum daha da inancını
kaybedecek ve bu memlekette bir şey olmaz durumuna gelecek ki, bu en tehlikeli durumdur. Bu kendi toplumsal özneliğimizi kaybettirir. Ama ben toplumun bunun üstesinden geleceğine inanıyorum.”
Ürün Solyalı’ya kendi adına siyasetteki hedeflerini de soruyorum;
Siyasetin sadece milletvekilliği ya da bakanlık hedefiyle yapılamayacağına, bunun yanlış olduğuna vurguluyor.
“CTP’de siyaset yapanlar, bunu milletvekilliği ya da bakanlık için yapmaz. Bunun ötesinde benim de temel amacım, öncelikle parti organlarında çalışmaktır. Siyasette daha uzun süre kalmak istiyorum. Siyaseti partiler yapar, bu siyasetin gerçeği. Milletvekilleri, bu toplumsal siyasetlerin araçlarıdır” diyor.
Milletvekilinin aslında tek başına mecliste bir varlığının olmadığı, parti disiplini altında sadece alınan kararlar doğrultusunda parmak kaldırmakla yetindiği konusunda yapılan eleştirileri soruyorum, bu kez Solyalı’ya.
“Parti disiplini gereği, partinizin tüzüğüne, hiyerarşisine ayak uydurmalısınız. Çünkü siyasetin organize edildiği yer partidir. Zaten alınacak bir kararda, geçecek bir yasada, itiraz gerekçeleriniz yeterince güçlüyse, onu parti içi demokrasiyi kullanarak değiştirebilirsiniz. Örneğin, CTP’de her şey tartışılır ve oradan alınan yönelime göre mecliste konuşulup oylanır. Yasalar, kişilerin birey olarak elde edeceği şeyler değil, yasalar toplumu şekillendiren sözleşmelerdir ve buna bireysel çıkar noktasından oy verip vermeme söz konusu olamaz.”

















