
UBP, HRİSTOFYAS VE ANLAYIŞ
Kuzey ve Güney Kıbrıs’ta ekonomik kriz var. Bunların iç nedenleri farklıdır. Ancak giderilme noktasında bazı benzerlikler olması da kaçınılmazdır. Her iki tarafta da bu krizin etkilerini derinleştiren yapısal sorunlar vardır.
Bu aşamada, yapısal so
Kuzey ve Güney Kıbrıs’ta ekonomik kriz var. Bunların iç nedenleri farklıdır. Ancak giderilme noktasında bazı benzerlikler olması da kaçınılmazdır. Her iki tarafta da bu krizin etkilerini derinleştiren yapısal sorunlar vardır.
Bu aşamada, yapısal sorunları ellemek kaçınılmazdır. Fakat, fatura konusunda da benzerlikler var. Ama her iki tarafta göz ardı edilen bir yan vardır.
Bu da Kıbrıs sorunundaki çözümsüzlüğün yol aştığı yapısal sorunlardır. Krizi aşmak için iç yapısal sorunlar ellenirken, ortak sıkıntı yaratan yanlar ellenemiyor. Askeri harcamalar ve bu çözümsüzlüğün yol açtığı, siyasi üstünlüğü birbirine dönük sağlama adına yapılan harcamalar.
Ayrıca mali, ekonomik, insan ve bilgi kaynaklarını ortaklaşa bir üretkenliğe sokamamak.
Bütün dünya, global krizin etkilerini azaltmak için ulusal ölçekte düzenlemeler yaparken, evrensel bazda, uluslararası ortak düzenlemeler ve işbirlikleri de yapıyorlar. Örneğin Çin, rakibi olduğu ABD’ yi çökertmek peşinde değil. ABD ‘de krizi aşmak için Çin’i göz ardı eden çaraler üretmiyor.
Bir tek Kıbrıs’ta, bizde, krize karşı ortak anlayış yoktur. Güneyde kriz mi var, bu bizde “oh olsun” yaklaşımı ile ele alınıyor. Bizdeki kriz ve sıkıntılar ise güneyde, “işgal bölgesindeki çöküş” sevinci ile ele alınıyor. Bu yüzden bu adanın sakinleri, akıl dışı üstünlük mantığı ile birbirlerinin sorunlarından, “sevinirken”; ortak felaketlerini de derinleştirmektedirler.
Fakat, bunun detayı yerine bu yazıda, Kuzey ve Güney’deki bir farkı ele almak istiyorum.
1974 RUHUNA DÖNMEK
Bakın güneyde AKEL ki komünist partidir, onun eski Başkanı Cumhurbaşkanıdır. Sayın Hrtistofyas, uzun süre direnmesine karşın, Troika ile antlaşmayı imzaladı. Bu ağır bir anlaşmadır. Bunun üzerine geçtiğimiz günlerde, Sayın Hristofyas “ulusa sesleniş” konuşması yaptı. Metin, bizim basında da yayınlandı. Ancak bu konuşma yeterince değerlendirilmedi.
Sayın Hristofyas o konuşmasında bu durumun kendince sebeplerini dile getirdi.
Bunların hele Bankacılık sisteminin serbest piyasacılık adına yol açtığı ağır yıkıma dair ifadelerine düşünsel olarak katılıyorum.Ama en önemlisi de Sayın Hristofyas’ın bir komünist lider olarak halkına yaptığı çağrıdır..
Halkına dedi ki krizi aşmak için, “1974 Ruhuna geri dönmek gerekir”.
Bu çağrıyı, Cumhurbaşkanı olarak yaptı. Ancak bu çağrıyı yaparken yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday değil.. Ama eğer seçimi AKEL’in desteklediği aday değil de DİSİ adayı kazanırsa dahi, bu çağrı AKEL’in muhalefet stratejisini de etkileyecek karakterdedir.
Krize karşı güneydeki ana strateji budur. Bu dün de böyle idi. Onlar açısından ciddi bir yıkım olan 1974 sonrasında, bunu yaşama geçirdiler. Toplumsal kesimler arasında, toplumsal ağır bir felaketi aşmak için asgari işbirliği temeli. İşte buna vurgu yaptı Hristofyas. Peki bizde?
Bizde sağda dahi bu anlayış yoktur. Bakın son dönemlere. Türkiye ile paket hazırlığı ve imza aşamasına. Bu konuda ne topluma bilgi vermek, ne ortak bir payda arama atmosferi dahi düşünmediler. Keza Ticaret Odası da bunu yapmadı.
Bırakın bunu, UBP’ye bakın. Bütçe Meclis’te görüşülüyor. Önemli bir konu.
Buna rağmen Bütçe görüşülmesi içinde UBP’ nin bir kanadı iç üstünlük yarışı temelinde Meclis’e gelmiyor. Hem de Başbakanlık Bütçesi görüşülürken.
Bunun üzerine Başbakan ve Hükümet kendince parti içi nedenlerle oturuyor ve Erken seçim ve parti içi disiplin mekanizmalarının harekete geçirme kararı alıyor.
Arkasından A. Kaşif, “ erken seçim UBP’ ye zarar verir” diye açıklama yapıyor. Cumhurbaşkanı hemen devreye girdi. Bazı UBP’ lilere saf değiştirme ve İrsen Küçük’ün ifade ettiği erken seçime karşı çıkma çalışmalarını hızla başlattı. Demek ki UBP kendi içinde, birde erken seçim kararı alınma sürecinde kırılma yaşayacak.Yeni çatışma noktaları kapının eşiğinde.
Bunlar ne zamanda oluyor?.
Ekonomik krizin bizi fena vurduğu, beğenmesem, eleştirsem dahi, bunu aşmak iddiası ile bir paket imzalandıkları bir ortamda bu oluyor.
Güneyde, Troika ile ağlayarak paket imzaladıktan sonra komünist lider, toplumuna, “1974 sonrası dönem gibi olalım çağrısı yapıyor”. Bu zor şartları aşmak için.
Ama bizde,Bütçenin görüşüldüğü aşamada,” ulusalcı” sağ iktidar, hem halkını devre dışı tutarak imza atıyor. Hem de iktidar hırsı ile kendi içinde tüm demokratik ve etik değerleri ayaklar altına alıp, kaosun içinde “ben” kavgası ile bunun daha da derinleşmesine dönük tavırlar geliştiriyor..
Bu aşamadan sonra artık, ne Bütçenin geleceği açıktır, ne de bu paketin altına imza atan hükümetin geleceği vardır.
Böylesi bir siyasi belirsizlik içinde, ne her hangi bir kesim ekonomik öngörü yapabilir, ne de ekonomik krize karşı çare üretilebilinir.
Bu kriz, bu nedenlerden ötürü bizi fena halde etkilemeye devam edecektir. Çünkü dalgalara karşı tedbir değil, dalgaların yönlendirdiği bir gemiye döndük.
Unutmayalım ki bu yalnızca sağın sorunu ve mesuliyeti değildir. Çünkü kendi sorununu aşma becerisi gösteremeyen bir toplumsal varlıkta, kendi iradesini, daha fazla şekilde egemen olana teslim edecektir. Bunun adresi de da çok açıktır.
UBP’nin bu anlayışı, bundan ötürü, hem ekonomik, hem demokratik, hem de irademiz bakımından çok zararlıdır.
BÜTÇESİZLİK, EN KÖTÜ BÜTÇEDEN DAHA KÖTÜDÜR
Açıkca yazayım, kim ne diyecekse de desin. En kötü Bütçe, Bütçesizlikten daha iyidir. Çünkü biz bunu yaşadık. Aralık 2003 seçimlerine giderken, UBP, Bütçe yapmamayı tercih etti. Seçimlere gittik. 2004’ü Bütçesiz karşıladık. 2004’te Referandum önde idi, hali ile Bütçe ele alınmadı.
2004 Nisan Referandumundan sonra, CTP- DP hükümeti Referandumun ertesi günü, DP’ den istifalarla düştü. Bütçe işi askıda kaldı.
2004 ve 2005’i Bütçesiz geçirdik. Bütçeyi 2006 da yaptık. O ekonomik atılım koşullarında bunun verdiği sıkıntıyı belki kimse his etmedi. Ama çok daha iyi olacağımız koşulları ellerimizle dinamitledik.
Şimdi kriz var. UBP, eğer bu bizim eleştirdiğimiz Bütçeyi geçirmez ve 2013’e bu halkı Bütçesiz sokarasa, bu ülkeye daha büyük zarar verecektir. Kendi içindeki bu tartışma artık son derece zarar verdi.
UBP’ de güç elde edecekler diye, Bütçe görüşmesinde bu adımı atan UBP içi muhalefet, hatalıdır. Buna dönük UBP yönetiminin almak zorunda kalacağı karşı adımlar ise bu faturanın daha da ağır seyrine yol açacaktır.
İşte güneyde sol liderin, kendi halkına bu kriz aşamasında risk alarak seslenişi.
” 1974 ruhuna dönelim”.
İşte biz de ise devlet kurduğunu iddia eden UBP’ nin, Cumhurbaşkanı ve kendi içindeki kanatları ile davranışları. Hangisi daha toplumsaldır?
Bu arada Sayın Hristofyas’a ben de bir çağrı yapayım. Kendi toplumuna, 1974 ruhuna dönmesi çağrısı yaptın. Bu, o taraf açısından iç sorunu aşmak için doğru olabilir. Ama bende diyorum, gel, ayni zamanda Kıbrıs’ın iki siyasi eşit toplumunun düşüncelerde yer alan, ama kuvveden fiile geçmeyen, ortak ruhunu nasıl oluşturcağımıza da bakalım.
“Bu ruhun gelmesine çağrı yapalım”.Bu ruh da hem Türkçe, hem Elence konuşsun, ama aksanı da, dili da, varlığı da Kıbrıslıca olsun.

















