1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Sanayinin değeri göz ardı edildi”
“Sanayinin değeri göz ardı edildi”

“Sanayinin değeri göz ardı edildi”

1910’nda başlayan üretim serüveninde babadan oğullara geçen işletmede şimdi kadınlar söz sahibi. Bülent Çıraklı Ltd. yöneticilerinden Yeşim Çıraklı hem Çıraklı serüvenini hem de iş dünyasında yaşanılan zorlukları anlattı

A+A-

-BİR ASIRLIK DEĞERLER 2-

 

Fayka Arseven KİŞİ

Bilmeyen yoktur, Bandabulya’daki o küçük Çıraklı dükkanını…

Kapıdan girer girmez büyülü bir ortamdı çocukluğumuzun… Renk renk lokumlar, renk renk şekerli leblebiler çocukluğumuzun en vazgeçilmeziydi.

Çıraklı hikayesi 1910 yılında lokum üretimi ile başlıyor. Çatoz(Serdarlı)’da arsalar satılıyor, Ermoda 4 katlı bina satın alınıyor, ardından 1963 olaylarında bina bombalanıyor, bina zarara uğruyor,  Bandabulya’ya taşınılıyor.

Büyük büyük dede Mehmet Çıraklı’nın şimdi 111 yılık üretim mirasını 5’nci kuşak yürütüyor.

Bugün ise Lefkoşa Sanayi Bölgesi’nde hem üretim hem pazarlamada adanın her yanında olan ürünler, bayilikler ile daha da büyüyor.

Bülent Çıraklı’nın kızları Yeşim ve Süheyla Çıraklı, Çıraklı markasını geliştirerek, büyütmeye devam ediyor.

Bu hafta Bülent Çıraklı Ltd’in yöneticilerinden Yeşim Çıraklı ile hem Çıraklı hikayesini hem de üretim noktasında yaşadıkları sorunları konuştuk.

  • YENİDÜZEN: Çıraklı hikayesi nedir?
  • Yeşim ÇIRAKLI: Büyük dedem Mehmet Çıraklı’nın bu ürünü üretmesiyle başlıyor lokum serüveni. O dönemde Çatoz’da bulunan arsalarını satıp Ermoda’dan  4 katlı dükkan satın alıyor. Orada oğluyla birlikte lokum yapmak istiyor. Hatta o dönemlerde oğlu Ahmet Çıraklı bu duruma çok istekli olmuyor. Daha sonra karar verip babasıyla birlikte çalışmaya başladığında aslında Ahmet Çıraklı ve Oğluları Ltd. 1945’li yıllarda tüm adaya hizmet veren, 4 katlı binaya sahip, 75 kişinin çalıştığı çok büyük bir tesis haline geliyor.
    Daha sonra yanına oğlu Hüseyin ve Mustafa’yı alıyor. Lokum, şekerleme çeşitleri, leblebiyi üretiyor.
    Ama 1963 olaylarında Ermoda’daki bina bombalanıyor. Fabrika zarar ziyana uğrar. Birçok ekipman yeni yere geçirilemez. 4 katlı fabrikadan 300 metrekarelik alana geçerler. Baba Ahmet Çıraklı da vefat ettikten sonra oğullar da ayrılır ve ayrı ayrı işletmeleri devam ettirir.
    4. kuşak olan babamız Bülent Çıraklı babasından devraldığı Bandabulya’daki üretim tesisini geliştirdi ve bugün merkez binamız olan Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikamızı yaptı.
     

c2-159.jpg

  • YENİDÜZEN: Şekerler, lokumlar, renkli leblebiler içerisinde geçen bir çocukluk. O günlere dair en unutamadığınız anınız nedir?
  • YEŞİM ÇIRAKLI: Güzel bir çocukluk geçirdim. Annem ve babam her zaman bizlerin yanındaydı. Bizler her zaman üretimin içerisindeydik. Ben de kız kardeşim de yaşımız kaç olursa olsun gelip fabrikada mutlaka ki bir yerinde çalışmışızdır.
    En hoşuma giden anılardan biri; bayramlarda çikolata üretimi çok daha artardı. Bayramın 1’nci günü bile yetişmeyen ürünlerin paketlemelerini yapardık. Arkadaşlarımdan da destek isterdim. Şimdi de ben elimden geldiğince kendi çocuklarımı getiriyorum ve onların öğrenmelerine imkan sağlıyorum. Onlar da mutlulukla çalışıyorlar. Şu an 12 ve 10 yaşında iki oğlum var. Bir çocuk çocukluğunu da yaşamalı iş hayatını da öğrenmeli. Varı da yoku da, paranın nasıl kazanıldığını, eveti de hayırı da bilmeli. Çocuğunuz olduktan sonra görüyorsunuz ki aslında ne çok evetimiz varmış. Ama gelecek neslin ayakları üzerinde durabilmeleri için hem hayırı, hem zorluğu görmeleri gerekir. Bunları da sağlayacak olan biz ailelere iş düşüyor.

 “Bizlerde atalarımızdan aldığımız mirası devam ettiriyoruz. O günün üretim formülleri ne ise bugün de hala onu kullanıyoruz. Bizim için ürettiğimiz ürünler altın bileziğimiz değerindedir. Bu mirası ileriye taşımak en büyük hedefimizdir.”

 

  • YENİDÜZEN: Siz Bülent Çıraklı’nın kızları olarak işi babadan devraldınız.
  • YEŞİM ÇIRAKLI: 2004 yıllında Ankara Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra işletmemizde çalışmaya başladım. Hemen hemen her departmanında çalıştım. Şu anda da işletmemizin finans ve muhasebe departmanını yürütüyorum. Kız kardeşim Süheyla Çıraklı, 2010 yılında İngiltere’de Gıda Mühendisliğini bitirerek bizlerle çalışmaya başladı.
    Yıllar içerisinde birçok çeşitli ürün üretimimize eklendi. Şekerleme grupları, pastelli grupları, şeker bademi, helva, kuruyemiş, çikolata ve lokumun çeşitli halleri, pastacılık ürünleri, atıştırmalıklar…
    Bunların satış ve pazarlamasını bizler gerçekleştiriyoruz. Bugün adanın bütün bölgelerine dağıtım, satış, pazarlama ağımız mevcuttur.
    Şu anda şirketlerimizi kardeşimle birlikte yönetiyoruz. 2005 yılında Unipass Pazarlam Ltd. adında ikinci şirketimizi kurduk. Üretim ağımızı geliştirdik, yeni bir üretim tesisi yarattık, aynı zamanda yurtdışındaki markaların bayiliklerini alarak ülkemizde de o ürünlerin pazarlamasını yapmaya başladık. Gerek otel, restoran kafeterya dediğimiz ev dışı tüketim alanı olsun gerek askeri kantin dahil küçük büyük marketlerde ürünlerimiz mevcut.
    Bizlerde atalarımızdan aldığımız mirası devam ettiriyoruz. O günün üretim formülleri ne ise bugün de hala onu kullanıyoruz. Bizim için ürettiğimiz ürünler altın bileziğimiz değerindedir. Bu mirası ileriye taşımak en büyük hedefimizdir.
    Bir başka hedefimiz de ülkemizdeki sanayinin en iyi şekilde gelişmesine katkı sağlamaktır. Bu süreç içerisinde yıllardır yatırımlarımız devam ediyor. Gerek pandemi dönemi gerekse krizlerde hiçbir zaman yatım yapmaktan geri durmadık.
    Tabii adamızda desteksiz bir şekilde sanayiyi geliştirmek gerçekten çok güç.

 “Dengeli siyasi ortam yok”

 

“Tüm girdilerimizin maliyetleri yüksek; elektrik, gaz, işçilik, ambalaj giderleri… bunları alt alta sıraladığımızda evet sanayide destek almadan yürümek, ya da destek almadan dış pazarlara açılmak çok zordur.”

 

  • YENİDÜZEN: Tüm süreçler içerisinde en zorlandığınız nokta ne oldu? Dengesiz siyaset mi, ekonomik krizler mi?
  • YEŞİM ÇIRAKLI: Dengeli bir siyasi ortam yok. Yasal değişikliklere de ihtiyaç vardır. Çünkü sadece iç pazarda değil dış pazarda da ürünlerimizi satmazsak zaten sanayi gelişemez. Küçük bir ülkeyiz, belli bir nüfusa hitap ediyoruz. Bunu artırmanın tek yolu turizm ve eğitimdir. Son dönemlerde bu iki kanaldan da kısılmış durumdayız. Ayrıca ihracat yapabilmeniz için dış pazarlarda rekabet edebilmeniz gereklidir. Ada ülkesiyiz ve tüm girdi maliyetlerimiz, hammaddelerimiz çok yüksek.  Maalesef ki diğer ülke üreticilerine göre bizlerin üretim maliyetleri çok daha yüksek kalmaktadır. Bu sebeple de fiyatsal rekabette ciddi zorluklar yaşamaktayız.
    Ayrıca tüm girdilerimizin maliyetleri yüksek; elektrik, gaz, işçilik, ambalaj giderleri… bunları alt alta sıraladığımızda evet sanayide destek almadan yürümek, ya da destek almadan dış pazarlara açılmak çok zordur.
    İç satışlarımızda da yine aslında siyasi planlamalara ihtiyaç duyuluyor. Çünkü adamızdaki tüketimin artırılabilmesi için insana ihtiyacımız vardır. Bu süreci nasıl yöneteceğimizi, daha iyi, daha hızlı ve daha doğru sistematik ileriye dönük planlamalar yapmamız gerekmektedir. Biz aslında bugünü değil, yarını çözmeliyiz. Yarını çözersek zaten önümüzde haritamız belli olur ve ne yapmamız gerektiği ile ilgili planlarımız gerçekleşir. Bence en büyük eksiklerimizden biri bu.
     

c1-177.jpg

  • YENİDÜZEN: İhracat noktasında sıkıntıların olduğunu ifade ettiniz. Şu an ürünlerinizi ihraç yapma düşünceniz var mı?
  • YEŞİM ÇIRAKLI: Şu an ihracat ettiğimiz ürün yok. Çalışmalarımız var. Ama daha önce de dile getirdiğim problemleri çözmeye çalışıyoruz.
     
  • YENİDÜZEN: Tüm bu olumsuzluklara rağmen dıştan gelen ürünlerle yerli üretim olarak nasıl rekabet ediyorsunuz?
  • YEŞİM ÇIRAKLI: Artık global dünyada her ürün her yerde bulunabilir, bulunmalıdır da. Çeşitlilik ne kadar fazlaysa ürünün değeri, kendini geliştirmesi, fiyat parametrelerinin oturması inanın daha canlı ve aktif olur. Ancak tabi ki ada ülkesi olmamızdan kaynaklı daha fazla desteklenmemiz gerekiyor.
    Evet dıştan gelen ürün olması gerekiyor ama yerli üretim de korunmalıdır. Çünkü yerli üretimin hem koşulları daha zor hem maliyetleri daha yüksek. Bizlerin desteksiz ve korunmasız şekilde savaşabilmemiz çok daha zor oluyor. Ben üniversiteden ilk geldiğim yıl yaşamıştım. Bir çikolata üreticisi olarak tablet çikolata üretiyorduk o yıllarda. Benim markete satış fiyatına sunduğum ürün markette, marketin de kar marjı ile satılmaktaydı.
    Buradaki parametre kesinlikle üreticinin marjından kaynaklanan bir durum değil. Üreticinin girdi maliyetlerinin yüksek oluşundan, hammaddenin yurtdışından gelişinden kaynaklanmaktadır. Hele ki bugünkü ekonomik kriz döneminde fiyat gerçekten çok daha önem arz ediyor. Herkes kendi ekonomisini her ne gelir düzeyinde olursa olsun daha idareli kullanıyor, daha geleceğe dikkatli ilerliyor. Bu sebeple aslında yerli üretimdir diye kimse gidip de bir ürünü daha pahalıya satın almaz.
    Serbest piyasa koşullarında doğru fiyatlarla rekabet etmek zorundasınız. Bunu yaparken de en iyi şekilde en kaliteli ürünü vermelisiniz. Bizler yıllardır en iyi şekilde en kalitelisini üretmeye en iyi teknolojik makinelerimizle bu işi yapmak için elimizden geleni yapıyoruz.
    Bizim için çünkü üretim atamızdan miras devraldığımız en değerli, geleceğe taşımamız gereken iş alanımızdır. Sanayi bir ülkenin can damarıdır.
    Ülke olarak sanayiyi geliştirdiğimizde o zaman ekonomik dalgalanmalardan da daha az etkileneceğiz. Çünkü ülkemizde üretilen gıda veya gıda dışı maddeler olsun dış pazara açıldığımız sürece ülkemize ekonomik girdi sağlar. Maalesef ithalat ihracat dengemiz çok açık. Birçok dünya ülkesine veya benzer ada ülkelerine göre kıyaslandığında bile daha çok gidecek yolumuz var. Bunlar da stratejik planlamalarla olur. Devletin destekleriyle olur. Devlet o yüzden planlarını yapar, kararlarını alır ve der ki; sanayiye artık yatırım yapacağım.

 

 “Geçmiş yıllardan bu yana süregelen yanlış politik izlenimlerden kaynaklı sanayiye hiçbir zaman önem verilmedi. Maalesef ki yanlış süregelen politikalarımızdan kaynaklı da çoğunlukla kamu sektörüne ağırlık verildi. Sanayinin değeri göz ardı edildi.”

 

  • YENİDÜZEN: Sanayici yeterli desteği yıllardır mı alamadı?
  • YEŞİM ÇIRAKLI: Geçmiş yıllardan bu yana süregelen yanlış politik izlenimlerden kaynaklı sanayiye hiçbir zaman önem verilmedi. Maalesef ki yanlış süregelen politikalarımızdan kaynaklı da çoğunlukla kamu sektörüne ağırlık verildi. Sanayinin değeri göz ardı edildi. ‘Ada ülkesiyiz yurtdışından her şey geliyor’. Son dönemlerde üretimin ve sanayinin ne kadar önemli olduğu vurgulansa ve taraflar tarafından hem fikir olunup anlaşılsa da daha gidilecek sanayiye verilecek desteklerin çok başındayız.

c3-079.jpg

  • YENİDÜZEN: Dededen oğullara geçen bir üretim hikayesi 5’nci nesil olarak kadınların yönetiminde… Zorlandınız mı?
  • YEŞİM ÇIRAKLI: Bir kadın olarak iş hayatında olmak her zaman gurur verdi ve elimden gelenin en iyisini yapmak için devam edeceğim. Amacımız da daha çok kadının iş dünyasında, ekonomik ve sosyal faaliyetlerin içerisinde bulunması için elimizden gelen tüm faaliyetleri göstermek. Çünkü ülkemiz bu konuda iyi yerlerde olsa da daha çok gidilecek yolumuz var. Kadının iş dünyasındaki, ekonomideki, sosyal özgürlüğündeki yeri bugünlerde daha çok konuşulmakta ve daha çok ön planda tutulmakta. Bu da bana mutluluk veriyor. Bunu geliştirebilmek için her yerde tüm söylemlerimizi yapıp, gerekirse pozitif ayrımcılık yaparak bu alanda olanaklar sağlamalıyız. Ülkemizde üreten, çalışmak isteyen birçok kadınımız mevcut. Önemli olan onlara imkanları sağlayabilmek. Kadın güçlenirse toplum da güçlenir.
    Bunları da yapabilmek için birçok çeşitli sosyal aktivitelerde bulunuyoruz. Kendim de birçok kurum ve dernekte görev alıyorum. Gerek Sanayi Odası, İş İnsanları Derneği’nde gerekse Girişimci Kadınlar Derneği’nde görev alıyorum. Ayrıca Gika-Koop’un kurucu üyesiyim.

yd-destek-gorseli-2-260.jpg

Bu haber toplam 3600 defa okunmuştur