
“Polisin bu dosyada adı geçenleri soruşturma yetkisi yok”
Uğradığı silahlı saldırı sonucu 6 Temmuz 1996’da katledilen YENİDÜZEN gazetesi yazarı ve araştırmacı Kutlu Adalı, 29’uncu ölüm yıl dönümünde kabri başında anıldı.
Uğradığı silahlı saldırı sonucu 6 Temmuz 1996’da katledilen YENİDÜZEN gazetesi yazarı ve araştırmacı Kutlu Adalı, 29’uncu ölüm yıl dönümünde kabri başında anıldı.
Gazeteci ve yazar Kutlu Adalı anısına, Kutlu Adalı Vakfı ile YENİDÜZEN gazetesi tarafından düzenlenen anma töreni, Adalı'nın Lefkoşa Mezarlığı’ndaki kabri başında gerçekleştirildi.
Anma etkinliğine; Kutlu Adalı’nın ailesi, YENİDÜZEN çalışanları, Basın Emekçileri Sendikası (BASIN-SEN) yöneticileri ile ana muhalefet partisi Cumhuriyetçi Türk Partisi’nden (CTP) milletvekilleri katıldı.
Töreni devletin resmi haber ajansı Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) takip ederken, devlet televizyonu BRTK ise katılım göstermedi.
Saygı duruşu ile başlayan törende konuşmalar yapıldı, Adalı’nın mezarına karanfiller bırakıldı.
Törende YENİDÜZEN Gazetesi Genel Müdürü ve Genel Yayın Yönetmeni Mert Özdağ, BASIN-SEN Başkanı Ali Kişmir, CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman ve Kutlu Adalı Vakfı adına kızı İl Adalı birer konuşma gerçekleştirdi.
Konuşmalarda, Kutlu Adalı’nın yalnızca bir gazeteci değil; halkın sesi, hakikatin izini süren bir mücadele insanı olduğu vurgulandı. Konuşmacılar, cinayetin faillerinin bilinmesine rağmen hâlâ cezasız kaldığına dikkat çekerek, adalet talebini yineledi. Özellikle yeni nesillere Adalı’nın mirasını aktarma sorumluluğunun altı çizilirken, suskunluğun suça ortaklık anlamına geldiği hatırlatıldı. Adalı’nın “selamsız kalmaktan korkuyorum” sözleriyle tarif ettiği toplumsal yabancılaşmanın bugün daha görünür hale geldiği ifade edildi.
YENİDÜZEN Gazetesi Genel Müdürü ve Genel Yayın Yönetmeni Mert Özdağ:
“Polis, bu dosyada adı geçenleri soruşturamaz; çünkü kimilerinin emrindedir”
YENİDÜZEN Gazetesi Genel Müdürü ve Genel Yayın Yönetmeni Mert Özdağ, törende yaptığı konuşmada, Kutlu Adalı cinayetinin üzerinden tam 29 yıl geçtiğini hatırlatarak, adalet mücadelesinin sürdüğünü vurguladı.
“29. yılında, bugün yine onu anmak hem de Kutlu Adalı cinayetinin faillerini, onu katleden zihniyeti çok iyi bildiğimizi haykırmak için burada toplandık” diyen Özdağ, “Katilleri biliyoruz, tanıyoruz ve işaret ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Özdağ, 2021 yılında polis tarafından yapılan ve Türkiye ile gerekli yazışmaların yapıldığının belirtildiği açıklamayı hatırlatarak, “Talep edilen nedir, soruşturma ne aşamadadır? Ya da daha açık soralım: Bu korkunç cinayetle ilgili bir soruşturma var mıdır?” diye sordu.
Geçmişte de Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili “araştırma yapıldığı” yönünde açıklamaların yapıldığını ancak yaşananların her zaman bir sır perdesi ardında kaldığını söyleyen Özdağ, “Kutlu Adalı, adanın kuzeyinde ne kadar kir varsa üzerine bayrak çekildiğini, ne kadar hile varsa milliyetçilikle örtüldüğünü, umudun ve geleceğin çürütüldüğünü anlatıyordu” şeklinde konuştu.
Kutlu Adalı’nın “Selamsız kalmaktan korkuyorum” sözünü hatırlatan Özdağ, bugün bu sözlerin gerçek olduğunu, “kendi yurdumuzda yabancılaştığımız bir dönemden geçildiğini” ifade etti.
Adalı’nın 4 Temmuz’da yayımlanan “Sopa ve Sıpa” başlıklı yazısında yer alan, “Anavatan-Yavruvatan politikası, gelen Türk giden Türk, ölen Türk, öldüren Türk politikasını doğurmuştur” ifadelerini anımsatan Özdağ, bu politikanın halkı ezdiğini, halkın sesini çıkaramaz hale geldiğini dile getirdi.
“Bu cinayete rehberlik edenler, kendilerini bu ülkeyi savunuyormuş gibi göstermeyi marifet sayıyor” diyen Özdağ, yıllardır Kutlu Adalı dosyasının açılması için verdikleri mücadelenin haklı ve anlaşılır bir talep olduğunu vurguladı ancak çok daha acı bir gerçekle yüzleşilmesi gerektiğini söyledi:
“Polis örgütü, bu dosyanın içinde adı geçenleri soruşturma yetkisine sahip değildir. Ve daha acısı, bu polis, bu dosyada adı geçenlerin kimilerinin emrindedir!”
Bu gerçekler dile getirilmeden ve yüzleşilmeden ilerlemenin mümkün olmadığını kaydeden Özdağ, sadece katillerin değil; iradeye sahip çıkanların, demokrasiyi ve ülkeyi yaşanmaz hale getirenlerin de hesap vermesi gerektiğini söyledi.
Kutlu Adalı’nın o karanlık gecede kimlerle karşılaştığını, kimlerin ona kurşun sıktığını görüp duymuş olabileceğini ifade eden Özdağ, “Daha bundan dört yıl önce kendini ifşa etti eli kanlı devlet çeteleri, ne oldu peki? Kocaman bir hiç!” dedi.
Özdağ, “Devlet katillerden kahraman yaratıyor. O katilleri yıllardır işaret ediyoruz” diyerek geçmişte öldürülen Fazıl Önder, Muzaffer Gürkan, Ayhan Hikmet, Uğur Mumcu ve Hrant Dink’in de aynı zihniyetin kurbanı olduğunu vurguladı.
“Biz utanmıyoruz, çünkü biz katili tanıyoruz, biliyoruz, işaret ediyoruz” diyen Özdağ, barış mücadelesinden, dünyaya ulaşma çabasından ve halkın iradesine sahip çıkma kavgasından asla vazgeçmeyeceklerini söyledi.
Kutlu Adalı’nın hayallerinden de vazgeçmeyeceklerini belirten Özdağ, “Onu, katledilişinin 29. yılında saygı ve özlemle anıyoruz. Işığı yolumuzu aydınlatmaya devam edecek” diyerek konuşmasını tamamladı.
BASIN – SEN Başkanı Ali Kişmir:
“Yeni nesillere Kutlu Adalı’yı anlatmak boynumuzun borcudur”
Basın Emekçileri Sendikası (BASIN-SEN) Başkanı Ali Kişmir, Kutlu Adalı’nın ölümünün üzerinden geçen 29 yılda, hem toplumun hem de gazeteciliğin pek çok sınavdan geçtiğini söyledi.
Adalı’yı okuyan ve onun duruşunu benimseyen neslin artık ileri yaşlara ulaştığını dile getiren Kişmir, kimilerinin aramızdan ayrıldığını, kimilerinin ise sağlık sorunları nedeniyle anma törenine katılamadığını ifade ederek, “Ancak biliyoruz ki kalpleri Adalı ile birlikte atıyor” dedi.
Bu nedenle Kutlu Adalı’nın yeni nesillere anlatılmasının önemine dikkat çeken Kişmir, onun nasıl bir araştırmacı gazeteci olduğunu, yazdıklarının bugünkü Kıbrıs’ın kuzeyine nasıl ışık tuttuğunu aktarmanın bir sorumluluk olduğunu belirtti.
Gazeteciliğin çok önemli bir meslek olduğunu vurgulayan Kişmir, bu mesleğin adanın kuzeyinde korkusuzca icra edilmesi gerektiğini söyledi. 1996 yılının sadece Kıbrıs’ın kuzeyi için değil, Türkiye için de çok çalkantılı geçtiğini anımsatan Kişmir, o dönemde artan suikastlar, gazetecilere ve sol siyasete yönelik saldırıların hafızalardan silinmediğini dile getirdi.
“Dönemin şiddet ortamı nedeniyle yaşananlar sert görünebilir ama bugün gazetecilere yönelik baskılar, o günlerin sertliğini aratmıyor” diyen Kişmir, gazeteci Ayşemden Akın’ın yaşadığı baskılara ve YENİDÜZEN’in karşı karşıya kaldığı yargı süreçlerine işaret etti.
Kısa süre önce Özgür Gazete’nin “ajanlıkla” suçlandığını hatırlatan Kişmir, tüm bu baskıların yalnızca mahkeme salonlarıyla sınırlı kalmadığını, gazetecilerin iç dünyasında da ciddi kırılmalara yol açtığını ifade etti.
“Bu ülkede kendi ülkemizde dışlandığımızı, umudumuzu yitirmemize neden olan adımlar atıldığını görüyoruz” diyen Kişmir, bunun bir kader olmaması gerektiğini söyledi. Türkiye’de yaşanan sivil darbe sürecine dikkat çeken Kişmir, gazetecilerin tutuklandığını, muhalif seslerin susturulmaya çalışıldığını ve aynı baskıların Kıbrıs’ın kuzeyinde de eş zamanlı olarak yaşandığını belirtti.
Bu baskıları ortadan kaldırmanın ve Kutlu Adalı’yı yeni nesillere aktarmanın hepimizin boynunun borcu olduğunu ifade eden Kişmir, “Coğrafyamızın kaderi bu olmamalı. Baskılar kader değildir” diyerek konuşmasını tamamladı.
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman:
“Kutlu Adalı’nın yaktığı ateşi geleceğe taşımakla yükümlüyüz”
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, konuşmasında bu coğrafyada demokrasi, insan hakları ve basın özgürlüğü mücadelesinin uzun bir geçmişe dayandığını, ancak bu mücadelenin her zaman zorlu koşullar altında verildiğini vurguladı.
“Bu ülkede insan onuruna yaraşır bir hayat sürmek ve böyle bir hayatı miras bırakmak istendi” diyen Erhürman, bu en temel insani talebin dahi ağır bedellerle karşılandığını söyledi.
Bu bedellerin en ağırlarından birini, 29 yıl önce katledilen Kutlu Adalı’nın ödediğini belirten Erhürman, “Biz o karanlık günü hatırlayanlardanız. Ama artık o günü hatırlamayanlar, sonradan doğanlar da var” dedi.
Adalı’dan önce de benzer olayların yaşandığını anımsatan Erhürman, bu ülkede özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren birçok insanın bedel ödemek zorunda bırakıldığını kaydetti.
Verilen mücadelenin sadece geçmişin bir parçası olarak kalamayacağını ifade eden Erhürman, “Bu mücadeleyi bütünlüklü bir şekilde okuyup, geçmişte bırakmadan geleceğe taşımakla yükümlüyüz” dedi.
Yeni nesillere bu mücadelenin aktarılmasının da bir sorumluluk olduğunu vurgulayan Erhürman, Kutlu Adalı’nın katledildiği gecenin en karanlık gecelerden biri olduğunu ifade etti.
“29 yıl önce o karanlık gecede Kutlu Adalı bir ateş yaktı, ondan öncekilerin yaktığı gibi” diyen Erhürman, bu ateşi geleceğe taşımakla yükümlü olduklarını dile getirerek konuşmasını tamamladı.
Kutlu Adalı Vakfı adına Adalı'nın kızı İl Adalı:
“Susma, sustukça sıra sana gelecek”
Kutlu Adalı Vakfı adına konuşan kızı İl Adalı, babasının mücadelesinin hâlâ sürdüğünü ve bu mücadelenin, sadece ailesiyle değil, onun fikirlerine sahip çıkanların emeğiyle de devam ettiğini vurguladı.
“Babam selamsız kalmadı” diyen İl Adalı, buna karşın toplumun büyük bir kesiminin sessizliğini korumasını, 29 yıl önce atılan sloganın anlamının tam olarak kavranmamasına bağladı: “Tek bir slogan vardı: Susmayacağız!”
Kutlu Adalı’nın cenazesinde binlerce insanın onu omuzlarında Selimiye’den Atatürk Meydanı’na taşıdığını, sendikaların greve gittiğini, dükkânların kapatıldığını hatırlatan İl Adalı, “Bu sessiz çoğunluğa diyeceğim; susma, sustukça sıra sana gelecek” ifadelerini kullandı.
Kutlu Adalı’nın 29 yıl önce kaleme aldığı yazıların bugün hâlâ geçerli olduğuna işaret eden İl Adalı, yeni nesillerin bu gerçekleri yeterince bilmemesinden duyduğu üzüntüyü dile getirdi. “Umarız ki internet çağında, en azından son yazdığı yazıyı incelemeye fırsat bulurlar” diyen İl Adalı, düşünmenin ve aklı kullanmanın bir cesaret işi olduğunu, babasında bu cesaretin bulunduğunu söyledi.
“Biz uzatılmış bir yasın içindeyiz” diyen İl Adalı, bunun nedeninin yalnızca katillerin yargılanmaması değil, toplumda suskun kalanlar ve Kutlu Adalı’ya sırt dönenler olduğunu vurguladı.
“Selamsız kalanlar aslında bu yasın gerçek sorumlusudur” diyen İl Adalı, sessizliğe gömülen herkesi kendine gelmeye ve Kutlu Adalı’nın mücadelesine sahip çıkmaya çağırdı.