1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. ‘Öncelik toplum’, değer mi?!
‘Öncelik toplum’, değer mi?!

‘Öncelik toplum’, değer mi?!

Nerede, hangi ülkede var ki! Bizden başka başka yerlerde aynı selamlaşma var mı? Selamlaşmada “nasılsın” diye sorulduğunda “işte, memleket gibi” denen başka bir yer… Veya “nefes alıyoruz işte” gibi aslında haya

A+A-

 

 

Nerede, hangi ülkede var ki!

Bizden başka başka yerlerde aynı selamlaşma var mı?

Selamlaşmada “nasılsın” diye sorulduğunda “işte, memleket gibi” denen başka bir yer…

Veya “nefes alıyoruz işte” gibi aslında hayattayken “ot” gibi yaşamanın izlerini taşıyan bir yanıt…

Ve selamlaşmanın hemen ardından siyasetle yapılan sohbet devamları…

Siyaset sohbetinin de genellikle yapılan partizanlıkla, düşen maaşlarla, hakların alınmasıyla ilgili olması…

***

Doğru, yakınıyoruz bazen, hatta çoğu zaman;

“Bu gençler de çok asosyal oldular” diye… “Siyasetten uzaklaştılar” diye… “Günlük sorunlara duyarsızlar” diye…

Bazen düşünüyorum da;

“İyi ki böyle oldular” diyorum.

Sonradan yine “Yok, böyle de olmamalılar, biraz siyasetle ilgilenmeliler, günlük sorunların farkında olmalılar” diye fikir değiştiriyorum.

Ama sonra yine bir şey oluyor, öyle tuhaf, öyle anlamsız ki… Yine dönüyorum başa ve “İyi ki gençler günlerini yaşıyorlar, siyasetle ilgilenecekler de ne olacak!” diyorum.

***

Biz ilgilendik de ne oldu!

Bizden öncekiler ilgilendi de ne oldu!

Bakıyorum, siyasetin siyaset dışı, garip uygulaması beni de bıktırdı.

Benden öncekilere bakıyorum; “Çiftlik hayatına geçtiler veya geçecekler, ellerini ayaklarını çektiler bu gibi işlerden, kalan ömürlerini biraz keyifli yaşamaya çalışıyorlar.

Tabii ki herkes için söylemiyorum ama bunu yapmaya çalışanlar, yani hayatının kalan kısmını hayata gelmenin amacına uygun şekilde yaşamak için önlem almaları ne kadar yanlış olabilir ki!

Evindeki bahçeye, sebze meyve eken, gübreleyen, çeşitli tropikal bitkiler ve süs bitkileriyle bahçesini düzenleyenlerin keyfini, hayatını kim kıskanmaz ki!

Zeytin ağacı dikmek, meyvesini toplamak, yağını çıkarmak, harubun ballanmış tadını almak, pekmezini yapmak ne güzel bir uğraş…

***

“Ne yani şimdi bizi siyasetten uzaklaştırmak, zaten mahvolan memleketin yok olmasını hazırlamak mı istiyorsun?” diye tepki gösterenler de olabilir.

Haklılar aslında ama ben sadece sesli düşünüyorum… Burada “yazılı” düşünüyorum demek daha doğru! Yine bakıyorum şöyle bir etrafıma… Yanıma, uzağıma, tanıdığıma… Daha güzel bir hayat için gençliğini, hayatını bu topluma adamış… Hayatı “siyaset” olmuş. Ailesini çoğu zaman ihmal etmiş, “benim öncelikli görevim ailemden önce bu toplum” demiş ve yıllar geçip gitmiş. Ailesi mutlu mu, çocukları huzurlu mu, o yılları topluma veren kişinin vicdanı rahat mı, pişman mı değil mi, nasıl duygular içinde…

***

Bir film vardı. Şener Şen Türkiye’nin doğusunda bir köydeki okulda öğretmenken emekli olup İstanbul’a geliyor. Yıllardır görmediği ve artık yetişkin, evli veya nişanlı çocuklarıyla mesafeli bir ilişkisi vardır. Bir gün gelişen olayların ardından kızı babasına ilk kez karşılık verir; “Hatırlıyor musun baba… Bir gün köyde çok hastalanmıştım ama senin okulda işlerin olduğu için benimle ilgilenmemiştin, işte o zaman ben dünyaya çocuk getirmeye veda etmiştim” cümlesinin söylendiği sahne hep aklımda… Şener Şen bir süre başını öne eğmiş, suçluluk duymuş ama sonradan o da yine bir düşünmüştü. “Şimdi olsa yine aynı şeyi yapardım herhalde…”

Bilmiyorum, değer mi? Siz söyleyin.    

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1104 defa okunmuştur