
Lefkoşa ve Eğitim
Dünya, yaklaşık 5 milyar yıl önce sıcak gaz ve kozmik tozların soğuması ile oluşmuştur. Bu mavi gezegen evrende o kadar küçük bir noktadır ki kimi zaman bunu hayal etmek bile zordur...
Evren dediğimiz sonsuz boşlukta en azından şimdilik yaşam olduğunu
Dünya, yaklaşık 5 milyar yıl önce sıcak gaz ve kozmik tozların soğuması ile oluşmuştur. Bu mavi gezegen evrende o kadar küçük bir noktadır ki kimi zaman bunu hayal etmek bile zordur...
Evren dediğimiz sonsuz boşlukta en azından şimdilik yaşam olduğunu bildiğimiz tek gezegen Dünya’dır... Çünkü Dünya, biyosfer (canlı küre) denen ince bir hava, toprak ve su tabakası ile kaplıdır. İnsanoğlu bu biyosfer denen alanda yaşar.
İnsanlık, bilimsel anlamdaki etik değerlerini, bugün için tek yaşam alanı olan biyosferi korumak ve kollamak üzerine kurmuştur…
Kıbrıs Türk Toplumu olarak, dünyalı bir toplum olamamanın sıkıntılarını en derinden yaşamaktayız… Öyle ki bu toplum; birileri en yakınımızdaki ve belki de toplumsal olarak en anlamlı yaşam alanımızı, bu toplumun başkenti Lefkoşa’yı yaşanmaz bir hale sokarken, sadece “ahlar - vahlar” çekmekten, “yaşanmaz bir hal aldı bu Lefkoşa” marazını çekmekten öte adım atmadı… Lefkoşa’yı, Lefkoşalıyı marazi bir toplum yaptı…
Oysa yapmamız gereken; etkin bir yurttaşlık bilinci ile topluma yalan söyleyenleri, bu toplumu çağdışı koşullarda yaşamaya mahkum eden anlayışları demokratik kurallar çerçevesinden ortadan kaldırmaktır… Yapmamız gereken; daha çok aktif olarak sorgulamak, daha çok eleştirel bakmak, daha çok sorumluluk almak, daha çok duyarlı davranmak…
Hiç kuşku yok ki bütün bunlar da eğitim işidir... Peki, ama eğitim sistemimiz geçmiş nesillere bu kazanımları aktarabilmiş midir? Ne yazık ki bu soruya “evet” demek çok zor…
Gerçektende Kıbrıs Türk Eğitim Sisteminde sadece bilişsel davranışlar üzerinde durulduğu bir gerçektir. Ülkede gözle görülür gerçek problemler, duyuşsal davranışların yeterince çalışmadığının en önemli kanıtları gibi…
Dahası eğitim sistemimiz insan yetiştirmede; olumlu tutumlar, etik değerler, sosyal ve kültürel katılım, eleştirel ve yaratıcı düşünme, dürüstlük, sorumluluk, kültürel mirası yaşatma ve yeni kuşaklara aktarma konusunda sınıfta kalmıştır denebilir. Bu sınıfta kalma, son günlerde ülkenin hemen her yerinde görülen bencillik derecesindeki duyarsızlığın temel nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır…
Öte yandan bir türlü tamamlanamayan alt yapılar, 15 Eylül’de açılması gereken okulu ancak 31 Ekim’de açmak, eksik öğretmen, eksik okul yöneticisi, eksik eğitim materyali, geçici öğretmen sorunu, kolej sınavları, külliye tartışmaları ve eleştiri alan daha onlarca uygulama düşünüldüğünde “Lefkoşa” ile “Eğitim“in aynı yazıda buluşması kaçınılmaz oluyor…
Bugün Lefkoşa’nın kötü kaderine dur demek için Lefkoşa halkı, inisiyatifi almak üzere sokakta… Ve Lefkoşa’yı bulunduğu bu olumsuz durumdan kurtarana kadar başlattığı dinamizmi kararlılıkla sürdürmeli… Eğitimi de bugünkü durumundan daha ileriye taşımak için Kıbrıs Türk Toplumu; kendi akademisyeni, kendi öğretmeni, kendi öğretim programı, kendi ders kitapları ile eğitim bilimini hakim kılan bir anlayışla kendi eğitim sistemini kurabilmeyi başarmalı…
AKLINIZDA BULUNSUN
32 Okul…
Lefkoşa Kaymakamı Kemal Deniz Dana geçtiğimiz hafta yaptığı bir açıklamada; “Lefkoşa sokaklarında yürünemez, restoranlarında yemek yenilemez, parklarında dolaşılamaz bir durum hakim. Bir an önce bunun çözülmesi gerekir. Biz çöpleri çöpleri topluyoruz ama nereye kadar!” diyerek, çöp toplama işlemlerinin de “kesinlikle sağlıksız” olduğunu belirtti…
Son dönemlerde başkent Lefkoşa’nın bu içler acısı halini görmeyen, duymayan, o keskin çöp ve pislik kokusunu hissetmeyen yok gibi… Ancak Sayın Dana’nın dikkat çektiği çok önemli bir şey daha var… Kemal Deniz Dana, Surlariçi bölgesinde yaptığı tespitlerde tehlikenin çok büyük olduğunu gördüğünü söyledi. “Çöp ve pislikten ötürü okulların artık öğrencileri kabul edemeyecek duruma geldiğini, Lefkoşa’nın salgın risk ile karşı karşıya olduğunu ve yakın bir zamanda Lefkoşa’nın karantina altına alınmasının gündeme geleceğini” iddia etti…
Lefkoşa Belediyesi sınıfları içinde; 5 anaokulu, 11 ilkokul, 3 özel eğitim okulu, 10 ortaokul ve lise, 3 meslek lisesi olmak üzere toplam 32 devlet okulu var. Bu sayıya özel okulları da eklerseniz Lefkoşa okullarında baş göstermesi muhtemel herhangi bir salgın hastalığın ne büyük bir risk taşıdığı kolaylıkla görülebilir…
O halde yapılması gereken temel uğraş şu olmalı: Bu riski dikkate alan bir eğitim yönetimi yaklaşımıyla, bir stratejik plan ortaya koymak… Bu planla, başta Lefkoşa okulları olmak üzere, eğitim sistemindeki tüm okulları için “sağlıklı çevrede okul” anlayışını hayata geçirmek… Aksi halde Lefkoşa Kaymakamı’nın gündeme getirdiği karantina kaçınılmaz olacaktır… Zaten, eğitim kayıpları ile büyük yaralar alan eğitim sistemi, hiç istemediğimiz böylesi bir durumda tamamen çökecektir…
ANLAYANA - GÜLMECE
Doğru Yanıt Ne?
Küçük Ali okula başladığından beri her gün öğretmeni Aysel Hanım'a gidip; "Öğretmenim beni yanlış sınıfa koydunuz, benim yerim birinci sınıf değil, ablam üçüncü sınıfta ama ben en az onun kadar akıllıyım, hiç olmazsa beni üçüncü sınıfa alın" diye şikayet eder...
Bundan sıkılan Aysel Öğretmen bir gün Ali'yi kaptığı gibi okul müdürüne çıkmış ve olayı anlatmış.
Okul müdürü: "Peki" yiyerek, "Bu çocuğu birlikte bir imtihan edelim, yeri üçüncü sınıfsa o sınıfa koyalım" ve bunun üzerine Aysel öğretmen sormaya başlamış:
- İki kere iki?
- Dört
- Sekiz kere dokuz?
- Yetmiş iki
- Kaç mevsim var?
- Dört
Aysel öğretmen: “Aferin Ali hepsini bildin ama şimdi zeka soruları soruyorum bunları da bilirsen üçüncü sınıf olacaksın” der.
- Söyle bakalım Ali, ineklerde dört tane ama bende iki tane var, bu nedir? Ali’den “ayak” yanıtı gelir. Aysel öğretmen devam eder:
- Peki, senin pantolonunda olup, benim pantolonumda olmayan şey nedir?
Ali hemen yanıtlar “cep”. Bunun üzerine Aysel Hoca müdüre dönerek:
- Üçe koyalım hocam çok zeki çocuk…
Müdür: :
- Hocam, bu çocuğu üçe değil beşinci sınıfa koyalım, zira son iki
soruya ben doğru cevap veremedim.

















