1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Suç örgütlerinin tam göbeğinde bir yerdeyiz"
“Suç örgütlerinin tam göbeğinde bir yerdeyiz"

“Suç örgütlerinin tam göbeğinde bir yerdeyiz"

İnsan Hakları Platformu, İnsan Ticaretiyle Mücadele ve Mülteci Hakları Programı Koordinatörü Av. Fezile Osum, bugüne kadar Kıbrıs’ın kuzeyinde insan ticareti suçundan hiç kimse hüküm giymediğine dikkat çekti.

A+A-

Ödül Aşık ÜLKER
İnsan Hakları Platformu İnsan Ticaretiyle Mücadele ve Mülteci Hakları Programı Koordinatörü Avukat Fezile Osum, bugüne kadar Kıbrıs’ın kuzeyinde insan ticareti suçundan hiç kimse hüküm giymediğine dikkat çekti.

Av. Osum, Kıbrıs’ın coğrafi konumuna ek olarak, Kıbrıs’ın kuzeyinin uluslararası hukuktan kopuk olması, suç örgütleriyle mücadelede yasalarda eksiklikler olması ve siyasi iradenin olmamasından dolayı Kıbrıs’ın kuzeyinin kriminal gruplar için “çok ideal” bir ada yarısı olduğunu belirtti.

Küresel Organize Suç Raporu’nda Kıbrıs’ın kuzeyiyle ilgili tespitleri Yenidüzen’e değerlendiren Av. Fezile Osum, insan ticaretinin ve insan kaçakçılığının organize suçlar olduğunu, bunlara karşı çok koordineli bir mücadele yürütülmesi gerektiğini kaydetti.

Türk organize suç örgütlerinin varlığının Kıbrıs’ın kuzeyinde giderek büyüdüğü ve sağlamlaştığının yazıldığı raporun 350’nin üzerinde uzmanın iki yıllık çalışması sonucunda hazırlandığını söyleyen Av. Osum, “Çok açık ki, biz bu suç örgütlerinin tam göbeğinde bir yerdeyiz ve burada mafyatik ilişkiler çok fazla var. Son dönemde ortaya çıkan mafya-siyaset ilişkisi ne kadar? Yurttaşlar olarak bizi ilgilendiren en önemli kısım bu. Mafyanın burada hangi suçları nasıl beslediğine, nasıl ürettiğine bakmak lazım. Bu raporda yazıldığı gibi gerçekten burada aktör değişikliği var mı, Türk mafyaların bağlantıları güçleniyor mu? Bunlar bizim için kırmızı alarm” diye konuştu.

Soru: Küresel Organize Suç Raporu nedir?

Osum: Uluslararası Organize Suçlara Karşı Global İnisiyatif diye bir kurum tarafından 350’nin üzerinde uzmanla iki yıllık bir çalışmanın sonucu olarak küresel anlamda bir insan ticareti organize suç raporu oluşturuldu. Bu ilk önce Afrika’da başlayan bir çalışmaydı, daha sonra yaygınlaştırıldı. Ben bu raporu çok önemsedim çünkü genelde küresel raporlarda Kıbrıs’ın kuzeyi yer almıyor. Kıbrıs’ın kuzeyindeki durum özellikle ABD’nin hazırladığı insan ticaretiyle ilgili raporlara girer ama BM veya Avrupa Konseyi’ne bağlı mekanizmaların hazırladığı yıllık raporlarda Kıbrıs’ın kuzeyine yer verildiğini pek göremezsiniz. İlk defa bu raporda Kıbrıs’ın kuzeyinde olanlara dair bazı ayrıntılar yer aldı.

“İnsan ticareti suçundan hiç kimse hüküm giymedi

Soru: Raporda Kıbrıs’ın insan ticareti için transit değil, daha fazla hedef ülke haline geldiği belirtilmiş. Bunun başlıca sebepleri nelerdir?

Osum: Bence bu tespit çok önemli. Eskiden, belki 10 yıl önce, transit ülke olduğumuz değerlendirmesini yapardık ama şu anda hedef ülkeyiz. Kuzey Kıbrıs’ın içine kapalı,  uluslararası hukuktan kopuk olması, bunun yanında, suç örgütleriyle mücadele etmediğimiz, özellikle insan ticareti gibi meselelerde tacirler cezasızlıkla karşılaştıkları için burası “cazip” görünüyor. Bugüne kadar Kıbrıs’ın kuzeyinde insan ticareti suçundan hiç kimse hüküm giymedi. İnsan ticareti, insan kaçakçılığı organize suçlardır, dolayısıyla bunlara karşı çok koordineli bir mücadele yürütülmesi gerekir.

“Suç örgütlerine kapıyı açık bırakan biziz”

Polisin organize suçlarla mücadele konusunda eksiklikleri var. Bu eksikliklerin bir nedeni bence bu konudaki siyasi irade yoksunluğudur. Bir diğer nedeni de, polis içinde bu konuda mücadeleye dair niyeti olan polisler olduğunu gözlemlesem de, polisin kapasitesi yetersiz kalıyor. Tabii ki organize suçla mücadele işbirliği gerektirir. Kıbrıs’ın kuzeyinde uluslararası kamuoyundan kopuk ama uluslararası bacağı olan faaliyetlerle ancak uluslararası işbirlikleriyle mücadele edebiliriz. Bunlarla mücadele etmek için ne yasalarımız yeterli, ne de bu konularda siyasi irade var. Bunların hepsi, insan tacirleri ve birçok farklı organize suç grupları için çok uygun bir ortam yaratıyor. Coğrafi konumumuz da bütün bunlarla birleştiğinde kriminal gruplar için “çok ideal” bir ada yarısı oluyoruz. Güvenlik sıkıntısı var. Güvenliğin de ötesinde adaletsiz bir yapımız var. Çünkü biz suç işleyeni cezalandırmıyoruz. Suç örgütlerine kapıyı açık bırakan biziz.

“Sistem tamamen çarpık”

Örneğin mültecilerin durumuna bakalım. Genel olarak ülkelerde mülteci haklarına dair bir rejim olur, bir sığınma sistemi inşa edilir. Gelen kişiler eğer zulme geri gönderileceklerse ihraç edilmezler, insani temelde ve insan haklarına uygun olarak ülkeye kabul edilir. Bizde böyle bir sistem yok. İnsanlar “gittiğimde idam edileceğim” dese bile, biz onları geri gönderiyoruz. Bir yandan bunu yapıyoruz ama diğer yandan buraya çeşitli vize türleri ile gelen insanların da neden ve nasıl geldiklerini hiçbir şekilde sorgulamıyoruz. Daha önceden bir suça bulaşmış mı, öğrenci olarak buraya getirilen kişiler okula devam ediyor mu? Bunlar takip edilmiyor. Bu denetimsizlik sonucunda da insan tacirleri insanları öğrenci kılıfında ülkeye getiriyor, onları apartmanlara kapatıyor, örneğin Afrikalı kadınları fuhuşa zorluyorlar. Biz kapıyı bu şekilde açık bırakırsak, boşluklardan suç örgütleri yararlanır. Örneğin sığınma sistemiyle ilgili en fazla söylenen şey “biz tanınmayan bir ülkeyiz, böyle bir kapasitemiz yok”. Ama diğer yandan, binlerce kişinin buraya neden getirildiklerini tam olarak bilmiyor, getirildikten sonra da takibini yapmıyoruz. Bizdeki göç sistemi çok adaletsiz... Uluslararası standartlar önemli çünkü uluslararası standartlar dünya genelinde deneyimin ürünü olarak ortaya çıktı, devletler üzerinde anlaştı, ona göre uyguluyor. Akıl, mantık yolu budur. Muhaceretimizi de insan hakları rejimine uygun bir şekilde düzenlemek zorundayız. İnsanların, insan hakları standartlarına uygun bir şekilde buraya gelişlerini sağlamak lazım, buraya gelişlerinde mağduriyet yaşayacaklar mı yaşamayacaklar mı, ülkelerine geri gönderilirlerse ölecekler mi, ölmeyecekler mi diye bakmak gerekiyor. Bizde sistem tamamen çarpık. İnsan taciri için buraya istediği ülkeden birini getirmek ve sonrasında sömürmek başka ülkelere kıyasla çok kolay.

“Bazıları eğitim için getirilmiyor ve kandırılıyor”

Soru: İnsan tacirleri bu insanları Kıbrıs’ın kuzeyine nasıl getiriyor? Ülkeye geldikten sonra başlarına neler geliyor?

Osum: İnsan tacireleri belirli ülkelerde genellikle yoksul ve kırsal bölgelerde yaşayan ailelere gidip yanaşıyorlar. İhtiyaçlı, farkındalığı daha düşük olabilecek insanlara yaklaşıp, “Burası bir AB ülkesi, çocuğunuzu yollayın, biz ona iş imkanı da sağlarız, okula da gider. Hem çalışır, hem okur” diyorlar. Bu noktada üniversitelerin de rolünün sorgulanması lazım. Çünkü gidenler aslında üniversiteler için çalışan aracılar yani meselenin üçüncü tarafı. YÖDAK’a daha önce bazı üniversitelerle ilgili şikayet yapıldı ama henüz bir sonuç alınamadı. Bütün üniversiteleri suçlamıyorum, üniversitelerin bu ada için önemini hepimiz biliyoruz. Tabii ki burada üniversiteler olsun, kaliteli eğitim verilsin ve gelen insanlar da insan haklarına uygun bir şekilde muamele görsünler. Söylemeye çalıştığımız mevzu, bu insanların bazılarının eğitim için getirilmedikleri ve kandırıldıkları. Ne yazık ki burada tek yarar organize suç örgütlerine, başka bir fayda gören yok. O yüzden de bizim artık bunları sorgulamamız lazım. Aynı şekilde farklı sektörlerde çalışma maksatlı getirilen insanlar da kandırılıyor, bunların içinde tabii ki her zaman dillendirdiğimiz Gece Kulüpleri de dahil.

“Suçu işleyenin cezasız kaldığı, mağdur olanın ise suçlanıp cezalandırıldığı bir durum var”

Bu insanların vizeleri, öğrenci kayıtları genelde aracı kişiler tarafından hallediliyor ve o şekilde  getiriliyorlar. Sonrasında çoğunlukla muhaceret işlemlerini insan tacirleri engellediği için yapamıyor, kaçağa düşürülüyorlar. Bu da onları daha kırılgan bir duruma itiyor. Aslında insan tacirlerinin istediği de tam olarak bu. Burada muhaceret izinleri olmadığı zaman da bu insanları “polis sana yardımcı olmaz, polis seni hapse atacak, ülkene gönderecek” diye korkutuluyorlar. Bu konuda da cezasızlık söz konusu, burada muhaceret izni bulunmayan öğrenciler konusunda üniversitelerden hesap sormuyoruz, aynı durumda olan işçilerle ilgili de işverenden hesap sormuyoruz. Çalışma iznini yapmak işverenin yükümlülüğüdür. İş Yasası çerçevesinde çok küçük bir para cezası veriliyor. Oysa mağdur burada muhaceret izni olmadığı için tutuklanıyor, hapse atılıyor, ülkesine geri gönderiliyor. Yani yine çok derin bir adaletsizlik... Çok adaletsiz bir düzen var, suçu işleyenin her zaman cezasız kaldığı, mağdur olanın ise suçlanıp cezalandırıldığı bir durum var.

“Mağdur suçlayıcılık çok fazla”

Ayrıca çalışmalarımızda gözlemlediğimiz kadarıyla bizde mağdur suçlayıcılık çok fazla var. Adalet talep eden mağdurlarla ilgili “yalan söylüyor,  para husumeti olduğu için polise şikayet etti” gibi bir tutum sergileniyor. Yetkililer empati yapmıyor.. Bizde polis olaya sadece suç unsuru odaklı bakıyor. Polisin bu gibi konularda sadece suç odaklı değil, mağdur odaklı da yaklaşmayı öğrenmesi önemli. Polis mağdur suçlayıcılıktan uzaklaşarak, mağdur odaklı bir yaklaşıma nasıl geçebilir? Mesela seks ticareti cinsel şiddetin en ağır biçimlerinden biridir. Cinsel şiddet mağduru bir kadınla kurulacak diyalog çok önemlidir çünkü zaten yeni bir travmanın içinden çıkmaya çalışıyor. Ama maalesef bu ayrım yok, insan ticareti konusunda uzmanlaşmış polis kadrosu ve birimi de yok. Bu da mağdurların polisten daha çok uzaklaşmasına neden olur. Bize ulaşan bir çok mağdur, bizsiz asla polise gitmek istemiyor. Hatta, biz “polise gidelim hakkımızı arayalım” dediğimizde buna karşı çıkan mağdurlar oluyor. Polisten ciddi anlamda korkuyorlar, insan tacirleri tarafından da polise karşı korku salınıyor. İşte tüm bu nedenlerden dolayı sivil toplumun mağdurların yanında olması çok önemli.


“Kadınların çoğu seks ticareti mağduru”

Soru: İnsan tacirlerinin eline düşen, insan ticareti mağdurlarıyla ilgili elinizde rakamlar var mı? 

Osum: Barolar Birliği’nin yürüttüğü bir ihbar hattı çalışması vardı, İnsan Hakları Platformu olarak ihbar hattını devraldık, kısa bir süredir İnsan Hakları Platformu olarak biz yürütüyoruz. Barolar Birliği’nin 2 yıllık deneyiminde 321 kişi bu hattı aradı. Bunların bir çoğu insan ticareti mağduru olarak tespit edildi. Bu arayanların 220’si inşaat sektöründe, 52’si tarım sektöründe, 12’si gece kulüpleri ya da eğlence sektöründe, 5’i ev içi hizmette, 25’i servis hizmet sektöründe, 6’sı üniversitelerden ve biri de bet ofisinden. 321 kişinin 282’si erkek, 39’u kadın. Kadınların çoğu seks ticareti mağduru… İnsan ticareti mağduru kadınların arayıp yardım istemesi daha zor. Başvuran kadın mağdurların bir çoğunda fiziksel şiddetin izleri vardı. Ayrıca kadınlar duygusal manipülasyon ve şiddete de maruz kalıyorlar. Erkeklerde genelde fiziksel şiddete dair bir durum yok. Bu rakamlar bir meslek örgütünün, sivil toplum kuruluşunun yürüttüğü bir çağrı hattına gelen telefonlar, bu belki de toplam vakaların %10’u bile değildir.

“Sömürü pratiklerini çok normalleştirdik”

Soru: Sizce toplum olarak insan ticaretini, insanların sömürülmesini kanıksadık mı, bunu normal gibi mi algılıyoruz?

Osum: Kesinlikle… Bence biz, sömürü pratiklerini çok normalleştirdik. Mesela pasaporta el konulması konusu, bugün ev hizmetlerinde çalışan bir kişinin pasaportuna işveren el koyabiliyor ve bu çok normal karşılanıyor. Gece Kulüpleri Yasası’nda polisin orada çalışanların pasaportlarına el koyabileceği yazılıdır. Aslında bu, literatürde insan ticaretinin bir göstergesidir çünkü özgürlüğü kısıtlamaya yönelik bir faaliyettir ve bu devlet eliyle yapılıyor. Tabi ki bu devlet altında yaşayan bu toplum da bunu normalleştirecek. “Farklı ülkelerden gelen insanlar eşit değildir” algısı var. Bu konuları son 10 yıldır tartışmaya başladık. Çünkü daha öncesinde burada bu kadar fazla farklı ülkelerden insanlar yoktu, şimdi birçok milletten insan var. Yabancı nüfus geldikçe ve onları sömürmek de normalleştikçe “efendicilik” oynuyoruz.


“Kırmızı alarm”

Soru: 2021 yılı Küresel Organize Suç Raporu’nda Türk organize suç örgütlerinin varlığının Kıbrıs’ın kuzeyinde giderek büyüdüğü ve sağlamlaştığı da yer alıyor. Bu tür bir atıf daha önce uluslararası raporda yer aldı mı? Son dönemde yaşanan olaylarla birlikte bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Osum: Başka raporlarda Türk mafyalarının burada güçlendiğine dair bir atıf yapıldığı benim bilgimde yok. Daha önce ABD’nin raporlarında burada özellikle gece kulüpleri, insan ticareti ve mafya ilişkisi ile ilgili atıflar vardı ama ben ilk defa global bir raporda Türk mafyasına dair bir bulgu gördüm. Son bir yıldır yaşadığımız olaylar malum, bunun onlarla da bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Çok açık ki, biz bu suç örgütlerinin tam göbeğinde bir yerdeyiz ve burada mafyatik ilişkiler çok fazla var. Son dönemde ortaya çıkan mafya-siyaset ilişkisi ne kadar? Yurttaşlar olarak bizi ilgilendiren en önemli kısım bu. Mafyanın burada hangi suçları nasıl beslediğine, nasıl ürettiğine bakmak lazım. Bu raporda yazıldığı gibi gerçekten burada aktör değişikliği var mı, Türk mafyaların bağlantıları güçleniyor mu? Bunlar bizim için kırmızı alarm.

“Suç örgütlerine kapıyı bu kadar açmayalım”

Gördüğüm kadarıyla polisimiz reaktif soruşturma yürütüyor ama bu gibi organize suçlarda proaktif soruşturma yöntemlerini kullanmak lazım. Polis teşkilatında böyle bir yapı yok, farklı organize suçlarla veya insan ticaretiyle ilgilenen ayrı departmanlar yok. Bizde genelde bireysel suça odaklanan, şikayet üzerine reaksiyon gösteren, aslında bir nevi alışılmış ve eskiden beri uygulanan polis faaliyetleri yürütülüyor. Fakat birçok ülkede uzmanlaşmış kadroların olduğu özel departmanlar açılarak bu gibi suçlarla mücadele ediliyor. Bu bacaklarda çok geri kalıyoruz. İnsan tacirlerine, suç örgütlerine kapıyı bu kadar açmayalım, daha adil bir muhaceret sistemi oluşturalım. Bir soruşturma yürütürken zorlanıyoruz, çoğu şeyi Türkiye üzerinden yapmak zorunda kalıyoruz. Ama ortaya bu konularla mücadele etmek konusunda bir irade de koymuyoruz. Ayrıca organize suçlarla mücadelede gerek güneyden, gerekse Türkiye’den bilgi almak ve işbirliklerini geliştirmek lazım. Son olaylar bize bunu da sorgulatmaya başladı.

“İnsan ticareti de, diğer organize suçlar da ada geneline yayılmıştır”

Özellikle güney ile oluşturacağımız işbirliği kilit öneme sahip. İnsan ticareti de, diğer organize suçlar da ada geneline yayılmıştır, Yeşil Hat üzerinden de işlenen suçlar da var. Bunun farkına varıp, güneyle de etkin işbirliği yapmamız lazım. İki Toplumlu Suça İlişkin Teknik Komite’nin olması ve altında oluşturulan Ortak Temas Odası oldukça önemli fakat bugüne kadar maalesef insan ticaretiyle ilgili bir ortak çalışma yürüttüklerini gözlemlemedik.

“Taşların oynaması, radikal adımların atılması lazım”

Soru: Raporda Gazimağusa limanı’nın silah ve mal kaçakçılığı için bir merkez olduğu yazıldı. Bu konuda sizin gözlemleriniz nedir?

Osum: Gazimağusa Limanı’nda zaman zaman kaçakçılık olaylarından yakalanmalar oluyor. Anladığım kadarıyla işler orada da ihbar üzerine yürüyor. Fakat öncesinde de söylediğim gibi daha etkin bir sistem kurulması gerekiyor. Falyalı cinayetinde sahil güvenlikle ilgili şaibeli durumlar ortaya çıktı. Kalaşnikoflarla nasıl ülkeye gelindi? Demek ki, o noktada da etkin bir izleme mekanizmamız yok. Dünyadan o kadar kopuk kaldık ki, ilerleme kaydedemiyoruz. Statüko böyle oturdu ve taşların oynaması, radikal adımların atılması lazım.

“Siyasilere hesap sormamız lazım”

Soru: İnsan ticareti mağdurları için ne yapabiliriz?

Osum: Toplumda çok ciddi bir sessizlik var, ya da ortaya çıkan öfke ırkçı bir şekilde ortaya çıkıyor. Aslında öfkeyi nereye kanalize edeceğini bilmeyen bir yapıdayız. Toplumun mutsuzluğu var, bir öfkesi var. Bunu kanalize edeceği yer hesap vermesi gereken mecralarken, biz ne yapıyoruz? Kolay olanı ya da sistemin bize öğrettiğini “pis yabancılar”, “onlar geldi, onlar yaptı” diyoruz. Aslında buradaki yabancıların ne biçimlerde sömürüldüğünü, nasıl mağduriyetler yaşadığını görmüyoruz. Oysa bizim siyasilere hesap sormamız lazım. Aktif yurttaşlık bilinciyle konuştuğumuz tüm konuların hesabını vermelerini talep etmemiz lazım.

“İnsan ticaretiyle ilgili yasanın derhal meclisten geçmesi lazım”

Diğer yandan Kıbrıs Türk Barolar Birliği’nin Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı ile yürüttüğü AB Projesi kapsamında insan ticaretiyle mücadele ve mağdurların korunması için bir yasa tasarısı hazırlandı. Bu tasarı geçtiğimiz yıl meclise sunuldu. Bu yasanın derhal gündeme alınıp meclisten geçmesi lazım. Son olarak da şu an yürütmekte olduğumuz AB projesi kapsamında mağdurlara ücretsiz hukuki destek sağladığımızı belirtmek istiyorum. İnsan ticaretiyle ilgili her türlü bilgi talebi ve ihbar için  İnsan Hakları Platformu’nun yürüttüğü 0542 8620060 numaralı hatta ulaşabilirsiniz.

Bu haber toplam 3354 defa okunmuştur