
'KIBRIS UÇACAK'!.
Geçenlerde, Güney Kıbrıs iş çevrelerinden biriyle sohbet ediyoruz; konular malum: Ne olacak hallerimiz, ne olacak bu Kıbrıs?!.
Güney’in ekonomik sıkıntısını makro ekoonomi rakkamlarından okumak mümkün, gerçekten çökmüş ve devlet bir euro’ya m
Geçenlerde, Güney Kıbrıs iş çevrelerinden biriyle sohbet ediyoruz; konular malum: Ne olacak hallerimiz, ne olacak bu Kıbrıs?!.
Güney’in ekonomik sıkıntısını makro ekoonomi rakkamlarından okumak mümkün, gerçekten çökmüş ve devlet bir euro’ya muhtaç durumdadır. İş insanları yatırımı değil, yüzebilmeyi hedefliyor; satış yapabilmek için, sunduğu ürün çeşitliliğini başka şirketlerden aldığı konsinye mallarla artırmaya çalışıyor. Kestikleri satış faturasındaki sayı çok büyük oranda gerilemiş, fatura toplam tutarlarında gerileme de cabası… Tüketim ve dolayısıyla pazar faaliyetleri yerlerde sürünüyor.
Halk, çöken ekonomide giderek daha perişan oluyor, gelirler geriledi. Kamu sektöründe de maaşlar geriledi, özel sektörde de… Hem kamuda, hem de özel sektörde sendikalaşma yaygın olmasına rağmen, ne sendikalardan ne de sivil toplumdan ses yok… Bir tevekküldür gider… Nasıl ve nerden oluyor bu tevekkül?.. Belli ki, Kıbrıslı Rumlar, liderlikleri, yönetenleri tarafından çok kolay uyutulabiliyor, yönlendirilebiliyor; ‘sürü psikolojisi’ çok güzel çalışıyor…
Gelirleri gerilemiş, ama adamlar “Kıbrıs’ta petrol ve doğal gaz bulundu, milyarlarca dolarımız olacak, Kıbrıs uçacak” diye seviniyorlar… Ne zaman, nasıl, petro-dolar’lar kime gidecek, Kıbrıs’a ne kalacak diye sormadan, uçuşa hazırlanıyorlar… “Rezervler açıklanandan çok daha fazla, Türkiye iştahlanmasın diye gerçek rakkamlar söylenmiyor, ama çok çok fazla…” diyorlar… Rum yurttaş duydu, biliyor; biçare Türkiye’nin gerçek rakkamları duyacak ne kulağı var, ne de öğrenecek istihbarat ağı?!. Buna inandırılan bir halk, bunun üzerinden umut besleyen bir halk, yani kolayca afyonlanabilen bir halk… Kıbrıslı Türklerde mümkün değil tutmaz böyle şeyler…
Kayıplarının hala daha sağ olduğuna ve politikacılarının bu kayıp insanları kendilerine sağ-salim getireceğine onlarca yıldır inandırılmış bir halk… Kıbrıslı Türklere karşı girişilen 1963, 1964 ve 1967 kalkışmalarında “Türkiye birşey yapamaz” diye inandırılmış bir halk, bir silkelemede Grivas’ı yurtdışına sürgün ettiren, Yunan birliklerini de Kıbrıs’tan çektiren Türkiye’yi hafife alıp, kendi derslerini de almayıp, gene aynı mantıkla “Türkiye bir şey yapamaz, dostlarımız ve Yunan istan bizi korur” diyerek 1974 darbesini de yapan bir halk… Hala daha öğrenmedi siyasetin kendilerini uyuttuğunu ve milyarlarca dolarla uçmayı hayal ediyor.
Azerbaycan halkı mı uçtu zengin doğal gaz kaynakları ile yoksa Nijerya mı? Venezuella halkı mı uçtu, yoksa Sibirya’da yaşayan Rusların yaşam kalitesi mi yükseldi? Petrol zengini hangi Ortadoğu halkı uçuşta?!. Ama Kıbrıs doğal gazı o kadar fazla ki, Amerikalılar, Çinliler, Ruslar, İsrailliler, İnglizler hep gelmiş; milyarlarca dolarla Kıbrıs uçacak!... Peki bu gelenler Kıbrıslılar uçarken yerde sürünmeye mi gelmiş?!.. Sorgulayan yok, inanan çok…
Kıbrıslı Rumlar uçacak, Kıbrıslı Türkler de boşversin Türkiye’yi, biran önce anlaşalım da birlikte uçalım… Politik duruşu ne olursa olsun, hiç bir Kıbrıslı Türk bu kadar kolay yutmaz zokayı…
Onlara geçmişten beridir bu zokayı yutturan ne? Dini bağlılık, kilise etkisi… Bu ortodoksluk artık onların düşünce yapısına egemen olmuş; “ister dini, ister ülkeyi yönetenler ne derse kabul ve doğrudur” anlayışı kolayca uyutulmalarına ve güdülmelerine yol açıyor. Dolayısıyla, iki-de-bir ‘uçuş’a davet edilip yere çakılıyorlar ama ona rağmen yeni uçuşlar için de sıraya girebiliyorlar…
Kıbrıslı Türklerde bu olası değil; biri “uçuşa hazırlanın” deyince, onlar öyle kolay kolay sıraya girmez, soruları ile kök söktürür. Kıbrıslı Türklerin böyle zokaları yutmalarını engelleyen ne? Dini bağımsızlık, laiklik, dinin Kıbrıslı Türklerin yaşamında egemen olmaması… Ve bu durum yönetenleri zorluyor… Dolayısıyla, yönetenler önüne bir strateji koymuş, “gütmek için Kıbrıslı Türkleri, istediğimizde uyutmak, istediğimizde uçuracağız diye avutmak için ve gerektiğinde ölümlere götürmek için Kıbrıslı Türkleri, dini eğitim ve din egemenliğinin yayılması şart”. Güney gibi yani…
Dini eğitimin her türlü okullaşması ve yapılaşması, dini yerlerin alabildiğince çoğaltılması ve yetmeyince, ‘dini bütün nufus’ kaydırması projeleri ile bu starteji yürürlüğe girdi. Kıbrıslı Türkler bunun da tepkisinde ama startejinin yürütülmesini henüz önleyemedi. Halkın tepki merkezlerinin dağınıklığı tepkinin etkili olmasını önlüyor. Ve bu böyle sürerse, on yıl içinde, Kıbrıslı Rumlar gibi, kolay güdülebilen bir Kıbrıs Türk halkı şekillenecek, suçlusu da kurbanı da Kıbrıs Türk halkı olacak…
Artık, sivil toplum hareketi ve ilerici siyaset unsurları, birbirleriyle yarışmaktan ve didişmekten ve korkmaktan vazgeçip, mikro konuların kavgasından çıkıp, makro tehlikelere karşı mücadeleye ilerici siyasi partiler önderliğinde odaklanmalı… Eşref saat geldi…