1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Kayalardaki ayak izleri
Kayalardaki ayak izleri

Kayalardaki ayak izleri

Kayalardaki ayak izleri

A+A-

 

Tuncer Bağışkan

TAŞLARIN ÜZERİNDEKİ İZLERE İLİŞKİN İNANÇ VE RİVAYETLER

Bugünkü köşe yazımda taşların üzerlerinde bulunan izlerin kutsal sayılan kişilere, ya da atlarına ait olduğuna ilişkin inanç ve rivayetler üzerinde duracağım.  Bu yazımın çok daha detaylı bir şeklini 15 Aralık,1998 tarihinde gerçekleştirilen XVI. Halkbilimi Sempozyumu’na bildiri olarak sunduğumdan, bu konuda kapsamlı bilgi sağlamak isteyenlerin Halkbilimi Dergisi’nin 1998 yılına ait 46’ıncı sayısına başvurmaları gerekecektir.
Taşlar üzerlerindeki çeşitli izlere dayalı inanç ve rivayetlerin dünya genelindeki değişik dinler tarafından bilinip benimsendiği ve bunların da çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçtikleri bilgileri edinilmektedir. Bu konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, yabancı azizler ile onlara ait menkabelerin İslamlaştırılması sürecini öncelikle irdelememiz gerekmektir.

YABANCI AZİZLER İLE MENKABELERİNİN İSLAMLAŞTIRILMASI
İslamiyet’in Orta Asya’ya yayılması sırasında İslam dininin erken benimsenmesinin sağlanması için, Budist azizlere ait menkabeler İslamiyet’te kutsal sayılan kişilere mal edilirken, tekkelerin çoğunluğu da Budistlere ait tapınakların yerine veya yakınlarına kurulmuştur. Bu durum İslamiyet’in Balkanlara yayılması ve Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya gelişi sırasında da yaşanmıştır. İslami tekkeler kiliselerle manastırların yerlerine, ya da yakınlarına kurulurken, azizlerin kültleri (dinleri) de menkabeler aracılığıyla İslamlaştırılıp Anadolu’daki Hıristiyan ahalinin Müslümanlığı kolayca kabul etmeleri sağlanmıştır. Bu bağlamda Hıristiyan Aziz Yorgi’nin (St. George – Ay.Yorgi) menkabeleri  Karacaahmet’e mal edilmiştir. Yine M.S XIII. Yüzyılın sonlarında Hacı Bektaş-ı Veli’nin (M.S 1281-1338) çağdaşı ve bir Türk dervişi ile Bektaş-i velisi olan Sarı Saltuk Dede’nin önce Aziz Yorgi (St.George), sonra Aziz Profidis Elias, daha sonra Aziz Simeon ve nihayet “Kara Konjolos” ile bir tutulduğu ve Bizans Aziz’lerine dair menkabeler ile kerametleri naklettiği bilgileri edinilmektedir.
Orta Asya ile Anadolu’da durum böyle iken, Kıbrıs’taki durumun ne olduğuna da bir bakmamız gerekiyor. Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı dönem ile sonrasında Kapadokya, İstanbul, Kilikya, Tarsus, Alaya/Alanya, Antakya ve Anadolu’nun değişik yerleşim birimlerinde yaşayan çoğu Hıristiyan azizlerin Kıbrıs’a gelmelerinin yanı sıra, Anadolu’da saygı gören çoğu azizlerin de Kıbrıs’ta saygı gördükleri bilgileri edinilmektedir. Kıbrıs’ın Osmanlılar tarafından fethedildiği 1570/71 yılından çok önce çoğu Hristiyanlık menkabelerinin Anadolu’da İslamlaştırıldığı bilinmektedir. Aynı süreç 1570/71 yılında Kıbrıs’a sahip olan Osmanlılar da Hıristiyanlara ait kutsal yerlere sahip çıkmak suretiyle dinlerini yayma gayreti içine girmişlerdir. Bu rekabet, çatışma ve oluşum ortamında, bir yandan, büyük bir olasılıkla Anadolu’da şekillenen ortak inanç ve menkabeler benimsenirken, bir yandan da evrensel ve mahalli motiflerle donatılmış efsane, menkabe ve inançlar da ortaya çıkmıştır. Anadolu’da Aziz Yorgi’nin (St.George) menkabeleri Karacaahmet’e mal edilirken, Kıbrıs’ta durumun daha farklı olması beklenemezdi. Nitekim Lefkoşa kazasına bağlı Timbou yanındaki “Sarandari” (Kırklar) adıyla bilinen Kıbrıslı Ortodoks Rumlara ait mezarlar “Kırklar” adıyla İslamlaştırılmıştır.

YUNAN MİTOLOJİSİNDE YERDEKİ PARMAK İZLERİ
Kayaların üzerindeki izlere ilişkin inanç ve rivayetlerin çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçtiğini yazımızın başında söylemiştik. Nitekim Toprak Ana Rheia’nın oğlu Zeus’u doğurmak için Girit’teki Diktys Mağarası’nda sancı çekerken ellerini toprağa dayayarak ıkındığı, topraktan doğum sancılarını hafifletecek güç aldığı ve toprakta kalan sağ elinin parmak izlerinden “Parmak Cinleri” anlamına gelen Daktylos (Daktyloi) adlı beş cinin doğduğu bilgileri Yunan mitolojisinde yer almaktadır.   

BUDİZM’DE TAŞLAR ÜZERİNDEKİ İZLERE İLİŞKİN İNANÇLAR
Mezopotamya kültürleriyle ilişki içerisinde bulunan Hindistan’daki taş kültü, gerek eskiden, gerekse günümüzde de vardır. Budizm’de Buda’yı kutsallaştıran, ilahlaştıran, onun kayaların üzerine çıkmış durumdaki ayak izleri kutsal sayılmaktadır. Budizm’de Gotamabuda’nın ayak (ve el) izlerini taşıyan kayalar bu nedenle kutsal sayılmakta ve onlara tapınılmaktadır.

ANADOLU, TÜRK VE İSLAM’DA KAYALAR ÜZERİNDEKİ İZLERE İLİŞKİN İNANÇLAR
Anadolu’da kahramanlaşan ve/veya efsaneleşen kişiler ile atlarına ilişkin taşlar üzerindeki izlerin kutsal sayılıp ilgi gördüğü ve bunların Bektaşiler ile Hz. Ali yandaşları tarafından ziyaret edildiği, halkbilimi araştırmacılarından A. Yaşar Ocak, Hikmet Tanyu, Yaşar Kaya Kalafat, Tahir Harimi Balcıoğlu ve Saim Sakaoğlu tarafından ortaya konmuş bulunmaktadır. Anadolu menkabelerinde kutsal sayılan kayalar üzerindeki atların ayak ile nal izleri Ahmet Duran, Köroğlu ve özellikle de Hz. Ali’nin Düldül adındaki atına mal edilmektedir. Bunun yanı sıra Anadolu’da kutsal sayılan kayalar üzerindeki el, ayak, sırt ve dirsek izlerinin ise genellikle Karacaahmet, Hacı Bektaş-ı Veli, Köroğlu, Horasanlı Keçeci Baba ve Hz. Ali’ye ait olduğuna inanılmaktadır.
Kimi kaynaklarda Hıristiyan, kimi kaynaklarda ise Müslüman oldukları üzerinde durulan Oğuz Türklerinde, İsa Menkabelerinde olduğu gibi, su kenarlarında bulunan taşlardaki ayak, el ve eşeğin tırnak izleri kutsal sayılmaktadır.
Türkistan’da da taşlar üzerindeki nal izleri Hz. Ali’nin Düldül’üne ait olduğuna inanıldığından kutsal sayılıp ziyaret edilmektedir.
Makedonya Yörükleri ‘Babu Taşı’ (Babu; ihtiyar Bulgar kadınlara verilen addır) olarak bilinen büyük bir taşın ortasındaki oyuğun Hz. Ali’nin atının nal izi olduğuna inandıklarından bu taşı kutsal sayarlardı. Bulgar kadınlar da bu taşı kutsal sayıp ziyaret ederler ve altında mum yakarlardı.
Kâbe binasının yanındaki İbrahim’in mekânındaki bir taşın üzerindeki izlerin Kabe’nin yapımı sırasında İbrahim’in oturunca, ya da basınca bıraktığı izler olduğuna inanılmaktadır.

KIBRIS’TA KAYALARIN ÜZERİNDEKİ İZLERE İLİŞKİN İNANÇLAR
Dünyanın çeşitli yerlerinde bilinen ve çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçen kayaların üzerindeki izlere ilişkin inançlar Kıbrıs’ta da saptanmıştır. Bu izler Kıbrıs’ın çoğu yerlerinde de muhtemelen var olmalarına karşın, bu yazımda sadece bugüne kadar saptayabildiklerimin üzerinde durmakla yetineceğim.

AZİZ AY. YORGİ’NİN ARABASININ KAYALIKTAKİ TEKERLEK İZLERİ 
Kormacit köyünden Yorgos Skullu adlı Maronit’in bilgime getirdiğine göre, Koracit (Koruçam) ile Orga (Kayalar) köylerinin deniz kenarında bulunan Ay. Yorgi Kornos mevkii kayalığında bir arabaya ait olduğuna inanılan tekerlek izleri bulunmaktadır.  Ay. Yorgi (St. George) kilisesinin doğusundaki kayalıkta bulunan bu tekerlek izlerinin Ay. Yorgi’nin arabasına ait olduğuna inanılmaktadır.

PAŞAKÖY’DEKİ AZİZ SPYRİDON’UN AYAK İZLERİ
Paşaköy’de Aziz Spyridon adıyla bilinen kayalıktaki bir taşın üzerinde bulunan çukurların, bu köyde doğan ve herkes tarafından sevilip sayılan Aziz Spyridon ile köpeğinin ayak izleri ile siyah renkli eşeğinin tırnak izleri olduğuna inanılmaktadır. Rivayete göre bir çoban olan Aziz Spyridon bir gün kuyudan kovayla su çekip hayvanlarına içirdikten sonra, her daime olduğu gibi köpeğiyle bu kayanın üzerine oturmuş. Tam o sırada bardaktan boşalırcasına selli bir yağmur yağmaya başlamış. Ancak o anda bir bulut gelip Aziz ile köpeğinin oturduğu taşın üzerinde durmak suretiyle onları ıslanmaktan korumuş. Yağmurun yağdığı sırasında Aziz Spyridon ile köpeğinin ayak izleri ile eşeğinin tırnak izleri taşın üzerine çıkmış. Bu taşın 1974 tarihinden önce Ortodoks Rumlar tarafından ziyaret edildiği bilgileri edinilmektedir.

KARAOĞLANOĞLU KAYALIĞINDA AZİZ PHANOURİUS İLE ATININ AYAK İZLERİ
Karaoğlanoğlu’ndaki Aziz Phanourius Kilisesi’nin deniz kıyısında bulunan kayalar üzerindeki izlerin Aziz Phanourius ile atına ait olduğuna inanılmaktadır. Rivayete göre Anadolu’da oturan Aziz Phanourius, İsa’nın çağrısı üzerine Kıbrıs’a gelmeye karar vermiş. Yanına sadece kendine sadık olan atını alarak küçük bir gemiyle yola çıkmış. Şu anda Karaoğlanoğlu’ndaki fosil kalıntılarının bulunduğu yerden karaya ayak basmış. Kademeli olan tepenin üst başına tırmanmak için atına binmiş, ancak atın ayağı kayıp düşünce ikisi de orada ölmüş. Şu anda deniz kıyısındaki kayalıkta görülen çukurlukların aziz ile atına ait olduğuna inanılmaktadır. Bu kayalığın üst başında Aziz Phanourius’a adanmış küçük bir kilise ve kilisenin batısında ise küçük bir mağara bulunmaktadır. Adak yeri olarak kullanılan mağaranın duvarlarındaki Pygmy Hipopotamlara ait fosil kemikler sökülüp toz haline getirildikten sonra suya karıştırılıp içilirdi. Bu karışımın neredeyse tüm hastalıkları tedavi etme gücüne sahip olduğuna inanılırdı.

HZ. ÖMER TEKKESİ KAYALIĞINDAKİ YEDİ ATLIYA AİT NAL İZLERİ
Girne’nin yaklaşık dört kilometre doğusundaki Çatalköy’ün kıyı şeridinde bulunan Hz. Ömer Türbesi’nin yapılışıyla ilgili rivayette, deniz kenarındaki kayalar üzerindeki izlerin burada yatan yedi evliya’nın atlarına ait olduğu anlatılmaktadır. (Bu adak yeri ayrıca Kıbrıslı Rumlar tarafından Azize Phanontes adıyla da bilinip ziyaret edilirdi) Rivayete göre çok eskiden Kıbrıs’a gelen korsanlar yerleşim birimlerini talan ederler, ahaliyi kılıçtan geçirirler ve kadınlarla kızları ya kaçırırlar, ya da ırzlarına geçerlermiş. Bir gün sürüsünü deniz kıyısında otlatmakta olan kendi halindeki Hacı (Deli) Hasan adında bir çoban, kıyıya yaklaşmakta olan çıplak direkli bir gemi görmüş. Gelenlerin korsan olduklarını anladığından oradaki kayaların arkasına saklanmış ve insanları korsanların elinden koruması için tanrıya yalvarmaya başlamış. Tam o sırada kırmızı atlara binili aksakallı yedi süvari belirmiş. Süvariler bir çobana, bir de gemiye baktıktan sonra atlarını önce deniz kenarındaki kayalığa doğru sürmüşler. Kayalara vardıklarında atlarının nalları taşlara her değişte kıvılcımlar saçarken, atların ayak izleri ise çamura basmış gibi kayalarda kalıyormuş. Süvariler kayalığı geçtikten sonra denizin üzerinde koşan atlarıyla gemiye varmışlar. Atların ayak darbeleriyle gemi batınca onlar da atlarıyla birlikte gözden kaybolmuş. Bu olay sonrasında kayalığa giden Hacı (Deli ) Hasan, atların kayalar üzerinde bırakmış olduğu nal izlerini gördükten sonra koşarak köye gidip olayı anlatmış. Önce ona inanmamışlar. Ancak oraya gidip de kayların üzerindeki nal izlerini gördükten sonra doğru söylediğine kanaat getirmişler. O günden sonra da Kıbrıs’a bir daha korsanlar gelmemiş. Köylüler yedi süvariye duydukları minnettarlığın bir ifadesi olarak, kendi aralarında topladıkları parayla, nal izlerinin bulunduğu kayalığa şimdiki türbe ile mescidi yaptırmışlar.

KOZANKÖY ORTODOKS HIRİSTİYAN MEZARLIĞI YANINDAKİ KAYA
Yeni adı Kozanköy olan Larnaka tis Lapithou köyünde Ortodoks Hıristiyan mezarlığı yanında bulunan taş üzerindeki at toynağı izlerinin, Ay. Yorgi’nin  (St. George – Ayios Yeoryios) aygırına ait olduğu varsayılmaktadır.

LARNAKA’DAKİ AY. YORGİ KİLİSESİNDEKİ TAŞ 
Bir zamanlar Larnaka’daki Ay. Yorgi (St.George) kilise avlusunun sol tarafında, Larnaka Müzesi’ne nakledilen bir taş vardı. Bu taşın üzerindeki iki çukurun, İsa’nın çocukluğuna ait ayak izleri olduğuna inanılırdı. Yürümeyen çocuklar buraya getirilir ve sağ ayakkabıları çıkarıldıktan sonra İsa’nın ayak izleri çukurlarında durmaları sağlanırdı. Daha sonra çocuğun ayakkabıları adak hediyesi olarak taşın üzerinde bırakılırdı. Böyle yapılması halinde yürümeyen çocukların yürüyeceklerine inanılırdı.
Bu işlemin bir benzeri Tokat’ın Keçeci Köyü’nün doğusundaki Ayakbastı mevkiinde bulunan “Ayakbastı Taşı” adı verilen taşta da uygulanmaktadır. Rivayete göre Horasan’da Keçeci Baba adlı evliya makam tutacağı yeri belirlemek için attığı sopanın peşinden Anadolu’ya gelmiş. Sopanın düştüğü Keçeci Köyü’ndeki Ermeniler ona kötü muamelede bulunmuşlar.  O da asasını yere saptayarak yerden su fışkırtmış, abdest alıp şu anda üzerinde ayaklarının izleri bulunan büyükçe taşın üzerinde ezan okuduktan sonra namaz kılmış ve köyün kaybolması için dua edince duası yerine gelmiş. Çevre halkı yürümeyen çocuklarını Keçeci Baba’nın ezan okumak için basıp ayak izlerinin kaldığı taşa getirirler ve taş üzerindeki ayak izlerinin içinde durdurulurlardı. Böyle yapılınca yürümeyen çocukların yürüyeceklerine inanılırdı.

YUKARI ARKHİMANDRİTA’DAKİ KAYALIKTA BULUNAN AZİZLER İLE ATLARINA AİT AYAK İZLERİ
Baf kazasına bağlı Yukarı Arkhimandrita köyünün yanındaki kayalıkta bulunan izlerin nereden geldikleri kesin olarak bilinmiyor olmasına karşın Suriye’den geldiklerine inanılan 318 aziz ile atlarına ait olduğuna inanılmaktadır. (Bu inanç Anadolu’daki Ahmet Duran ile diğer evliyaların atlarına ait ayak izlerinin kayalara çıkmasıyla bir paralellik göstermektedir.) Söylenceye göre Kıbrıs’ın karşı kıyısındaki Suriye’de Hıristiyanlara karşı uygulanan baskı, zulüm ve işkenceden kurtulabilmek için bir kayığa binen 318 kutsal kişi gece vakti Pissouri’ye (karanlık ve siyah anlamına gelmektedir) ayak basmışlar. Yollarına devamla horozlar öterken Alehtora (horoz anlamına gelmektedir) köyüne varmışlar. Oradaki yüksek rütbeli bir din adamının rehberliğinde putperestler tarafından öldürülecekleri Aşağı Arkhimandrita köyüne ulaşmışlar. Bu kutsal kişiler orada öldürüldükten sonra köydeki Aziz Theodosios Kilisesi’nin hemen yanında bulunan ve Roma dönemine ait bir mezardan şapel’e (dua yerine) dönüştürülen yerin kuzey duvarındaki geniş bir nişin içerisine gömülmüşler. Köyün yanındaki kayalıkta bulunan izlerin bu kutsal kişiler ile atlarına ait olduğuna inanılmaktadır. Bu izlerin yanında bulunan başka bir izin ise, bu kutsal kişilere rehberlik yapan ve cüzzamlı olması itibarıyla hastalığını onlara bulaştırmamak için bir önlem olarak burada öldürülen bir kadına ait olduğuna inanılmaktadır.

KİVİDES KÖYÜ AY. YORGİ SPOROU KİLİSESİ
Yürümeyen çocukların ayakkabılarının Limasol Kazasındaki Kivides (Civiya/Alsandık) köyündeki Ay. Yorgi Sporou (Agios Georgios Sporou) Kilisesi’nin adak yerine bırakılması halinde, yürümeyen çocukların yürüyeceklerine inanılmaktadır.

Bu haber toplam 6371 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 101. Sayısı

Adres Kıbrıs 101. Sayısı