1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Hükümeti kararlarıyla kaos yaratıyor”
“Hükümeti kararlarıyla kaos yaratıyor”

“Hükümeti kararlarıyla kaos yaratıyor”

Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (KTMMOB) Başkanı Tunç Adanır, hükümetlerin asli görevinin belirsizliği ortadan kaldırmak olduğunu vurgulayarak, mevcut hükümetin aldığı kararlarla kaoslar yarattığını söyledi.

A+A-

Ödül Aşık ÜLKER

Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (KTMMOB) Başkanı Tunç Adanır, hükümetlerin asli görevinin belirsizliği ortadan kaldırmak olduğunu vurgulayarak, mevcut hükümetin aldığı kararlarla kaoslar yarattığını söyledi.

Gazimağusa, İskele, Yeniboğaziçi Geçiş Süreci 2 Emirnamesi’nin hükümet tarafından yürürlükten kaldırılması ve Şehir Plancıları Odası’nın başvurusuyla mahkemeden ara emri alınması konusunu YENİDÜZEN’e değerlendiren Adanır, “Emirnameyi kaldırmak demek, ‘bu süreç içerisinde sıkıntı olan noktaları resmileştiriyorum’ demektir” dedi.

Adanır, ara emri alınana kadar geçen 4 saatlik sürede yaratılan kaosun ileride çok daha büyük sıkıntılar doğuracağa işaret etti.

Adanır, emirnamenin kaldırılması kararının yerel seçimlere yakın bir dönemde alınmasının, saöz konusu kararın gece geç saatte yayınlanmasının akıllara soru işaretleri getirdiğine dikkat çekerek, “Konuyla yakından ilgilenenler emirnamenin o gece kaldırılacağını zaten biliyor. Bu durumu kamuoyunun yorumuna bırakıyorum” dedi.

Adanır, “Hükümet etmek yönetmektir, toplumun faydasından yapılacak şeyleri hayata geçirmedir. Her adımda, alınan kararlarda mahkemelerde ara emri alınıyorsa veya kararlar dava açıldığında geri çekiyorlarsa, hükümete karşı toplumda güvensizlik oluşur. ‘Ben kararı alayım da mahkemeden dönerse dönsün’ zihniyetindeyseniz, siz yönetmiyorsunuz demektir” diye konuştu.

 

“Fasıl 96, 1946’da yayınlanan bir yasadır”

Soru: Öncelikle emirname, imar planı gibi kavramları açıklar mısınız?

Adanır: İmar planları ve emirnamelerden önce ülke genelinde Yollar ve Binaları Düzenleme Yasası, Fasıl 96 yürürlükte idi, ki bu yasa 1 Eylül 1946’da yayınlanan bir yasadır. Bu yasa, daha çok parsel ve yol bazında planlamayı tanımlayan, yasal düzenleme idi. Planlı kentleşmeyi veya planlı şehirleri anlatan bir düzenleme değildir. Fasıl 96 kriterleri, tabii ki şehrin gelişimini bir şekilde yönlendirir ancak imar planları kentin tüm planlamasını kapsar. Fasıl 96 “parselinizin sınırına yol temas ediyorsa imar hakkınız vardır” diyor. Bu, altyapısı olmayan yerlerde de imar hakkı var demektir. Oysa imar planları, şehirlerin yoğunluk, ticari ve ekonomik gelişmeleri, sosyal alanları, kamusal alanları vb ihtiyaçları detaylandırıp planlar ve 5 yıllıktır. 5 yıl içerisinde kentin nasıl gelişeceğini öngörür ve ona göre bir planlama yapar. 5 yılın sonunda, gelişen ihtiyaçlara göre revize edilir çünkü şehirlerin dinamik ve değişken ihtiyaçlara göre düzenlenmesi gerekir.

Emirnamelerin yasal süreci normalde iki yıldır. Emirnameler imar planına zemin oluşturacak öngörüler koyarak süreci iki yıllığına geçiş süreci ilan eder. Emirnamenin yayınlanmasıyla “süreci  kontrol altına alıyorum” denir ve 2 yıllık geçiş sürecinin sonunda imar planının hazırlanması gerekir. Bizdeki problem bu noktalarda çıkıyor, imar planlarının hazırlanması ve yasal süreçlerinde gecikmeler oluyor.

 

“Hükümet gerekli iradeyi gösterip imar planı yayınlamıyorsa bunu sorgulamak gerekir”

Soru: Mağusa, İskele ve Yeni Boğaziçi bölgesi bir süredir tartışılıyor. Söz konusu bölgede imar planı da hazırlandı, sonrasında eklemeler yapılıp yayınlandı, ara emri alındı. Şimdi yürürlükteki emirname kaldırıldı, Şehir Plancıları Odası mahkemeye gitti, yine ara emri alındı. Bu noktaya nasıl gelindi?

Adanır: Mağusa, İskele, Yeniboğaziçi İmar Planı çalışması ilk başta tüm tarafların fikir birliğine vararak yola çıktığı bir süreçtir. Dörtlü koalisyon hükümetinin olduğu dönemde yola çıkıldı, o dönemin ilgili bakanı, kamudaki yetkili kişiler, odalar ve birlikler sürecin içerisindeydi. İmar planının hayata geçmesi için adımlar atıldı. İmar planı yapılması tüm taraflar için elzem olan ve talep edilen bir şeydi.

İmar Planı’yla ilgili yasal süreçlerin tümü tamamlandı, dönemin Başbakanı Ersin Tatar’a gitti, Başbakan resmi gazetede yayınlamadı. Sonra hükümet değişti, gelen hükümet bunu devam ettirmedi, değişiklikler yapacağını söyledi. Bu kadar emek ve süreç yaşandıktan sonra, hükümet gerekli iradeyi gösterip imar planı yayınlamıyorsa ve yerine emirname giriyorsa, bunu sorgulamak gerekir. Emirname sürekli tartışılıyorsa ve zamanı geldiğinde de değişiklikler yapılmıyorsa, gerek inşaat sektöründe sıkıntı yaşayan firmalar gerekse toplum bir belirsizlik içerisine girer. Hükümetin asli görevi belirsizliği ortadan kaldırmaktır, kaos yaratmak değildir.

Özellikle söz konusu bölgede yeni yapılanma, yeni nüfus yoğunluğu var, yeni inşaatlar bizim ülkenin ölçeğinde “yeni kentler” düzeyinde yapılıyor. Devlet bunlarla ilgili imar planını veya emirnameyi yürürlüğe koymadığında “Devlet olarak ben bu yapılanmanın içinde değilim” demektir. Neden? Çünkü imar planında devlet sosyal alanları, kamusal alanları, yeşil alanları, çöp alanlarını yani kenti planlar. Devlet “bunu ben kaldırıyorum, Fasıl 96’ya dönüyorum” derse, kamuya karşı sorumluluğundan kaçıyor demektir.

 

“Başbakan 1946’da hazırlanan mevzuata döndüğünün farkında değil”

Sayın Başbakan açıklama yapıp, “düzeltmek için, ileriye dönük mağduriyetler yaşanmaması için geri çektik”diyor… Hükümete geldikleri tarihten itibaren, burada bir problemin var olduğunu biliyorlar.  Problemi çözmek ve dinlemek için kimleri çağırdılar? KTMMOB olarak beş bine yakın üyemiz ve bünyemizde 15 odamız var, bu ülkenin bilim teknik konularında her meslekten üyenin olduğu bir yapımız var, bizden kimse, özellikle Şehir Plancılar Odası çağrılmadı.  Başbakanın, bakanların danışmanları var, bir yerlerden bir bilgi alıyorlar ama bence çok yanlış yönlendiriliyorlar. Siyasidirler, teknik konulara hakim olmayabilirler, belli yerlerden görüş alabilirler ama dinledikleri, danıştıkları yerlerden aldıkları bilgiler kendilerini yanıltıyor, aldıkları kararın da hatalı olmasına neden oluyor. Sayın Başbakan “emirnameyi kaldırdım” dediğinde 1946 yılında hazırlanan mevzuata döndüğünün farkında değil. Bilerek bunlar yaşanıyorsa, başbakanın çevresini kontrol etmesi, bilgi aldığı yerleri tekrardan gözden geçirmesi gerektiğine inanırım.

 

“‘Kaldırdım’ diyerek emirnameler kaldırılamaz”

Yasal olarak “emirnameyi kaldırdım” diyerek emirnameler kaldırılamaz, ya imar planı yayınlanır ve kalkar ya da yeni bir emirname yayınlayarak eskisi geçersiz kılınabilir. Boşluk yaratamazsınız. Başbakan, O yüzden “yanlış yönlendiriliyor” diyorum. Konunun mahkemeye gitmesi ve ara emri alınması da bununla ilgilidir. Emirnameyi kaldırmak demek, “bu süreç içerisinde sıkıntı olan noktaları resmileştiriyorum” demektir. Bu ülkede son zamanlarda hükümetin aldığı kararlarla yarattığı kaoslar yaşanmaktadır. Sabah 8:00’den saat 14:00’e, ara emri alınana kadar, 4 saatlik sürede yaratılan kaos ileride çok daha büyük sıkıntılar doğuracak. “Çözdük” diye düşündükleri konular çok daha büyük problemlere sebebiyet verecektir.

 

“Konuyla yakından ilgilenenler emirnamenin o gece kaldırılacağını biliyor”

Soru: Emirnamenin kaldırılması girişiminin zamanlamasını, seçim öncesi yapılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Adanır: Yerel seçimlere yakın bir dönemde bu adımın atılması, gece geç saatte yayınlanması akıllara soru işaretleri getirmektedir. Ortada çok acil bir durum yok, mesai saatlerinde yayımlanması yerine karar gece yayınlanıyor. Konuyla yakından ilgilenenler emirnamenin o gece kaldırılacağını zaten biliyor. Bu durumu kamuoyunun yorumuna bırakıyorum.

 

“Demek ki arka planda birileriyle paylaşılan ve hazırlanan bir süreç vardır”

Soru: Emirnamenin kaldırılmasının ardından, ertesi gün sizde, belediyelerde, ilgili dairelerde kuyruklar oluştu. Mahkemeden ara emri çıkana kadar geçen sürede nasıl bir gün geçirdiniz? Kaç dosya geldi?

Adanır: Vizeye gelen dosya sayısını şu anda veremiyorum çünkü başvurular hem dosya, hem de online yapılabiliyordu, bu konuda sayımlar devam ediyor. Ama göz ardı edilmeyecek sayıda olduğunu söyleyebilirim.

Bu noktada aslında kaos iki bacaklıdır, birincisi Mimarlar Odası’nın vize bürosuna başvuruya gelen projeler, ikincisi de belediyelere ruhsata giden projeler... Bizde saat 7:30’dan itibaren vize bürosunun önünde kuyruk başladığı bilgisi gelmişti. Gelen projeler Fasıl 96’ya göre düzenlenmiş projeler, oysa 2019’dan beri Fasıl 96 yürülükte değil. İki yıldır yürülükte olmayan ve yasal olarak dönülemeyecek bir mevzuata göre hazırlanmış projeler getirilebiliyor. Bu sorgulanması ve tartışılması gereken bir konu... Demek ki arka planda birileriyle paylaşılan ve hazırlanan bir süreç vardır.

 

“Hükümet etmek yönetmektir”

Olaya farklı bir açıdan bakarsak, bu durum haksız rekabet de oluşturur. Bu boşlukta, Fasıl 96’ya göre başvuru yapanlar oldu, emirnamenin kaldırılacağından haberi olmayan insanların bu yönde herhangi bir proje veya inşaat dosyası hazırlamadı ve dolayısıyla başvurmadılar. Başvuranlar şu anda bir beklenti içine girdi. Bu kaosu ve beklentiyi yasal olmayan düzenlemeyle hükümet yaratıyor. Başbakan, “ileriye dönük bütün problemleri çözmek için” diyor ama bu, çözmek değil, ilave problemler eklemektir. Hükümet bu oluşacak durumu bile bile, aldığı kararla bir boşluk oluşturuyorsa, bu bilinçli yaratılan kaostur. Ara emriyle kararıyla, emirnameye, yeniden mevcut statüye dönüldü ama “çözdüm” dediklerinin üzerine başka problemler eklendi. Mahkeme kararı ortadadır ama kendilerine göre hak iddia edenler olacaktır. Bu çözüm mü? Çözümse hangi mantıkla, hangi akılla bunların yapıldığını biz çözemedik. Hükümet etmek yönetmektir, toplumun faydasından yapılacak şeyleri hayata geçirmedir. Her adımda, alınan kararlarda mahkemelerde ara emri alınıyorsa veya kararlar dava açıldığında geri çekiyorlarsa, hükümete karşı toplumda güvensizlik oluşur. “Ben kararı alayım da mahkemeden dönerse dönsün” zihniyetindeyseniz, siz yönetmiyorsunuz demektir.


“İleride karmaşa çok daha büyük olacak”

Soru: O süre zarfında belediyelerden ruhsat alanlar oldu mu? Günler, bazen haftalar süren bu işlem bir kaç saat içinde tamamlandıysa belediyeler de bahsettiğimiz organizasyonun içinde olmaz mı?

Adanır: Bilgi net değil, duyumlar var. Belediyelere çok sayıda dosya girişi olduğunu öğrendik.

O gün giriş yapan ve ruhsatlandırılan bir dosya varsa bunun süreci, hukuksal yönü çok farklı olur bence. Belediye başkanları bununla ilgili iyi düşünüp adım atması gerekirdi. Ruhsatı alan da hak iddia ederse, ileride karmaşa çok daha büyük olacaktır.

 

“Söylediklerimiz siyasilerin tercihi olamayabilir”

Soru: Özellikle İskele bölgesinde son dönemde daha da fazla görünür olan altyapı sorunu var. Bunun çözümü yönünde çalışmalar yapıldığı açıklanmıştı. Birlikten veya ilgili odalardan bu konuda katkı alındı mı?

Adanır: Bölgede son dönemde denizlerde kanalizasyon atıklarından dolayı kirlilik tespit edilmiş ve İçişleri Bakanlığı’nda bir komisyon oluşturulmuştu. Bu komisyonda KTMMOB veya birliğe bağlı odaların hiç biri davet edilmemiştir ve temsiliyeti yoktur. İçişleri Bakanı ile temasa geçtik ve niye yer almadığımızı sorduk, bize davet edileceğimiz sözlü olarak bildirildi. Geçenlerde bir telefon aldık ve bu konuda çalışmaların başlayacağı ve davet edileceğimiz sözlü söylendi. Kurulan bu komisyona, bilimsel olarak projelendirme yapacak uzmanların, üyelerin olduğu KTMMOB altındaki odalar davet edilmemesi halinde, bu çalışmaların bilimsel ve teknik düzeyde sağlıklı ilerlemeyeceği çok nettir.

Birlik çatısı altındaki bütün üyeler, en az 4 yıllık üniversite eğitimi almış, mesleğinde uzun yıllar tecrübe edinmiş, bu ülkede yetişen ve ülkenin değerlerini bilen uzman kişilerdir. Ülkeyi ve değerlerini yurt dışından gelenlerden çok daha iyi bilirler. Bu uzmanlarla birlikte çalışmazsanız, ülkenizin gelişimine ve geleceğine dair toplumsal değerlerinizin olmadığı bir zihniyetin parçası ve başarısız olursunuz.

Siyasiler, ülkelerinin teknik konudaki en uzman birliğinden niye faydalanmıyor? Çünkü bilimsel ve teknik değerler değişmezdir. Biz bilimsel çerçevede, konusunda uzmanlar olarak, bilime göre ülke için doğru olanı söyleriz. Söylediklerimiz siyasilerin tercihi olamayabilir. O noktalar da siyasiler birlik ve üyelerinden uzaklaşıyor. KTMMOB olarak devletten çağrı geldiğinde biz uzak durmayız, her zaman gideriz ve her zaman ülke adına atılacak toplumsal konularda bilimsel ve teknik katkı koyarız.

 

“(İmar planıyla ilgili) Mahkeme süreci devam ediyor”

Soru: İmar Planı hazırlandı, bütün süreçleri tamamlandı, asgari müştereklerde anlaşıldı. Sonrasında 3 bin dönümlük bir tarım arazisi de imara açılacak şekilde eklemeler yapıldı ve geçirildi. Şehir Plancıları Odası konuyu mahkemeye taşıdı ve ara emri alındı. Son durum nedir?

Adanır: Mahkeme süreci devam ediyor. İmar planı hukuk sürecini tamamlamadığı sürece emirname devam ettirilmek zorundadır. En önemlisi, imar planı üzerinde uzlaşı sağlanıp bir an önce hayata geçirilmesidir. Ülkemizde imar planı olmayan kentler kalmaması gerekir.

Yargı ve yürütme birbirinden ayrıdır. Yerel seçimler olması gereken tarihte yapılmadıktan sonra zaten anayasal sürecinde değildir. Mecliste seçim için yeni tarih üzerinde uzlaşılmasının ardından muhtarlara ve belediye başkanlarına “yenisi seçilene kadar görevinize devam edin” dendi ama bu, yürütmenin aldığı karardır. Herhangi bir konu yargıya gittiği zaman yargının alacağı karar daha farklı olabilir. Yargı, yürütmenin aldığı karara müdahil olmaz fakat bir dava konusu halinde yasal olan ne ise o yönde karar alır diye düşünüyorum.


“Kaçak binaların var olduğu duyumları gelmektedir”

Soru: Emirnameye rağmen bölgede binalar yükseldi ve yükselmeye devam ediyor. Bundan sonra söz konusu bölgede bizi neler bekliyoruz?

Adanır: Bahsettiğiniz bölgede yasal izinleri alınmış ve yasalar çerçevesinde uygulanmakta olan inşaatlar varken, haksız rekabet oluşturularak kaçak olarak yapılan binaların da var olduğu duyumları sürekli gelmektedir. Yasal izinleri alınmış ve proje müellifleri sorumluluğu ve denetiminde gerçekleştirilen inşaatlarla, ruhsat almamış inşaatların yükselemeye devem etmesi ürkütücüdür. Betonarme aşamasında denetimi yapılmayan binaların, deprem kuşağında olan ülkemizde ruhsat ve kullanım izni (final approval) verecek olan kurumları büyük sorumluluk altına alırken, bu tip inşaatlardan konut alacak kişilerin, öncelikle binanın yapım sürecini iyice araştırıp, ondan sonra böyle bir yatırıma girmesi gerektirmektedir. İnşaat Mühendisleri ve Yer Bilimleri Odaları’nın bölgenin zemin yapısına uygun temel sistemleri ile çalışılması yönündeki çağrıları vardır. Gerek yatırımcıların, gerekse kullanıcıların daha hassas araştırma yapıp ona göre konut sahibi olması gerekir. Tabi şunu da belirtmek gerekir, bahsettiğim kriterlere uygun ve yasal yapılan inşaatları ve sahiplerini bunun dışında tutuyorum.

yd-destek-gorseli-2-839.jpg

Bu haber toplam 4019 defa okunmuştur