
“Görevden alma girişiminin ardında ekonomik yetersizlik değil, siyasi baskı var”
DAÜ-VYK, Bakanlar Kurulu tarafından görevden alınmalarının Cumhurbaşkanına önerilmesiyle gündeme gelen sürecin, kamuoyuna yansıtıldığı gibi ekonomik yetersizlikten değil, yasal bir karara karşı gösterdikleri direnişten kaynaklandığını açıkladı.
Doğu Akdeniz Üniversitesi Vakıf Yöneticiler Kurulu (DAÜ-VYK), Bakanlar Kurulu tarafından görevden alınmalarının Cumhurbaşkanına önerilmesiyle gündeme gelen sürecin, kamuoyuna yansıtıldığı gibi ekonomik yetersizlikten değil, yasal bir karara karşı gösterdikleri direnişten kaynaklandığını açıkladı.
DAÜ-VYK tarafından yapılan yazılı açıklamada, Bakanlar Kurulu’nun 25 Kasım 2025 tarihli kararıyla, üniversitenin ekonomik sorunlarına karşı yeterli önlem alınamadığı iddiasıyla görevden alınmalarının Cumhurbaşkanına önerildiği hatırlatıldı. Ancak söz konusu kararın, Doğu Akdeniz Üniversitesi Kuruluş Yasası’nın 5/3 maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle Cumhurbaşkanı tarafından imzalanmadığı ve hükümetle istişare edilmesi gerektiğinin belirtildiği ifade edildi.
Bu gelişmenin ardından Bakanlar Kurulu’nun, 22 Aralık 2025 tarihinde Eğitim Bakanı’nın önerisiyle yeni bir karar ürettiği; ancak bu kararın da görevden alınan üyelerin hangi gerekçeyle ve hangi üyelerin yerine atanacağı açıkça belirtilmediği için, yine aynı yasa maddesine aykırı bulunarak Cumhurbaşkanı tarafından imzalanmadığı kaydedildi.
“Ekonomik gerekçe asılsız, esas sorun, bakanın ‘güç zehirlenmesi’ yaşaması”
DAÜ-VYK, görevden alınma gerekçesi olarak ileri sürülen “ekonomik tedbirlerde yetersizlik” iddiasını açık bir dille reddetti. Açıklamada, asıl sorunun, Eğitim Bakanı’nın, kurul tarafından yasal çerçevede alınmış bir kararın geri çekilmesi yönünde baskı kurması ve bu baskıya karşı VYK’nın geri adım atmaması olduğu belirtildi.
Açıklamada, “Esas sorun, Eğitim Bakanı’nın ‘güç zehirlenmesi’ ruh halinde olmasıdır. Zaten bu ruh hali, karşısındakilere hitap tarzından rahatlıkla anlaşılmaktadır” denildi.
Bu kapsamda, üniversitenin mali yapısını sürdürülebilir hale getirmek amacıyla hükümet, rektörlük, sendikalar ve VYK’nın katılımıyla bir ekonomik tedbirler paketi hazırlandığı ve protokol imzalandığı anımsatıldı. Protokol çerçevesinde devlet katkısının sağlanması, gider azaltıcı önlemler alınması ve çalışanların bazı haklarından, maaş indirimi dâhil, feragat etmesinin öngörüldüğü; sürecin uyumlu biçimde ilerlediği belirtildi.
“12 akademisyene yasal haklarını verdik”
Açıklamada, krizin dönüm noktasının, 2023 yılından bu yana bekleyen ve Akademik Değerlendirme Kurulu (ADEK) tarafından onaylanan 12 öğretim elemanına ilişkin akademik yükseltme kararlarının, rektörlük önerisi doğrultusunda VYK tarafından onaylanması olduğu ifade edildi. Bu kararın yürürlükteki Akademik Yükseltilme Tüzüğü’ne uygun ve söz konusu akademisyenlerin yasal hakkı olduğu vurgulandı.
DAÜ-VYK, Eğitim Bakanı’nın bu kararın geri alınması yönünde baskı kurduğunu, baskı unsuru olarak da üniversiteye verilmesi gereken 261 milyon TL tutarındaki devlet katkısının durdurulduğunu ileri sürdü. Görevden alınma girişiminin temelinde ekonomik yetersizlik ya da liyakat eksikliği değil, bu yasal kararın arkasında durulmasının bulunduğu savunuldu.
“Kriterler gözetilmeden verilen üniversite açma izinleri haksız rekabet yarattı”
Açıklamada, Kıbrıs’ın kuzeyindeki yükseköğretim alanına ilişkin daha geniş eleştirilere de yer verildi. Eğitim Bakanlığı tarafından kriterler gözetilmeden verilen üniversite açma izinlerinin haksız rekabet yarattığı; yaşanan sahte diploma skandallarının ise yükseköğretimin uluslararası itibarını ciddi biçimde zedelediği ifade edildi. DAÜ-VYK, bu tablo karşısında Eğitim Bakanı’nı, yükseköğretimin önünü açacak sorumlu bir yaklaşım sergilemeye çağırdı.
“Kurumsal onur ve iş barışı önceliğimizdi”
DAÜ-VYK, görevde bulundukları süre boyunca tek hedeflerinin Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin kurumsal varlığını, onurunu ve üniversite içindeki iş barışını korumak olduğunu belirtti. Alınan tüm kararların vicdani ve ahlaki sorumluluğunun taşındığı vurgulanan açıklamada, göreve başı dik ve alnı açık gelindiği, zamanı geldiğinde de aynı onurla ayrılınacağı ifade edildi.
Açıklama, “Kurumlar kalıcıdır ve hiçbir makam insan onurundan daha kıymetli değildir” vurgusuyla son buldu.

















