
“Eski Kıbrıs yok”
Asırlık yaşamın tanığı Kahveci Cemal Efe, Lefkoşa Suriçi’nde 47 yıl boyunca kahve kokusuyla harmanlanan anıların sahibi… Efe; yüzüncü yaşında, hayatına dair biriktirdiklerini ve önceki yıllardaki Kıbrıs’ı YENİDÜZEN’e anlattı...
“İyi yer, içer, her türlü kendime bakardım. Sabahları mutlaka kalkar, kebapçılara giderdim. Stresten uzak durdum, hep kendime dikkat ettim.”
“Her şey artık çok pahalı. Eskileri arıyoruz, eski Kıbrıs günümüzde yok. Komşular hep birlikteydi, bütün mahalle bir evde toplanır, kahve içerdik. Birlik ve beraberlik vardı, şu an bunların hiçbiri kalmadı.”
Yasmin MORAN
Cemal Efe, 5 Eylül 1925’te Lefkoşa’da dünyaya geldi. Yüzüncü yaşında… Asırlık bir ömrün tanığı olan Efe, yaşamı seven ve hayata sımsıkı bağlı biri. Efe, “Ölüm yok bende, daha yıllarca yaşamak isterim” sözleriyle yaşama tutkusunu en içten haliyle YENİDÜZEN’e anlattı.
Yıllar öncesinin Lefkoşa’sını ve insan ilişkilerini büyük bir özlemle anımsayan Efe, geçmişe duyduğu hasreti “Eskileri arıyoruz, eski Kıbrıs günümüzde yok” sözleriyle dile getirdi.
Uzun yaşamın sırrını paylaşan Cemal Efe, özellikle gençlere ve uzun yaşamak tavsiyelerde bulundu, “Yesinler, içsinler, doktor doktor gezmesinler, kendilerine dikkat etsinler.” dedi.
Efe’ye göre sağlıklı bir ömrün en önemli anahtarı, stresten uzak durmak. 77 yıldır Fatma Efe ile birlikte hayatı paylaşan Efe, dört çocuk ve dokuz torun sahibi.
Çocuklarına iyi bir gelecek sunmak için uzun yıllar alın teriyle çalışan çift, büyük bir mücadele örneği sergiledi. Cemal Efe, yüz yıllık hayatında üç farklı meslekte çalıştığını dile getirdi. Bunlar ayakkabıcılık, dericilik ve kahvecilik. Ancak içlerinde en uzun süre yaptığı, tam 47 yıl boyunca sürdürdüğü meslek kahvecilik oldu. Ayakkabıcılık ve dericilikten kazandığı birikimle kahvehanesini devraldığını anlatan Efe, bu süreçte Lefkoşa’nın kalbinde, Suriçi’nde köklü bir iz bıraktı.
“Stresten uzak durdum, kendime dikkat ettim”
5 Eylül 1925 yılında Lefkoşa’da doğan Cemal Efe, 100 yaşına adım attı. Uzun yaşamın sırrını YENİDÜZEN okurlarıyla paylaşan Efe, sağlıklı beslenmenin en önemli unsur olduğunu belirtti. Efe, “İyi yer, içer, her türlü kendime bakardım. Sabahları mutlaka kalkar, kebapçılara giderdim” diyerek özellikle Asmaaltı’ndaki sabır kebabını çok sevdiğini belirtti. Stresten uzak bir yaşam sürmenin de uzun ömür için önemli rol oynadığını dile getiren Efe, “Stresten uzak durdum, hep kendime dikkat ettim” şeklinde konuştu.
“Eşimle 77 yıldır evliyiz, birbirimize desteğiz”
Cemal Efe, eşi Fatma Efe ile 1948 yılında hayatını birleştirdiklerini ve 77 yıldır evli olduklarını söyledi. Uzun bir ömrü birlikte paylaşmanın sırrını açıklayan Efe, “Biz birbirimize desteğiz” diyerek, karşılıklı anlayışın ve dayanışmanın önemini vurguladı. Dört çocuk ve dokuz torun sahibi olduklarını dile getiren Cemal Efe, geniş bir aileye sahip olmanın mutluluğunu yaşadığını belirtti. Kardeşlerinden de bahseden Efe, “Benim on kardeşim vardı, şimdi sadece iki kardeş kaldık, diğerleri vefat etti” dedi.
Yıllarca kahvecilik yaparak ailesini geçindirdiğini anlatan Efe, üç çocuğunu alın teriyle okuttuğunu şu sözlerle ifade etti: “Bir çocuğum Ankara Hacettepe’de okudu, diğeri doktor oldu; İstanbul’da okudu, şimdi Londra’da. Diğer evladım da İzmir’de eğitim aldı. Çalıştım, çabaladım, mücadele ettim; evlatlarım okusun istedim. O zamanlar kolay değildi, ama başardık.” diye anlattı.
Eğitime verdikleri önemin karşılığını çocuklarının başarılarıyla aldıklarını dile getiren Efe çifti, 1969-1970 yıllarında Lefkoşa Türk Lisesi’nde okuyan iki oğullarının okul birincisi olduklarını gururla anlattı:
“İki oğlumdan biri fen bölümünde birinci sınıfta, diğeri ise son sınıfta edebiyat bölümünde okul birincisi oldular. O dönem Halkın Sesi gazetesinde ‘Kahveci Cemal’in iki oğlu da okul birincisi’ başlığıyla haber yapıldı, çok gururlandık.” dedi. Dönemin başarılı öğrencilerinden birinin de bugün Kıbrıs Türk siyasetinin önemli isimlerinden olduğunu hatırlatan Cemal Efe, “Mehmet Ali Talat da o zamanlar üçüncü sınıfta fen derslerinin birincisi olmuştu” ifadelerini kullandı.

“Yesinler, içsinler, doktor doktor gezmesinler kendilerine dikkat etsinler”
Uzun yaşamak isteyenlere önerilerde bulunan Cemal Efe, “Yesinler, içsinler, doktor doktor gezmesinler, kendilerine dikkat etsinler” önerilerinde bulundu. Sağlıklı yaşamda yürüyüşün önemine vurgu yapan Efe, “Bol bol yürüsünler, 47 sene boyunca kahve dükkanıma yürüyerek gidip geldim” ifadelerini kullandı.
Öğlen saatlerindeki uykunun zihin ve beden sağlığına olumlu etkisine dikkat çeken Efe, “Her öğlen saat 1’den 4’e kadar uyusunlar” dedi. En önemli faktörün stresten uzak durmak olduğunu da ekleyen Efe, “Stresten uzak dursunlar” dedi.

“Eskileri arıyoruz, eski Kıbrıs günümüzde yok”
Geçmişten günümüze hayatın giderek pahalılaştığını dile getiren 100 yaşındaki Cemal Efe, “Her şey artık çok pahalı” diyerek mevcut ekonomik şartlara dikkat çekti. Eski bayramların duygusunu özlediğini belirten Efe, “Eskileri arıyoruz, eski Kıbrıs günümüzde yok” ifadeleriyle geçmişe duyduğu özlemi dile getirdi. Kıbrıs’ın eski mahalle kültürünü anlatan Efe, döneminde komşular arasında güçlü bir dayanışma olduğunu belirterek, “Komşular hep birlikteydi, bütün mahalle bir evde toplanır, kahve içerdik” dedi. Birlik ve beraberliğin önemine vurgu yapan Efe, “Birlik ve beraberlik vardı, şu an bunların hiçbiri kalmadı” şeklinde konuştu.
“Eskiden elektrik bile yoktu, şimdi televizyonsuz gün geçmiyor”
Kıbrıs’a elektriğin henüz gelmediği dönemi hatırlayan Cemal Efe, “Eskiden elektrik bile yoktu, şimdi televizyonsuz gün geçmiyor” dedi. Kahve dükkanını ilk açtığı yıllarda elektrik olmadığını aktaran Efe, yılların ardından teknolojinin gelişmesiyle hayatın değiştiğine dikkat çekti. “Şimdi televizyonsuz bir gün geçiremiyoruz” diyen Efe, döneminde sadece radyo ile vakit geçirdiklerini anlattı. Efe, “Televizyonların çıkacağı aklıma bile gelmezdi” diye konuştu.
“Ben hem ayakkabıcı hem derici hem de kahveciyim”
Yüz yaşındaki Cemal Efe, ömrü boyunca üç farklı meslek icra ettiğini anlattı. Efe, “47 yıl boyunca kahvecilik yaptım. 5 sene kadar ayakkabıcılık, 7 sene de dericilik yaptım” dedi. Kahve dükkanını 1950 yılında açtığını belirten Efe, 1997 yılına kadar kahvecilik mesleğini sürdürdüğünü ifade etti. Meslek hayatını özetleyen Efe, “Ben hem ayakkabıcı hem derici hem de kahveciyim” şeklinde konuştu.

“Ölüm yok bende, daha yıllarca yaşamak istiyorum”
100 yaşına ulaşan Cemal Efe, “Yüzüncü yaşınızda hayattan ne bekliyorsunuz?” sorusuna içtenlikle “Evde televizyonumla maçları izleyip, Kemal Sunal’ı izleyeyim, tamamdır” dedi. Efe, hayatla olan bağını ise “Ölüm yok bende, daha yıllarca yaşamak istiyorum” diyerek ifade etti.
“Halluma vardı, ‘Usta ararım’ diye geldi. Ben de gidip çalışmaya başladım”
Gençlik yıllarında Lefkoşa’nın Arasta bölgesinde başladığı çalışma hayatını kahveciliğe uzanan bir emek hikayesiyle aktaran Cemal Efe, o dönemde tesadüfen bir iş fırsatının karşısına çıktığını söyledi. Efe, “Lefkoşa’da Arasta bölgesindeydim. Halluma vardı o zamanlar, ‘Usta ararım dükkâna’ diye geldi. Ben de gidip çalışmaya başladım,” dedi. O yıllarda çalışarak iyi bir kazanç elde ettiğini belirten Efe, “O zamanlar çok para kazanırdım; 10 şilin aldım. 5 şilin de yünleri ve derileri satmaktan kazanırdım,” ifadelerini kullandı. Çalıştığı ortamda Kıbrıslı Rumların da bulunduğunu dile getiren Efe, onların da kendisine destek verdiğini belirterek, “Çalıştığımız Kıbrıslı Rumlar da vardı, onlar da bana 5’er şilin bahşiş verirdi” dedi. Günlük gelirinin bir lirayı geçtiğini söyleyen Efe, kazandığı parayı biriktirmeyi başardığını ve bu sayede kahvehane açtığını anlattı. Hayalini kurduğu kahveciliğe başlamak için önemli bir adım attığını ifade eden Efe, o günkü şartlarda hava parası ödeyerek ilk iş yerini açtığını belirtti. “Kahveciliğe başlamak için 230 lira hava parası ödedim. Ali Çavuş’taydı, ondan devir aldım,” diye konuştu. Yıllar önce Arasta’da başlayan bu emek yolculuğu, Cemal Efe’yi Lefkoşa’nın tanınan esnaflarından biri haline getirdi. Kazanıp biriktiren, emeğiyle dükkân sahibi olan Efe, o günleri hâlâ büyük bir gururla anıyor.
“Neil Armstrong aya adım atıp bayrağı dikti, herkes bir coştu…”
Cemal Efe, geçmişte yaşadığı önemli anlardan birini de siyah beyaz televizyonun başında yaşadığını anlattı. O dönemde televizyonu dükkanının önüne çıkardığını söyleyen Efe, çevredeki insanların bir araya geldiğini ifade etti. Efe, “Bütün insanlar dışarıda toplandı. Hiç unutmam, herkes heyecanla bekliyordu” dedi. Efe, o anları şöyle aktardı: “Neil Armstrong aya adım atıp bayrağı dikti, herkes bir coştu, bir sevindi; sanki bizden biri gitmiş gibi alkışladık…” Efe, o tarihi anın halkta yarattığı coşku ve gururu yıllar sonra bile büyük bir heyecanla hatırladığını söyledi.
“Köylerden gelen göçmen insanları kahveye ve eve aldık”
Cemal Efe, yaşanan çatışmaların ardından köylerden Lefkoşa’ya göç eden insanların zorluklarına tanıklık ettiğini ve onlara yardım ettiğini anlattı. O dönemde hem kahvesini hem de evini göçmenlere açtığını anlatan Efe, “O dönemde olaylar olmuştu. Köylerden gelen göçmen insanları kahveye ve eve aldık. Ev küçüktü, yaklaşık otuz göçmen vardı” dedi. Kahvede kalan insan sayısının ise çok daha fazla olduğunu belirten Efe, “Kahvede ise sayamadığımız kadar çok insan kalıyordu. Yaklaşık bir iki ay boyunca kahveyi kapattım, o zamanlar kahvecilik yapmadım, sadece onlar kaldı” ifadelerini kullandı.
Komşularla dayanışma içinde olduklarını da aktaran Efe, “Komşularımızla birlikte evlerimize göçmen aldık” diyerek, o dönem gösterilen toplumsal dayanışmaya dikkat çekti.
“Girne Kapısı’na Atatürk heykelinin dikileceği gün, büyük bir heyecan vardı”
Cemal Efe, geçmiş yıllarda Lefkoşa’da yaşanan toplumsal ve kültürel hayatın canlı örneklerini anlattı. Girne Kapısı’na Atatürk heykelinin dikildiği günü unutamadığını belirten Efe, o anların şehirde büyük bir coşkuyla karşılandığını söyledi. “Girne Kapısı’na Atatürk heykelinin dikileceği gün, kahvenin önü insan doluydu. Herkes yürüyerek alana gitti, büyük bir kalabalık vardı. O gün büyük bir heyecan yaşanıyordu” diyerek o tarihi anı aktardı. Efe, 1960’lı yılların sonlarına doğru Lefkoşa’daki sosyal hayatı da şu sözlerle anlattı: “1967-68 yıllarında Hisaraltı Kuğulu Park, hayvan pazarıydı. Her pazar günü Kuğulu Park’a kola satmaya giderdik. Bütün insanlar oraya gelirdi; çeşit çeşit hayvan satılırdı. İnsanlar oradan taze hayvan alırdı. Sebze ve meyve de satılırdı, insanlar sepetlerin içinde yumurta getirirdi” dedi. Kola satışının o dönemlerde yeni başladığını belirten Efe, kendisine bir araç verildiğini ve bu araçla satış yaptığını söyledi: “Kola o zamanlar yeni çıkmıştı. Bir araba vermişlerdi, onunla gider kola satardım. Köyden şehre, satılan her şey getirilirdi” diye aktardı. Cemal Efe’nin anlattıkları, dönemin Lefkoşa’sında ticaretin, toplumsal hareketliliğin ve halkın bir araya geldiği alanların nasıl bir yaşama sahne olduğunu gözler önüne seriyor.
“Cumhurbaşkanlığından yürüyerek gelir, kahvemi içerdi”
Cemal Efe, yıllar boyunca işlettiği kahvehanede birçok önemli ismi ağırladığını anlattı. Bunlardan birinin de Rauf Raif Denktaş olduğunu söyledi. Denktaş’ın sık sık kahvesine geldiğini belirten Efe, o anlardan birini şöyle aktardı: “Rauf Raif Denktaş bir gün kahveye geldi, oturdu. Ahali etrafına toplandı. Herkes Denktaş’a ne içeceğini sordu. Denktaş ise, ‘Yok, ben Efe’nin kahvesini içerim,’ dedi. Döndü bana, ‘Yap bana bir kahve Efe Dayı, da içeyim,’ dedi.” Denktaş’ın, cumhurbaşkanlığı döneminde bile halkla iç içe olmaktan çekinmediğini vurgulayan Efe, onun kahvesine yürüyerek geldiğini söyledi. “Cumhurbaşkanlığından yürüyerek çıkar, gelir, kahvemi içerdi. Fotoğraf makinesi kullandığı dönemlerde boynuna asar, öyle gelirdi, otururdu. Her on beş yirmi günde bir mutlaka uğrardı” dedi. Efe, dönemin Lefkoşa Belediye Başkanı Mustafa Akıncı’nın da kahvesine sık uğrayan isimlerden biri olduğunu belirterek, “Mustafa Akıncı da belediye başkanı olduğu dönemlerde eksik olmasın, hep gelirdi” ifadelerini kullandı.
“O dükkânda yıllarca çok şey gördük, geçirdik”
Yıllarca işlettiği kahvehanede yaşadığı ilginç olayları ve esnaf olarak karşılaştığı zorlukları da anlatan Efe, pazar günleri dükkanı kapatmak istese de müdavimlerinin buna izin vermediğini anlattı: “Dükkanı pazar günü açmayayım derdim, herkes ‘Nereye gideceksin? Sen bize lazımsın’ derdi. Kahveyi kapattırmazlardı bana”
Kahvehanede çok sayıda sandalyesi olduğunu ancak bunların zamanla çalındığını anlatan Efe, “Dükkanda yüz yirmi tane sandalyem vardı. Altmış tanesini çaldılar. Güzeldi sandalyelerim, hep çalarlardı. Sürekli sandalyeciye gidip yeni sandalye yaptırmak zorunda kalırdım” dedi. Uzun yıllar işlettiği kahvehanede birçok olaya tanıklık ettiğini ifade eden Efe, “O dükkanda yıllarca çok şey gördük, çok şey geçirdik,” dedi.















