
Eğitim Bakanlığı’nda Çatlak Var...
Milli Eğitim Bakanlığı üst kademe yöneticileri Bakanla birlikte eğitimi bir bütün olarak yöneten, yön verenlerdir. Sağlıklı bir yönetim, doğru kararlar, başarı, kısacası ülke eğitiminin kalitesini artırmak için uyum içinde, takım, ekip ruhuyla çalışmaları
Milli Eğitim Bakanlığı üst kademe yöneticileri Bakanla birlikte eğitimi bir bütün olarak yöneten, yön verenlerdir. Sağlıklı bir yönetim, doğru kararlar, başarı, kısacası ülke eğitiminin kalitesini artırmak için uyum içinde, takım, ekip ruhuyla çalışmaları gerekmektedir.
Yönetim takım oyunudur. Herkes birbirini anlamalı desteklemelidir. Bir kişi oyundan çıktığında, sakatlandığında geride kalanlar sahada on bir kişi varmış gibi oynamalıdır.
Saha kenarı da önemlidir. Takımı yönetmek; oyunu okumak, yorumlamak, zamanında kararlar alarak uygulamaya koymak, kötü gidişatı durdurmak ve değiştirmek... Başarılı bir yönetimin sırrı buralarda gizlidir.
Ne yazık ki Eğitim Bakanlığın’da bir durgunluk var. En tehlikeli durum da bu olsa gerek. Üzeri yapraklarla örtülmüş durgun sular gibi... İçinde ne barındırdığı bilinmez. Ancak yaprakları biraz aralarsanız içinde neler olduğunu görebilirsiniz. Kaynaşan kurtçuklar, uçuşan sinekler... Dibine kadar karıştırırsanız su bulanmaya, kötü kokular gelmeye başlar. Durgun suları ya güneş ya da dipten kanal açarak kurutabilirsiniz. Geriye ise çatlak toprak, çürümeye mahküm yaprak ve atıklar kalır.
Eğitim Bakanlığı’nda bakan niçin değiştirilmişti?
Kurultaya dönük parti içi çekişmelerden dolayı değil miydi? İrsen Küçük, karşısına aday olarak çıkan Ahmet Kaşif’i desteklediği için Kemal Dürüst’ü görevden alarak, yerine Mutlu Atasayan’ı atadı. Atandı ama bakanın altında görev yapan müdürlerin biri hariç hepsi Kaşif’i destekliyor. Bununla birlikte iki müdürü görevden alma yazısının yazıldığı ancak Cumhurbaşkanı’nın imzalamadığı da elde edilen duyumlar arasında yer almaktadır.
Kemal Dürüst’ün içli dışlı sarmısak başlı olduğu yakın arkadaşlarını müdür yaptığını da göz önüne alındığımızda yeni Bakan ile daire müdürlerinin yan yana değil, karşı karşıya durduklarını anlamak da zor olmayacaktır. Bir çatlağın iki yakası gibi. Bir yanda bakan ve bir müdür, diğer yanda da öteki müdürler. Mahkemeden çıkacak sonuca göre kaderleri belli olacak. İrsen kazanırsa müdürler değişecek, Kaşif kazanırsa Bakan değişecek. Bunlar olmazsa, güvensizlik soğuk savaş rüzgarlarının şiddetini artıracak.
Taraflar bu durumu bildikleri için “bakalım nolacak”, “yaprak gıbırdamasın” anlayışlarıyla hareket etmektedirler. Odalarına kapanmış günlük işleri idare etmeye çalışıyorlar. Bakan ise eğitimde yalnız kalınca yanına dıştan birini alarak spor sayfalarında boy göstererek, vaziyeti idare ederek durumu kurtarmaya çalışıyor.
Burada şunu belirtmek isterim ki “kim kimin adamıdır, kim kimi destekledi” sorun olarak görülmemektedir. Sorun parti içi çekişmelerin devlet işlerine yansıtılmasıdır. Parti ile devletin işlerinin birbirine karıştırılmasıdır. Eğitim Bakanlığı’nda kurultay nedeniyle oluşan çatlak gittikçe derinleşmektedir. Bu da devlet işlerinde durağanlık yarattı. Eğitim durdu. Diyeceksiniz ki “İyi ki durdu. Zaten yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlardı. Birşey yapmamaları, yanlış yapmalarından daha iyidir.” Ne var ki söylemek istediğim bunun ötesindedir.
Bakın Türkiye’de iyi veya kötü “Eğitim Sistemi’nin Geliştirilmesi” çalışmaları başlatı. Programları Dönüştürme Projesi adı altında düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, yeni fikirlere açık, özgüven ve sorumluluk duygusuna sahip, demokratik değerleri ve milli kültürü özümsemiş, farklı kültürleri yorumlayabilen, paylaşıma ve iletişime açık, sanat ve estetik duyguları güçlü, bilgi toplumu gereklerine haiz bireyler yetiştirilmesi amaçlanmaktadır. Eğitim yönetimi, öğretmen yetiştirme süreçleri, öğretim programları, eğitim ortam ve araçları bu yönde güçlendirilecektir. Sosyal aktiviteler artırılacak, bireyin yeterliliklerini, farklı öğrenme yetisini merkeze alan, ölçme ve değerlendirmeye dayalı etkin bir rehberlik ve yönlendirme hizmeti sunan bir yapıya dönüştürülecektir. Bu çalışmalar MEB, İŞKUR, TOBB ve İşçi ve İşveren Sendikaları Konfederasyonları birlikte yürütecek.”
Amaç sınav odaklı programlardan, yönlendirmeye dayalı bir eğitim sistemini oluşturmak. Çoktan seçmeli testlere dayalı merkezi sınavlar, kaldırılarak, kısa cevaplı soruların uygulanması hedeflenmektedir. SBS bu yıl son kez yapılıyor. Hatta üniversite giriş sınavlarında bile testler kaldırılarak açık soruların sorulması, yabancı dil sınavlarında dinleme, konuşma ve yazma becerilerinin de ölçüleceği açıklandı. Bu sınavlar ülkemizde 2004-09 döneminde uygulanıyordu Bakanlık bunları kaldırarak dil bilgisi ağırlıklı testler uygulamaya başladı. Acaba şimdi ne yapacak?
Türkiye SBS’yi son kez yapıyor, sınav odaklı öğretim programlarını değiştiriyor; burada Eğitim Bakanlığı hala SBS, KGS, Yerleştirme gibi sınavları uygulamaya devam mı edecek? Bunu neden yapıyorlar? Amaçları nedir?
Eğitim yönetimde başgösteren durağanlık ve çatlaklar eğitim niteliğinin geliştirilmesinin önünde duran en önemli engellerden biridir. Eğitim ön hazırlık ister. Önceden planlama, programlama ister. “Yaprak gımıldamasın” anlayışla iş yapılamaz. Hazırlıksızlığın, yan gelip yatmanın, eğitim dışında başka şeylerle ilgilenmenin nelere mal olduğunu öğretim yılı başında hep birlikte yaşadık ve gördük. Namık Kemal Lisesi tarihinde ilk kez açılamadı, hala Lefkoşa’da öğretime başlayamayan okul var, öğretmen eksiklikleri var, Girne’ye bir okul yapılamadı...
Değişim kapıyı çalmadan önce değişime, gelişmeye hazır olmak gerekir. Bu da durağanlıkla olmaz.

















