
Doğa Boşluk Tanımaz...
Bazan insan şöyle bir düşünceye dalar olayların, yaşanmışlıkların getirisiyle; “yerimi kimse dolduramaz”...
Yaşamsal olarak, bir yakınınızın ya da gerçekten hayatınızda önemli bir yeri olan dostunuzun kaybı, elbette onun bir alternatifi olama
Bazan insan şöyle bir düşünceye dalar olayların, yaşanmışlıkların getirisiyle; “yerimi kimse dolduramaz”...
Yaşamsal olarak, bir yakınınızın ya da gerçekten hayatınızda önemli bir yeri olan dostunuzun kaybı, elbette onun bir alternatifi olamayacak derecede yeri doldurulamaz gibi görünür insana. Ama işte bu doğanın kanunu dedikleri; “Doğa Boşluk Tanımaz” öyle birşey ki; kaybettiğin dostunun yerine başka yönleriyle sana yoldaşlık edebilecek, yaşamının her alanını; acılarından mutluluklarına paylaşabileceğin “yeni” bir dostla tanıştırır seni; kapılarını yeni bir dostluğa açık tuttukça.
Çok yakınınız olan birinin yaşamdan ayrılışının yeri nasıl doldurulabilir diye sorgularken kendini insan, bir canın aileye katılımıyla belki farkında olmaksızın, yeni bir aile ferdi kazanmış olur. Bu ister canından bir can, ister canı’nın bir can’ı olsun. Doğa; yani yaşam öyle bir organize edilmiş ki yaratıcı tarafından, bu “boşluğu” da bir şekilde dolduruyor hemencecik.
İş yaşamında da aynıdır. Bazan kendinizi bulunmaz Hint kumaşı gibi görüyor ya da size öyle algılattırılıyor. Sonra çekip gittiğinizde “çökecek” gibi gördüğünüz çalışma sisteminin devamlılığına şahit olursunuz, öyle ya da böyle.
Bunun ardından elinizde kalabilecek tek şey; başarılı birşeyler yapmışlığınızın, insanların sevgisini kazanmışlığınızın anılmasıdır.
Yoksa oturduğunuz koltuğa bir başkası oturur, yaptığınız işi de bir başkası yürütür, doğanın kanununa uygun şekilde.
Yaşadığımz doğaya bir bakınız.
Neresinde bir boşluk var ki?
Hiçbir yerinde...
Bir toprak kayar, yerini bir başka şey doldurur.
Bir çukur oluşur, yağmurla gölet olur, sazlıklarla yeşillenir.
Ölüm de aynı... biri ölür, diğer yandan bir ölümün yerine bir can dünyaya gelir...
Nasıl bir sistemdir ki bu sistem; kendi kendini yenileyerek yaşamın başladığı andan itibaren devam etmektedir.
Bundandır ki; “vazgeçilmez” olduğunuzu hiç düşünmeyiniz.
Bu devinim içerisinde şu an tuttuğunuz yer, emin olun ki sizden önce de bir başkasınındı.
Bu “tutma”; ister iş yaşamı, ister aşk, isterse varoluş şekliniz olsun.
Sizden önce burada başkaları vardı ve siz, onlardan doğan boşluğun doldurucusunuz.
Yarın da birilerinin sizin boşluğunuzu dolduracak olmanın gerçekliğini içinize sindirerek, insanlık için birşeyler üretip sizden sonralarına bırakmak, göçüp gittiğinizde arkanızdan güzel şeylerin söylenebilmesini becermek, en büyük ödülünüz olabileceğinin bilincine varılmalıdır.
Gerisi zaten doldurulacaktır...