1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. “Biz Size Hayranız” Oyunu: Bir 21.Yüzyıl Eleştirisi
“Biz Size Hayranız” Oyunu: Bir 21.Yüzyıl Eleştirisi

“Biz Size Hayranız” Oyunu: Bir 21.Yüzyıl Eleştirisi

İnandırıcılığını tamamen yitirmiş insanların inandırıcı olma arzusu ile ‘‘Gerçekten’’ kelimesi ile başlayan cümleler kurmaları, ‘‘Yanlış anlamayın ama…’’

A+A-

Nesrin Değirmencioğlu
dnesrin@metu.edu.tr

Theodor Adorno ve Max Horkheimer Aydınlanmanın Diyalektiği isimli kitaplarında film endüstrisinin, onu elinde bulunduran kapitalist sınıfın, toplumun geniş kitlelerini düşünmekten, sorgulamaktan ve aydınlanmaktan uzak tutmak için kullandığı bir araç olduğu tespitini yapar. Bireyler filmlerde izledikleri aktörlerin saç stilini veya giyim tarzını taklit ederek kendilerine has, eşsiz bir kimliğe büründüklerini düşünürler fakat bu gerçek olmayan bir varlığın (bir film karakterinin) taklitlinden öteye gidemez. Adorno ve Horkheimer bu tespitleri 1940’lı yıllarda yapmışlardır ve 21. Yüzyıl’ın sosyal, kültürel ve teknolojik açıdan değişen yaşam tarzında bu tespitlerin, elbette, yeniden yorumlanması gerekir. İşte tam da bu noktada Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu ‘‘Biz Size Hayranız’’ oyunu, seyircisini içinde bulundukları hayatı sorgulamaya ve onu yeniden anlamlandırmaya yönelik düşünsel bir yolculuğa çıkarır.

 

Orta tabaka iki çiftin üst tabakaya çıkma arzusu ve başarılı olamadıkları noktada da hayalini kurdukları üst tabakayı sadece bir imge üzerinden yüzeysellikle yaşamalarını konu alıyor, ‘‘Biz Size Hayranız’’ oyunu. Bu yüzeysellik bazen bir karakterin Bohem bir yaşam sürdüğü imajı üzerinden, evini dağınık bir düzende yeniden kurgulamasıyla, bazense vücudunun çeşitli yerlerine estetik operasyonlar geçirerek magazin kapaklarında gördüğü üst tabakaya ait ünlülerin görünümlerine özenerek kendi bedenini ve onun üzerinden de kendi kişiliğini yeniden yaratma çabasını anlatıyor. Bu iki çift her ne kadar farklı görünseler ve sürekli birbirleri ile bir didişme içinde oyunu sürdürseler de aslında birbirlerini aynalayarak, gerçek anlamda yakalayamadıkları toplumsal yükselişi ironik bir anlatımla izleyiciye sunmaktadırlar. Yazar olma sevdası ile kitaplar yazan bir adamın hiç yayımlanamamış olmaktan gelen çaresizliği, ünlü bir yönetmen edasıyla önemsiz yapımlara imza atan fakat tüm bunları müthiş bir özgüven ile sunan adamın solaryumdan yanmış cildi; estetik ameliyatlarla kendini üst tabaka bir kişi olarak yeniden yaratmaya çalışan kadının pek de başarılı olmayan göğüs ameliyatı sonucu alay konusu olması ve Bohem tarzda döşenmiş evin dağınıklıktan öteye gidememesi gibi durumlar üzerinden arzu edilen yükselişin sadece sığlık içinde bir imaj yaratmaktan öteye gidememesini konu alıyor.

Fredric Jameson’ın postmoderniteyi ‘sığlık’ ve ‘görsel imaja’ verdiği önem üzerinden tanımladığı düşünüldüğünde 2000’lerin metamodern zamanında postmodernitenin izlerinin bireyin kendi kişiliğini kurması üzerinden daha derin bir şekilde devam etmekte olduğu izlenimini uyandırıyor. İnandırıcılığını tamamen yitirmiş insanların inandırıcı olma arzusu ile ‘‘Gerçekten’’ kelimesi ile başlayan cümleler kurmaları, ‘‘Yanlış anlamayın ama…’’ deyip nezaketten yoksun bir biçimde acı gerçekleri tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermeleri, ‘‘Biz size hayranız’’ deyip de tam tersini ima edenlerin yapaylığı üzerinden bireysel yozlaşmaya dikkati çekiyor. Mutsuz bir hafta sonu ziyaretinin mutluluk fotoğrafları ile gizlenmesi, ânı yaşamaktansa ânı sosyal medya üzerinden paylaşarak ânın sonsuza kadar kaybedilmesi gibi örnekler üzerinden 21.yy’daki ‘-mis gibi’ yaşanan ve sergilenen hayatlarımıza açık bir gönderme yapıyor.

Adorno ve Horkheimer’in güvenmediği 1940’lı yılların film endüstrisinin çok daha kuvvetli bir biçimde 21.yy kültürel yaşamında yer aldığı düşünülürse, Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun ‘‘Biz Size Hayranız’’ oyunu izleyicinin hayatında düşünmek ve sorgulamak için ihtiyaç duyduğu araçları başarılı bir şekilde onlara sunuyor.

 

Bu haber toplam 1387 defa okunmuştur