
Bitmeyen Savaşın Hikayesi: Bireysel Bir Tanıklık (9)
Niyazi Kızılyürek: Yorgos Grivas’ın gizlice adaya gelerek “EOKA B” adlı örgütü kurduğu 1970’li yılların başında Kıbrıs Rum toplumu “refah toplumu” olma yolunda ilerliyordu.
Niyazi Kızılyürek
Yorgos Grivas’ın gizlice adaya gelerek “EOKA B” adlı örgütü kurduğu 1970’li yılların başında Kıbrıs Rum toplumu “refah toplumu” olma yolunda ilerliyordu. Yurttaşların büyük çoğunluğu daha birkaç yıl öncesine kadar Enosis yolunda ölmeye ve öldürmeye hazır iken, şimdi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin çatısı altında kendi evlerinin “efendisi” olmaktan hoşnut görünüyorlardı. Cunta Atina’sına ve Atina Cuntası’na kuşkuyla bakıyorlardı. Böylesine keskin bir dönüşü ancak karizmatik bir lider olan Makarios başarabilirdi.
Baf’ın Panaya köyünde yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Mihalis Muskos genç yaşında III. Makarios olarak Kıbrıs Kilisesi’nin başına geçerek “Kutsal Davaya” ivme kazandırmıştı. Ruhani bir lider olması silahlı mücadeleye kalkışmasına engel teşkil etmiyordu. EOKA adlı yer altı örgütünü kurarak İngiliz sömürgeciliğine karşı verilen silahlı mücadelenin siyasi liderliğini kendisi yapmıştı. Gücünün kökleri, özellikle Osmanlı döneminde “Millet Başı” olarak tanınan Kilisenin geleneklerine kadar uzanıyordu. Karizmatik bir lider olması da gücüne güç katıyordu. Görkemli görünüşü, keskin zekası ve kurnazlığı, Bizans İmparatorluğu’nun kadim gelenekleriyle Helen milliyetçiliğini kendi bünyesinde harmanlayarak taşıması, onu Kıbrıs Rum toplumunun vazgeçilmez lideri yapmıştı. Kendine bağlı bir inanç toplumu olarak gördüğü Kıbrıslı Rumları Enosis yollarına düşüren sonra da Kıbrıs Cumhuriyeti’ne sahip çıkmaya davet eden oydu. İşte bu son manevrası onu şimdi EOKA mücadelesini birlikte başlattığı Yorgos Grivas ile karşı karşıya getirmişti.
Bu, Kıbrıs Rum toplumu açısından trajik bir dönüm noktasıydı. Daha yakın bir geçmişte umudunu, onurunu ve haysiyetini teslim ettiği iki lider şimdi karşı karşıyaydı. Birisi ezici çoğunluğun desteğini kazanmış bir lider, öteki ise Kıbrıs Rum halkından gizlenmek zorunda kalarak Limasol’da bir evin bodrum katında yaşayan biriydi. İkisini yan yana koyduğunuz zaman yakın dönemin bütün yükseliş ve düşüş evrelerinde aynı potada birlikte olduklarını görebiliyordunuz. “Enosis sadece Enosis” diyerek yola birlikte çıkmışlardı. Sonra Kıbrıs Cumhuriyeti’nden kurtulmak için yine birlikte mücadele etmişlerdi. Fakat gelinen noktada birbirlerine karşı cephe almışlardı. Grivas, Makarios’un Enosise ihanet ettiğini düşünüyordu. Makarios ise Grivas’ın “Enosis Şimdi” politikasını tehlikeli buluyordu. Lefkoşa’nın Strovolos semtinde bir apartman dairesinde baş başa son görüşmelerini yapan iki liderin artık hiç bir konuda anlaşamadıkları iyice açığa çıkmıştı. Grivas, Makarios’un derhal istifa ederek yerini Enosisi “hemen şimdi” ilan edecek birine bırakmasını istiyordu. Makarios ise “şimdi Enosis zamanı değil” diyerek bu öneriyi geri çeviriyordu. Bu görüş ayrılığı “kardeş kavgasına” devam demekti. Nitekim “çok gizli” Strovolos buluşmasının ertesi günü Grivas en iyi bildiği işi yapmaya soyundu ve polis karakollarını bombalarla havaya uçurmaya başladı.
Kıbrıs Rum toplumunun “talihsizliği” aslında yeni başlamıyordu. Geleceğini emanet ettiği bu iki lider başından beri anlaşamıyordu. Grivas 1950’li yılların sonunda olduğu gibi, 1960’ların başında da Enosisin gerçekleşebilir bir şiar olduğunu düşünüyordu. 1970’lerin başında da aynı şeyi düşünceyi taşıyordu. Ona göre Enosisin karşısında Kıbrıslı Türkler veya Türkiye gibi bir engel yoktu. Enosisin ilan edilmesi durumunda Türkiye’nin savaşı göze alamayacağına inanıyordu. Makarios ise Enosisi önce 1955-59 arasında, daha sonra da 1963-67 arasında denemiş, gerçekleşebilir olup olmadığını adeta test etmişti. Ve her “test” sürecinde insanlar ölmüş ama Enosis gerçekleşmemişti. Sonunda, verili koşullarda Enosisin gerçekleşebilir olmadığına kanaat getirmişti. İzlediği tutarsız politikalar işi öyle bir noktaya getirmişti ki, ‘Enosisin Sonu’nu ilan ettiğinde Enosisten en çok korkan taraf olan Kıbrıslı Türkler ona inanmadığı gibi, Enosisi en çok isteyen Kıbrıslı Rumlar da ona karşı başkaldırmışlardı.
“EOKA B” Makarios’u devirip Enosisi gerçekleştirmek amacıyla eylemlerine başladığı dönemde çiftliğimiz her zaman olduğu gibi cıvıl cıvıl Kıbrıslı Rumlarla doluydu. Hayvan simsarları, tarla kiralayanlar, hellime ve süte gelenler, patates, pamuk ve yonca satın alanlar, herkes oradaydı.
Ortağımız Lukas bütün orta ve yukarı sınıf Kıbrıslı Rumlar gibi “Makariosçu” olarak biliniyordu. Gerçekten de Makariosçu idi. Kıbrıs Rum burjuvazisi zaten Makarios’un etrafında kenetlenmişti. Bir bakıma Kıbrıs Cumhuriyeti devleti Makarios’un devleti idi. “L’Etat c’est moi” deyişi Makarios’a uyduğu kadar hiç kimseye uymuyordu. Toplum da başpiskopos etrafında örgütlenen inançlı bireyler olarak görülüyordu. Sadece burjuvazi değil, komünist partisi AKEL de Makarios’un cüppesi altına girmişti. Bizans İmparatorluğu’nun hayali ile Helen milliyetçiliğinin talepleri ile yoğrulmuş başpiskopos Makarios’un Sovyetler Birliği’nin yandaşı olması AKEL’e yetiyordu.
Fakat azınlık da olsa Makarios’un düzeninden hoşnut olmayanlar da vardı. Bunlar Kıbrıs Rum modernleşmesine tutunamayan kesimler ve Enosise takılı kalan militan kimselerdi. Ticaret yapmayı bilmiyor, komünist partisinin denetlediği sendikalara katılmayı reddediyor, rejim tarafından fişlendikleri için memur filan olamıyorlardı. Kısacası ne burjuvaziye ne de işçi sınıfına dahildiler. İngilizce konuşan orta sınıftan nefretle söz ediyorlardı. Çoğunun 1955-59 döneminde EOKA’da büyük hizmetleri olmuştu ama Grivas-Makarios kavgasında Grivas’tan yana tavır alınca her şeylerini yitirmişlerdi. Onlar aslında “kaybedenler kulübüne” dahildi ve şimdi yaşlı ve fanatik General’in peşinden giderek hayatlarına bir anlam vermeye çalışıyorlardı.
Her gün sabah kahvesini içmek üzere çiftliğimize gelen Prioyi köyü destebanı Sotiris’in böyle biri olduğunu 15 Temmuz sabahı öğrenecektik.
Desteban Sotiris sabahleyin su motorunu çalıştırır ve köylere su gitmesini sağlardı. Sonra da bize uğrar kahvesini içerdi. Lambretta marka motorunu park eder etmez benimle şakalaşırdı. Ortağımız Lukas çiftlikte ise fazla oturmaz, alelacele çekip giderdi. Lukas olmadığı zamanlarda ise uzun uzun oturur, bizimkilerle sohbet ederdi. Fakir görünümlü biriydi Sotiris. Diğer Kıbrıslı Rumların aksine, alçak sesle konuşurdu. Çoğu zaman düşüncelere dalar giderdi. Belli ki fazla arkadaşı yoktu. Dedem ve nenemle sohbet eder, kendini bizimkilerin yanında mutlu hissederdi. Sonra kahvesini içer, hasır sandalye üzerinde saatlerce otururdu. Herkes çiftlikte binbir işin peşinde koşarken o yalnız başına oturur, boş boş etrafa bakardı. Sanki, gidecek bir yere yoktu. Gerçekten de olmadığını ileride görecektik. Siyaset konuştuğunu hiç duymamıştım ama Kıbrıs siyasi gelişmelerle çalkalanıyordu…
1972-74 arasında EOKA-B Makarios kavgası doruğa tırmanmıştı. Grivas, silahlı eylemlerini canlı hedeflere de yönlendirerek, Makariosçu Kıbrıslı Rumların canına kıyıyordu. Limasol’u işgal ederek “kurtarılmış bölge” ilan etmeyi bile düşünmüştü. İlginçtir, taraftarlarına verdiği talimatlarda Kıbrıslı Türklere en küçük bir zarar bile verilmemesini emrediyordu. Bir dizi cinayetten sonra Makarios EOKA B’yi yasa dışı ilan etmeye karar verdi ve örgüt üyelerini tutuklamaya başladı. Bu da oldukça tuhaf bir durumdu. Aşikar biçimde silahlı eylem yapan bir örgütün yasa dışı ilan edilmesi için epeyce beklenmişti. Demek ki, Enosis zırhı bu kadar koruyucuydu.
Sonunda yaşlı General 24 Ocak 1974 tarihinde kalbine yenik düştü ve yaşadığı sığınakta hayata veda etti. Makarios hükümeti üç gün yas ilan etti. Temsilciler Meclisi ise EDEK’in karşı oy kullandığı, AKEL’in çekimser kaldığı bir oylamayla Grivas’ı “yurdunun değerli evladı” ilan etti. Bütün siyasetçiler bazı antropologların “Makyavelist Deha” dedikleri seçici bellekle davranıyor, Grivas’ın 1955-59 döneminde EOKA’nın “efsane komutanı” olduğunu hatırlıyor ama aynı Grivas’ın EOKA B’nin başında olduğunu unutuyorlardı. Makarios, bir adım daha atarak tutuklu bulunan veya aranan EOKA B üyelerini affettiğini açıklıyordu. Oysa aynı tarihlerde Grivas-sonrası EOKA B, Yunanistan Cunta şefi Dimtris İonnidis ile Makarios’a karşı işbirliği protokolü imzalıyordu…

















