1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. bıçak sırtında bir gidiş ve geliş…
bıçak sırtında bir gidiş ve geliş…

bıçak sırtında bir gidiş ve geliş…

Birini seversiniz, ona âşık olursunuz, onsuz yapamayacağınızı anlayınca, ebediyen yanınızda sadece onunla olmak istediğinize karar verirsiniz. Yaptığınız her şey, Attığınız her adım onun için olur. Onunla geçirdiğiniz her an her şeyden üstün olur. So

A+A-

 

 

 

Birini seversiniz,  ona âşık olursunuz, onsuz yapamayacağınızı anlayınca,

ebediyen yanınızda sadece onunla olmak istediğinize karar verirsiniz.

Yaptığınız her şey,

Attığınız her adım onun için olur.

Onunla geçirdiğiniz her an her şeyden üstün olur. Sonra bir gün sizi bırakır gider.

Onun yasını tutarsınız, sevdiğiniz her şeyden elinizi ayağınızı çekersiniz,

Çok sevmiştiniz, onsuz geçen zamanlarda hep hüzün ve gözyaşı vardı.

Onun için yazdığınız şiirlere,

Onun için yaptığınız resimlere,

Onun için vazgeçtiğiniz her ne varsa düşünürsünüz.

Sonra yine öylesine bir günde evin içinde dolanırken ona ait eşyaları karıştırmak istersiniz,

Belki onun izini, kokusunu duyarsınız diye…

Daha evvelden, bakmayı düşünmediğiniz notlara gider eliniz,

Ona ait olan…

Sevdiğiniz insanın sizinle beraberken birlikte olduğu insanların izlerini bulursanız,

Nasıl hissedersiniz?

Ne yaparsınız?

Tarihte de buna benzer olayların olduğunu görebiliriz.

Ünlü Fransız şair Aragon, karısı olan romancı Elsa Triolet öldükten sonra böyle bir liste bulmuştu.

Âşık olduğu kadının, sevdiği için evlendiği kadının ilişkide olduğu erkeklerin listesini…

Aragon bu darbeden uzun süre kurtulamadı.

Aldığı darbe çok ağırdı.

Ölüm, onların gelecekte birlikte yaşayacakları zamanı almış, ona sevdiği kadının bulunmadığı bir gelecek bırakmıştı fakat bulduğu defter ona geçmişi yok edip, her şeyi lekelemişti.

Sevdiği insandan Aragon’a kalan her şey şüpheli, kuşkulu ve gölgeliydi.

“Niye yaptın?” diyecek biri de yoktu.

Herhalde karısının neden bunu yaptığını merak etti.

Cevabı kolay bulunacak bir soru değildi.

Aragon, şair, iyi bir romancı, siyasi mücadelelere girmiş cesur bir adam, bir kahramandı.

Elsa için yazdığı şiirler neredeyse bütün dünya tarafından biliniyordu.

 

"Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de

Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm

Orada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm

Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde"

 

O "derin gözlerin" sahibi onu aldatmıştı.

Bir kadının isteyebileceği, her şeye sahip olan kocasını bırakıp onunla kıyaslanamayacak erkeklerle birlikte olmuştu.

 

Birini seversiniz,  ona âşık olursunuz, onsuz yapamayacağınızı anlayınca, ebediyen sadece onunla olmak istediğinize karar verirsiniz.

Yaptığınız her şey,

Attığınız her adım onun için olur.

Onunla geçirdiğiniz her an her şeyden üstün olur.

Sonra bir gün sizi bırakır gider.

Onun yasını tutarsınız, sevdiğiniz her şeyden elinizi ayağınızı çekersiniz,

Çok sevmiştiniz, onsuz geçen zamanlarda hep hüzün ve gözyaşı vardı.

Onun için yazdığınız şiirlere,

Onun için yaptığınız resimlere,

Onun için vazgeçtiğiniz her ne varsa düşünürsünüz.

Sonra yine öylesine bir gün de evin içinde dolanırken ona ait eşyaları karıştırmak istersiniz,

Belki onun izini, kokusunu duyarsınız…

Daha evvelden, bakmayı düşünmediğiniz notlara gider eliniz,

Ona ait olan…

Sevdiğiniz insanın sizinle beraberken birlikte olduğu insanların izlerini bulursanız,

Nasıl hissedersiniz?

Ne yaparsınız?

Bu o kadar zor bir soru ki, sormak ve cevap almak zor.

Kendinizi ihanete uğramış hissedersiniz. Karşınızdaki insana hak ettiği değerden fazla bir değer verdiğinizi düşünürsünüz. Bunun için kendinizi suçlarsınız, hastalanırsınız, hatta ölümün kıyısından dönersiniz.

Bir daha kimseye güvenemeyeceğinizi bilirsiniz.

Oluşması yıllar alan güven duygusunun,  bir anda yerle bir olması için de sadece tek bir hareket yetebiliyor.

Mutlaka nedenleri vardır, her ne olursa olsun içinden çıkılması çok zor bir durum.

Şu an sizlere bu dizeleri yazarken bile, hissettiklerim ağır bir yük, taşınması zor bir roman gibi…

Böyle bir ihaneti öğrendikten sonra insanın tekrar yaşama dönebilmesi uzun zaman alabiliyor.

Aldatan insanın niye ve nasıl bunu yaptığı ise ayrı bir tartışma konusudur.

Kaderin ve yazgının bir gidişatı…

Nasıl ki her insan ölümü tadar, ihaneti de yaşamında en az bir kez olsun tadar.

Bu duygu keskin bir bıçak sırtında yürümek gibi midir?

Aslında tüm olay karşınızdaki insanın size hissettirdiği değersizlik duygusudur.

Bu yüzden canınız yanar, acı duyarsınız.

Ya daha güçlü olarak ayağa kalkarsınız, ya da uzun bir süre yaşamın dibinde yüzersiniz…

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 950 defa okunmuştur